Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2023/842 E. 2023/1255 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/842 – 2023/1255
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/842
KARAR NO : 2023/1255

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/04/2023
NUMARASI : 2022/892 Esas 2023/309 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 11/10/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 16/10/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirkete Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalı …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın 28/06/2017 tarihinde … plakalı araçla karışmış olduğu trafik kazasında müvekkilleri …’in oğlu, …’in kardeşi …’in hayatını kaybettiğini, müvekkillerinin desteğinin hayatını kaybetmesi nedeniyle müvekkillerinin maddi ve manevi zarara uğradıklarını, işbu dosya hesabı bakımından müvekkillerine nakdi tazminat ödemesi yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi gerektiğini, Yargıtay kararlarına göre ilk derece mahkemelerinde öncelikle ödenen maddi tazminatın ne kadarının manevi tazminat olduğu belirlenerek dosya bilirkişiye gönderilerek kalan tutar hesaplanarak tazminat miktarından nakdi tazminat ödenme tarihinden rapor tarihine kadar işlemiş faizi ile birlikte düşülerek tarafların hak ettikleri maddi tazminat miktarının belirlenmesi gerektiğini 2330 sayılı kanunun açık hükmü uyarınca nakdi tazminat ödenecek olursa mahkemece ödenen nakdi tazminatın ne kadarının manevi tazminat olduğunun belirlenmesi gerektiğini, davalı sigorta şirketine 07.12.2017 tarihinde başvuru yaptıklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile … ve … için 25,00’er TL maddi (destekten yoksun kalma) tazminatının, Sigorta Şirketinden temerrüt (22.12.2017) tarihinden itibaren, Milli Savunma Bakanlığından olay tarihinden itibaren müteselsilen işleyecek ticari (avans) faizi ile birlikte tahsiline, müvekkili … için 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …’ndan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile … için 133.988,26 TL, … için 152.580,99 TL destekten yoksunluk tazminatı talep edilmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; dava konusu olayın meydana geldiği yer itibariyle Ankara mahkemeleri yetkisiz olup davanın kaza yeri mahkemelerinde açılması gerekliliği nedeniyle yetki yönünden reddine karar verilmesini ayrıca müvekkili Bakanlık yönünden davanın hizmet kusurundan doğan zararların giderimine ilişkin davaların idari yargı görev alanı içerisinde değerlendirilmesi gerektiğinden yargı yolu nedeniyle red kararı verilmesi gerektiğini, görev yönünden de Asliye Ticaret Mahkemesi görev alanında bulunmadığını, davanın görev yönünden, zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiği, olayın meydana gelişinden idarenin bir kusuru bulunmadığını, anne ve babanın maddi destek taleplerinin yerinde olmadığını, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak tazminata hükmedilmesi gerektiğini, idarelerden ve SGK’dan ödeme yapılması durumunda bunun tazminattan düşülmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davanın yetkili mahkemede açılmadığını, müvekkili şirketin genel müdürlük adresinin İstanbul ili Sarıyer ilçesi sınırlarında bulunmasından dolayı sayın mahkemenin yetkisine itiraz ettiklerini, yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, öncelikle yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesini, esasa ilişkin dava konusu, sürücü … sevk ve idaresindeki, … plakalı araç için; müvekkili şirketçe, 01.01.2017 – 01.01.2018 tarihleri arasında, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi düzenlendiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe üzerinde yazılı teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere, poliçede yazılı özel şartlar ve trafik sigortası genel şartları kapsamı ile sınırlı olduğunu, müteveffa …’in müvekkili sigortalı araç sürücüsü olduğundan desteğinden yoksun kalan davacıların taleplerinin Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçesi Genel Şartları gereğince reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; olay tarihinde sürücü …’in davalı Milli Savunma Bakanlığına ait olan ve davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı olan kamyonetle seyrettiği sırada sağ arka lastiğinin patlaması ile direksiyon hakimiyetini kaybederek karşı şeride girdiği ve diğer araç sürücüsü … sevk ve idaresindeki kamyonla çarpıştığı, kaza sonucu davacıların murisi araç sürücüsü …’in öldüğü, Ankara BAM 35 Hukuk Dairesinin kaldırma kararı gereğince ceza soruşturması dosyasında alınan kusur raporları ile kaza tutanağı değerlendirilerek raporlar arasındaki çelişkiyi giderir şekilde Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’ndan alınan 01/03/2023 tarihli rapora göre kazanın gerçekleşmesinde sürücü …’ın kusursuz olduğu, diğer araç sürücüsü …’in kusursuz olduğu, teknik arıza mahiyetindeki lastik patlamasının kazanın oluşu üzerine %100 oranında etken olduğu, ölen …’in idaresindeki aracın lastiğinin patlaması nedeni ile karşı şeride girmesi ve diğer araç ile çarpışması neticesi kazanın meydana geldiği, diğer araç sürücüsünün kazanın gerçekleşmesinde hiç