Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/840 E. 2023/514 K. 05.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/840 – 2023/514
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/840
KARAR NO : 2023/514

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/01/2021
NUMARASI : 2020/121 Esas – 2021/59 Karar

DAVACI
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : TAZMİNAT
KARAR TARİHİ : 05/04/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 05/05/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili, davalı … Sigorta A.Ş. vekili ile davalı … tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 25/08/2017 tarihinde davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı bulunan davalı …’in sürücüsü olduğu araç ile davacı desteği …’ın kullandığı ve sahibi olduğu aracın çarpışması şeklinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle davacı desteği …’ın vefat ettiğini, Eskişehir 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/717 E., 2018/521 K. sayılı dosyasında davalı …’in %100 kusurlu olduğu belirlenerek hakkında 3 yıl 4 ay hapis cezasına hükmedildiğini, meydana gelen kaza nedeniyle müteveffaya ait aracın hasarlanarak kullanılamayacak hale geldiğini, otoparka hasarlı şekilde çekilerek kaza tarihinden itibaren orada olduğunu, davacının tüm haklarının ödenmesi için davalı sigorta şirketine başvuruda bulunulduğunu, ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, ileri sürerek ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak; tüm bu nedenlerle araçta meydana gelen hasar bedeli için 500,00 TL, otopark bedeli olarak 500,00 TL maddi tazminatın davalılardan tahsiline, müteveffanın ölümü nedeniyle ise; müvekkilinin ölenin desteğinden yoksun kaldığını, davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığını, sigorta şirketince 25,861,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının ödendiğini, ancak bu miktarın yetersiz olduğunu, bu nedenle şimdilik 250,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan tahsili ile müvekkiline ödenmesini istemiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesiyle; araç hasarı alacağını 8.000,00 TL, otopark ücreti alacağını (otoparka bırakıldığı tarihten dava tarihine kadar geçen 891 gün için) 6.682,00 TL, destekten yoksun kalma alacağını 56.080,97 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı sigorta vekili cevap dilekçesinde; öncelikle zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, esas yönünden ise; davacıya 25.861,00 TL tazminat ödemesinin yapıldığını, şirket sorumluluğunun kalmadığını, meydana gelen kazaya ilişkin olarak kusur incelemesinin yapılması gerektiğini, müteveffanın gelirinin resmi belgelerle kanıtlanması gerektiğini, aksi halde asgari ücret olarak alınması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; öncelikle davacı tarafın zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresi geçmiş olduğundan davanın usulden reddi gerektiğini, esas yönünden ise; davacı vekilinin dava dilekçesindeki taleplerinin ve söz konusu iddiaların haksız, yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve davanın reddi gerektiğini, Eskişehir 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/717 Esas sayılı dosyasındaki davanın halen devam etmekte olduğunu, kesin bir karar verilmediğini, bu hususun bekletici mesele yapılmasının önemli olduğunu, kusur durumunu kabul etmediklerini, müvekkilinin kusuru olduğu düşünülecek olsa dahi, davada araç değerinin ve araç otopark bedelinin gerçekten uzak, keyfi bedeller olduğunu, davalı …’in kazada bir kusuru bulunmadığını, öndeki araca çarptığına ilişkin delil bulunmadığını, müteveffanın ölümüne sebebiyet teşkil eden bariyerlere çarpmanın, müvekkilinin eylemi neticesi olmadığını, müvekkilinin eylemi sonucu müteveffanın panikleyerek yolda nizami seyretmek yerine hızını arttırma ya da fren yerine gaza basma ihtimalinin olduğunu, iki aracın da hızının 60-70 km olduğu ve kaza yapan aracın bariyerlere savrulmasının olağan dışı olduğunu, müvekkili …’in kendi şeridinde seyir halindeyken önünde seyir halinde olan, kendi şeridini takip etmeden yolu ortalayarak ve trafik akışını bozarak