Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/1486 E. 2021/2092 K. 17.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 4. HUKUK DAİRESİ …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/10/2018
NUMARASI :….
DAVANIN KONUSU :Rücuen Alacak
KARAR TARİHİ : 17/09/2021
KARARIN YAZIM TARİHİ : 22/09/2021

Taraflar arasındaki rücuen alacak davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece verilen karara karşı davacı ile davalılar … … ve … … … A.Ş. tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı, dava dışı işçiler ….. işçilik alacaklarının açtıkları işçi alacağı davaları sonucunda verilen kararların icraya konulması üzerine, … 38.341,25 TL, … 22.615,73 TL…… 9.875,73 TL,… 9.294,61 TL,… 19.908,52 TL ödeme yapıldığını, davalıların alt işverenler olduklarını ve sorumluluklarının işçiyi çalıştıkları dönem ve ücret ile sınırlı olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL’nin davalılardan sorumlulukları oranında ödeme tarihlerinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … Rektörlüğü, ihalede yüklenici firmanın çalıştırdığı işçilerin her türlü hak ve alacaklarından sorumlu olduklarının açıkça belirtildiğini, davacının devralan işveren olarak işçilerin tüm hak ve alacaklarından sorumlu olduğunu, Genel … Hizmeti Teknik Şartnamesinin 7. Maddesinde ‘Yüklenicinin İş Kanunu ve Sosyal Güvenlik Mevzuatından kaynaklanan tüm yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda olduğunun düzenlendiğini, davacı şirkete %3 oranında sözleşme ve genel giderler ödendiğini, kıdem tazminatının bu %3’lük oran içinde kaldığını, avans faizi talebinin kabul edilemeyeceğini belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. Ltd. Şti, diğer davalının alt işvereni değil, işveren vekili olduklarını, davanın öncelikle husumet sebebiyle reddi gerektiğini, 4857 sayılı yasa uyarınca 2 yıllık sürenin geçtiğini, ticari avans faizi talebinin hukuka aykırı olduğunu, davacının kendi kusuru ile faiz ve masraf ödemesine sebep olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. A.Ş., dava şartının yerine getirilmediğini, 6552 sayılı Kanunda kıdem tazminatının kamu kurumunca ödenmesi gerektiğinin düzenlendiğini, dava açılmasında ve icra takibi yapılmasında hiçbir kusurunun olmadığını belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece, davacı ile davalı … … arasında hizmet alım sözleşmesi ilişkisi kurulduğu, diğer davalıların alt işverenler olduğu, bu ilişki çerçevesinde taşeron şirketlerin işin görülmesi amacıyla bir kısım işçileri istihdam ettiği, bu işçilerin sözleşmesinin haksız bir şekilde feshedildiği, somut olayda davalı … Üniversitesinin asıl işveren, davacı ve diğer davalı şirketlerin ise alt işveren oldukları, taraflar arasındaki sözleşmeler ve teknik şartnameler gereğince davacının işçilere yaptığı ödemelerden davalıların sorumlu olduğu, İş Hukuku uygulamasında alt işverenin ihale sonunda işçinin iş sözleşmesini feshetmemesi ve işçinin ihaleyi yeni alan diğer alt işveren yanında çalışmaya devam etmesi halinde burada yazılı bir hukuki işleme dayanmayan devir işleminin varlığının kabul edildiği, 1475 Sayılı İş Kanununun 14. Maddesinde işyerini devreden işverenin kıdem tazminatından sorumluluğunun işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasında işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlı olduğu hususunun düzenlendiği, tüm bu hususlar gözetildiğinde davacının, davalı …A.Ş.’den 1.639,54 TL, davalı …A.Ş.’nden 40.440,89 TL, davalı …Ltd.Şti.’den 14.279,93 TL, davalı … … Rektörlüğünden ise 3.058,89 TL rücu alacağının bulunduğunun bilirkişi raporu ile anlaşıldığı belirtilerek dava ve ıslah dilekçesinin kısmen kabulü ile 1.639,54 TL’sinin … Ltd. Şti’nden, 40.440,89 TL’sinin … .. A.Ş.’den,14.279,93 TL’sinin … … Ltd. Şti’nden,3.058,89 TL’sinin … Üniv. ‘nden alınarak davacıya verilmesine, bu bedellere son ödeme tarihi olan 09/04/2015 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine karar verilmiş; karara karşı davacı ile davalılardan … … ve … … A.Ş. tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı:
Davalı üniversite ile aralarında imzalanan sözleşme ve eklerinde sorumlu olduklarına dair düzenleme bulunmadığını, dolayısıyla ödenen meblağın yarısından üniversitenin sorumlu olduğunu, mahkemenin hangi gerekçe ile üniversiteyi yarı oranda sorumlu tutmadığını da açıklamadığını, sözleşme 22. Maddesi ve HİGŞ 38.maddesinin iş akdinin feshinden kaynaklanan alacaklardan yüklenicinin sorumlu olacağına dair hüküm içermediğinin Yargıtay tarafından belirlendiğini, ayrıca son ödeme tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine karar verilmesinin de hatalı olup, gerekçesinin açıklanmadığını ileri sürmüştür.
