Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi 2023/183 E. 2023/283 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi 2023/183 Esas – 2023/283 Karar

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
36. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/183
KARAR NO : 2023/283
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/10/2021
NUMARASI : 2015/1636 ESAS – 2021/624 KARAR
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : RÜCUEN ALACAK
KARAR TARİHİ : 05/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/10/2023

Taraflar arasındaki rücuen alacak davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı … Bakanlığınca istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı, dava dışı işçi … tarafından işçilik alacakları yönünden açılan dava sonucunda hükmen işçilik alacaklarına karar verildiğini, işçilik alacakları hükmünün icraya koyulması üzerine bütün işçilik alacaklarının icra dosyasına ödendiğini, işçilik alacaklarının tamamından davalı … …’nın sorumlu olduğunu, diğer davalıların da kendi dönemleri ile sorumlu olduklarını belirterek ödenen toplam 64.000-TL rücuen alacağın 18/08/2015 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen (….’nin bu miktarın 50.000-TL’sinden, …. Şti.’nin bu miktarın 5.000-TL’sinden, …. Şti.’nin bu miktarın 5.000-TL’sinden) tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı … …, davanın süre yönünden reddi gerektiğini, davada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi, yetkili mahkemenin ise Aksaray Mahkemeleri olduğunu, bağlı kuruluşların özel hizmet alımı işlerinin yürütülmesi için ihale yolu ile hizmet alımı yaptıklarını, ihaleyi alan şirketlerin işçilerine karşı asıl işveren ilişkisi içinde olmadığını, şirket işçilerinin alacaklarından yüklenici şirketlerin bizzat ve tek başlarına sorumlu olduklarını, ancak ihale sözleşmesi süresince denetleme yetkisine sahip olduğunu, davacının işçinin işveren şirketi olduğunu, rücuen tahsil talebinin ve husumetin kuruma yöneltilmesinin hukuka aykırı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … ve …. Şti., taraflar arasında doğrudan ticari bir iş ve ilişki bulunmadığını ve alacağın ticari işten kaynaklanmadığını, davada Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, olayda işyeri devrine dair hükümlerin uygulanamayacağını, işçinin şirketten işçilik alacağı bulunmadığını, alacakların zamanaşımına uğradığını, alacakların bir diğer işveren tarafından rücuen tahsilinin talep edilmesinin mümkün olmadığını, davacı ile davalı bakanlığın kıdem ve ihbar tazminatı alacağından birlikte sorumlu olduklarını, üst işveren bakanlığın işçilik alacaklarından sorumlu olduğunu, alacağın ticari avans faizi ile ödenmesi talebinin de yerinde olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Ltd. Şti., kıdem tazminatı dışında, diğer alacaklardan iki yıllık süre geçtiğinden bir sorumluluğu bulunmadığını, yeniden yapılan ihaleyi alamadığını, işçinin ihaleyi alan yeni alt işverenin yanında çalışmaya devam ettiğini, feshe bağlı haklardan olan ihbar tazminatı ve kullanılmayan izin ücretlerinden son işverenin sorumlu olduğunu, işyeri devri halinde, kıdem tazminatı bakımından, devreden işveren kendi dönemi ve devir tarihindeki son ücret ile sınırlı olarak sorumlu olduğunu, işçi, işyerinde kıdem tazminatına hak kazanmayı gerektirecek kadar asgari 1 yıllık süre çalışmadığından kıdem tazminatı alacağından sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … …. Şti., davalı bakanlığın işçinin asıl ve gerçek işvereni olduğunu, işçinin tüm çalışmasının bakanlıkta olduğunu, ihaleyi kazanan şirket değişse de işçinin davalı bakanlıkta çalışmaya devam ettiğini, davalı bakanlığın çalıştırdığı işçinin kıdem tazminatı alacağından İş Kanunu’nun 112. maddesi uyarınca sorumlu olduğunu, davacı tarafından ödemesi yapılan işçi alacakları içinde kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacakları olduğunu, işleyecek en yüksek banka mevduat faizi talep edildiğini, davacı tarafından yapılan fazla ödemelerin tarafına yükletilemeyeceğini, davanın ihbar edilmemesinden ve geç ödemelerden meydana gelen zararlardan sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, davacı alt işveren ve davalı alt işveren şirketler ile davalı bakanlık arasında ayrı ayrı hizmet alım sözleşmeleri imzaladığı, tarafların