Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2023/735 E. 2023/1633 K. 13.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/735 – 2023/1633
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/735
KARAR NO : 2023/1633

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/03/2023
NUMARASI : 2019/434 Esas 2023/198 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 13/12/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 13/12/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı, davalı … Sigorta A.Ş. vekili, davalı … vekili ve davalı … tarafından ayrı ayrı adli yardım talepli olarak süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği, adli yardım koşullarının da bulunduğu anlaşıldığından, adli yardımlı olarak dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 29/08/2016 günü sürücüsü … olan … plakalı taksi içinde seyir halinde iken … plakalı aracın ticari taksiye sağ arka taraftan çarpması sonucu oluşan trafik kazası nedeniyle yaralandığını, davalı …’ın … plakalı ticari taksinin maliki ve işleteni olduğunu davalı … Kooperatifinin … plakalı ticari taksinin ZMSS poliçesi ile sigortaladığını, aynı davalının … plakalı aracın da sigortalayanı olduğunu, davalı …nın … plakalı aracın sürücüsü olduğunu, davalı …’ın … plakalı aracın maliki olduğunu, davalı …’nun soruşturma evrakına göre … Rent A Car işleticisi olduğunu belirterek davacının bedeni bütünlüğünün trafik kazası sonucu yitirmesinden dolayı geçici iş göremezlik ve sürekli maluliyet nedeniyle maddi zararlarının tam olarak tespiti ile 1.000,00 TL maddi tazminatın tüm davalılardan kaza tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesinin, davacının bedeni bütünlüğünün bozulması nedeniyle duyduğu elem ve ızdırabın bir ölçüde de olsa giderimi için 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte sigorta şirketi dışındaki tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacının kazanın olduğu anda ticari aracın arka koltuğunda oturmakta olup yasal olarak takması gereken emniyet kemerini takmadığını, öncelikle davacının kesin raporunun alınması gerektiğini, talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, davacının haksız ve sebepsiz zenginleşmesine neden olabileceğini, sigorta poliçesi kapsamında maddi tazminatın sigorta şirketinden talep edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … Kooperatifi vekili cevap dilekçesinde; dava açmadan önce kendilerine başvurmayan davacının davasının dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, sigortalısı … olan …’ın sevk ve idaresinde … plakalı araç için davalı şirketçe 10/05/2016 – 10/05/2017 tarihleri arasında 2392986 nolu poliçe ile karayolları zorunlu mali sorumluluk poliçesi düzenlendiğini, aynı zamanda sigortalısı … olan … plakalı araç için davalı şirketçe 12/09/2015- 12/09/2016 tarihleri arasında 719234 nolu poliçe ile karayolları zorunlu mali sorumluluk poliçesi düzenlendiğini, sorumlulukların poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, poliçede teminat limitinin azami 290.000,00-TL ile sınırlandırıldığını, asıl sorumluluğun gerçek zarar üzerinden belirleneceğini, sigorta şirketinin sigortalısının kusuru oranında gerçek hasarı ödemekle yükümlü olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili davanın reddini istemiştir.
Davalı … davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalı sigorta şirketlerinden poliçe ve hasar dosyası örneğinin temin edildiği, kazaya karışan araçların trafik kayıtlarına ilişkin cevabı yazıların dosya kapsamına alındığı, davalı …’na vasi tayinine ilişkin Ankara 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2020/578 Esas – 2020/572 Karar sayılı kararının Ceza İnfaz Kurumundan temin edildiği, davacının kaza sonrası tedavi gördüğü hastane evrakları temin edilerek Ankara Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığından kaza nedeniyle geçici ve kalıcı iş göremezliğinin bulunup bulunmadığına ilişkin rapor alınmasına karar verildiği, yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda “davacının 29/08/2016 tarihli yaralanma nedeniyle Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik esas alındığında özür oranının %44 olduğu, 12 ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığı”nın belirtildiği, kazaya ilişkin kusur ve aktüer hesap yönünden bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 17/01/2022 tarihli raporda; ” mülkiyeti davalı …’a ait … plakalı aracın sürücü …’nın meydana gelen olayda 2/8 – %25 oranda kusurlu olduğu mülkiyeti davalı …’a ait … plakalı aracın sürücüsü …’ın meydana gelen olayda 6/8 %75 oranında kusurlu olduğu davacının dava konusu dava nedeniyle uğramış olduğu bir kısım davalıların %100 kusuruna denk gelen maddi tazminatının 1.031.960,60 TL olduğu, davalı sigorta şirketinin her bir araç için poliçe limiti ayrı ayrı 290.000,00 TL olduğundan sigorta şirketinden limit dahilinde 580.000,00 TL istenebileceği”nin belirtildiği, davacı vekilinin 16/06/2022 tarihli ıslah dilekçesinde toplam 1.031.960,60 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte (davalı … Sigorta Kooperatifi yönünden poliçe limiti dahilinde 580.000,00 TL ile sınırlı olmak üzere) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ederek peşin harcı ikmal ettiği, Ankara 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017174 esas 2020/40 karar sayılı dosyası kapsamında soruşturma aşamasında davalı …’nun Aktepe Polis Merkezi Amirliğinde alınan ifade tutanağında … plakalı aracın … adına tescilli olup kendi işletmesi olan kendi rent a car işletmesi adına vekaletnamesi bulunduğunu, aracı 27/08/2016 tarihinde …’ya kiraya verdiğini beyan ederek kira sözleşmesi örneğini sunmuş olduğu, sözleşmenin tetkikinde … Rent A Car tarafından …’na … plakalı aracın kiralanmasına ilişkin düzenlendiği, kira başlangıç tarihinin 27/08/2016 olduğu bitiş tarihinin ise yazılmamış olduğu görülmekle davalı … vekiline ceza soruşturmasında ibraz edilen araç kiralama sözleşmesinin süresi hakkında beyanda bulunmak ve ifade tutanağında araç malikinin vekaletnamesinin bulunduğu beyan edilmekle var ise vekaletname örneğini ibraz etmek ve yine davalı …’a meşruhatlı tebligat çıkartılarak diğer davalı …’ya … plakalı araca ilişkin vekaletname verilip verilmediği hakkında beyanda bulunmak ve vekaletname örneği sunmak üzere süre verildiği, davalıların beyanda bulunmadığı, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerektiğinden bu koşulların somut olayda oluşmadığı anlaşılmakla dosya kapsamına göre davalı …’nun işleten sıfatının bulunduğu kanıtlanamadığından bu davalıya yönelik açılan davanın reddi gerektiği, manevi tazminat koşullarının oluştuğu gerekçesiyle; “1-Davalı …’ya yönelik açılan davanın reddine, 2-a)1-Diğer davalılara yönelik maddi tazminat talebinin kabulü ile 1.031.960,60 TL maddi tazminatın; davalı … Kooperatifi’nin 580.000,00 TL poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olması kaydıyla davalı …, …, … ve … yönünden 29.08.2016 kaza tarihinden itibaren, davalı … Kooperatifi yönünden 09.01.2017 dava tarihinden itibaren, davalı … ve davalı … yönünden yasal faizi, davalı …, davalı … ve davalı … Kooperatifi yönünden avans faizi ile birlikte davalılar …, …, …, … ve … Kooperatifi’nden müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
b)-1-Davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile takdiren 30.000,00 TL manevi tazminatın 29.08.2016 kaza tarihinden itibaren davalı … ve davalı … yönünden yasal faizi, davalı …, davalı … yönünden avans faizi ile birlikte davalılar …, …, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