kusuru olmadığı, ölen …’in de kusurunun olmadığı, patlayan lastik üzerinde yapılan incelemede lastiğin yeni takılan bir lastik olduğunun anlaşıldığı, yani aracın periyodik bakımının zamanında ve gereği gibi yapılmamasından kaynaklı ve araç işleteni kusurlu kılacak teknik bir arıza olmadığı dolayısıyla araç işletenin de kusurlu olmadığı, ZMMS’nin aracın işletilmesinden kaynaklı doğan zararlardan poliçe gereği kusur oranında ve teminat limiti ile sınırlı olarak sorumlu olduğu, raporlardan ZMMS ile sigortalı araç sürücüsünün kusuru olmadığı, sigortalı olan araç işleten davalının da aracın lastiğinin yeni değişmiş olması, bakım ve onarımdan kaynaklı bir kusurunun da olmayışından dolayı araç işleten ve araç sürücüsü kusuru olmadığından ZMMS sigorta şirketinin meydana gelen zarardan sorumlu tutulamayacağı, ancak araç işletenin sorumluluğunun KTK 85/1 maddesinde düzenlendiği, motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa motorlu aracın işletenin sorumlu olacağı, işletenin objektif özen yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispat etse bile zarar aracın işletilmesinden doğmuşsa sorumluluktan kurtulamayacağı (Yargıtay 17. Hukuk 20177950 esas 2013/9181) anlaşıldığından araç işletenin doğan zarardan sorumlu olduğu, kaldırma kararı öncesi tazminat hesaplaması yapılması için aktüer rapor alınmakla, alınan rapor denetime elverişli bulunmuş olup, kaldırma kararında rapordaki tazminat hesabına yönelik herhangi bir kaldırma gerekçesi de olmadığı anlaşıldığından bu raporun hükme esas alınması gerektiği, meydana gelen kaza neticesinde davacı …’in kardeşinin vefat ettiği, bu durumun davacının manevi olarak zarara uğramasına sebep olduğu, olayın özelliği, kusur durumu, duyulan veya duyulacak elem ve acı, tarafların sosyal ekonomik durumu, kaza tarihine göre paranın alım gücü değerlendirildiğinde bu davacı için 40.000,00-TL manevi tazminatın yeterli ve makul olacağı anlaşıldığından, yapılan ıslah da nazara alınarak; “Davanın KISMEN KABULÜNE,
1-Davacılar …’in davalı …’na karşı açtığı maddi tazminat talebinin KABULÜNE,
133.988,26 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 28.06.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’ndan tahsili ile davacı …’e ödenmesine,
152.580,99 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 28.06.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’ndan tahsili ile davacı …’e ödenmesine,
Davacıların davalı … Sigorta’ya karşı açmış oldukları davanın reddine,
Davacı …’in manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜNE, 40.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 28.06.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’ndan tahsili ile adı geçen davacıya ödenmesine,
Davacı …’in fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin REDDİNE,” karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; murisin kardeşi olan davacı için hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın tam kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; zamanaşımı itirazlarının mahkemece dikkate alınmadığını, Ankara Mahkemeleri yetkisiz olup, davanın kaza yeri mahkemelerinde açılması gerektiğini, zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden davanın reddi gerektiğini, olayda, idarenin kusuru ve dolayısıyla sorumluluğu bulunmadığını, iddia edilen zararla illiyet bağı bulunmadığını zira beklenmeyen öngörülmeyecek hallerin varlığı, üçüncü kişilerin kusur durumlarının incelenmesi gerektiğini, Bakanlığın kusurlu ve kusursuz sorumluluğu bulunmadığını, davacılara bu olay sonucu ilgili idarelerden herhangi bir ödemenin yapılıp yapılmadığının ve sosyal güvenlik kurumundan ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılması ve varsa bunların tazminat hesabında dikkate alınması gerektiğini, manevi tazminat miktarının da fahiş olduğunu belirterek, istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacılar vekili ile davalı … vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, kamu düzenine aykırılıklar resen gözetilerek, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksunluk tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Yerel Mahkeme tarafından davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davacılar vekili ile davalı … vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı …’nin istinafı yönünden;
Davanın, KTK’nın 110. maddesi kapsamında adli yargı yoluna tabi olduğu, HMK’nın 16. maddesi kapsamında davalının yerleşim yerinde açılmış olması nedeniyle davanın yetkili mahkemede görüldüğü ve zamanaşımı dolmadan 15 yıllık süre içinde davanın açıldığı anlaşılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 3. maddesi hükmüne göre, başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiğini ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğunu ispat edemediği takdirde kayda göre araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralanması, ariyeti veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi; işletendir. Aynı Kanun’un 85. maddesi hükmüne göre ise, bir motorlu aracın işletilmesinden doğan zarardan o aracın işleteni sorumlu olur. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere davalı …’nin işleten sıfatı bulunmaktadır.