sorumluluklarının belirlenmesinde kanuna aykırı olmadıkça, sözleşmeler ile eki teknik şartname ve ihale dokümanlarının nazara alınacağı, sözleşme eki teknik şartname uyarınca, işçinin muhatabı ve sorumlusunun yüklenici olduğu, işçilere ödenmesi gereken kıdem tazminatı ve izin ücreti gibi ödemelerdeki aksamalarda her türlü yasal sorumluluğun yükleniciye ait olduğu, davacı alt işverenin işçinin işçi alacaklarını tek başına ödediği, taraflar arasındaki sözleşmelerde işçi alacaklarının ödenmesi konusunda özel bir hüküm bulunmadığı, davacı alt işverenin icra dosyasına 26/08/2015 tarihinde yaptığı toplam 64.000-TL ödemeyi işçinin davalı idare ile davalı alt işveren şirketlerde çalıştığı döneme isabet eden kısmı ile sınırlı olmak üzere rücuen talep edebileceği, ancak sözleşmede sorumluluğa ilişkin bir hüküm bulunmadığından, davalı işveren bakanlık ile davalı alt işveren şirketlerin işçi alacaklarından yarı yarıya sorumlu oldukları gerekçesiyle;
1-) Davanın KISMEN KABULÜ ile 60,133,51-TL tazminatın,
A-) 942,70-TL’sinin 26/08/2015 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalı … Tic. Ltd. Şti.’nden,
B-) 1.017,22-TL’sinin 26/08/2015 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalı … ve …. Şti.’nden,
C-) 26,158,59-TL’sinin 26/08/2015 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalı … … . Tic. Ltd. Şti.’nden,
D-) 32.015-TL’sinin 26/08/2015 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalı …’ndan,
Tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş; karara karşı, davalı … … tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı … …, bağlı kuruluşların özel hizmet alımı işlerinin yürütülmesi için ihale yolu ile hizmet alımları yapıldığını, bu sırada yüklenici şirketlerle kanuna uygun olarak sözleşme ve teknik şartnameler imzalandığını, bu sözleşmelerin 1 yıl süreli olarak imzalanan belirli süreli hizmet sözleşmeleri olduğunu, hizmet alımı yapılan yüklenici şirketlerde bakanlığa ait çalışan elaman bulunmadığını, ancak işçinin bakanlık bünyesinde yüklenici şirket işçisi olarak çalıştığını, bakanlığın sözleşmelerden doğan yükümlülüğünün işçi alacaklarının zamanında ödenip ödenmediği, işçi sağlığına ilişkin gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı gibi denetime yönelik işlemler olduğunu, davacının işçinin işvereni olduğunu, bakanlığın davada davalı sıfatı bulunmadığından davanın öncelikle husumet yönünden reddi, aksi halde esastan reddi gerektiğini ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacı alt işveren yüklenici şirketçe dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının taraflarca imzalanan sözleşme hükümleri gereğince davalı asıl işveren Aile ve Sosyal … ile diğer davalı alt işveren yüklenici şirketlerden rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Davalı asıl işveren Aile ve Sosyal …’nın istinaf sebepleri ile HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken hususların incelenmesinde;
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Taraflar arasında, asıl işveren-alt işveren ilişkisi olup davalı asıl işveren Aile ve Sosyal …, alt işverenlerin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenler ile müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olduğundan alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işverenler arasındaki ilişkide ise İş Hukuku değil, Türk Borçlar Kanunu (TBK) ve sözleşme hukuku hükümleri esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim TBK’nın 167. (mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan davalı borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Hemen belirtmek gerekir ki; müteselsil borçlular arasında aksi yönde bir kararlaştırmanın bulunmaması halinde, kural olarak borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumlu iseler de, bu kuralın istisnalarının da bulunduğu, TBK’nın 167. (mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen “…veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça” şeklindeki ifadeden açıkça anlaşılmaktadır. Gerçekten de, müteselsil borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliği, aksine bir anlaşma olmasa dahi müteselsil borçluların, alacaklıya yapılan ifadan eşit oranda sorumlu olmamalarını, tam aksine müteselsil borçlulardan birinin borcun tamamından sorumlu olmasını gerektirebilir.