b)2-Davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı yönetmeliğine göre tanzim edilen maluliyet raporunun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporlarına İlişkin Mevzuat olduğundan maluliyet hesabının bu mevzuata uygun olarak yapılması gerektiğini, davacının söz konusu olaydan dolayı sosyal güvenlik kurumundan herhangi bir ödeme alıp almadığının tespiti gerekeceğini, zarar hesabı için seçilecek bilirkişinin aktüerler siciline kayıtlı kişilerden olması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … vasisi istinaf dilekçesinde; bilirkişinin aktüer bilirkişi olması gerektiğini, gelir konusundaki bilirkişi kabullerinin objektif olmayıp, çıkması gereken tazminat miktarının fahiş bir tutarda olmasına neden olduğunu, davacının söz konusu olaydan dolayı Sosyal Güvenlik Kurumundan herhangi bir ödeme alıp almadığının tespiti yapılmadan hüküm kurulmuş olmasının da ayrıca hatalı olduğunu, davalı cezaevinde olup, üzerine kayıtlı mal varlığı ve geliri bulunmadığından davalı hakkında adli yardım talebi verilmesini ve davalının harç ve masraflardan muaf tutulmasını talep ettiklerini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; davada müvekkilin maliki olduğu, diğer davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç için; diğer davalı … Kooperatif tarafından 10/05/2016-10/05/2017 tarihleri arasında, 239286 Poliçe No’lu Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi düzenlenmiş olup poliçeden de anlaşılacağı üzere kaza tarihindeki geçerli sigorta limiti(teminat limiti) 310.000,00 TL olduğunu, davacının, kaza tarihi olan 29/08/2016 tarihinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesinin teminat kapsamının son tarihi olan 10/05/2017 tarihine kadar oluşan zararlarını, dava yoluyla müvekkilden talep edebilmesi için öncelikle diğer davalı sigorta kooperatifine zararının tazmini amacıyla yazılı başvuruda bulunması ancak sigorta kooperatifinin başvuru tarihinden itibaren 15 gün içinde cevap vermemesi veya cevap verip de talebi reddetmesi gerektiğini, davacı tarafın ise dava açmadan önce diğer davalı sigorta kooperatifine başvurmadığını, her ne kadar davacı taraf dilekçeler aşamasında 09/05/2017 tarihinde diğer davalı sigorta kooperatifine başvurduğunu iddia etse de davanın açıldığı tarih 09/01/2017 olup dava açtıktan sonra başvuru yapıldığını ve dolayısıyla 29/08/2016-10/05/2017 tarihleri arasında oluşan zararların müvekkilden talep edilebilmesinin dava şartı yokluğu sebebiyle mümkün olmadığını, zamanaşımı süresinin dolduğunu, huzurdaki davada zararın ve tazmin yükümlüsünün öğrenildiği tarihin, somut olay gereği kaza tarihi olan 29/08/2016 tarihi olduğunu, davanın açıldığı tarih olan 09/01/2017’de zamanaşımının kesildiği gözetildiğinde davacının tazminat talebinin 2 yıllık zamanaşımı süresinin son günü olan 09/01/2019 tarihinde zamanaşımına uğradığının açık olduğunu, davanın kısmi dava olup, talep edilmeyen kısım yönüyle zamanaşımının işlemeye devam ettiğini, davacının emniyet kemeri takmadığını ve müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, davacının tedaviyi reddederek zararın artmasına sebebiyet verdiğini, geçici iş görememe döneminde davacının maluliyetinin %100 oranda hesaplandığını, davacıya ait SGK kayıtlarından da basitçe anlaşılacağı üzere, bilirkişinin davacıya %100 oranda geçici iş göremez dediği tarihler arasında davacının sigorta kaydının bulunduğu ve bu dönemlerin bir kısmında çalıştığını, dolayısıyla davacının mezkur tarihler arasında geçici olarak iş göremez olduğu ve bu dönemde maluliyetinin %100 olduğu şeklindeki tespitlerin tamamen gerçek dışı olduğunu, dolayısıyla davacının ıslah dilekçesiyle talep ettiği 17.023,90 TL geçici iş göremezlik tazminatının reddi gerektiğini, dosya kapsamında tanzim edilen 12.01.2022 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; “davalı sigorta şirketinin her araç için poliçe limitinin ayrı ayrı 290.000,00 TL olması nedeni ile davalı sigorta şirketinden limit dahilinde 580.000,00 TL istenebileceği” kanaati bildirildiğini, ancak dosyada mübrez ZMMS poliçesinden açıkça anlaşılacağı üzere kaza tarihindeki geçerli sigorta limitinin 310.000,00 TL olduğunu, ilk derece mahkemesince, hem maddi hem de manevi tazminat taleplerinin kabulü ile kaza tarihinden itibaren avans faizi uygulanması yönünde hüküm kurulduğunu, huzurdaki davada, müvekkil de dahil olmak üzere tüm davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusu olduğunu, somut olayda davacı ile diğer davalı … Kooperatifi arasında sigortacılık işlemlerinin TTK’da düzenlenmesi hasebiyle mutlak ticari dava olduğu gözetildiğinde bu davalıdan avans faizi talep etmenin mümkün olduğunu, ancak müvekkil ile davacı arasındaki ilişki sigortacılık işlemlerinden kaynaklanmadığı gibi taraflar arasında ticari işin de söz konusu olmadığını, davacının diğer davalı sigorta kooperatifinden poliçe konusu miktarı talep etmeksizin dava açtığı ve dolayısıyla dava şartını yerine getirmediği, dava konusu alacağın talep edilmeyen kısım yönüyle zamanaşımına uğradığını, müvekkilden manevi tazminat talep edilmesinin mümkün olmadığı, davacı tarafın diğer davalı sürücünün alkollü olduğunu bildiği halde araca bindiğini, emniyet kemeri takmadığını, kaza sonrası tedaviyi reddettiği ve tüm bunlar nedeniyle zararın meydana gelmesinde ve ağırlaşmasında kusurunun bulunduğunu, kaza tespit tutanağının kaza tarihinden 2 ay sonra gerçek dışı olarak düzenlendiği, 05/05/2021 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunun mahkeme ara kararına aykırı ve usulsüz şekilde tanzim edildiğini, bilirkişi raporunun da usulsüz olduğu ve kaza tarihinden 6 yıl sonra düzenlendiği ayrıca raporda davacının geçici iş göremezlik tazminatının hatalı şekilde hesaplandığını, davacının müvekkilden avans faizi talep edemeyeceği, sigorta şirketinden talep edilebilecek poliçe limitinin hatalı tespit edildiğini, işletenin manevi tazminat miktarından kusursuz sorumluluğu bulunmadığını, zarar görenin uğradığı manevi zararlardan doğan istemler davacının iddialarının aksine KTK m.85 vd. hükümlerine değil TBK m.49 vd. hükümlerindeki kusur sorumluluğuna dayandığını, bunun sonucu olarak da müvekkilin, maliki olduğu aracın sürücüsü olan davalı Levent Tandoğan ile diğer davalı …’nın davacıya vermiş olduğu manevi zararı; kendi kusuruna bakılmaksızın müştereken ve müteselsilen tazminle yükümlü olmayacağını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı … vekili, … vasisi ve … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, kamu düzenine aykırılıklar resen gözetilerek, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacının, ticari takside yolcu olarak bulunduğu anlaşılmaktadır. 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da; “Tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına yada hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler arasında veya tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunu’nun 73. maddesinin (1) bendinde; Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise; Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer Kanun’larda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı Yasa’nın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesinde ise görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği düzenlenmiştir.
Davacı tüketici olup, taraflar arasındaki ilişki tüketici işlemi olduğundan 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3 ve 73. maddeleri gereğince bu işlemden kaynaklanan uyuşmazlıklara da Tüketici Mahkemesi tarafından bakılması gerekmekte ise de, daha önce Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 09/05/2019 ve 2017/2485 Esas, 2019/799 Karar sayılı ilamıyla; “Davanın TTK’nun 1483 vd. maddelerinde sayılan hususlardan olması sebebiyle, uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden bahisle, tüketici mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek verilen görevsizlik kararının kaldırıldığı anlaşılmakla, 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.3 ve H.M.K.’nın 362/1-c maddesinde yer alan “Bölge Adliye Mahkemeleri’nin “Yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek için verilen kararlar ile merci tayinine ilişkin kararlar.” hakkında temyiz yoluna başvurulamaz.” ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 23/2. maddelerinde; “…kanun yolu incelemesi sonucunda kesinleşen; göreve veya yetkiye ilişkin kararlar, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar.” hükmü gereğince görev hususu kesinleştiğinden diğer istinaf sebepleri incelenmiştir.
Davalı …, sigortaya başvuru dava şartının yerine getirilmediğini ileri sürmüşse de, 2918 sayılı KTK’nın 14/04/2016 tarih ve 6704 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değişik 97. maddesine göre; “zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içerisinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir. Söz konusu madde ile sigorta şirketi hakkında dava açmadan önce Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta şirketine başvuru yapılması dava şartı haline getirilmiştir. Yasal düzenlenme 26/04/2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdiğinden, bu tarihten sonra açılan davalarda uygulanır. Yasa’nın 97. maddesinin uygulanması açısından, Yargıtay 17. H.D’nin 11.12.2018 tarih 2018/4932 E., 2018/12056 K. sayılı kararında, düzenlenmenin HMK’nın 115/2 maddesi kapsamında yargılama sırasında tamamlanabilir dava şartı olduğu kabul edildiğinden, dava sırasında başvuru şartının yerine getirildiği anlaşılmakta olup, ihtiyari dava arkadaşı konumunda olan işleten …’ın bu konuyu istinaf etmekte hukuki yararının da bulunmadığı değerlendirilmiştir.
…’ın zamanaşımına yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesinde ise,
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı TBK’nın 49. maddesi maddesinde haksız fiil tanımlanmış, TBK’nın 72. maddesinde haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
2918 sayılı KTK.’nın 109 maddesinde de; “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. Ceza zamanaşımı süresi ise olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 89 ve 66 maddelerine göre 8 yıldır.
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; kaza 29/08/2016 tarihinde gerçekleşmiş, davaya konu trafik kazasında yaralanma meydana geldiğinden suç teşkil eden fiil kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 89 maddesi ve 66 maddesinde öngörülen 8 yıllık dava zamanaşımı süresi dikkate alındığında zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmakla zamanaşımına ilişkin istinaf sebeplerine de itibar edilememiştir.
Müterafik kusur konusunda, zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesinde düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi, belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir. Müterafik kusura ilişkin savunma bir defi olmadığından bu yönde bir savunma olmasa dahi resen araştırılması ve tartışılması gerekmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 78. maddesinde; “belirli sürücülerin ve yolcuların, araçların sürülmesi sırasında koruyucu tertibat kullanmaları zorunludur… kullanma ve yolların özelliği gözetilerek hangi tip araçlarda sürücülerinin ve yolcularının şehiriçi ve şehirler arası yollarda hangi şartlarda hangi koruyucu tertibatı kullanacakları ve koruyucuların nitelikleri ve nicelikleri ile emniyet kemerlerinin hangi araçlarda hangi tarihten itibaren kullanılacağı yönetmelikte belirtilir” düzenlemesi yapılmıştır.
Davalı taraf, davacının emniyet kemeri takmaması nedeniyle müterafik kusurlu olduğunu savunmuştur. Kaza tespit tutanağında koruyucu tertibat bulunup bulunmadığı konusunda herhangi bir tespitin yer almadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan vakıalar karşısında mahkemece; ceza dosyası içeriği de getirtilerek KTK’nın 78. maddesi ve Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin anılan hükümleri gereği kullanılması gereken emniyet kemerinin takılması halinde de, kaza nedeniyle oluşan maluliyetin oluşup oluşmayacağı ve emniyet kemeri takılmayışı ile oluşan maluliyet arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı konusunda uzman doktor bilirkişi heyetinden rapor alınması; koruyucu ekipmanın takılmayışının maluliyetle illiyeti bulunduğunun saptanması halinde, TBK’nın 52. maddesi uyarınca tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle karar verilmesi isabetsiz bulunmuştur.
Teminat limitinin belirlenmesi konusunda ise, poliçe limiti kaza tarihine göre belirleneceğinden 2016 yılı itibarıyla teminat limiti 310.000,00 TL olup, mahkemece bu limitin 290.000,00 TL olarak belirlenmesi isabetsiz ise de, davacının hükmü istinaf etmemesi nedeniyle davalı sigorta lehine oluşan usuli kazanılmış hak durumu gözetilerek bu hususun düzeltilmesi mümkün bulunmamakla birlikte, sigortanın işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği ve istinaf etmekte hukuki yararı bulunduğu gözetilerek, davalı …’ın sigorta şirketine iç ilişkide rücu edeceği miktar yönünden poliçe limitinin 310.000,00 TL olduğu yönünde tespit hükmü kurulması gerekmektedir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 07/12/2020 tarih ve 2019/4328 Esas – 2020/8124 Karar sayılı ilamı)
Maluliyete ilişkin olarak yapılan değerlendirmede, cismani zarar nedeniyle iş göremezlik tazminatının belirlemesinde, davacının maluliyet durumunun gerçek durumu tam olarak yansıtacak şekilde belirlenmesi gerekir. Maluliyet oranı tazminatın belirlenmesinde esas alındığından, maluliyet oranında tereddüt olması ve/veya çelişki olması halinde, tereddüt oluşturacak veya çelişki yaratacak hususlar giderilmeden davanın esası hakkında karar verilemez. Diğer yandan davacının maluliyetine ilişkin farklı yönetmelikler çerçevesinde alınan raporlarda da, maluliyet oranlarının farklı belirlenmesi durumunda, özellikle raporlarda belirlenen maluliyet oranları arasındaki farkın yüksek olması veya tespit edilen rahatsızlıkların çelişmesi durumunda raporlar arasındaki çelişki giderilmeden karar verilemez. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/292 E. 2020/6372 K., 2019/3629 E. 2020/5191 K., 2016/13576 E. 2019/6279 K.)