ilerleyen araca, sağ ön tampon ile hafif bir şekilde değdiğini ve bu aracında sağ tarafa dönerek yoluna devam ettiğini, olay sonrasında, müvekkili …’e ulaşılarak …’ın trafik kazası sonucunda vefat ettiğinin söylendiğini, sebebinin de …’in, …’ın aracına çarpmasına bağlanmış olduğunu, kaza sonucunda müvekkilinin aracının sadece sağ ön lambasında hasar meydana geldiğini, bu duruma göre müvekkilinin hızının az olduğu ve kusurunun bulumadığını, müvekkili …’in meydana gelen kazada olağan akışta bir şey olmadığını görerek olay yerinden uzaklaştığını, olay yerinden kaçmak, olay yerini terk etmek kastıyla hareket etmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın, davalı sigorta şirketine trafik sigortası ile sigortalı bulunan diğer davalı …’in kullandığı aracın sebebiyet verdiği trafik kazasında, davacının desteği …’in vefatı nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve ayrıca müteveffaya ait aracın hasarlanarak kullanılamayacak hale geldiği ve otoparka bırakılmak zorunda kalındığı iddiasıyla araçta meydana gelen hasar bedeli ve otopark ücretine ilişkin olduğu; meydana gelen kaza nedeniyle, davalı hakkındaki Eskişehir 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/717 Esas – 2018/521 Karar sayılı dosyasında sanık sıfatıyla açılan davada, davalı …’in %100 kusurlu olduğu belirlenerek hakkında 3 yıl 4 ay hapis cezasına hükmedildiği, karara karşı istinaf yoluna başvurulduğu, 10/11/2020 tarihinde başvurunun esastan kesin olarak reddine dair verilen karar ile mahkeme kararının kesinleştiğinin görüldüğü, ceza mahkemesinin rapor ve kararı ile davalı …’in kazanın oluşumunda %100 kusurlu olduğunun, davacı desteği …’ın kusursuz olduğunun belirlenmiş olduğu, ceza mahkemesi rapor ve kararı ile yapılan kusura ilişkin belirlemenin yerinde ve yeterli bulunduğu, kazanın oluşumundaki kusur yönünden inceleme yapılmasına gerek görülmediği; davacının hasara dayalı tazminat talepleri yönünden; bilirkişiden alınan raporda; 25/08/2017 tarihinde meydana gelen bu trafik kazasında … plakalı aracın … Otoparkında görülmesi ve yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde; dava konusu kaza nedeni ile … plakalı 1997 model … marka, açık kasa kamyonette, pert-total olarak 8.000,00 TL tutarında hasar meydana geldiği, dava konusu aracın 25/08/2017 tarihli kaza sonrası çekici ile … Otoparkına çekildiği, rapor tarihi itibari ile otoparkta bulunduğu, … Otopark İşletmesinin 05/06/2020 tarihli cevabi yazısında, … plakalı kamyonet tipi aracın 05/06/2020 tarihi itibari ile (1015 gün) 7.837,50 TL otopark ücreti, 200,00 TL çekici ücreti borcu olduğunu belirttiği, bu konunun idari olduğu ve takdirin mahkemeye bırakılmasının uygun olacağı kanaati ile aracın pert olduğu için tamir edilerek kullanılamayacağı, bu nedenle aracın onarım süresi olmayacağı, ayrıca araç sahibi … …’ın kaza nedeni ile vefat ettiği değerlendirildiğinde, veraset işlemleri ve aracın pert olması ile ilgili işlemlerin makul bir süre olan 45 gün içerisinde yapılabileceği, bu süre içerisinde olan 337,50 TL otopark ve 200 TL çekici ücretlerinin davalılardan talep edilebileceği şeklinde rapor sunduğu, aktüer hesap bilirkişisinden alınan raporda ve akabinde alınan ek raporda; davacının sigorta şirketinin ödemesinden sonra bakiye destekten yoksun kalma tazminat alacağının 56.080,97 TL olacağının tespit edildiği, alınan bilirkişi raporları, dosya kapsamına uygun, hüküm vermeye yeterli ve elverişli olduğu, raporda belirlendiği üzere davacı aracında 8.000,00 TL kazaya bağlı hasar zararı oluştuğu, yine davacının makul olarak talep edebileceği 45 günlük park süresi ücreti zararının 337,50 TL olduğu, sigortaca ödenen zararı aşan zarar bedelinin ise 56.080,97 TL olmak üzere davacı yanın talep edebileceği toplam zarar tutarının 64.418,47 TL olduğu, davalı …’in %100 kusurlu davranışı sebebi ile davalı sigortanın ise belirtilen zararların ve zarar tutarının sigorta teminatı kapsamında olması sebebiyle bu miktarda davacı zararından sorumlu bulundukları, her ne kadar davacı vekilince bilirkişice işlemlerin tamamlanması için makul olarak belirlenen 45 gün süreyi aşar şekilde 1.015 gün için park ücreti talep edilmiş