Öte yandan; asıl işverenden tahsil edilen işçilik alacakları, çoğunlukla işçinin birden fazla alt işverenler nezdindeki çalışmalarını kapsamaktadır. İşçinin çalıştığı her bir alt işverenin dönemine isabet eden işçilik alacaklarından ilgili alt işveren sorumlu olacağından, alt işverenlerin sorumlulukları da sadece kendi dönemleri ile sınırlı olmalıdır. İşçiye ödenen kıdem tazminatı, iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup asıl işveren tarafından yapılan ödeme, iş mahkemesi ilamına dayalı ise, alt işverenlere karşı açılan rücuen alacak davasında da, iş mahkemesi ilamındaki hesaplamalar dikkate alınmalıdır. Ne var ki, asıl işveren ve alt işveren arasındaki rücuen alacak davası, sözleşmeden doğan borç ilişkisinden (hizmet sözleşmesi) kaynaklandığından, bu uyuşmazlığın, İş Hukuku değil, Borçlar Hukuku hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Bu nedenle İş Hukukunda geçerli olan mevzuat ve içtihatlara göre yapılan değerlendirmeler, rücu davalarında hükme esas alınamaz (Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi’nin 03/12/2015 tarih ve 2014/38758 Esas, 2015/35433 Karar sayılı emsal ilamı).
Alt işveren yükleniciler, asıl işverene karşı kıdem tazminatından işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu oldukları gibi, hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan da yine işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olmak üzere sorumludurlar. Alt işverenin, “son işveren” olması da bu sonucu değiştirmez. Bununla beraber, feshe bağlı bir hak olan ihbar tazminatı ile (sözleşmenin feshi ile kullanılmayan yıllık izinler ücrete dönüşeceğinden) yıllık izin ücretinden ise, diğer alt işverenler sorumlu olmayıp, sadece son işveren sorumludur. Başka bir ifade ile asıl işveren, dava dışı işçiye ödemiş olduğu ihbar tazminatı ile yıllık izin ücretlerini ancak son işverenden talep edebilir. Asıl işveren, bunun dışındaki diğer tüm işçilik alacaklarını ise, işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olmak üzere alt işverenlerden talep edebilir. Yine asıl işveren, yargılama gideri (dava ve icra), avukatlık ücreti, harç, faiz gibi fer’i borçlara ilişkin ödemeleri de aynı şekilde kendi dönemleri ile sorumlu oldukları oranda yüklenicilerden rücuen tahsilini talep edebilir.
Asıl işveren ve alt işverenler arasındaki hizmet alım sözleşmelerinde, işçilik alacakları nedeniyle tarafların müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin bir kararlaştırmanın bulunmaması halinde; İş Kanunu gereğince işçilik alacaklarını ödemek zorunda kalan asıl işverenlerce alt işverenler (yükleniciler) aleyhine açılan rücu davalarında, ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadıkları gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin bir kanun hükmü de bulunmamaktadır. Bu nedenle açılacak davalarda (alacak, menfi tespit, itirazın iptali vd.) her bir davalı aleyhine ayrı ayrı hüküm kurulmalıdır.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 21/12/2021 tarih ve 2021/1763 Esas, 2021/2455 Karar; 06/12/2021 tarih ve 2021/2215 Esas, 2021/1999 Karar sayılı kararları ile benzer uyuşmazlıklara ilişkin aynı yöndeki kararlarında da belirtildiği üzere;
Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş, yüklenicinin işçisi tarafından yerine getirilmektedir. İş akdinin yüklenici ile işçi arasında yapıldığı hususu ihtilaflı değildir. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde asıl işverenin, alt işveren yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Asıl işveren ile alt işverenin (yüklenicinin), İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmalarına rağmen, rücu ilişkisinde, taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiği, sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.
İşçilik alacakları asıl işveren tarafından ödenen işçinin, alt işverenin (yüklenicinin) işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması nedeniyle, asıl işveren ve alt işveren arasındaki sözleşmede, “asıl işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına” dair bir hüküm bulunmaması durumunda, asıl işverenin bu sıfatla işçiye ödemek zorunda kaldığı işçilik alacaklarının ve ferilerinin tamamını, işçiyi çalıştıran alt işverenlerden (yüklenicilerden) rücuen talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de TBK’nın 167. (mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen “…veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça” şeklindeki ifadeden de açıkça anlaşılacağı üzere, (müteselsil borçlular) asıl ve alt işverenler arasındaki hukuki ilişkinin niteliği de bu sonucu gerektirir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece, taraflar arasında bulunan hizmet alım sözleşmesi ile eki olan idari ve teknik şartnamede, işçilik alacaklarından davacı yüklenici alt işveren ile davalı yüklenici alt işverenlerin sorumlu olacağına dair açık bir hüküm bulunmadığı gerekçesiyle, davacı alt işverenin ödediği işçilik alacaklarının yarısının davalı asıl işveren Aile ve Sosyal …’ndan tahsiline karar verilmiş ise de, dava konusu hizmet alım sözleşmelerinde asıl işverenin, alt işveren (yüklenici) tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğunun bulunmaması, dolayısıyla (müteselsil borçlular) asıl ve alt işveren arasındaki hukuki ilişkinin niteliği, asıl işveren ile alt işverenin, İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmalarına rağmen, rücu ilişkisinde taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin uygulanmasının sözleşme hukukunun en temel ilkelerinden olması, işçilik alacakları alt işveren tarafından ödenen işçinin, alt işveren yüklenicinin işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının da dahil olması, asıl işveren ve alt işverenler arasındaki sözleşmede, “asıl işverenin, işçilik alacaklarından sorumlu olacağına” dair bir hüküm bulunduğunun da iddia ve ispat edilmemesi dikkate alındığında, davacı alt işverenin, ödediği işçilik alacakları ve ferilerini davalı asil işveren Aile ve Sosyal …’ndan değil, işçiyi çalıştıran alt işveren yüklenici durumunda bulunan davalı şirketlerden (dönemleri ile sınırlı olmak üzere) talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir. Bu duruma göre mahkemece, davacı alt işveren şirketçe işçiye ödenen ve yargılama sırasında davalı asıl işveren Aile ve Sosyal …’nın dönemine ve payına düştüğü hesaplanan 32.015-TL işçilik alacaklarının davalı asıl işveren Aile ve Sosyal …’ndan rücuen tahsiline karar verilmesi yasa ve usule aykırı olup isabetsiz bulunmuştur.
