Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/892 E. 2023/791 K. 24.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/892 – 2023/791
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/892
KARAR NO : 2023/791

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/02/2021
NUMARASI : 2017/842 Esas 2021/99 Karar

ASIL DAVA DOSYASINDA:
DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 24/05/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 20/06/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı asıl ve birleşen davada davacılar vekili ve asıl ve birleşen davada davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; 22/10/2017 tarihinde dava dışı …’ın sürücüsü olduğu, davalı sigorta şirketinin zorunlu trafik sigortacısı olup davacı …’ın içinde yolcu olarak bulunduğu aracın karıştığı tek taraflı trafik kazası sonucunda davacının yaralanarak malul kaldığını, bakıcı yardımına muhtaç duruma geldiğini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50,00-TL geçici, 50,00-TL sürekli işgöremezlik tazminatı ile 50,00-TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 150,00-TL maddi tazminatın davalının temerrüt tarihi olan 13/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen Ankara 11.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/844 Esas nolu dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde; 22/10/2017 tarihinde dava dışı …’ın sürücüsü olduğu, davalı sigorta şirketinin zorunlu trafik sigortacısı olup davacı …’ın içinde yolcu olarak bulunduğu aracın karıştığı tek taraflı trafik kazası sonucunda bu davacının yaralanarak malul kaldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50,00-TL geçici, 50,00-TL sürekli işgöremezlik tazminatı olmak üzere toplam 100,00-TL maddi tazminatın davalının temerrüt tarihi olan 14/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davacılar vekili ıslah dilekçesi ile; davacı … için sürekli iş göremezlik zararına ilişkin tazminat talebini 23,741,44-TL, geçici iş göremezlik zararına ilişkin tazminat talebini 4,351,52-TL, bakıcı gideri zararına ilişkin tazminat talebini 414,16-TL olarak, davacı … için sürekli iş göremezlik zararına ilişkin tazminat talebini 98.167,67-TL olarak arttırmıştır.
Asıl ve birleşen davada davalı sigorta vekili cevap dilekçesinde, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; asıl davanın kabulüne, davacı … yönünden 23.741,44-TL sürekli işgöremezlik tazminatı, 4.351,52-TL geçici işgöremezlik tazminatı ve 414,16-TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 28.507,12-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, birleşen davanın kısmen kabulü ile; davacı … yönünden 98.167,67-TL sürekli işgöremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının dava konusu geçici işgöremezlik tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm asıl ve birleşen davada davacılar vekili ve asıl ve birleşen davada davalı sigorta vekili tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Asıl ve birleşen davada davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacıların bakiye yaşam sürelerinin PMF-1931 yaşam tablosu kullanılarak progresif rant yöntemi ile hesaplanmasının yerinde olmadığını, hesapta TRH 2010 yaşam tablosu ve progresif rant yöntemi kullanılması gerektiğini belirterek kararın kaldrılmasını talep etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davadan önce davalı sigorta şirketine usulüne uygun bir başvuru yapılmamış olması nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, mahkemece kusur raporu alınmadan karar verilmesinin yerinde olmadığını, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olmadığını, maluliyet oranlarını belirten raporun davalıya tebliğ edilmediğini, taraflarınca … A.Ş.’den alınan ve dosyaya sunulan raporda birleşen dosya davacısı …’a ilişkin “…çocuk şahsın gelişme döneminde maruz kaldığı kazadan etkilenmesi iyileşme veya kötüleşme yönünde zamanla değişim gösterebileceğinden dolayı tıbben “Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik”e göre çocuk şahsın maluliyet değerlendirmesinin daha uygun olacağını bildirir görüşümüzdür. Çocuk şahsın maluliyetinin daha sağlıklı değerlendirlmesi için, Çocuklar için Kaza,Terör ve Yaralanmaya Bağlı Durum Bildirir Süresiz Sağlık Kurulu Raporu’ nun ibraz edilmesi gerekmektedir.” ibaresinin yer aldığını, mahkemece birleşen dosya davacısına ilişkin hükme esas alınan maluliyet raporunu kabul etmediklerini, asıl dava davacısı Zeynep Kaynar’a ilişkin maluliyet raporuna itirazlarının mahkemece dikkate alınmadığını, bu davacının, kaza sonrasında ilk olarak başvurduğu Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi kayıtlarında ve tedavi evrakları içerisinde, kaza neticesinde oluşmuş burunda kırık ve hatta burunla ilgili hiçbir yaralanmadan bahsedilmediğini, mahkemece Hacettepe Ünv. Adli Tıp A.B.D. Başkanlığı’nın yazısında, kişide 22/10/2017 tarihli kaza sonucu burun kırığı meydana geldiği fakat mevcut tıbbi evrak kayıtlarında buna yönelik bir tedavi alıp almadığı hususunda bir kayıt olmadığının bildirildiğini, bu yönden de son raporun açıklamaya muhtaç olduğunu, kaza ile davacıda tespit edilen sekel arasında nedensellik bağının kurulabilmesinin mümkün olmadığını, kurulsa dahi burun kırığının tedavi edilebilir olması nedeniyle sürekli bir maluliyet oluşmayacağını, ayrıca raporun Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik’te belirlenen format dikkate alınarak yaptırılması gerektiğini, aktüer hesabın TRH 2010 yaşam tablosu ve %1,8 teknik faiz oranına göre düzenlenmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik, tedavi gideri ve bakıcı giderine ilişkin taleplerin poliçe kapsamında olmadığını, davacının araçta hatır için taşınması nedeniyle tazminattan indirim yapılması gerektiğini, avans/ticari faiz talebinin reddi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf ede tarafların sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Asıl ve birleşen dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemlidir.
Somut olayda kaza tespit tutanağı uyarınca, 22.10.2017 tarihinde sürücü …’ın sevk ve idaresindeki araçla seyri sırasında aracın direksiyon hakimiyetini kaybederek menfeze düşmesi sonucu meydana gelen tek taraflı kazanın oluşumunda sürücünün kural ihlali olduğunun belirlendiği, mahkemece dava konusu kazanın tek taraflı olması, asıl ve birleşen davacıların kazanın oluşumunda nedensel değer taşıyan bir etki ve fiillerinin ileri sürülmemesi nedeni ile kusur bilirkişi raporu alınmadığı, mahkemece HÜTF’den alınan maluliyet raporu uyarınca, asıl dava davacı …’ın dava konusu trafik kazası nedeni ile %2 oranında sürekli ve 3 ay geçici işgöremezliğinin oluştuğu, 1 hafta süre ile bakıcı yardımına muhtaç kaldığının belirlendiği, birleşen dava davacısı …’ın ise; %5 oranında sürekli ve 6 aya kadar geçici işgöremezliğinin oluştuğu, 1 ay süre ile bakıcı yardımına muhtaç kaldığının belirlendiği, mahkemece alınan aktüer bilirkişi raporu uyarınca, PMF-1931 yaşam tablosu esas alınarak yapılan hesaplama sonucunda asıl dava davacısının davalıdan 4.351,52-TL geçici, 23.741,42-TL sürekli işgöremezlik tazminatı ile 414,16-TL bakıcı gideri talep edebileceği, birleşen davada ise; davacı küçüğün yaşının küçüklüğü sebebiyle geçici işgöremezlik zararını talep hakkının bulunmadığı ve davalıdan 98.167,67-TL sürekli işgöremezlik tazminatı talep edebileceğinin belirlendiği, mahkemece anılan raporların hükme esas alınmasıyla yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmıştır.
1-Asıl ve birleşen davada davacılar vekilinin istinaf taleplerinin incelenmesinde;
Haksız fiilden kaynaklanan cismani zarar nedeniyle tazminat davasında, zarar veren ve eylemlerinden sorumlu olanlar gerçek zarardan sorumlu olup, gerçek zarar TBK hükümlerine ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından gerçek zarar hesabında benimsenen yönteme göre hesaplanmalıdır. KTK’nın 91. maddesi kapsamında sigorta şirketinin sorumluluğu açısından da, KTK’nın 90. maddesindeki genel şartlara atıf yapan hükümlerin 09/10/2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren AYM iptal kararı ile iptal edilmiş olması nedeniyle, sigorta şirketinin sorumluluğunun tespiti açısından, tazminat TBK hükümleri ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin benimsediği yöntem ve ilkelere göre hesaplanmalıdır. AYM iptal kararı devam eden uyuşmazlıklarda da uygulanır.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/18202 E. – 2022/15413 K. sayılı kararında; ” Yaşam Tablosu ve teknik faiz olarak %1.8 uygulanan hesaplama seçeneği karara esas alınmıştır. Tazminat hesabında TRH 2010 Yaşam Tablosunun kullanılmasında isabetsizlik yok ise de uygulanan teknik faiz yönünden; Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle, işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan ve Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak yapılması gereklidir.” denilerek, muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde TRH 2010 Yaşam Tablosunun, işleyecek/bilinmeyen dönem hesabının ise progresif rant yöntemine göre hesaplanmasının “gerçek zarar” belirlenmesinde daha uygun olduğu kabul edilmiş olup, yerleşik uygulaması da bu yöndedir.
Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda yerleşik Yargıtay uygulamaları gereğince TRH 2010 Yaşam Tablosu uygulanarak, işleyecek/bilinmeyen dönem hesabının “progresif rant yöntemi” ile hesap yapılması gerekirken, bilirkişi tarafından PMF 1931 yaşam tablosu ve progresif rant uygulanmak suretiyle hesap yapılmış olması yerinde görülmemiş olup asıl ve birleşen davada davacılar vekilinin istinaf talebinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
2-Asıl ve birleşen davada davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf talebinin incelenmesinde;
T.C. Anayasası’nın 36/1 maddesinde; “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” düzenlemesi yer almaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 27.maddesinde ise; “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını içerir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılamanın aşamalarından haberdar edilmesi ile mümkündür.
Adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan savunma haklarının etkin biçimde kullanılmasını teminen konulan yasal düzenlemelerden biri de, davada esaslı işlem olan bilirkişi raporlarının taraflara tebliğine ilişkin düzenlemedir. 6100 sayılı HMK’nın 280/1. maddesi; “Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir.” hükmünü içermektedir. Anılan tüm bu yasal düzenlemelerde, davada taraf olanların haklarının korunması amaçlanmış olup, tarafların yargılama süreçlerine etkin katılımının sağlanması ise, mahkemece yapılan tüm tebligatların usulüne uygun olması ile sağlanabilecektir.
Anayasanın 35 ve 36. maddeleri ile 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesi uyarınca, taraflar dinlenilmeden, iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için davet edilmeden hüküm verilemez. Aksi halde savunma hakkı kısıtlanmış olur. Yine, 6100 sayılı HMK’nın 280. maddesi son cümlesi gereğince bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edilmesi, 281/1. maddesi hükmüne göre de; tarafların bilirkişi raporunun tebliğinden itibaren 2 hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecek durumda olmalarının sağlanması gerekmektedir.
Somut olayda, mahkemece birleşen dosya davacısı …’a ilişkin düzenlenen ve hükme esas alınan HÜTF tarafından tanzim edilmiş 25.11.2020 tarihli maluliyet raporunun asıl ve birleşen dosya davalısı sigorta şirketi vekiline tebliğ edilmediği, davalı vekiline rapora itiraz ve beyan hakkı tanınmadığı, bu suretle davalının savunma hakkının kısıtlandığı anlaşılmıştır. Mahkemece, hükme esas alınan …’a ilişkin HÜTF tarafından tanzim edilmiş 25.11.2020 tarihli maluliyet raporunun davalıya usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek ve iki haftalık beyan süresinin dolması beklenerek davalı vekiline bu rapora karşı beyan ve itirazlarını iletme imkanı verilmesi gerekirken, davalı tarafın savunma hakkını kısıtlayacak şekilde, anılan raporun tebliğ edilmemesi doğru görülmemiştir.
Yine, birleşen dosya davacısı(kaza tarihinde 1 yaşında) küçük …’a ilişkin mahkemece hükme esas alınan HÜTF tarafından tanzim edilmiş 25.11.2020 tarihli maluliyet raporunun incelenmesinde, 02/06/2016 doğumlu davacı …’ın 22/10/2017 tarihinde gerçekleşen trafik kazasına bağlı bedensel özür oranı hesaplandığında; kişide tespit edilen kafa travmasına bağlı olarak “Sinir Sistemi-Epilepsi-1-Nöbeti olmayan ancak nöbet geçirme riski olanlar” kapsamında değerlendirildiğinde; özür oranının %5 olduğu, sekel halini aldığı ve sürekli olduğu, kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun tedavi süresince bakıcı ihtiyacı süresinin 1 (bir) ay olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 6 (altı) aya kadar uzayabileceği, hastada mevcut olan şikayetlerine yönelik Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları ve Göz Hastalıkları Anabilim Dallarından bu şikayetlerinin kaza ile illiyetini belirten tıbbi evrak ile başvurulması halinde tekrar değerlendirilerek ayrıca rapor düzenlenebileceğinin belirtildiği, asıl ve birleşen dosya davalısı sigorta şirketi vekili tarafından dosyaya sunulan … A.Ş.’den alınan birleşen dosya davacısı …’a ilişkin ‘…çocuk şahsın gelişme döneminde maruz kaldığı kazadan etkilenmesi iyileşme veya kötüleşme yönünde zamanla değişim gösterebileceği’nin belirtildiği, kaza neticesi küçük …’ın femur şaft kırığı ve sağ iliak kanat üzerinde abrazyonu meydana geldiği, küçük davacının kaza anındaki yaşı ve yaralanmasının niteliği gözönüne alınarak ve mahkemece alınan maluliyet raporunda da belirtildiği üzere hastada mevcut şikayetlere yönelik Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları ve Göz Hastalıkları Anabilim Dallarından bu şikayetlerinin kaza ile illiyetini belirten tıbbi evrak getirtilerek önceki maluliyet raporunu tanzim eden HÜTF’den kaza tarihinde yürürlükte olan Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenecek ek rapor alınarak, bu davacının kaza sonucu yaralanmasına bağlı maluliyeti oluşup oluşmadığı,oluşmuş ise kaza ile illiyeti olup olmadığı ve süresinin netlikle belirlenmesi gerekirken hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmayan maluliyet raporunun hükme esas alınmasıyla karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
Kabule göre de tek taraflı kazaya karışan aracın kamyonet cinsinde olduğu, ancak kaza anında müteveffa sürücü …’ın aracında yolcu olan davacıların müteveffanın gelini ve torunu oldukları dikkate alındığında, kaza anında aracın ticari amaçla kullanılmadığı anlaşıldığından mahkemece hükmedilecek tazminata yasal faiz işletilmesi gerekirken hükmedilen tazminatın ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle; asıl ve birleşen davada davacılar vekili ile asıl ve birleşen davada davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf taleplerinin ayrı ayrı kabulüne, kararın HMK’nın 353/1-a-4-6. maddeleri gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek, hükme esas alınan …’a ilişkin HÜTF tarafından tanzim edilmiş 25.11.2020 tarihli maluliyet raporunun davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek ve iki haftalık beyan süresinin dolması beklenerek, akabinde kaza neticesi küçük …’ın femur şaft kırığı ve sağ iliak kanat üzerinde abrazyonu meydana geldiği,küçük davacının kaza anındaki yaşı ve yaralanmasının niteliği gözönüne alınarak ve mahkemece alınan maluliyet raporunda da belirtildiği üzere hastada mevcut şikayetlere yönelik Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları ve Göz Hastalıkları Anabilim Dallarından bu şikayetlerinin kaza ile illiyetini belirten tıbbi evrak getirtilerek önceki maluliyet raporunu tanzim eden HÜTF’den kaza tarihinde yürürlükte olan Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenecek ek rapor alınarak, bu davacının kaza sonucu yaralanmasına bağlı maluliyeti oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise kaza ile illiyeti olup olmadığı ve süresinin netlikle belirlenmesi, aktüer bilirkişiden yerleşik Yargıtay uygulamaları gereğince hesaplamada TRH 2010 Yaşam Tablosu uygulanarak, işleyecek/bilinmeyen dönem hesabının “progresif rant yöntemi” ile belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi, ayrıca hükmedilecek tazminata yasal faiz işletilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre istinaf eden taraf vekillerinin sair istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Asıl ve birleşen davada davacılar vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 18/02/2021 tarihli, 2017/842 Esas – 2021/99 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-4-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, istinaf eden taraf vekillerinin sair istinaf sebeplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden taraflara iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-İİK’nın 36. maddesi gereğince, Ankara 29. İcra Dairesi’nin 2021/3398 Esas sayılı dosyasına yatırılan 250.000,00 TL tutarlı teminat mektubunun yatırana iadesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 24/05/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.