ise de bu zararın artmasına davacı tarafın sebebiyet verdiği kanaatine varılarak, bilirkişi tarafından makul olduğu kabul edilen 45 günlük park süresi ücretini aşan davacı talebinin reddine karar vermek gerektiği gerekçesi ile; “davanın kısmen kabulü ile; 64.418,47 TL’nin davalı sigortadan 02/03/2018 tarihinden, davalı …’den kaza tarihi 25/08/2017 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya ödenmesine, otopark ücretine yönelik fazla davacı talebinin reddine” karar verilmiş, hüküm tüm taraflarca istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; müvekkilinin muhtemel yaşam süresinin TUİK 2020 verilerine göre olması gerekenden kısa olarak tespit edildiğini, her ne kadar araçta 8.000,00 TL hasar oluştuğu kabul edilmiş ise de, kaza tarihinde müvekkilinin aracının değerinin 14.500,00 TL olduğunu, aracın hurdasının müvekkili üzerinde bırakılarak pert total değeri olarak hesaplanan 8.000,00 TL’ye hükmedilmesinin haksız olduğunu, hurdası müvekkili üzerinde bırakılarak müvekkili aleyhine ek külfet getirildiğini, hurdasının müvekkili üzerinde bırakılmaksızın aracın değeri üzerinden hüküm kurulması gerektiğini, aracın otoparka bırakıldığı tarihten dava tarihine kadar geçen sürenin 891 gün olduğu ve otopark ücreti 6.182,00 TL olduğu halde bilirkişi sadece 45 gün için otopark ücreti hesaplanmasının kabul edilmez olduğunu, kaza tarihinden bugüne kadar geçen sürede otopark ücretinin sorumluluğunun sigorta şirketinde olduğunu, müvekkilinin tüm haklarının ödenmesi için 06/02/2018 tarihinde dilekçe ile sigorta şirketine müracaat ettiğini, başvuru dilekçesinde aracın adresinin de belirtildiğini başvuru dilekçesi ve eklerinin 09/02/2018 tarihinde sigorta şirketine teslim edildiğini, sigorta şirketinin sadece bir miktar destek tazminatı ödediğini başkaca ödeme yapmadığını, sonrasında yapılan ihtara rağmen de ödeme yapılmadığını aracın pert edilmesi için de işlem yapılmadığını, bu nedenle aracın otoparkta kaldığını, bu nedenle oluşan otopark bedelinden sigorta şirketinin sorumlu olduğunu, sürenin 45 gün ile sınırlı tutulmasının haksız olduğunu, belirterek; otopark ücreti için 891 günlük 6.182,00 TL’nin, araç hurda bedeli 2.000,00 TL’nin müvekkiline ödenmesine karar verilmesini, kadınlar için yaşam süresinin 81,3 yıl olmasına göre destek tazminatının 15 yıl 3 ay üzerinden hesaplanmasını talep etmiştir.
Davalı … Sigorta vekili istinaf başvuru dilekçesinde; hasar bedelinin zamanaşımına uğradığını, kaza tarihinden 2 seneden fazla zaman geçtiğini, bu nedenle araç kazasından kaynaklanan maddi zararlarına yönelik olarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili tarafından davacıya 02/03/2018 tarihinde toplam 25.861,00 TL ödendiğini, bu nedenle sorumluluğunun sona erdiğini, ödeme tarihi itibariyle müvekkilinin sorumluluğunun sona erip ermediği değerlendirilmeksizin, ayrıca Yeni Genel Şartlara aykırı olacak şekilde PMF1931 Yaşam Tablosuna göre hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, hesaplamanın %1,8 teknik faiz uygulanarak yapılması gerektiğini, AYM iptal kararının eldeki davada uygulanmaması gerektiğini, AYM İptal kararı sonrasında yapılan düzenleme olmadığından Yeni Genel Şartların yürürlükte olduğunu, Genel Şartların uygulanmasına engel bir yasal düzenleme olmadığını, ayrıca AYM kararlarının geriye yürümeyeceğinden, iptal kararından önce tanzim edilen poliçeler yönünden uygulanma imkanın bulunmadığını, son olarak sigortalı ile sigortacının farklı yasal düzenlemelere tabi olduğundan bu nedenle hesaplama yönteminin faklı olmasının kaçınılmaz olduğunu, AYM’nin iptal kararının, Yargıtay tarafından kabul edilen hesaplama yönteminin uygulanması gerektiği sonucunu doğurmayacağını, yine davayı kabul etmemekle birlikte, hükme esas alınan raporda, işleyecek dönem gelirinin tazminata eklenmesi nedeniyle de hatalı hesaplama yapıldığı, kararın bu nedenle de hatalı olduğunu, ayrıca kusur durumunu da kabul etmediklerini, raporun ATK’dan alınması gerektiğini, belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … vekili (vekillikten çekilmiştir.) istinaf başvuru dilekçesinde; mahkemece 7226 Sayılı Yasa gözetildiğinde süresinde olan cevap dilekçesinin süresinde olmadığı yönünde ara karar kurulduğunu, kararın bu yönüyle hatalı olduğunu, buna rağmen mahkemenin ara kararından rücu etmediğini, her nekadar mahkemece 20/10/2020 tarihli celsede, tanıkların hangi hususta dinletilmesinin açıklanması için taraflarına süre verilerek zımnen cevap dilekçesini kabul etmiş ise de, tanıklarını bildirmelerine rağmen tanıkları dinlenilmeden ve delilleri toplanılmadan eksik inceleme ile karar verildiğini, kararın Anayasa ve Kanunlara aykırı olduğunu; davanın zamanaşımı süresinden sonra açıldığını, süresi içerisinde zamanaşımı def’ilerine rağmen nazara alınmaksızın davanın esası hakkında karar verilmesinin hatalı olduğunu, esasa ilişkin olarak ise; kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, müvekkilinin şehirler arası yolda, 60-70 km hızla seyretmekte iken, ön ilerisinde kendi şeridini takip etmeksizin, yolu ortalayarak, kurallara aykırı şekilde seyreden vefat edenin aracına hafif şekilde değdiğini, müvekkilinin hiçbir sarsıntı hissetmediğini, vefat edenin aracının da sağ tarafa dönerek yoluna devam ettiğini görmesi üzerine sıkıntı olmadığını düşünerek yoluna devam ettiğini, müvekkilinin kendisine ulaşılması nedeniyle vefat olayını öğrendiğini, olay yerinden kaçmak gibi bir saiki olmadığını, ayrıca müvekkilinin aracında yok denilecek kadar hasar olmuş iken, müteveffaya ait aracı savurmasının ve böylesine bir kazaya sebep olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu nedenle müvekkiline kusur izafe edilmesinin hatalı olduğunu, kusur tespiti yönünden keşif talebinin değerlendirilmemiş olmasının da hukuka aykırı olduğunu, salt ceza dosyasındaki kusura ilişkin belirlemenin yeterli görülmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, TBK’nın 74. maddesi gereğince ceza mahkemesindeki kusur durumunun hukuk hakimini bağlamayacağına ilişkin amir hüküm ile bağdaşmadığını, Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınmasına yönelik taleplerinin reddedilmesinin de haksız olduğunu, mahkemece hükme esas alınan raporların da, objektiflikten uzak, varsayıma göre tanzim edilmiş olup hüküm tesisine elverişli olmadığını, itirazlarının ve cevap dilekçesinin nazara alınmadığını, örneğin davacının evlenme ihtimali olmadığına yönelik değerlendirmenin sübjektif bir değerlendirme olduğunu, bu şekilde davacı lehine fazla tazminat hesabı yapıldığını, yine davacıya ölüm nedeniyle SGK tarafından ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılmaksızın eksik inceleme ile karar verildiğini, kaza yapan aracın değerinin 10.000,00 TL, pert total değerinin ise 8.000,00 TL olduğunun raporda belirtildiğini, tespit edilen değerin afaki ve sübjektif olduğunu ve fahiş olarak tespit edildiğini, mahkemece aracın otoparkta makul bekleme süresi olarak kabul ettiği sürenin uygun olmadığını uzun bir süre tespit edildiğini, bilirkişiler tarafından hesaplanan bakiye ömür süresinin de TUİK verileri ile uygun olmadığını, belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat, araç hasarı nedeniyle, hasar bedeli ve otopark ücretinin tahsili istemidir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş hüküm tüm taraflarca istinaf edilmiştir.
1-Öncelikle, davalı … vekilinin cevap dilekçesinin süresinde olduğu halde süresinde kabul edilmediğine yönelik usule ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde; davalı … vekili, cevap dilekçesi süresi içerisinde verildiği halde mahkemece süresinde verilmediği kabul edilerek davanın esası hakkında karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Davalı tarafından verilen cevap dilekçesi yasal süresi içerisinde verildiği dosya kapsamında sabit olup, mahkemece aksi yöndeki kabul doğru değil ise de; mahkemece bu yönde yapılan değerlendirmenin hak kaybına ve cevap dilekçesinde ileri sürülen hususlar nazara alındığında hak düşümüne neden olmaması, mahkemece cevap dilekçesinde ileri sürülen hususlar değerlendirilerek davanın esası hakkında karar verilmiş olması karşısında, mahkemece sehven cevap dilekçesinin süresinde olmadığına yönelik ara kararı sonucuna etkili görülmemiş, tarafların esasa ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesine geçilmiştir.
