Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/1437 E. 2023/1052 K. 31.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 4. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
(2. HEYET)
DOSYA NO : 2021/1437
KARAR NO : 2023/1052

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/12/2020
NUMARASI : 2018/4 E. 2020/600 K.
DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI : …

DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 31/03/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 14/04/2023

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı, taraflar arasında 06.07.2015 tarihli hizmet sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme bedelinin KDV hariç 33.540,00 TL olduğunu, sözleşme gereğince 04.09.2015 tarihli 10.077,20 TL bedelli ilk faturanın davalıya teslim edildiğini, davalının bu faturaya ilişkin kısmi ödeme yapması üzerine, bu faturanın bakiyesine ilişkin olarak İstanbul 29. İcra Müdürlüğünün 2017/ 29347 E. nolu dosyası ile takip başlatıldığını, yine sözleşmeden kalan bakiye tutara ilişkin 05.10.2017 tarihli 29.500 TL bedelli faturanın düzenlenerek davalıya gönderildiğini ancak bu faturanın iade olduğunu, bu faturaya ilişkin olarak da Ankara 29. İcra Müdürlüğünün 2017/ 19975 E. nolu dosyası ile icra takibi başlattığını, davalının itirazı sonucu bu takibin de durduğunu, sözleşme gereğince üzerine düşen edimlerin yerine getirilerek davalının belirlediği firmalar ile görüşmeler yapılmak suretiyle ihtiyaç analizi hazırlanıp rapor olarak sunulduğunu, davalının da ihtiyaç analizinin yapıldığına ilişkin kabulünün bulunduğunu belirterek, 05/10/2017 tarihli fatura bedeli olan 29.500 TL’nin davalıdan 19.10.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, taraflar arasında imzalanan 06.07.2015 tarihli sözleşmeye göre davacının borcunu kısmen ifa ettiğini, sözleşmenin 4.1 ve 5.1 5.2 5.3 hükümleri uyarınca davacının borcunu ifa etmediğini, dolayısıyla sözleşmenin 6. maddesinin 1, 2, 3 ve 4. hükümlerine göre sözleşmenin asli edimlerinin ifa edilememesi nedeniyle sözleşmenin kendiliğinden sona erdiğini, tarafların, çalışmanın durdurularak sözleşmenin feshi hususunda sözlü olarak anlaştıklarını, peşinat avansı olarak kabul edilen 04.09.2015 tarihli, 10.077,20 TL bedelli fatura karşılığı yapılan ödemenin, eksik ve kısmi olarak yapılan işlerin bedeli olarak davacıda kalacağının kararlaştırıldığını, tarafların Temmuz 2017 tarihine kadar pek çok kez görüşerek işbirliği yaptıklarını, sözlü görüşmelerde söz konusu faturanın ilerde ödemesinin yapılacağının kararlaştırıldığı yönündeki iddianın gerçek olmadığını, sözleşmenin haklı sebepten sona ermesi nedeniyle 05.10.2017 tarihli faturadan haberdar olmadıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece, taraflar arasında yapılan 06/07/2015 tarihli sözleşmenin 5.1. maddesine göre, sözleşmenin imza tarihi itibariyle 45 gün içinde davacının işlemleri tamamlayıp tüm raporlama ve analizler ile birlikte teslim ettikten ve gerekli onaylar yapıldıktan sonra bedel talep etme hakkına sahip olacağı, yine 5.3 maddesine göre ise hizmet satın alınana ödemelerin aksamadan yapılabilmesi için müşterinin onayı ve gerekli raporların eksiksizce sunulmuş olmasının bir ön koşul olduğu, ancak davacının proje kapsamındaki çalışmaları, sözleşmenin 4.1 maddesine göre haftalık dönemler halinde raporlamadığı, davalı tarafça davacıya toplam 8.500(havale ile ödeme)+ 1.577,00(icra marifeti ile ödeme) olmak üzere toplam 10.077,00 TL ödeme yapıldığı, bu ödemenin davacı tarafça yapılan kısmi iş bedeli olduğu, sonuç olarak davacının sözleşme gereği üzerine düşen yükümlülükleri tam ve eksiksiz olarak yerine getirmediği gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiş; karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı, sözleşme hükümleri gereği edimini ifa ettiğini, proje katılımcıları ile görüşerek analiz raporları hazırladığını, davalının bu raporları proje bileşenlerine göndererek katılım ücretlerini tahsil ettiğini, buna rağmen tüm üyelerle görüşülmediği, raporların haftalık düzenlenmediği gerekçesiyle bakiye iş bedelinin ödenmediğini ileri sürmesinin kabul edilemez olduğunu, davalının sözleşmenin feshine ya da ayıplı, eksik iş ifasına dayalı herhangi bir ihtar göndermediğini, sözleşmenin feshinin söz konusu olmadığını, bakiye iş bedelinin ödenmesi gerektiğini, mail yazışmaları kapsamından da bu hususun anlaşıldığını, kararın kaldırılması gerektiğini ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesi nedeniyle düzenlenen faturaya istinaden bakiye sözleşme bedelinin tahsili istemiyle açılan alacak istemine ilişkindir.
Gerek istinaf sebebi yapılan ve gerekse HMK’nın 355. Maddesine göre kamu düzeni nedeniyle resen dikkate alınması gereken hususların incelenmesinde;
Mahkemece, işin esası incelenerek davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce, davada HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken husus ise, mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi, taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir.
5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 6. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince, genel görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Asliye Ticaret Mahkemeleri ise özel mahkeme niteliğindedir.
01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 4. ve 5’inci maddelerinde ticari dava düzenlenmiş olup TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesince bakılacağı yönünde bir düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gereklidir. Aynı Kanun’un 5’inci maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin, diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiş olup işin ticarî nitelikte olması veya sayılması, davanın ticari dava olarak kabulü için yeterli değildir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; her ne kadar davacı bir ticaret şirketi olup tacir ise de, davalı dernek olup tacir değildir. Bu durumda, tarafların sıfatına ve davanın niteliğine göre nispi ya da mutlak nitelikteki bir ticari dava söz konusu olmadığından, davada görevli mahkeme, Asliye Ticaret Mahkemesi değil, genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu nedenle Asliye Ticaret Mahkemesince yargılamaya devam edilerek esastan karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
O halde somut uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan, 6100 sayılı HMK’nın 353/1/a/3. maddesi gereğince, mahkemenin görevli olmadığı halde davaya bakmış olması karşısında, esas yönünden inceleme yapılmaksızın, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yargılamanın, Asliye Hukuk Mahkemesinde yapılması için dosyanın mahalline gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, davanın Asliye Hukuk Mahkemesince görülmesi gerektiği halde, Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi, usul ve yasaya aykırı olup, HMK’nın 353/1/a/3. maddesi uyarınca Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 10/12/2020 tarih, 2018/4 Esas ve 2020/600 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Gereği yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
3-Kararın niteliğine göre davacının diğer istinaf taleplerinin incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf kararının yerel mahkemece taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 31/03/2023 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
E-İmzalı E-İmzalı E-İmzalı E-İmzalı