Somut olayda, Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğilim ve Araştırma Hastanesi düzenlenen raporda, kognitif bozukluklar saptandığı bildirilmişse de illiyet bağının tespit edilemediği bildirilmiş, Ankara Üniversitesi Dahli Tıp Bölümleri Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen raporda ise, şahsın maluliyetinin hesaplanmasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik esas alındığında, şahısta meydana gelen; a. — Frontal lob sendromu için Zihinsel, Ruhsal, Davranışsal Bozukluklar bölümü, Geçici Fonksiyon Kaybına Neden Olan Ruhsal Hastalıklar, B-2-Tedavi ile işlevselliği kısmen düzelen için özür oranının % 40 olduğu, b. — Alt ekstremite uzunluk farkı için Alt Ekstremite Tablo 3.3’e göre alt ekstremite özür oranı 5, baldır çap farkı için Alt Ekstremite Tablo 3.5’e göre alt ekstremite özür oranının %8 olduğu, balthazard formülüyle toplandığında alt ekstremite toplam özür oranının % 13 olduğu, Alt Ekstremite Tablo 3.2’ye götürüldüğünde özür oranının % 7 olduğu, vücut özür oranları %40 ve % 7 balthazard formülüyle toplandığında toplam vücut özür oranı %44(yüzdekirdört) olarak tespit edilmiş olup, frontal işlevlerde düşük performans bozukluğuna ilişkin semptomların kazayla illiyetinin saptanması gerekir .Nitekim, davalı … Sigorta tarafından ibraz edilen uzman görüşünde de, kafa travması sekeli için verilen oranın kabul edilmediği belirtilmektedir.
Bu durumda, mahkemece Adli Tıp İhtisas Kurulundan; kaza tarihindeki yönetmelik hükümlerine göre kaza nedeniyle davacıda hangi arızalar nedeniyle ve hangi oranda maluliyet oluştuğu ve maluliyet ile kaza arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı konusunda, açık net, denetime elverişli ve dosyadaki maluliyet raporları arasındaki çelişkiyi giderecek nitelikte yeniden maluliyet raporu alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Faiz türüne yönelik olarak ise, aracın ruhsatı getirtilerek ve kullanım amacı değerlendirilerek faiz türü belirlenmelidir.
Açıklanan nedenlerle; davalı … Sigorta A.Ş. ve davalı … vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile, yukarıda belirtilen araştırmalar yapıldıktan hükmü istinaf etmeyenler bakımından oluşacak usuli kazanılmış haklar da korunmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmek üzere yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve dosyanın belirtilen gerekçeyle yerel mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre davalı … Sigorta A.Ş. ve davalı … vekillerinin sair istinaf sebeplerinin, davalı … vasisinin tüm istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Davalı … Sigorta A.Ş. ve davalı … vekillerinin istinaf talebinin ayrı ayrı HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ İLE, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/03/2023 tarih, 2019/434 Esas – 2023/198 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Yukarıda açıklandığı üzere tüm deliller toplanıp birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kaldırma ve gönderme sebebine göre davalı … Sigorta AŞ ve davalı … vekillerinin sair istinaf sebeplerinin,
Davalı … vasisinin tüm istinaf sebeplerinin şimdilik İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-İstinaf eden taraflarca yatırılan istinaf karar harcının talep halinde yatıranlara iadesine,
3-İstinaf eden taraflarca yatırılan gider avansından varsa artan kısmın karar kesinleştiğinde kendilerine iadesine,
4-İstinaf eden tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince verilecek kararda gözetilmesine,
5-İİK’nın 36. maddesi gereğince, Ankara 3. İcra Müdürlüğünün 2023/7109 Esas sayılı dosyasına yatırılan 30.000,00 TL nakit teminatın ve 1.450.000,00 TL bedelli teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 13/12/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.