Davalı … …:
Harçtan muaf olmalarına rağmen aleyhlerine harca hükmedilmesinin hatalı olduğunu, taşeron ile asıl işveren arasındaki düzenleme içermeyen 1475 SY’nın 1/son maddesinin davada uygulanmasının mümkün olmadığını, emsal dosyalarda lehlerine karar verildiğini, ödenen meblağdan sorumluluklarının bulunmadığını ileri sürmüştür.
Davalı … … A.Ş.:
Kendileri yönünden davacının 20.220,45 TL talep etmesine rağmen, 40.440,89 TL’ye hükmedilerek talebin aşıldığını,….kapsamında kıdem tazminatından sorumlu tutulamayacaklarını, taraflar arasındaki sözleşmeler ve eklerinde sorumlu olduklarına dair hüküm bulunmadığını, birim fiyatın belirlenmesinde kıdem tazminatının hesaba katılmadığını, hesaplamanın işçinin çalıştığı süre ve son ücret üzerinden yarı oranda yapılması gerektiğini, temerrüt olmadığı halde ödeme tarihinden faize hükmedilmesi ve avans faizine karar verilmesinin de hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davacı alt işveren tarafından dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının davalı asıl işverenden ve diğer davalı alt işverenlerden rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Gerek istinaf sebepleri ile bağlı olarak, gerekse HMK’nın 355/2. maddesi gereğince kamu düzenini ilgilendiren hususlara ilişkin yapılan inceleme sonucunda;
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da davacı ile davalı üniversite arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi mevcut olup davacı alt işveren, işçilere karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt ve asıl işverenlerle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müteselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işverenler arasındaki ilişkide ise İş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
İşçinin çalışmış olduğu her bir alt işverenin dönemine isabet eden işçilik alacaklarından, ilgili olan alt işveren sorumlu olacağından, alt işverenlerin sorumluluğu da sadece kendi dönemi ile sınırlı olmalıdır. Alt işverenin “son işveren” olması da bu sonucu değiştirmez. Bununla birlikte feshe bağlı bir hak olan ihbar tazminatından ise diğer işverenler sorumlu olmayıp, sadece son işveren sorumludur. Başka bir ifade ile üst işveren, dava dışı işçiye ödemiş olduğu ihbar tazminatını ancak son işverenden talep edebilir. Bunun dışındaki tüm işçilik alacaklarından ise, işçinin çalışmış olduğu alt işverenler, üst işverene karşı, kendi dönemleriyle sınırlı olmak üzere sorumludurlar. Az yukarıda da değinildiği gibi, uyuşmazlığın İş Hukuku değil, Borçlar Hukuku hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, “iş hukukunda geçerli olan mevzuat ve içtihatlara göre yapılan değerlendirmeler” rücu davalarında hükme esas alınamaz.
