Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/84 E. 2022/78 K. 21.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/84 – 2022/78
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/84
KARAR NO : 2022/78

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2019
NUMARASI : 2018/119 Esas 2019/722 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 21/09/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 03/10/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 09/11/2017 tarihinde davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı aracın müvekkilinin kullandığı araca çarpması ile meydana gelen çift taraflı trafik kazası neticesinde müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, zararlarından davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek 100,00-TL geçici ve 100,00-TL sürekli olmak üzere toplam 200,00-TL iş göremezliğe ilişkin maddi tazminatın fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili, 08/05/2019 tarihli bedel artırım dilekçesi ile geçici ve sürekli işgücü kaybı tazminatını toplam 31.108,67 TL olarak artırmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; sorumluluklarının, sigorta limiti kusur ve zarar ile sınırlı olduğunu, davacının kusuru zararı ve maluliyeti kanıtlaması gerektiğini, müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde davacının kusurlu olması nedeniyle ödeme yapmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın, trafik kazasından doğan geçici ve sürekli iş göremezlik nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkin olduğu, taraf delilleri toplanarak, kusur bilirkişinden alınan raporda; trafik kazasının oluşumunda çift taraflı trafik kazasına karışan taraflardan davacının %60, davalı şirkete sigortalı araç sürücüsünün %40 oranında kusurlu olduğunun mütala edildiği; Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan yürürlükteki “Özürlülük Ölçütü ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri uyarınca yapılan değerlendirme sonucunda kazazede davacının dava konusu trafik kazası nedeni ile % 8 oranında sürekli iş göremezliğinin oluştuğu, geçiçi iş göremezlik süresinin ise 9 ay olduğunun mütalaa edildiği, dosyada mevcut kusur ve maluliyet bilirkişi raporları dikkate alınarak TRH-2010 yaşam tablosu esas alınarak yapılan hesaplama sonucunda kazazede davacının 5.635,88-TL geçici ve 25.472,79-TL sürekli iş göremezlik tazminatı talep edebileceğinin sunulan raporda belirtildiği, dosyaya sunulan bilirkişi raporlarının denetime elverişli ve dosya kapsamındaki verilere uygun olduğu, davalının ZMMS kapsamında hesaplanan zararlardan sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 5.635,88 TL geçici iş göremezlik, 25.472,79 TL sürekli iş göremezlik olmak üzere toplam 31.108,67 TL’nin dava tarihi olan 13/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; müvekkilinin maluliyetine ilişkin alınan rapor ücretinin 30/10/2018 tarihinde mahkemeye bildirilmesine rağmen, mahkemece 1.260,00 TL olan rapor ücretini kararda hüküm altına almadığını, kararın bu yönden hatalı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılarak düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Sigorta vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkemece hükme esas alınan maluliyet raporu taraflarına tebliğ edilmeden karar verildiğini ve savunma haklarının kısıtlandığını, bu nedenle kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini; kabul anlanıma gelmemek üzere geçici iş göremezlik zararlarının sigorta teminatı kapsamında kalmadığını, sorumluluğun SGK’da olduğunu, kusur raporuna itiraz ettikleri halde kusur raporuna yönelik itirazları değerlendirilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, kaza tespit tutanağına göre kazanın meydana gelmesinde müvekkili tarafından sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, nitekim TRAMER kayıtlarındaki komisyon kararlarında görüleceği üzere müvekkili tarafından sigortalı araç sürücüsüne kusur verilmediğini, bu nedenle raporun karar verilmeye yeterli olmadığını, raporun Adli Tıp Kurumu’ndan alınması gerektiğini belirterek kararı istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece, verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenlerin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemidir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalının istinaf sebeplerinin incelenmesinde; T.C. Anayasası’nın 36/1 maddesinde, “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” düzenlemesi yer almaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde ise; “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını içerir” düzenlemesine yer verilmiştir. Bir davanın görülmesi için taraf teşkilinin sağlanması esas olup, hakimin bu hususu re’sen gözetmesi gerekir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılamanın aşamalarından haberdar edilmesi ile mümkündür. Adil yargılanma hakkının kapsamında yer alan savunma haklarının etkin biçimde kullanılmasını teminen konulan yasal düzenlemelerden biri de, davada esaslı işlem olan bilirkişi raporlarının taraflara tebliğine ilişkin düzenlemedir. 6100 sayılı HMK’nın 280/1 maddesi “Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” hükmünü içermektedir. Anılan tüm bu yasal düzenlemelerde, davada taraf olanların haklarının korunması amaçlanmış olup, tarafların yargılama süreçlerine etkin katılımının sağlanması ise, mahkemece yapılan tüm tebligatların usulüne uygun olması ile sağlanabilecektir. Anayasanın 35 ve 36. maddeleri ile 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesi uyarınca, taraflar dinlenilmeden, iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için davet edilmeden hüküm verilemez. Aksi halde savunma hakkı kısıtlanmış olur. Yine, 6100 Sayılı HMK’nın 280. maddesi son cümlesi gereğince bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edilmesi, 281/1. maddesi hükmüne göre de; tarafların bilirkişi raporunun tebliğinden itibaren 2 hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecek durumda olmalarının sağlanması gerekmektedir.
Somut olayda, mahkemece hükme de esas alınan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 31/10/2018 tarihli 2945 sayılı maluliyet raporu davalıya tebliğ edilmeden, kusur ve aktüer bilirkişisinden rapor alınmış, davalı vekilinin aktüer ve kusur bilirkişinden alınan rapora UYAP üzerinden 31/01/2019 tarihinde gönderdiği itiraz dilekçesinde, maluliyet raporunun kendilerine tebliğ edilmediğini belirterek tebliğini talep ettiklerini beyan ettiği anlaşıldığı halde, sonrasında maluliyet raporunun tebliğ edildiğine dair bir bilgi dosyada bulunmamaktadır. Bu şekilde davalı tarafın HMK’nın 281/1 maddesi gereğince rapora karşı beyan ve itirazda bulunma, açıklama, eksik hususların tamamlanmasını isteme vb. haklarını kullanmasının engellendiği, bir başka ifade ile davalı tarafın savunma hakkının kısıtlandığı anlaşılmıştır. Davalı tarafa söz konusu maluliyet raporunun usulüne uygun şekilde tebliği ile rapora karşı iki haftalık beyan süresinin dolması beklenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davalı tarafın savunma hakkını kısıtlayacak şekilde, rapor tebliğ edilmeden yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Kabul şekli itibariyle de; davalı vekili tarafından kusur raporuna da itiraz edilerek, kazanın meydana gelmesinde davacının %100 kusurlu olduğu, bilirkişi tarafından müvekkili tarafından sigortalı araç sürücüsüne verilen %40 kusurun uygun olmadığını, sigorta hasar dosyası kapsamında TRAMER komisyonu tarafından da kusurun %100 davacıda olduğunun tespit edildiğini ileri sürmüştür.
Kaza tespit tutanağında; “Sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracı ile Barış Sokaktan 2. Sinan Sokak istikametine sola dönüş yapmak istediği esnada kendi gidiş istikametine göre yolun solunda bulunan 2. Sinan Sokak istikametinden seyreden … sevk ve idaresindeki… plakalı araca kendi aracının ön kısımları ile diğer aracın sağ yan kısmına çarpması neticesinde maddi hasarlı ve yaralamalı kaza meydana gelmiştir.
Bu kazanın oluşumunda, Sürücü …’in KYT K’nun 57/1-c “kavşak kollarının trafik yoğunluğuna bakmaksızın farklı oldukları işaret ile belirlenmemiş ise motorlu araçlarda soldaki aracın, sağdan gelen araca geçit hakkı vermesi gerekir maddisini ihlal ettiğinden kusurlu olduğu kanatine varılmıştır.” denilerek kazanın meydana gelmesinde, kavşaklarda soldaki aracın sağından gelen araca yol vermediğinden bahisle kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca kazaya ilişkin krokide kaza mahalli çift şeritli yol gösterilmesine rağmen tutanağın 1. Sayfasındaki kaza yerinin özelliklerinin işaretlendiği bölümünde “yolun tipi” tek yönlü yol olarak işaretlemiştir.