2-Taraf vekillerinin aktüer hesap raporuna yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesinde; TBK’nın 53/3 maddsi gereğince ölüm halinde ölenin desteğinden mahrum kalan kişiler bu nedenle uğradıkları kayıpları destekten yoksun kalma tazminatı olarak talep edebilir. Ölenin desteğinden mahrum kalanların talep edebileceği destek tazminatı “gerçek zarar” olup, Haksız fiil sorumlusunun kusuru, ölenin gelir durumu ve tazminat talep edene halen ve gelecekte desteklik durumu nazara alınarak, TBK Hükümleri ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından gerçek zarar hesaplanmasında benimsenen yöntem ve ilkeler çerçevesinde alınacak aktüer hesap raporuna göre tespit edilir. Tespit edilen tazminat miktarından, davadan önce ifaya yönelik ödeme yapılmış ise, bu ödeme güncellenmek suretiyle mahsup edilerek, bakiye tazminat tespit edilir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi destek tazminatına yönelik gerçek zarar hesaplanmasında, destek ve destekten mahrum kalanın destek süresinin belirlenmesinde, AYM’nin 6704 ayılı Yasa ile değişik KTK’nın 90. maddesindeki Genel Şartlar’a atıf yapan hükümlerin iptalinden sonra içtihat değişikliğine giderek, TRH2010 Yaşam Tablosu’nun uygulanması gerektiği, bilinmeyen dönem hesaplamasında da Progresif Rant Yönteminin uygulanması gerektiği kabul edilmiştir. AYM’nin iptal kararı sonrasında sigorta şirketlerinin de destek tazminatı TBK Hükümlerine göre ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından belirlenen “gerçek zarar” tespitine yönelik yönteme göre hesaplanması gerektiğinden, sigorta şirketi ZMMS kapsamında sorumluluğunda, zarar gören 3. kişiye karşı Kanun ve Yargıtay tarafından benimsenen yöntem yerine, Genel Şartlar’ın uygulanması gerektiğini ileri süremez.
Somut olayda; mahkemece, ceza dosyasında kazanın oluş şeklinin tespit edilmiş olması ve maddi vakıanın da ceza mahkemesi kararı ile kesinleşmiş olması nedeniyle, ceza dosyasındaki deliller, kazanın oluş şekli ve bu oluş şekline göre kusur durumu değerlendirildikten sonra aktüer hesap bilirkişisinden rapor alınmış, bilirkişi tarafından tanzim edilen raporda; hesaplama PMF1931 Yaşam Tablosuna göre muhtemel yaşam süresi tespit edilerek ve bilinmeyen dönem hesabının ise “Progresif Rant Yöntemi” uygulanmak suretiyle yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bilirkişi raporunda, PMF1931 Yaşam Tablosunun uygulanmış olması nedeniyle rapor karar vermeye elverişli olmadığı gibi, alınan raporda iskontolu dönem hesabında %10 artırım uygulaması sırasında hesaplanan 27.771,48 TL miktar fazladan ve hatalı olarak hesaplamaya eklenerek, mükerrer hesaplama yapılması, ayrıca desteğin evlenme ve akabinde çocuk sahibi olması ihtimali nazara alınmaksızın, davacıya yaşam süresi boyunca %25 oranında destek olacağı kabul edilerek, ilerideki destek paylarının değişiminin nazara alınmaması nedeniyle de rapor karar vermeye elverişli olmadığından, taraf vekillerinin aktüer hesap raporuna yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.
Buna göre; yukarıda açıklanan nedenlerle; taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kabulüne, mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili deliller toplanılmadan ve değerlendirilmeden karar verilmiş olması nedeniyle kararın HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek; önceki aktüer hesap bilirkişinden ek rapor yahut yeni bir aktüer hesap bilirkişisinden, TRH 2010 Yaşam Tablosuna göre ölen desteğin ve davacının muhtemel yaşam süresinin tespit edildiği, desteğin vefat tarihinde AYİM Tablosuna göre evlenme ihtimalinin olmasına göre, ölmeseydi eşi ve çocuklarının olacağı varsayımının da değerlendirilmesi suretiyle davacının destek paylarının belirlendiği, karar vermeye ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre olumlu olumsuz bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre istinaf edenlerin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Tüm taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 19/01/2021 tarihli 2020/121 Esas – 2021/59 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, tüm taraf vekillerinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf edenler tarafından yatırılan “istinaf karar harcının” istek halinde istinaf eden taraflara iadesine,
4-İİK’nın 36. maddesi gereğince, Eskişehir 2. İcra Müdürlüğü’nün 2021/1998 E. sayılı dosyasına depo edilen 125.000,00 TL bedelli teminat mektubunun yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 05/04/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.