Değinilmesi gereken bir başka nokta ise alt işverenlerin sorumlu oldukları dönemlere ilişkin hesaplama yapılırken hangi tarihteki ücretlerin esas alınması gerektiğidir. Asıl işveren, iş mahkemesi ilamı gereğince işçilik alacaklarını iş akdinin sona erdiği tarihteki ücret üzerinden ödemekte olup, iş mahkemesi ilamındaki usul ve hesaplamalar doğrultusunda alt işverenlerden rücu isteminde bulunabilir. (Bkz. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi 03/12/2015 tarihli, 2014/38758 E., 2015/35433 K. sayılı ilamı)
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işçiye ödenen bu tazminattan hangi tarafın ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine bakılmalı, aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili verilmiş mahkeme kararları ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmelidir. Sözleşme ve eki şartnamelerde sorumluluğa ilişkin bir düzenleme bulunmadığı hallerde, tacir olan davacı ve davalı alt işverenlerin çalıştırdığı işçilerin fiili işçilik dışında sair tazminat haklarından sorumlu olacağını bilebilecek durumda olduğu, ancak davalı asıl işverenin de doğan zararlardan tarafların yarı yarıya sorumlu olduğunun kabulü gerekir.
Bu noktada belirtmek gerekir ki 6552 sayılı Yasanın 8. maddesi ile değişik 4857 sayılı Yasanın 112. maddesinde öngörülen düzenleme, işçinin kıdem tazminatı alacağını biran önce alabilmesi amacıyla yapılmış olup, işçi yönünden güvence niteliğindedir. Başka bir ifade ile, işçinin kıdem tazminatını dava açmak zorunda kalmadan kolaylıkla alabilmesi, olası takip ve davalar nedeniyle zorluk ve mağduriyet yaşamaması amaçlanmıştır. Söz konusu yasal düzenleme, asıl ve alt işverenler yönünden, dış ilişki itibariyle işçiye karşı geçerli olup asıl ve alt işverenler arasındaki iç ilişkideki sorumluluğu ortadan kaldıran bir düzenleme değildir. (Bkz. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi’nin 21/4/2016 tarihli 2016/7178E ve 2016/11227K. sayılı ilamı) 6552 sayılı Kanun’un 8. maddesi ile değişik 4857 sayılı Kanun’un 112. maddesinde, (kamu) asıl işverenin, ödemiş olduğu kıdem tazminatı nedeniyle, alt işverenlere rücu hakkı bulunmadığına dair bir düzenleme de bulunmamaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesi halen yürürlükte olduğundan, aksinin kabulü de mümkün değildir. (Bkz. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 10/11/2016 tarihli, 2016/2166 E., 2016/23195 K. Sayılı ilamı)
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece, işçilik alacaklarından tarafların tam sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Yargıtay’ın ve Dairemizin yerleşik kararları uyarınca sözleşme ve Hizmet İşleri Genel Şartnamesi’nde düzenlenen hükümler davacı ve davalı alt işverenlerin işçilik alacaklarından sorumlu oldukları sonucunu doğurmaz. Ne var ki dava dışı işçinin çalıştığı dönemler itibariyle davacı ve davalılar ile imzalanan sözleşmelerin eki niteliğindeki teknik şartnameler ile idari şartnamelerin dosyada bulunmadığı görülmekte olup sözleşmelerin eki sayılan diğer belgelerin ve belgelerdeki hükümlerin yeterli olarak incelenmediği anlaşılmaktadır. O halde dava dışı işçilerin kıdem tazminatına esas çalışma dönemlerine yönelik davalılar ve davacı ile imzalanan tüm sözleşme, idari ve teknik şartnameler incelenip değerlendirilmeden karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca; mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda taraflar arasında imzalanan tüm sözleşmeler, sözleşmelerin eki niteliğindeki teknik ve idari şartnameler celp edilerek tüm deliller toplandıktan sonra hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yargılamanın yeniden yapılması için dosyanın mahalline gönderilmesine, kararın niteliğine göre tarafların sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-6100 sayılı HMK’nın 353/1/a/6. maddesi uyarınca Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/10/2018 tarih, ….Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Tarafların sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davalı … … harçtan muaf olduğundan bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
5-Peşin alınan istinaf karar ve ilam harcının talep halinde davacı ile davalı … .. A.Ş. ‘ ne iadesine,
6-İstinaf kararının yerel mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 17/09/2021 tarihinde kesin olarak karar verildi.