Mahkemece hükme esas alınan kusur raporunda ise kazanın kaza tespit tutanağındaki krokide belirtilen şekilde olduğu değerlendirilerek davacı sürücü … … plaka sayılı aracı ile kavşağa yaklaşırken hızını ayarlayamaması ve soldan gittiği halde kavşak kollarının trafik yoğunluğu bakımından farklı oldukları işaretle belirlenmemiş ise motorlu araçlardan soldaki aracın sağdan gelen araca yol vermesi gerektiğini belirleyen 2918 sayılı K.T.Kanun’un madde 57/c-2 maddesini ihlal ederek sağındaki araca yol vermemesi nedeniyle kazanın oluşumunda %60 oranında asli kusurlu olduğu, davalı … Sigorta A.Ş sigortalısı … plaka sayılı araç sürücüsü …’un ise; kavşakta sola dönüş yaparken 2918 sayılı K.T.K madde:53/b-5 sağa sola dönecek araçlar “Dönüş sırasından karşıdan gelen veya emniyetle durdurulamayacak kadar kavşağa yaklaşmış olan taşıtların geçmesini beklemeye zorunludur.” kuralını, yine 2918 sayılı K.T.K madde 53/b-6 araçların “gireceği yolun gidişe ayrılan kısmına girmek üzere dönüşünü yaparken, arkadan gelen ve sola dönecek diğer taşıtları engellememek için geniş kavisle dönüş yapmak” zorundadır. Kurallarını ihlal etmesi nedeni ile kazanın oluşumunda %40 oranında tali kusurlu olduğu görüşüne varıldığını raporunda mütala etmiştir.
Kusur raporu ile kaza tespit tutanağı arasında çelişki bulunmaktadır. Bu durumda kazanın oluş şekli ve yolun tek yön yol olup olmadığı tespit edilmeden ve rapor ile kaza tespit tutanağı arasındaki çelişki giderilmeden karar verilemeyeceğinden, davalı tarafından alınan kusur raporuna itiraz edildiği de nazara alınarak, öncelikle kaza mahallinin tek yönlü yol olup olmadığı hususu tespit edilerek, yol tipi belirlendikten sonra Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden yahut Eski Trafik Fen Heyetinde görevli bilirkişilerden oluşturulacak heyetten, bilirkişiden alınan rapor ile kaza tespit tutanağında tespit edilen kusur durumu arasındaki çelişki giderilecek şekilde rapor alınarak sonucunda göre karar verilmesi gerekirken, eksik ve yetersiz rapora göre davanın esası hakkında karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin kabulü ile, uyuşmazlığın çözümünde etkili delillerin toplanılmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek, maluliyet raporu davalıya tebliğ edilerek, HMK’nın 281. maddesi gereğince rapora karşı itiraz ve/veya beyanda bulunma hakkı sağlanarak, itirazda bulunması halinde itirazları değerlendirilerek, ayrıca kazanın meydana geldiği yerin “tek yönlü yol” olup olmadığı belirlendikten sonra kusur raporu ile kaza tespit tutanağı arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden yahut Eski Trafik Fen Heyetinde görevli bilirkişilerden oluşturulacak heyetten rapor alınarak, davacının esasa yönelik istinafının bulunmaması nedeniyle davalının usulü kazanılmış hakları da korunarak karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılmış olması nedeniyle davalı vekilinin sair, davacı vekilinin yargılama giderine yönelik olan tüm istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 22/10/2019 tarihli 2018/119 Esas 2019/722 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden taraflarca yatırılan İstinaf karar harcının istek halinde istinaf eden taraflara iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 21/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.