Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi 2023/1486 E. 2023/755 K. 14.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi 2023/1486 Esas – 2023/755 Karar

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
36. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1486
KARAR NO : 2023/755

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/02/2023
NUMARASI : 2021/227 ESAS – 2023/198 KARAR
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 14/12/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 19/12/2023

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı, davalılardan telefon satın almak istediğini, telefon bedeline karşılık olarak 4.500,00-TL bedelli senet imzaladığını düşündüğünü, hakkında kambiyo senetlerine özgü takip yapılması için davalı taraf ile birlikte icra müdürlüğüne gittiklerini, telefon bedelini 4.500,00-TL olarak ödeyeceğini düşünerek davalı tarafça başlatılan takipte ödeme emrini aynı gün elden tebliğ alarak maaşından kesinti yapılmasına muvafakat gösterdiğini, ancak söz konusu telefon gönderilmediği gibi takip bedelinin 45.000,00-TL olduğunu fark ettiğini, bu nedenle tüm maaşından haciz nedeniyle kesinti yapıldığını, teslim edilmeyen telefon nedeniyle borçlu olmadığını ileri sürerek hakkında başlatılan Eskişehir 4. İcra Müdürlüğünün 2020/516 Esas sayılı takip dosyasında borçlu olmadığının tespiti ile karşı taraftan kötü niyet tazminatı tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, savcılık soruşturması sırasında aldırılan uzman raporu ile takibe ve davaya konu 45.000,00-TL bedelli senette bir tahrifat bulunmadığının tespit edildiği, davacının senette tahrifat yapıldığı iddiası bulunmayıp senedin kendisinin yanıltılması suretiyle 4.500,00-TL yerine 45.000,00-TL bedelle düzenlenerek takibe konulduğunu ve verilmesi gereken telefonun da verilmediğini ileri sürdüğü, ancak bu iddialarını ispat edemediği, iddianın niteliği itibarıyla yemin de teklif edilemeyeceği gerekçesiyle; “davanın reddine” karar verilmiş; karara karşı, davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı, davalıların kendisine satın aldığı telefon için senet imzalattığını, senet bedelini 4.500,00-TL olarak bildiğini, ancak sonradan 45.000,00-TL olarak düzenlendiğini fark ettiğini, senet bedelini 4.500,00-TL olarak düşündüğü için senedin aynı gün icraya konularak ödeme emrinin kendisine elden tebliğine ve maaşından haciz yoluyla kesinti yapılmasına rıza gösterdiğini, sonrasında telefonun verilmediğini, mahkemece tanıklarının dinlenmediğini, davalılara bir borcu bulunmadığını, emekli maaşının tamamından kesinti yapılmasının haksız olduğunu, özürlü raporu bulunduğunu, kandırılarak telefonun 10 katı bedelle kendisine satılarak teslim dahi edilmediğini kural olarak ispat yükünün davalılarda olduğunu, yaptığı suç duyurularına ilişkin savcılık dosyaları istenmeksizin ve sonucu beklenmeksizin karar verildiğini, imzaladığı senedin 45.000,00-TL’lik olmadığını, böyle bir senet varsa sahte olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, takibe dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
Gerek istinaf sebebi yapılan ve gerekse HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken hususların incelenmesinde;
Mahkemece, işin esası incelenerek davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce, davada HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken husus ise, mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir.
5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 6. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince, genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Asliye ticaret mahkemeleri ise özel mahkeme niteliğindedir.
01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 4. ve 5’inci maddelerinde ticari dava düzenlenmiş olup TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesince bakılacağı yönünde bir düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gereklidir. Aynı Kanun’un 5’inci maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin, diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiş olup işin ticarî nitelikte olması veya sayılması, davanın ticari dava olarak kabulü için yeterli değildir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; dava, 01/10/2019 keşide, 01/11/2019 vade tarihli, 45.000,00-TL bedelli, keşide yeri içermeyen senedin, senet lehtarı tarafından takibe konulması üzerine borçlu tarafından açılan menfi tespit istemine ilişkindir. Davanın tarafları gerçek kişi olup tacir sıfatını haiz olmadıkları gibi, takip dayanağı senette keşide yeri bulunmaması nedeniyle senedin, kambiyo senedi vasfına sahip olmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla olayda mutlak ya da nispi ticari dava söz konusu olmadığından, davada görevli mahkeme, Asliye Ticaret Mahkemesi değil, genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu nedenle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası incelenerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.
O halde HMK’nın 353/1/a-3. maddesi gereğince, mahkemenin görevli olmadığı halde davaya bakmış olması karşısında, esas yönünden inceleme yapılmaksızın, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yargılamanın, Asliye Hukuk mahkemesinde yapılması için dava dosyasının mahalline gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile davanın Asliye Hukuk Mahkemesince görülmesi gerektiği halde Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi usul ve yasaya aykırı olup HMK’nın 353/1/a-3. maddesi uyarınca Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/02/2023 tarih ve 2021/227 Esas, 2023/198 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Gereği yapılmak üzere dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın niteliğine göre davacının diğer istinaf taleplerinin incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf kararının yerel mahkemece taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 14/12/2023 tarihinde, oybirliği ile kesin olarak karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …