Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2023/837 E. 2023/1254 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/837
KARAR NO : 2023/1254

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/05/2023
NUMARASI : 2021/90 Esas 2023/346 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 11/10/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 17/10/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 11.01.2014 tarihinde, … sevk ve idaresindeki araç ile seyir halinde iken direksiyon hakimiyetini kaybederek takla atması neticesinde tek taraflı yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, kazada araç içinde bulunan …’nın yaralandığını, …’ye atfedilecek herhangi bir kusurun mevcut olmadığını, … 03.11.2020 tarihinde vefat ettiğinden vefat tarihine kadar hak kazanılan maddi tazminatın davalıdan tahsili ile müvekkil davacıya ödenmesini talep etmek gerektiğini, dava konusu kazaya ilişkin … adına Eskil Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/55 E. Sayılı dosyası kapsamında dava açıldığını ve Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi tarafından düzenlenen raporda …’nın sürekli iş göremezliğinin bulunmadığı, 2 ay geçici iş göremezlik halinde kalacağı kanaati bildirildiğini, işbu rapor doğrultusunda sigorta şirketi ile sulh olunduğunu ve davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiğini, ancak kaza nedeniyle sürekli iş göremezliğinin bulunmadığına ilişkin tespitlerin gerçeği yansıtmadığını, zira … hakkında Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen raporda sürekli maluliyet oranının %22,2 olduğu, 120 gün geçici iş göremezlik halinde kalacağı ve 60 gün geçici bakıcı ihtiyacının bulunduğu tespit edildiğini, …’nın vücudundaki platinlerin kırılması nedeniyle gördüğü tedavi sonucunda 03.11.2020 tarihinde vefat ettiği tarihe kadar hak kazandığı tazminat tutarının tek yasal mirasçısı olan eşi …’ya ödenmesi gerektiğini belirterek, belirsiz alacak olarak şimdilik meydana gelen zararları nedeniyle 7.000,00 TL maddi tazminatın (geçici-sürekli iş göremezlik ve bakıcı gideri) kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilmesine karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talep edilen 7.000,00-TL maddi tazminatı 6.998,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 1,00-TL geçici iş göremezlik tazminatı, 1,00-TL bakıcı gideri tazminatı olarak kuruşlandırdıklarını belirterek sürekli işgöremezlik tazminatını 56.577,62-TL ‘ye yükseltmiştir.
Davalı tarafından cevap dilekçesi sunulmamış ancak bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; dava konusu kazaya ilişkin … adına Eskil Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/55 E. Sayılı dosyası kapsamında dava açılmış olup bahse konu dosyada Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi tarafından düzenlenen raporda …’nın sürekli iş göremezliğinin bulunmadığı, 2 ay geçici iş göremezlik halinde kalacağı kanaati bildirildiği, işbu rapor doğrultusunda sigorta şirketi ile sulh olunması ile davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, ancak şahsın başvuru konusu kaza nedeniyle sürekli iş göremezliğinin bulunmadığına ilişkin tespitler gerçeği yansıtmadığı belirtilerek iş bu davada sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri talebinde bulunulmuş ise de, Eskil Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/55 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacının … davalının Ak Sigorta olduğu, davanın konusunun 11/01/2014 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle daimi tüm vücut fonksiyon kayıp nedeniyle müstakbel gelir kaydı-sürekli ve geçici iş göremezlik zorunlu tedavi tazminatının, bakıcı ve belgelendirilmeyen SGK tarafından ödenmeyen giderlerin tahsili talebine ilişkin olduğu, davacı vekilinin 20/09/2017 tarihili feragat dilekçesi sunduğu, mahkemece feragat nedeniyle davanın reddine karar verildiği, Eskil Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/55 Esas dosyasında davacının ileri sürdüğü sebeplerin ve talep ettiği alacak kalemlerinin iş bu dava ile aynı olduğu ve davacının aynı alacak kalemlerine ilişkin olarak davadan feragat etmek suretiyle açıkça bu alacaklarına yönelik dava hakkından vazgeçtiği, feragat hakkında ise irade fesadına dayalı bir iptal davasının da açılmadığı, her iki dava taraflarının, konusunun, dava sebeplerinin ve talep sonucunun aynı olduğu, bu haliyle davacının daha önce feragat ettiği sebepleri ileri sürmek suretiyle aynı konuda yeniden bir dava açtığı anlaşıldığından, davanın kesin hüküm nedeniyle USULDEN REDDİNE karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davacı müteveffa …’nın 11.01.2014 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralandığını, davalı … şirketine karşı Eskil Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/55 E. Sayılı dosyası ile tazminat davası açıldığını, 20.09.2017 tarihinde davalı … ile İbraname-Makbuz-Feragatname gereği sulh olunması nedeniyle davadan feragat edilerek yargılamanın sona erdiğini ancak müteveffa …’nin kaza nedeniyle bedeni rahatsızlığı arttığından 29.08.2019 tarihinde İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’na başvurduğunu ve 04.09.2019 tarihinde düzenlenen rapor ile müteveffa …’nin sürekli maluliyet oranının %22,2 olduğu, 120 gün geçici iş göremezlik halinde kalacağı ve 60 gün geçici bakıcı ihtiyacının bulunduğunun belirlenmesi üzerine maluliyet artışı doğrultusunda yeniden davalı … şirketine başvuru yapıldığını ve ardından yerel mahkeme nezdinde iş bu davanın açıldığını, …’nin 03.11.2020 tarihinde vefat etmesi nedeniyle artan maluliyeti gereği hak ettiği tazminatı tek yasal mirasçısı …’nın talep edebileceğini, kesin hüküm koşullarının oluşmadığını belirterek, istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat talebine ilişkindir.
Yerel Mahkeme tarafından davanın kesin hüküm nedeniyle reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davacı, ölen eşinin mirasçısı olarak eldeki davayı açmış olup, dosya kapsamında ölen eş …’nın veraset ilamına rastlanmamıştır.
Öncelikle uyuşmazlık, açılan işbu tazminat davasında muris …’nın davacıdan başka mirasçılarının bulunup bulunmadığı, başka mirasçılar varsa mirasçılarının mecburi dava arkadaşı olup olmadıkları, bir mirasçının tek başına bu davayı açıp açamayacağı ve açabilecekse eldeki davaya konu talepler açısından, kesin hüküm oluşturacak bir mahkeme kararı bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Taraf sıfatı bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini belirler. Uygulamada davacı sıfatı aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Görüldüğü üzere, taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için defi değildir. Taraf sıfatı 6100 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun 114/1-d maddesi uyarınca dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi mahkemece de re’sen gözetilmesi gerekir.
Mahkemece taraf teşkili usulüne uygun olarak tamamlanmadan yargılamaya devam edilip karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Kabule göre ise;
6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/1-i maddesinde tanımlanan şekilde “aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış “olması dava şartıdır. Kesin hüküm, hem bireyler için hem de devlet için hukuki durumda bir kararlılık ortaya koyar. Bununla, hukuki güvenlik ve yargı erkine güven sağlandığından kamu yararı ile doğrudan ilgilidir. Hemen belirtilmelidir ki, kesin hükmün amacı; kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin bir biçimde çözümlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesinde, hem kişilerin hem de Devletin yararı vardır. Çünkü kişiler, uyuşmazlığın kesin bir biçimde sonuçlanması için dava sırasında bütün olanaklarını kullanırlar ve dava sonucunda verilecek kararla artık, bu uyuşmazlığın sona ermesini isterler. Bu açıdan, Devletin de menfaati söz konusudur. Çünkü Devlet, mahkemelerin sınırsız bir biçimde aynı uyuşmazlık (dava) ile sürekli ve yinelenerek meşgul edilmesini istemez.
Dava konusu uyuşmazlık hakkında kesin hüküm bulunuyorsa, aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz.
Kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de; (Yargıtay’ın da) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay’da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığının, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez.
Maddi anlamda kesin hükmün koşulları 6100 sayılı HMK’nın 303/1. maddesinde “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Kesin hükümden söz edebilmek için ilk kararın mahkemece hükme bağlanması şart olmayıp, uyuşmazlık konusunda tarafların tahkim yoluna gitmeleri halinde, Hakem/Hakem Heyetlerince verilen esasa ilişkin kararların da usulünce kesinleşmesinden sonra, kesin hüküm oluşturacağından aynı uyuşmazlık konusunda yeniden dava açılmaz.
Kesin hükmün ilk koşulu, her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması; ikinci koşulu, müddeabihin aynılığı; üçüncü koşulu ise, dava sebebinin aynı olmasıdır.
Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabih, dava konusu yapılmış olan hak, yani dava ile elde edilmek istenilen sonuçtur. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hakimin, eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziki bakımdan aynı olsa bile, bu şeyler üzerinde talep olunan haklar değişikse, müddeabihler aynı değil demektir.
Kesin hükmün üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebi, hukuki sebep olmayıp, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Öyle ise; her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar (olaylar) aynı ise, diğer iki koşulun da bulunması halinde kesin hükmün bulunduğundan söz edilebilir.
Somut olayda; dava konusu kazaya ilişkin … adına Eskil Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/55 E. sayılı dosyası kapsamında açılan dava sırasında Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi tarafından düzenlenen raporda …’nın sürekli iş göremezliğinin bulunmadığı, 2 ay geçici iş göremezlik halinde kalacağı yönünde düzenlenen rapor doğrultusunda sigorta şirketi ile sulh olunmuş ve davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, bu dosya arasındaki “ibraname, makbuz ve feragatname” başlıklı 08/08/2017 tarihli belge içeriğinde davalı … tarafından …’ya geçici işgöremezlik ve geçici bakıcı gideri ile tedavi gideri olarak 10.480,00 TL ödendiği ve “…… A.Ş.’den her ne nam altında olursa olsun hiçbir hak ve alacağımızın kalmadığını ve … A.Ş.’yi gayri kabili rücu olmak üzere ibra ettiğimizi…” taahhüt ederiz içerikli belgenin davacı vekili Av. … tarafından imzalandığı ve ödeme nedeniyle de davadan feragat edildiği görülmüşse de, istinaf incelemesine konu davada davacının ilk davada verilen karardan sonra ameliyat olduğu, ve alınan raporda sürekli maluliyeti bulunduğunun tespit edildiği ve bu nedenle davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında görülen Eskil Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/65 esas sayılı davası kesinleştiği için bu dava taraflar için bağlayıcı olup artık aynı hukuki sebeplerle ikinci bir dava açılamaz. Ne var ki gelişen durumların varlığı halinde artık yeni ortaya çıkan durumlar açısından kesin hüküm söz konusu değildir. Zira daha önceki yargılamada sonradan gelişen bu durumlar yargılama konusu yapılmamıştır.
Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir. (Yargıtay 4 HD 2022/568 E. 2022/9828 K.)
Bu durumda mahkemece, davacı murisi …’ya ait tüm tıbbi belgeler getirtilerek (Eskil Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasındakiler de dahil olmak üzere), tedavinin hangi tarihte tamamen sona erdiği, ilk davanın karar tarihinden sonra tedavinin devam edip etmediği, yine aynı tarihten sonra gelişen durum olup olmadığı ve gelişen durum var ise kaza ile gelişen durum sonucu ortaya çıkan maluliyet oranı arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı hususlarında gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınması, gelişen durumların olmaması halinde, gelişen durumun hangi tarihte ortaya çıkacağı da değerlendirilerek karar verilmesi, gelişen durumların bulunması halinde yargılama yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve taraf teşkili sağlanarak tamamlanması halinde belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 17/05/2023 tarihli 2021/90 Esas– 2023/346 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davclıdan alınan istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden tarafa iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 11/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.



Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.