Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2023/510 E. 2023/689 K. 10.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2023/510 – 2023/689
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/510
KARAR NO : 2023/689

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/12/2020
NUMARASI : 2018/405 Esas 2020/550 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 10/05/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 10/05/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde, 11/02/2018 tarihinde davalı tarafından zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalanan … plakalı aracın seyir halinde iken yol kenarında yaya olarak yürümekte olan müvekkiline çarpması neticesinde müvekkilinin yaralandığını ve maluliyetinin meydana geldiğini, kazanın meydan gelmesinde davalı tarafından sigortalanan aracın sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğunu, müvekkilinin zararlarından davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğunu, müvekkilinin davalı sigortaya müracaat etmesine rağmen zararının karşılanmadığını belirterek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak müvekkilinin sürekli iş görmezliği nedeniyle 100,00 TL’nin temerrüde düştüğü tarihten itibaren işleyecek olan yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili; her ne kadar dilekçesinde sadece sürekli iş göremezlik talep edilmiş ise de müvekkilin geçici iş göremezlik zararı mevcut olduğunu, ön inceleme duruşmasına taraf katılmadığı için iddialarını değiştirebileceklerini ve genişletebileceklerini, bu sebeple müvekkilinin geçici iş göremezlik zararlarının da tespitini talep ettiğini beyan etmiştir.
Davalı sigorta vekili cevap dilekçesinde; kaza yapan aracın kaza tarihinde müvekkili tarafından ZMM Sigortası ile sigortalı olduğunu, sorumluluklarının sigorta limiti kusur ve zarar ile sınırlı olduğunu, davacının kusuru, zararı ve maluliyet durumunu kanıtlaması gerektiğini, davacının usulüne uygun müracaatta bulunmadığını, eksik belge ile müracaat ettiğinden davanın bu nedenle reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacının maluliyetini kanıtlaması gerektiğini, ayrıca tazminatın belirlenmesinde sigorta genel şartlarının uygulanması gerektiği gibi davacının yaralanması ile kaza arasında illiyet bağının kanıtlanması gerektiğini yine davacının davadan önce faiz talep edemeyeceğini, davacıya rücuya tabi ödeme yapılmış ise indirilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, olay tarihinde davalı tarafından sigortalanan aracın yaya olan davacıya çarpması şeklinde olan kaza neticesinde, alınan bilirkişi raporuna
+-
göre davacı %8 oranına maluliyet ve 9 ay iş görmezlik oluşturacak şekilde yaralanmış olup, kazanın meydana gelmesinde gerek davalı tarafından sigortalanan araç sürücüsü gerekse de davacı yayanın kusurlu olduğu anlaşıldığından davacı meydana gelen zararlarını, davalı tarafından sigortalanan araç sürücüsünün kusuru oranında ve sigorta limiti ile sınırlı olmak üzere davalı sigorta şirketinden talep edebileceği, öte yandan sigorta şirketinin sigorta teminatı kapsamında kalan zararın tamamını ödemedikçe sorumluluktan kurtulamayacağı, bu çerçevede davalı tarafından, davacıya ödeme yapılmamış olduğundan davacının dava açmakta haklı olduğunu, aktüer bilirkişi tarafından yapılan hesaplamaya göre ise davacının maluliyeti, davacının %25 oranında kusurlu olmasına, gelir durumuna göre yapılan hesaplamaya ve Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 E.K sayılı kararı uyarınca PMF 1931 tablosunun tercih edilmesine göre 114.019,67 TL olarak sürekli iş göremezlik tazminatı tespit edildiğinden, dava dilekçesi, ilk talep arttırım dilekçesi ıslah dilekçesi kabul edilmekle ikinci talep arttırım dilekçesi, bilirkişi raporuna davalı vekilinin itirazların mahiyeti nazara alınarak davanın kabulüne dair karar vermek gerektiği gerekçesiyle; “davanın kabulü ile 114.019,67 TL’den ibaret sürekli iş göremezlik tazminatının 22.05.2018 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta A.Ş. (Eski Ünvanı: …A.Ş. ) vekili istinaf dilekçesinde, mahkemece alınan hesap raporunda, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliği ilkesi göz ardı edilerek; kaza tarihinde yürürlükte olan mevzuat gereğince TRH 2010 tablosuna göre değil, davaya uygulanamayacak olan ve güncelliğini çoktan yitirmiş olan PMF 1931 Tablosuna göre yani progresif rant metoduna göre hesaplama yapıldığını, değerlendirmenin hatalı olduğunu, dosya kapsamında davacının 2021 yılı Temmuz ayından itibaren tüm aktif döneme ilişkin sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplamasına esas alınan aylık 3.789,26 TL ücretin fahiş olduğunu, davacı kaza tarihi itibari ile henüz öğrenci olup; eğitimine devam edip etmeyeceği, eğitimine devam ettiği üniversiteden mezun olup olmayacağı, mezun olduğu taktirde öğretmen olarak çalışıp çalışmayacağı ve ek ders ücretine hak kazanıp kazanmayacağının belirsiz olduğunu, varsayıma dayalı hesaplama ile bulunan ortalama 2.324,70TL’nin 1,63 katı üzerinden belirlenen 3.789,26 TL ücretin kabul edilemeyeceğini, nitekim bu tutar üzerinden hesaplama yapılacaksa da AGİ nazara alınmadan, AGİ’siz asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerekmekte olup, yerleşik içtihatların da bu yönde olduğunu, davacının; kaza tarihi itibari ile … Tarih bölümü öğrencisi olduğunu, dosya kapsamında yapılan yargılama neticesinde hazırlanan 19.11.2020 tarihli bilirkişi ek raporunda; 2019 yılı Aralık dönemi itibariyle 3.501,00 TL (memur maaşı) + 4.401,00 TL(Devlette Ödenen Öğretmen Maaşı; 3.911,00 TL + ½ ders ücreti olan 490,00 TL) + 2.020,90 TL(Asgari Ücret/Özel okulda öğretmen maaşı)/3 = 3.307,63 TL ’nin dönemin asgari ücretinin (2.020,90 TL) 1,63 katı olduğu, bu nedenle 2020 yılı itibariyle ortalama ücret tutarının, asgari ücretin 1,63 katına denk gelen 3.789,26 TL olacağına ilişkin değerlendirme yapıldığını, ancak davacının kaza tarihi itibari ile henüz öğrenci olup; eğitimine devam edip etmeyeceği, eğitimine devam etmesi halinde üniversiteden mezun olup olmayacağı, mezun olduğu taktirde öğretmen olarak çalışıp çalışmayacağı ve ek ders ücretine hak kazanıp kazanmayacağının belirsiz olduğunu, ayrıca dosya kapsamında rapor hazırlanırken; aktif dönem için asgari ücretin 1,63 katı üzerinden hesaplama yapılması yoluna gidilirken AGİ dahil asgari ücretin 1,63 katının nazara alındığını, hesaba esas alınacağı belirtilen gelirin davacının Devlet Memuru, Devlette öğretmen olması ve özel okulda öğretmen olması ihtimallerinin ortalamasına göre belirlenmiş olup bu belirlemeye göre sonuca gidiliyor ise AGİ nazara alınmadan AGİ’siz asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, davacı tarafından dosya kapsamında bedel artırımı ve ıslah dilekçesi adı altından üç defa artırım yapılmış olup; dosya kapsamında bu yöndeki itirazların dikkate alınmadığını, dava dilekçesinde sürekli iş göremezlik tazminatı olarak 100,00 TL talep edilmiş, daha sonra dosya kapsamında düzenlenen bilirkişi raporları doğrultusunda sırasıyla; 18.04.2019 tarihli bedel artırım dilekçesi ile talebin 53.152,26 TL’ye; 13.04.2020 tarihli bedel artırım dilekçesi ile talebin 89.356,95 TL’ye;25.11.2020 tarihli bedel artırım dilekçesi ile tazminat taleplerinin 114.019,67 TL’ye arttırıldığını, davacının talep ettiği belirsiz alacağın 15.04.2019 tarihli bilirkişi raporu ile belirli hale geldiği, dolayısıyla bu tarihten sonra davacı tarafından bir kez talep artırım dilekçesi verilebileceğinin tereddüte yer bırakmayacak şekilde ortada olduğunu, ancak davacı tarafından; 25.11.2020 tarihli dilekçesi ile beyan ettiği üzere; 18.04.2019,13.04.2020 ve 25.11.2020 tarihli dilekçe ile dava konusu taleplerini üç kez arttırmış olup, davacının usulsüz talep artırımlarının kabul edilemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı sigorta vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan daimi iş göremezlik ödeneği istemine ilişkindir.
Mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda PMF 1931 yaşam tablosu ve iskonto yöntemine göre tazminat hesabı yapılmıştır. Karara karşı davalı sigorta vekili istinaf isteminde bulunmuştur. Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hâkim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmişti. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 Esas, – 2020/8874 Karar sayılı ilamı, 14/01/2021 Tarih 2020/2598 Esas – 2021/34 Karar sayılı ilamı).
Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve anüite formülüne göre devre başı ödemeli belirli süreli rant esası (%1, 8 teknik faiz) bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Anılan nedenlerle tazminat hesaplamasında destek ve davacıların bakiye ömür süresinin TRH 2010 tablosu’na göre belirlenmesi, desteğin bilinen dönem sonrası muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek aktif ve pasif dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir. Bununla birlikte, tazminat hesabının TRH 2010 yaşam tablosu ve progressif rant formülüne göre yapılması gerekirken, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda PMF 1931 yaşam tablosu ve progressif rant yöntemine göre hesaplanması doğru değil ise de, bu durum istinaf talebinde bulunan davalı sigorta şirketinin daha lehine olmakla istinaf edenin sıfatına göre bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir.
Davacının olay tarihinden, üniversiteden mezun olup işe başlayacağının kabul edildiği tarihe kadar AGİ’siz net asgari ücret düzeyinde gelir elde edebileceğinin gözetilmesi ise isabetli bulunmuştur.Gelire yönelik istinaf sebeplerine itibar edilememiştir.
İkinci ıslah dilekçesinin gözetilip gözetilemeyeceğine ilişkin olarak ise, davanın belirsiz alacak davası olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Yargıtay HGK’nın 2021/485 E. – 2021/971 K. sayılı kararında fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak açılan davanın “Belirsiz Alacak Davası” kabul edilip edilemeyeceği değerlendirilmiş, gerekçesinde; “Alacağın yalnızca bir bölümü için açılan davaya ise kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukukî ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109. maddesinde kısmi dava türü düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; “Kısmi dava madde 109; (1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir. (2) (Mülga: 1/4/2015-6644/4 md.) (3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez”. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu anlaşılıyor ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” şeklinde bir ifadeye yer verilmiş ise, bu husus, davanın kısmi dava olarak kabulü için yeterli sayılmaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 02.04.2003 tarihli ve 2003/4-260 E., 2003/271 K. sayılı kararı; ayrıca bkz., Pekcanıtez, H.: Medeni Usul Hukuku, C.II, 15. baskı, İstanbul 2017, s.1000). Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu’nun 16.05.2019 tarihli ve 2016/22-1166 E. – 2019/576 K. sayılı kararında da benimsenmiştir. Belirsiz alacak davası niteliği gereği istisnai bir dava türü olmakla davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişi bunu açıkça dilekçesinde belirtmelidir. Davanın fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak açılmış olması halinde dava kısmi dava olup, davanın, özel bir dava türü olan ve HMK’nın 107. maddesinde düzenlenen “belirsiz alacak davası” olarak açılması için dava dilekçesinde açıkça belirtilmesi gerektiğinden, kısmi dava niteliğindeki davada dava değeri ancak ıslah yolu ile ancak bir kez artırılabilir (Yargıtay HGK’nın 2021/485 E. – 2021/971 K. sayılı emsal kararı) bu nedenle kısmi davada dava değerinin artırılmasına yönelik ilk dilekçesinin talep artırım, ikinci dilekçenin ıslah olarak kabul edilmesine olanak da bulunmamaktadır.” denilerek, davanın açıkça belirsiz alacak davası olarak açılmadıkça, dava belirsiz alacağa konu edilebilecek alacak dahi olsa belirsiz alacak davası olarak kabul edilmeyeceği kabul edilmiştir.
Somut olayda; davacı vekilinin dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olduğuna yönelik bir açıklaması bulunmadığından “fazlaya dair dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla” açılan davanın kısmi dava mahiyetinde olması, 13/4/2020 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesini bir kez ıslah etmiş olmasına göre, HMK’nın 176/2 maddesi gereğince ikinci kez ıslah etme hakkı bulunmadığından ilk ıslah dilekçesi çerçevesinde davacının talepleri değerlendirilerek davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken ikinci ıslah dilekçesinin gözetilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu itibarla; davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, mahkemece yapılan yargılamada eksiklik bulunmamasına, kanun uygulanmasında hata edilmiş olmasına ve yapılan hata nedeniyle yeniden yargılamaya ihtiyaç duyulmamasına göre ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılarak, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
I-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile; Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 07/12/2020 tarihli, 2018/405 Esas – 2020/550 Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca esas hakkında yeniden karar verilmesine, buna göre;
1-Davanın kabulü ile 89.356,95 , TL’den ibaret sürekli iş göremezlik tazminatının 22.05.2018 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 6103,97 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL peşin harç ve 208,70 TL ıslah harcından mahsubu ile bakiye 5859,37 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı taraf kendini bir vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilip takdir edilen 14.297,11 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvuru harcı, 5,20 TL vekalet harcı, 900,00 TL bilirkişi ücreti, 244,65 TL tebligat ve müzekkere posta gideri olmak üzere toplam 1.185,75 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-HMK’nun 333 ve GAT’nin 5. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının kalan kısmının hüküm kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İSTİNAF HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
II-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
lll-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan 135,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
lV-HMK’nın 333.maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
V-Kararın tebliği ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 10/05/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.