KTK’nın 85/1 maddesinde düzenlenen sorumluluk hali tehlike sorumluluğu olup, anılan madde uyarınca işletenin sorumluluğuna gidilebilmesi için zarara sebep olan olayın, aracın işletilmesi, yani aracın karayolu veya karayolu sayılan yerde hareket halinde iken meydana gelmesi gerekli ve yeterli olup işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu sürücü veya diğer yardımcı kişilerin kusurlu olması şart değildir. Bir başka ifade ile salt o tehlikeli teknolojik ürüne(motorlu araca) sahip olma ve onun işletilmesinin (makine gücünden yararlanılmasının) başlı başına tehlike göstermesi ve zarar verme olasılığının çok yüksek olması nedeniyle sadece illiyetin varlığı doğrudan tazminat sorumluluğu için yeterli olup, eylem failinin kasıtlı veya ihmali bir davranışının bulunup bulunmamasının hiç bir önemi yoktur. Hatta işleten, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu (KTK 85/5) kişilerin kusursuz olduklarını ispat etse bile araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın, mücbir bir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini kanıtlamadıkça sorumluluktan kurtulamaz (KTK 86/1).(Yargıtay 4. HD 2020/973 E. 2020/1790 K.)
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden; davacılar desteği/yakınının sürücüsü olduğu askeri aracının tekerleğinin patlaması sonucu direksiyon hakimiyetini kaybedip karşı şeride geçerek, o şeritteki bir araçla çarpışması sonucu meydana gelen kaza nedeniyle hayatını kaybettiği, Dairemiz kaldırma kararı sonrası dosya kapsamındaki tüm kusur raporları arasındaki çelişkiyi giderecek nitelikte ve denetime uygun olarak düzenlenen Ankara ATK kusur raporu içeriğinden, kazanın meydana gelmesinde davacılar yakınının idaresindeki aracın tekerinin ani olarak patlamasının etken olduğu anlaşılmışsa da, teker patlamasının mücbir bir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğinin, ispat yükünün KTK’nın 86. maddesi gereğince davalıda olduğu halde bu halin, davalı tarafından lastik patlamasında kusurunun bulunmadığı ispatlanamadığı anlaşıldığından, davalı …’nin zarardan sorumlu olduğu ve hükme esas alınan aktüerya raporunun usul ve yasaya, yerleşik içtihatlara uygun olarak ve 2330 sayılı kanun kapsamında yapılan ödemeler de nazara alınarak düzenlendiği anlaşıldığından, davalı …’nin bu hususlara yönelik istinafına itibar edilmemiştir.
Davacılar ve davalı …’nin manevi tazminata yönelik istinafı yönünden;
6098 TBK’nın 56/2. maddesi hükmüne göre; “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” hükmü ile aynı Yasanın 51. maddesinde de; “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” hükmüne göre, somut olayda olay tarihi, olayın oluş şekli, kusur raporları, tarafların sosyal ekonomik durumu, davacı …’in kardeşini kaybetmesi nedeniyle çektiği acı ve duymuş olduğu üzüntünün boyutu, hakkaniyet ve manevi tazminat miktarının bir taraf için zenginleşme aracı, diğer taraf için de yıkım olmaması ilkesi göz önüne alındığında hükmedilen manevi tazminat miktarı hakkaniyete uygun bulunmuştur.
Açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun olarak verilen ilk derece mahkemesi kararına karşı davacılar vekili ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacılar vekili ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar harcından, davacılar tarafından peşin yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubuyla, bakiye 215,45 TL harcın davacılardan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
Davalı … harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-İstinaf talebinde bulunanlar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf talebinde bulunanlar tarafından yatırılan gider avansından varsa, kullanılmayan kısmın yatıran davalıya iadesine,
5-Kararın HMK’nın 359/4.maddesi gereğince taraflara tebliğine,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361. maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere 11/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.