Ne var ki bu durum yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı … …’nın istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1/b-2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesine ait kararın kaldırılmasına ve davanın davalı … … yönünden reddine karar verilmiş, davalının istinaf talebinin kapsamına göre tarafların usuli kazanılmış hakları da gözetilerek aşağıdaki şekilde yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … …’nın istinaf başvurusunun KABULÜNE, HMK’nın 353/1/b-2. maddesi uyarınca Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/10/2021 tarih ve 2015/1636 Esas, 2021/624 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-a)-Davanın KISMEN KABULÜNE,
b)-Davalı … …’na karşı açılan davanın REDDİNE,
c)-Dava konusu 28.118,51-TL rücuen alacağın;
-1.017,22-TL’sinin 26/08/2015 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalı … ve …. Şti.’nden,
-26,158,59-TL’sinin 26/08/2015 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalı … …. Şti.’nden,
-942,70-TL’sinin 26/08/2015 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalı … …. Şti.’nden alınarak davacıya verilmesine,
-Davacının fazlaya ilişkin isteminin saklı tutulmasına,
d)-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.920,78-TL karar ve ilâm harcından, davacıdan peşin alınan 1.092,96-TL harcın mahsubu ile bakiye 827,82-TL harcın;
-29,95-TL’sinin davalı … ve …. Şti.’nden,
-770,11-TL’sinin davalı … …. Şti.’nden,
-27,75-TL’sinin davalı … …. Şti.’nden alınarak Hazine’ye irat kaydına,
e)-Davacıdan alınan 27,70-TL başvurma harcı ve 1.092,96-TL peşin harç olmak üzere toplam 1.120,66-TL harcın;
-40,54-TL’sinin …. Şti.’nden,
-1.042,55-TL’sinin … …. Şti.’nden,
-37,57-TL’sinin …. Şti.’nden alınarak davacıya verilmesine,
f)-Davacı tarafından ilk derece yargılaması aşamasında yapılan 1.550-TL bilirkişi ücreti ve 789,55-TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 2.238,75-TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranları üzerinden hesaplanan 983,60-TL kısmının;
-35,58-TL’sinin davalı … ve …. Şti.’nden,
-915,04-TL’sinin davalı … …. Şti.’nden,
-32,98-TL’sinin davalı … …. Şti.’nden alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
g)-Davacı vekille temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre hesaplanan 4.029,49-TL vekâlet ücretinin;
-145,77-TL’sinin davalı … ve …. Şti.’nden,
-3.748,62-TL’sinin davalı … …. Şti.’nden,
-135,10-TL’sinin …. Şti.’nden alınarak davacıya verilmesine,
h)-Davalı … … vekille temsil edildiğinden istinaf karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre hesaplanan 17.900-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
I)-Davalılar …. Şti. Ve …. Şti. vekille temsil edildiklerinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre hesaplanan 126,02-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak 65,41-TL’sinin davalı … ve …. Şti.’ye, 60,61-TL’sinin davalı … …. Şti.’ye verilmesine,
i)-Artan gider avansının talep halinde yatıran tarafa iadesine,
3-Davalı … … harçtan muaf olduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4-İstinaf kanun yolu aşamasında davalı … … tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf kararının yerel mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 05/10/2023 tarihinde, oybirliği ile kesin olarak karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …