Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2023/520 E. 2023/852 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2022
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Maddi ve Manevi Tazminat)

KARAR TARİHİ : 31/05/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 06/07/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, ilk derece mahkemesi tarafından 20/12/2020 tarihli (Ek Karar Tarihi kararda hatalı gösterilmiş olup 06/01/2023 tarihinden sonra karar verildiği karar içeriğinden anlaşılmaktadır.) istinaf değerlendirme kararı ile davacının 06/01/2023 tarihli dilekçesi ile istinaf talebinden vazgeçtiğinden bahisle istinaf talebinin reddine karar verilmesi sonrasında, mahkemece verilen ek karar yasal süresi içerisinde istinaf edilmiş olmakla, ek karara yönelik istinaf talebinin incelenmesinde; davacı mahkeme tarafından verilen gerekçeli kararı tüm davalılara yönelik olarak istinaf etmiş iken 06/01/2023 tarihli dilekçesinde; “borçlulardan … ve … yönünden vekilim vasıtasıyla başvurulmuş olan istinaf kanun yoluna başvurumdan, haklarımdan ve istinaf kanun yoluna sürelerden vazgeçiyorum. Yapmış olduğum istinaf başvurumdan vazgeçmem ve istinaf haklarımdan feragat etmem sebebiyle istinaf kanun yoluna başvurumun reddine karar verilmesini” diyerek, istinaf talebinden feragat ettiği anlaşılmaktadır. Davacı yasal süresinde verdiği istinaf dilekçesinde, hakkında karar verilen diğer davalılara yönelik de kararı istinaf etmiş olup, bu davalılar hakkında istinaftan feragate yönelik açıklaması bulunmamaktadır. Davacı vekili tarafından gerekçeli karar tüm davalılara yönelik olarak istinaf edilmiş olduğundan, davacının bir kısım davacılara yönelik istinaf talebinden vazgeçmiş olması, (istinaftan feragat yönelik olarak) diğerlerine sirayet etmeyeceğinden, davacının bir kısım davalılara yönelik istinaftan vazgeçme talebi nedeniyle sadece istinaftan vazgeçilen davalılara yönelik olarak kararın istinaf edilmemiş sayılmasına karar verilmesi gerekirken, tümü yönünden istinaf talebinin reddine karar verilmiş olması doğru görülmediğinden, davacı vekilinin ek karara yönelik istinaf başvuru talebinin oy birliği ile kabulü ile istinaf talebinin değerlendirilmesine ilişkin ek kararın kaldırılmasına karar verilerek, davacı sadece … ve … hakkındaki istinaf talebinden vazgeçtiğinden, kararın sadece bu davalılar yönünden istinaf edilmediği kabul edilerek, diğer davalılar açsından ise süresi içerisinde asıl karara yönelik istinaf başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla, davacının diğer davalılara yönelik karara ilişkin yapılan istinaf talebinin incelemesi sonunda;

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin içerisinde yolcu olarak bulunduğu …plaka sayılı davalı …’ın sürücüsü, davalı …’un maliki olduğu, davalı …… Şirketi tarafından ZMMS ile sigortalı araç ile …. plaka sayılı davalı …’ın sürücüsü, davalı …’ın maliki olduğu, davalı …Ş. tarafından ZMMS ile sigortalı araçların 11/11/2017 tarihinde neden oldukları trafik kazası sonucu müvekkilinin yaralandığını, uzun süre tedavi gören müvekkilinde çalışma gücü kaybı oluştuğunu, zararlarından davalıların sorumlu olduğunu ileri sürerek ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, 1.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tüm davalılardan, 100.000,00 TL manevi tazminatın davalı … şirketleri dışındaki gerçek kişi davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesiyle; bilirkişi tarafından müvekkilinin sürekli iş göremezlik tazminatını 2.185.312,56 TL olarak, geçici iş görmezlik zararının 55.926,37 TL olarak hesaplandığnı, buna göre bilirkişi raporunda hesaplanan maddi tazminat taleplerinin sigorta şirketi poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmak kaydıyla, davalılar …, …. Şirketinden talep ettiğini, yine 100.000,00 TL manevi tazminatı davalılar … ve …’den talep ettiğini beyan etmiştir.
Davalı … vekili davaya cevap dilekçesinde; davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddini savunmuştur.
Davalı … davaya cevap dilekçesinde; olayda kendisinin kusurunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … … Şirketi vekili davaya cevap dilekçesinde; kazanın meydana gelmesinde müvekkili tarafından sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığı savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … … … vekili davaya cevap dilekçesinde; davacı alacağının zamanaşımına uğradığını, davacının davasını kanıtlaması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … davaya cevap dilekçesinde; kazanın meydana gelmesinde kendisine ait araç sürücüsü …’ın kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın, davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu araç ile başka bir aracın neden oldukları trafik kazası sonucu davacıda oluştuğu ileri sürülen bedensel zararlar ile manevi tazminatın dava dilekçesinde belirtilen şekilde davalılardan tahsili istemine ilişkin olduğu; alınan kusur raporuna göre davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu ve davalı … … … tarafından sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde %100 oranında kusurlu olduğu, diğer araç sürücüsünün ise kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığı, İstanbul ATK 2. İhtisas Kurulu’ndan alınan 21/08/2020 tarihli raporda, Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik Hükümleri’ne göre hazırlanan raporda, davacıdaki yaralanmaların % 69 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturduğu, geçici iş göremezlik süresinin ise 9 ay olduğu şeklinde görüş bildirildiği, aynı kurul tarafından düzenlenen 17/02/2021 tarihli raporda ise; Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kayıp Oranı Tespit İşleri Yönetmeliği Hükümlerine göre yapılan değerlendirmede davacıdaki yaralanmaların % 58 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturduğu, yaralanmaların 9 ayda iyileşebileceği, bu süre içerisinde geçici iş göremezlik halinin gerçekleştiğinin belirtildiği; maluliyet raporları bir kısmı farklı yönetmelikler dikkate alınarak hazırlanmış olmakla birlikte, aynı yönetmelik hükümlerine göre hazırlanan farklı sağlık kuruluşlarına ait raporlardaki sürekli çalışma gücü kayıp oranları arasında açık farklılıklar bulunduğu için raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için, ATK 2. İhtisas Üst Kurulu’ndan 14/04/2022 tarihli rapor alındığı, bu kurul tarafından Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik Hükümleri’ne hazırlanan raporda, davacıdaki yaralanmaların % 64 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturduğu, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kayıp Oranı Tespit İşleri Yönetmeliği Hükümlerine göre aynı yaralanmaların % 58 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturduğu belirlendikten sonra davacıdaki yaralanmanın 9 ay sürede iyileşeceği, bu süre içerisinde davacının geçici iş göremez durumda olacağı, davacının bir başkasının sürekli bakımına muhtaç olmadığı, geçici iş göremezlik süresinin 2 aylık bölümünde bakıcı ihtiyacı bulunduğu şeklinde görüş bildirildiği, ATK 2. İhtisas Üst Kurulu’nun 14/04/2022 tarihli raporunda da belirtildiği gibi çalışma gücü kayıp oranın Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik Hükümleri’ne göre belirlenmesi gerektiği, bu yönetmelik dikkate alınarak hazırlanan ve önceki raporlar arasındaki aykırılığı giderdiği kabul edilen Üst Kurulun 14/04/2022 tarihli raporunda belirtildiği gibi davacıdaki yaralanmaların %64 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturduğu, yaralanmaların 9 ay içerisinde iyileşebileceği, davacının bu süre içerisinde geçici iş göremez durumda kalacağı ve tedavi süresinin 2 aylık bölümünde başka birinin bakımına ihtiyacı olacak şekilde yaralandığının kabul edildiği; alınan hesap raporunda geçici iş göremezlik zararının 55.926,37 TL olduğu, sürekli iş göremezlik alacağının 2.080.939,25 TL olduğu hesaplandığı, mahkeme tarafından pasif dönem gelirinin 5.500,35 TL olarak kabul edilmesi gerektiği, bu durumda sürekli iş göremezlik nedeniyle davacının talep edebileceği alacağının 2.185.312,56 TL olması gerektiği tespit edilerek, bu miktardan sigorta şirketinin 330.000,00 TL ile sınırlı olarak sorumlu olacağının belirtildiği, raporun karar vermeye elverişli olduğu, davacının bir diğer talebinin manevi tazminat istemine ilişkin olup 100.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan tahsilini talep etmekte haklı olduğu gerekçesiyle;
“1-a) … ve … aleyhine manevi tazminat istemi ile açılan davada, Davanın reddine,
b)… Sigorta A.Ş., … ve … aleyhine maddi tazminat istemi ile açılan davada, Davanın reddine,
2-a) … ve … aleyhine manevi tazminat istemi ile açılan davada,
Davanın kabulü ile, 100.000,00 TL manevi tazminatın 11/11/2017 olan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
b) … ve … ve … … … aleyhine maddi tazminat istemi ile açılan davada, Davanın kabulü ile,2.241.238,93 TL’nin (davalı … şirketinin sorumluluğu poliçe limiti olan 330.000,00 TL ile sınırlı olup, 1.000,00 TL için dava tarihi olan 17/04/2018 tarihinden itibaren, 329.000,00 TL için 29/09/2022 olan ıslah tarihinden itibaren faiz uygulanmak suretiyle) 1.000,00 TL’lik bölümüne 11/11/2017 olan kaza tarihinden, 2.240.238,93 TL’lik bölümüne 29/09/2022 olan ıslah tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,” karar verilmiş hüküm davacılar vekili tarafından davalılar … ve … haricindeki davalılara yönelik olarak (… ve … hakkında istinaf talebinden daha sonra vazgeçmesi nedeniyle) istinaf edilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olması nedeniyle, taleplerine yönelik olarak tüm faizin temerrüt tarihinden işletilmesi gerekirken, temerrüt ve ıslah tarihinden işletilmesinin hatalı olduğunu, bu nedenle sürücü, araç işleteni ve sigorta yönünden faizin kaza tarihinden avans faizi olması gerektiğini; hükmedilen manevi tazminata yasal faiz işletilmesinin haksız olduğunu, kusur raporları arasında çelişki olduğunu, ceza dosyasında her iki araç sürücüsünün de kusurlu olduğu kabul edilerek davalı araç sürücülerinin cezalandırılmasına karar verildiğini ve mahkeme kararının bu şekilde kesinleştiğini, kesinleşmiş mahkeme kararına rağmen mahkemece alınan kusur raporunda sürücü …’ın tam kusurlu olduğunun kabul edildiği, tazminatlar yönünden vekalet ücretinin ayrı ayrı hesaplanması gerektiğini, tazminatın hükme en yakın tarihteki verilere göre belirlenmesi gerektiğini, vekalet ücreti hesabında 2023 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin nazara alınması gerektiğini, belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde;
Dava, çift taraflı trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemidir. Davacı, çift taraflı trafik kazasında kazaya karışan her iki araç sürücüsünün de kusurlu olduğu iddiası ile (her ne kadar karşı araç sürücüsü, işleteni ve sigortasına karşı taleplerini harç yatırarak artırmamış ise de) her iki araç sürücüsü, işleteni ve sigorta şirketlerinden müşterek müteselsil sorumluluk hükümleri çerçevesinde tazminat talebinde bulunmuş, mahkemece kazanın meydana gelmesinde karşı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığından karşı araç sürücüsü, işleteni ve sigorta şirketi hakkındaki davanın reddine, davacının içerisinde bulunduğu aracın sürücüsü, işleteni ve sigortası hakkındaki maddi tazminat talebinin kabulüne, yine sürücü ve işleten hakkındaki manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından tüm davalılar hakkında istinaf edilmiş iken, mahkemece tazminattan sorumluluğuna karar verilen, davacının içerisinde bulunduğu araç sürücüsü ve işleteni olan davalılar … ve … hakkındaki istinaf talebinden davacı vazgeçmiş, diğer davalılara yönelik olarak kararı istinaf etmiştir.
1-Davacı vekilinin kusur durumuna yönelik istinaf taleplerinin incelenmesinde; kaza tespit tutanağı, ceza dosyası ve kesinleşen ceza mahkemesi kararı gerekçesine göre; 11/11/2017 tarihinde, saat:03.15 sıralarında davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu …. plakalı davalı … idaresindeki aracın ışıklı kavşak noktasında kırmızı ışıkta geçiş yaparak sola dönüş yaptığı esnada, sağ ön kapı kısmından, davalı …’ın idaresindeki aracın ön kısımları ile çarpması neticesinde trafik kazasının meydana geldiği, kaza neticesinde davacının yaraladığı anlaşılmaktadır.
Kaza tespit tutanağında, kazanın oluş şekline göre kazanın meydana gelmesinde araç sürücüsü …’ın kırmızı ışıkta geçmekle asli kusurlu olduğu, araç sürücüsü …’ın ise kavşaklara yaklaşırken hızını azaltmamak kuralını ihlal ettiğinden tali kusurlu olduğunun belirtildiği görülmüştür.
Kazaya ilişkin görülen ceza yargılamasında Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan 15/11/2019 tarihli rapora istinaden, kazanın belirtilen şekilde meydana geldiği, araç sürücüsü …’in kırmızı ışık ihlali nedeniyle kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu, sürücü … ise kavşaklara girereken hızını azaltmadığından tali kusurlu olduğu kabul edilerek Büyükçekmece 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/627 E. 2021/452 K. Sayılı 11/11/2017 tarihli kararı ile her iki araç sürücüsünün cezalandırılmasına karar verildiği, sanıklar hakkındaki kararın istinaf incelemesinden geçerek 30/03/2022 tarihinde kesinleştiği, dosyaya kazandırılan ceza dosyasından anlaşılmaktadır.
Mahkemece, kusur bilirkişisinden alınan 18/02/2019 tarihli raporda kazanın meydana gelmesinde kırmızı ışık ihlali yapan …’ın %100 kusurlu olduğu belirtilmiş, raporlar arasındaki çelişki nedeniyle 3 kişilik heyetten alınan kusur raporunda da, davalı …’in asli %100 kusurlu olduğunun tespit edilmesi üzerine alınan heyet raporu yeterli görülerek davanın esası hakkında karar verilmiştir.
Haksız fiilden doğan borçlar; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 49 ilâ 76 maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nın 49. Maddesinde; “(1)Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. (2)Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmü yer almaktadır.
Haksız fiil, kusurlu ve hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir. Bir haksız fiil sonucu zarara uğrayan kimse, uğradığı zararın tazminini bu haksız fiilden sorumlu olan kimseden veya kimselerden talep edebilir.
Haksız fiilden söz edilebilmesi için TBK’nın 49. maddesine göre şu dört unsurun birlikte bulunması zorunludur: Öncelikle hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, bu fiili işleyen kusurlu olmalı, kusurlu şekilde işlenen ve hukuka aykırı olan bu fiil nedeniyle bir zarar doğmalı ve sonuçta doğan zarar ile hukuka aykırı fiil arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda haksız fiilin varlığından söz edilemez.
Bu aşamada ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesinde görülmekte olan davalara etkisinin incelenmesinde fayda vardır.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesinde görülmekte olan davaya etkisi, TBK’nın 74. maddesinde düzenlenmiş olup; hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise kişi ilişkilerinin medeni hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
TBK’nın 74. maddesinde;“(1)Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. (2)Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz” şeklinde yer almaktadır.
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararının, kusur ve derecesinin, zarar tutarının, temyiz gücü ve yükletilme yeterliğinin ve illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Hukuk hâkiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Yargıtayın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusunda kesinleşmiş kabul bulunması hâlinde, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Nitekim aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 16.09.2021 tarihli ve 2017/(15)6-498 E., 2021/1023 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Dolayısı ile tazminat talepli açılan davada, davalının hukuka aykırı fiili ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile belirlenmiş ise buradaki belirleme hukuk hakimini bağlayacağından, hakkında bu eylem nedeniyle ceza mahkemesi tarafından mahkumiyet kararı verilmiş ve mahkumiyet kararı kesinleşmiş olan kişinin, hukuk mahkemesinde açılan tazminat davasında kusuru olmadığından hakkında açılan davanın reddine karar verilmez.
Somut olayda, Büyükçekmece 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/627 E. 2021/452 K. Sayılı 11/11/2017 tarihli kararı ile davacının yaralanmasına neden olan trafik kazasında davalı …’ın alt dereceden de olsa kusurlu olduğu tespit edilerek cezalandırılmasına karar verilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. Bu durum nedeniyle davalının haksız fiili sübuta erdiğinden, davalının kesinleşen haksız eylemi ile çelişki oluşturmayacak şekilde hükme esas alınan raporun alındığı bilirkişi heyetinden ek rapor yahut yeni bir bilirkişi heyetinden kusur raporu alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yetersiz rapora göre davanın esası hakkında karar verilmiş olması doğru görülmemiş, davacı vekilinin kusur durumuna ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, uyuşmazlığın çözümünde etkili deliller toplanılmadan ve değerlendirilmeden karar veriliş olması nedeniyle ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek davalı …’ın kazanın meydana gelmesinde hukuka aykırı fiilinin ceza dosyasında kesinleşmiş olması gözetilerek, yukarıda açıklandığı üzere kusur oranın değerlendirildiği, ek rapor yahut yeni bir rapor alınarak, davacının müşterek ve müteselsil talepli açtığı davada kazaya karışan diğer araç sürücüsü ve işleteni hakkında hükmedilen tazminat miktarına yönelik olarak kararı istinaf etmemiş olması gözetilerek, TBK’nın 166 ve 168. Maddesi hükümleri ve gerçek zarardan sorumluluğa ilişkin ilkeler gözetilerek, davacının diğer davalılardan hesaplanan tazminat miktarından fazla tazminat talep edip edemeyeceği de değerledirilerek, davacının talebi ile de bağlı kalarak, sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, davacının istinaf dilekçesinde belirttiği diğer istinaf sebeplerinden, istinaf talebinden vazgeçtiği davalılar … ve … hakkındaki istinaf sebeplerinin istinaf talebinden vazgeçmiş olaması nedeniyle ayrıca diğer istinaf sebeplerinin de kararın kaldırılmış olması nedeniyle incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 20/12/2022 tarihli 2018/296 Esas – 2022/839 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, davacı vekilinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan İstinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davacıya iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 31/05/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.