Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/1168 E. 2022/367 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T… ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 4. HUKUK DAİRESİ
T…
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
…..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/05/2019
NUMARASI :……
DAVANIN KONUSU : Mülkiyet Tespiti
KARAR TARİHİ : 16/02/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 17/02/2022

Taraflar arasındaki mülkiyet (tespit istemli) davasının yapılan yargılaması sırasında mahkemece verilen karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve Başkanlar Kurulu tarafından istinaf incelemesinin Dairemizce yapılmasına karar verilmiş olmakla dosya incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı, esasında kendisine ait olan….. plakanın 11/08/2019, 01/02/2013, 01/02/2014 tarihli sözleşmeler ile davalı şirkete kiralandığını, … plakanın yasal olarak kiralanması mümkün olmadığından plakanın davalı şirket adına alındığını, ticari plaka kiralama işlemlerinde bu yönde teamül bulunduğunu, davalı şirketin plaka kirasını 2014 yılına kadar banka kanalı ile, sonrasında ise elden ödediğini, ancak şu anda kiralama bedelini ödemekten kaçındığını, davalı ile arasındaki inanç sözleşmesi gereğince kazandırmanın iadesinin istemi haklarının doğduğunu ileri sürerek, davaya konu edilen … sayılı plaka mülkiyetinin tespiti ile davalı şirket adına olan tescil kaydının iptaline ve kendi adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde plaka bedeli olarak 200.000,00 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, dava konusu … plakanın 13/12/2012 tarihinde 313.762,00 TL bedelle … Genel Müdürlüğü’nden fatura karşılığında alındığını, plakanın araçla birlikte 28/02/2013 tarihinde dava dışı üçüncü kişiye fatura karşılığı satıldığını, davacının dava dilekçesinde iddia ettiği türden teamül uygulamasının kanuna aykırı olup kanunu dolanmak anlamına geleceğini, taraflar arasında şirket yetkilisi tarafından imzalanmış bir sözleşmenin bulunmadığını belirterek davanın reddine ve davacı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI ÖZETİ:
Mahkemece, davacı tarafça sunulan sözleşmelerin davaya konu … plakaya ilişkin olduğunun ispatlanamadığı, bilirkişi raporu ile taraflar arasında davaya konu “…” plakaya ilişkin ticari ilişkinin tespit edilemediği, dosya kapsamına alınan resmi kayıtlar doğrultusunda plaka bedelinin davacı tarafça karşılandığı iddiasının gerçeği yansıtmadığı, dosya kapsamına sunulan dekontların davaya konu plakanın kira bedeli olduğunun anlaşılmadığı, plakanın 2012 yılında davalı adına tescil edildiği, 2012 yılı ve sonrası davalı tarafça yapılan ödemelerin, davacının iddia ettiği gibi plaka kira bedeli olarak kabul edilmesinin hayatın olağan akışına aykırılık teşkil edeceği, davacı tarafça yemin teklif edilmediği, kötü niyet tazminatı şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine, davalı yanın kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ (DAVACI) :
Davacı, uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması halinde ticari defterlerin lehe delil olabileceğini, sözleşmede kararlaştırılan ücretler ile yapılan ödemelerin periyodik olarak örtüştüğünü belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, … numaralı plakanın mülkiyetinin tespiti ile davalı şirket adına olan tescil kaydının iptali ve davacı adına tescili, aksi halde plaka bedelinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Gerek istinaf sebebi yapılan ve gerekse HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni nedeniyle resen dikkate alınması gereken hususların incelenmesinde;
Taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce, davada HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken husus ise, mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi, taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir.
Davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bakılıp karar verilmiş olduğundan, öncelikle davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olup olmadığının incelenip değerlendirilmesi gereklidir.
5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 6. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince, genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Asliye ticaret mahkemeleri ise özel mahkeme niteliğindedir.
01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 4. ve 5’inci maddelerinde ticari dava düzenlenmiş olup TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesince bakılacağı yönünde bir düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gereklidir. Aynı Kanun’un 5’inci maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin, diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiş olup işin ticarî nitelikte olması veya sayılması, davanın ticari dava olarak kabulü için yeterli değildir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; dava, taraflar arasındaki inançlı işlem sözleşmesinden kaynaklanan tespit ve alacak istemine ilişkin olup, davacının tacir olmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla dava, nispi ticari dava niteliğinde bulunmadığı gibi, TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak ticari davalardan da değildir. Tarafların sıfatına ve davanın niteliğine göre nispi ya da mutlak nitelikteki bir ticari dava söz konusu olmadığından, davada görevli mahkeme, asliye ticaret mahkemesi değil, genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesidir. Bu nedenle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası incelenerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.
O halde 6100 sayılı HMK’nın 353/1/a/3. maddesi gereğince, mahkemenin görevli olmadığı halde davaya bakmış olması karşısında, esas yönünden inceleme yapılmaksızın, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yargılamanın Asliye Hukuk Mahkemesince yapılması için dosyanın mahalline gönderilmesine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, davanın niteliğine göre, davaya Asliye Hukuk Mahkemesince bakılması gerektiği halde, Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından bakılıp karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan HMK’nın 353/1/a/3. maddesi gereğince, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/05/2019 tarih, 2017/354 Esas, 2019/483 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Yargılamanın yapılmak üzere dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacının sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Peşin alınan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf kararının yerel mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 16/02/2022 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.

….