Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2023/553 E. 2023/690 K. 10.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/553 – 2023/690
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/553
KARAR NO : 2023/690

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/02/2023
NUMARASI : 2022/747 Esas – 2023/106 Karar

DAVACILAR :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 10/05/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 10/05/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacı …’ın babası, davacı …’in oğlu ve aynı zamanda destekleri olan …’ın trafik kazası sonucunda öldüğünü belirterek her bir davacı için ayrı ayrı 500,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın belirsiz alacak ve tespit davası olarak açılmasında hukuki yararın bulunmadığını, davacıların talebinin belirli ve açık olduğunu, sigortalıların kusurunun bulunmadığını, varsa kusuru oranında sorumluluklarının bulunduğunu, talep edilen destekten yoksun kalma tazminatının davacıların talep etme haklarının bulunmadığını, tazminat hesabının Yargıtay’ın değişen kararlarına uygun olarak ve müterafik kusur indiriminin yapılmasının gerektiğini, faiz talebinin yerinde olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, verilen ilk kararın kısa karar gerekçeli karar çelişkisi nedeniyle kaldırılması sonrasında yürütülen yargılama sonunda, 22/12/2020 tarihinde davacı … …’ın babası, davacı … …’ın oğlu olan …’ın yolcu olarak bulunduğu davalı tarafından zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi düzenlenen … plaka sayılı aracın dava dışı … plaka sayılı araca arkadan çarpması ile meydana gelen trafik kazasında öldüğü, ölümü nedeniyle davacıların ölenin desteğinden yoksun kaldığı, dosyaya getirilen poliçe örneğine göre desteğin ölümüne neden olan … plaka sayılı aracın kaza tarihini kapsar şekilde davalı sigorta şirketi tarafından zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin düzenlendiği ve ölüm teminat limitinin 410.000,00 TL olduğu, dava öncesinde yapılan başvuruya rağmen davalı sigorta şirketi tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığı, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından davaya konu kaza nedeniyle rücuya tabi olabilecek herhangi bir gelirin bağlanmadığının bildirildiği, kazanın oluşuna ilişkin soruşturma aşamasında yapılan tespitler ile alınan ifadeler ve kaza tespit tutanağı birlikte değerlendirildiğinde desteğin ölümüne neden olan aracın gerekli önlemleri almaması ve kurallara uymaması nedeniyle kazanın meydana gelmesinde tam ve asli olarak %100 oranında kusurlu olduğu, ölüme neden olan aracın arkadan çarptığı araç ve sürücüsünün meydana gelen kazada herhangi bir kusurunun bulunmadığı, kusura ilişkin olarak yapılan tespit nedeniyle bilirkişiden rapor alınmasına gerek olmadığı, aktüer bilirkişi tarafından düzenlenen rapora ve ek rapora göre davacı … …’ın talep edebileceği destekten yoksun kalma zararının 190.755,67 TL, davacı … …’ın talep edebileceği destekten yoksun kalma zararının 393.188,46 TL, tespit edilen zarar miktarının teminat limiti olan 410.000,00 TL üzerinde olması nedeniyle oranlama yapmak suretiyle yapılan hesap neticesinde ise davacı … …’ın talep edebileceği destekten yoksun kalma zararının 133.933,75 TL, davacı … …’ın talep edebileceği destekten yoksun kalma zararının 276.066,25 TL olduğu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85. maddesine göre işletene düşen hukuki sorumluluğun aynı Kanunun 91. maddesine göre poliçede belirtilen limitler altında sigorta şirketi tarafından teminat altına alındığı, trafik kazasında ölenin desteğinden yoksun kalan davacıların taleplerinin poliçe teminatı kapsamında davalı sorumluluğunda bulunduğu, soruşturma dosyasında ve kaza tespit tutanağında yer alan tespitler, soruşturma aşamasında olaya müdahale eden kolluk görevlilerinin beyanları, ölenin araç içinde sıkışması sonucunda ölümün gerçekleşmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, ölenin müterafik kusurundan söz edilmesinin ve oluşan zarardan müterafik kusur nedeniyle indirim yapılmasının da mümkün olmadığı, davacılar tarafından davalıya yapılan başvurunun davalı tarafından kayda alındığı ve 04/02/2021 tarihi itibari ile davalı yönünden temerrüt koşullarının oluştuğu, değişen asgari ücret miktarı nedeniyle ek rapor alınması halinde dahi zararın teminat limitini aşacak nitelikte bulunduğu ve aktüer bilirkişiden yeniden rapor alınmasına gerek olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile davacı … … için 276.066,25 TL, davacı … … için 133.933,75 TL destekten yoksun kalma tazminatının poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydı ile temerrüt tarihi olan 04/02/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılar … … ve … …’a ayrı ayrı ödenmesine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından davacıya ödeme yapılıp yapılmadığı hususu araştırılmadan zarar hesabı yapılmış olmasının hatalı olduğunu, yerel mahkemece müvekkil şirket aleyhine hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin hatalı olduğunu, davanın müvekkil şirket yönünden reddine karar verilmesi gerektiği ve buna bağlı olarak vekalet ücreti ile yargılama giderlerine hükmolunmaması gerektiğini, yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olsa da, vekalet ücretleri ve yargılama giderlerinin hatalı hesaplandığını, dosya kapsamında aldırılan rapor ile mahkemece alınan rapor arasında fahiş bir fark bulunup bu fark dikkate alınmaksızın karar verildiğini, TRH 2010 yaşam tablosu, %0 teknik faiz ve progressif rant yöntemine göre yapılan hesaplamada paylandırmanın hatalı olduğunu, paylandırma yapılırken, müteveffaya 2 pay, çocuğu ve annesine 1’er pay verilmesi gerektiğini, bu durumda müteveffanın gelirinin %50’si kendisine, %25’i oğluna, %25’inin annesine ayrılması gerektiğini, bilirkişi raporunda müteveffanın oğluna %35 annesine %30 pay verildiğini, ayrıca müteveffanın oğlunun 31.01.2031 tarihinde 18 yaşını doldurduğunu, ancak bilirkişi raporunda 2031 yılı sonuna dek desteğin devam ettirildiğini müteveffanın annesi için de 2 ay fazla destek verildiğini, bu durumlara istinaden bilirkişi raporunda sigorta şirketi aleyhinde 139.925,43 TL fark bulunduğunu, ticari faiz talebinin de reddi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı sigorta vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Tazminat hesaplama yöntemine ilişkin olarak,
Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmişti. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 Esas, – 2020/8874 Karar sayılı ilamı, 14/01/2021 Tarih 2020/2598 Esas – 2021/34 Karar sayılı ilamı).
Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve anüite formülüne göre devre başı ödemeli belirli süreli rant esası (%1,8 teknik faiz) bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Anılan nedenlerle tazminat hesaplamasında destek ve davacıların bakiye ömür süresinin TRH 2010 tablosu’na göre belirlenmesi, desteğin bilinen dönem sonrası muhtemel gelirinin her yıl için %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek aktif ve pasif dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, hükme esas bilirkişi raporunda TRH 2010 yaşam tablosu ve progressif rant formülünün kullanılması isabetli olup, davalı şirket tarafından yapılan hesapla rakam farklılığı uygulanan yöntemden kaynaklanmaktadır.
Yargıtayca kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumunda ise desteğin gelirden eşi ile birlikte 2 şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1 pay ana ve babaya birer pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine çok uygun düşmektedir. Nedeni ise Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselecektir. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay eşe 2 pay esasına göre %50 desteğe, %50 eşe pay verilerek varsayımsal olarak gelirin paylaştırılarak tazminatın bu ilkelere göre hesaplanması gerekmektedir. Eşin bulunmaması durumunda ise, desteğe iki, anne ve babaya birer pay, çocuklara da birer pay ayrılacağı varsayılarak hesaplama yapılması gerekmektedir.
Somut olayda; desteğin ölümünden önce boşanmış olması itibariyle, destek tazminatı talep edecek eşi bulunmayan ve babası da daha önce ölen desteğin ölümüyle birlikte geride davacı çocuk ve annesi kalmıştır. Desteğin ölmeyip sağ kalmış olması halinde, gelirinden 2 payı kendisine, 1 payının destek olacağı süre boyunca çocuğuna paylaştırılacağı, 1 payı da anasına ayıracağı; çocuğun destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payının desteğe dağıtılacağı, anne ve babaya verilmeyeceği kabul edilerek hesaplama yapılması yönündeki kabul isabetlidir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08/07/2020 tarih ve 2019/1852 Esas, 2020/4568 Karar sayılı ilamı)
Bununla birlikte, destek 32 yaşında vefat etmiş olup, boşanmış olduğundan AYİM tablosuna evlenme ihtimalinin ve çocuk sahibi olma ihtimali de değerlendirilerek buna göre pay ayrılması gerektiğinin gözetilmemesi yerinde değildir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 30/10/2018 tarih ve 2015/14273 Esas, 2018/9712 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 17 Hukuk Dairesinin 19/12/2018 tarih ve 2018/2507 Esas, 2018/12483 Karar sayılı ilamı)
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, mahkemece yukarıda belirtilen yönlerde değerlendirme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, davalının sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 14 Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 21/02/2023 tarihli, 2022/747 Esas – 2023/106 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6.maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davalının sair istinaf sebeplerinin şimdilik İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA
3-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde davalı tarafa iadesine,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-İİK’nın 36. maddesi gereğince Ankara 2. İcra Dairesi’nin 2022/5619 Esas sayılı dosyasına yatırılan 750.000,00 TL tutarlı teminat mektubunun yatırana iadesine,
7-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 10/05/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.