Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/825 E. 2023/54 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2022/825 – 2023/54
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/825
KARAR NO : 2023/54

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2021
NUMARASI : 2020/375 Esas 2021/95 Karar

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Taşıma Sözleşmesinden ve ZMMS’den Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 18/01/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 31/01/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete ait aracın İstanbul’dan Ankara’ya TIR aracılığı ile nakletmesi için davalı … – …ile anlaşma yapıldığını, bu anlaşma doğrultusunda söz konusu aracın davalı …’ın sevk ve idaresinde bulunan araç ile nakli sırasında 24/09/2019 tarihinde Kaynaşlı ilçesi hudutları TEM otoyolunda bariyerlere çarparak devrildiğini, müvekkiline ait aracın büyük hasar gördüğünü, davalıya ait aracı sigorta eden… Sigorta A.Ş’ye 30/01/2020 tarihinde değer kaybının ödenmesi için başvurulduğu ancak sigorta şirketince ödeme yapılmadığını, zararlarından davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10,000,00 TL değer kaybının davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Sigorta vekili davaya yasal süresi içerisinde cevap vermememiş, 27/12/2020 tarihli dilekçesinde; 24/09/2019 tarihli kazaya karıştığı belirtilen aracın müvekkili şirket nezdinde ZMSS sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, ancak Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası genel şartları A.6. maddesinde teminat dışında kalan hallerin belirtildiğini ve bunlardan c bendinde belirtilen ilgililerin sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat taleplerinin teminat dışı olması sebebiyle değer kaybı talebinin reddedildiğini, davacının Emtia Nakliyat Sigortasına başvurması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı …; davaya cevap vermemiş, duruşmaya gelerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın, davacıya ait aracın davalıya ait araçta taşındığı sırada meydana gelen kazada uğradığı değer kaybının tazmini istemine ilişkin olduğu, KTK’nun 85. maddesinde;bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın işleteninin doğan zarardan sorumlu olacağı, yine 91.maddesinde; işletenin bu kanunun 85/1 maddesi kapsamında kalan sorumlulukların karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmalarının zorunlu kılındığı, Öte yandan ZMMS Genel şartlarının A.1 maddesi uyarınca sigortacının; poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceğinin düzenlendiği ve yine aynı genel şartların A.6.maddesinde teminat dışı kalan durumlar ve zararların belirtildiği; davacıya ait değer kaybına uğrayan aracın, davalı sigortalı araç sahibi ve işleteni ile yapılan taşıma anlaşması doğrultusunda davalı Sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı araçta taşındığı. olayda davacıya ait taşınan aracın, meydana gelen kazada kusurunun olmadığı, taşıyan aracın sürücüsü …’ın ise; 2918 sayılı KTK 47/d,52/a -b ve 56/c maddelerinde belirtilen kuralları ihlal ettiğinden dikkatsizlik ve tedbirsizliğinden dolayı olayın meydana gelmesinde % 100 kusurlu olduğunun anlaşıldığı. bilirkişiden alınan raporda; davacıya ait araçta meydana gelen değer kaybının olay tarihi itibariyle 30.000,00 TL olacağının tespit edildiği, tüm dosya kapsamı, dava, cevap, ZMSS poliçesi ve Genel Şartlar ilgili hükümleri nazara alındığında; davacıya ait aracın davalıya ait araç ile taşındığı sırada, davalı aracın % 100 kusuru ile gerçekleştirdiği kazadan dolayı hasar gördüğü ve değer kaybına uğradığı, ancak Trafik Sigortası Genel Şartları A.6. Teminat Dışı Kalan Haller (e) bendinde belirtildiği gibi araçta taşınan eşya konumunda olduğu ve bu nedenle sigorta poliçesinin söz konusu zarardan sorumlu olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; bilirkişi tarafından araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğunun tespit edilmesine rağmen, mahkemece davalı …’a yönelik talepleri yönünden hiçbir açıklama yapılmaksızın, bu davalı yönünden de davanın reddine karar verildiğini, buna ilişkin hiçbir gerekçe yazılmadığını, davalı…’nın kazanın meydana gelmesinde %100 oranında kusurulu olduğunu ve davalının rapora süresi içerisinde itiraz etmediğini; KTK’nın 102. Maddesi gereğince, çekicinin sigortasının, römorkun sebep olduğu zararları da kapsadığını, davalı…’nın aracın sürücüsü ve işleteni olduğunu, diğer davalı yönünden itiraz hakları saklı kalmak kaydıyla davanının kabulüne karar verilmesi gerektiğini, bu nedenle kararın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu; ayrıca davalı…’nın vekili olmadığı, diğer davalı sigortanın vekilinin beyan dilekçesi vermiş ise de duruşmaya gelmediği emek ve mesaisi olmadığı halde en fazla maktu vekalet ücretine karar verilebileceği, 4.080,00 TL vekalet ücretinin neye göre hükmedildiğinin anlaşılmadığını; sigorta şirketinin de meydana gelen zarardan sorumlu olduğunu, bu durumun sigorta şirketi tarafından sunulan beyanda da kabul ve ikrar edildiğini, kaza yapan aracın ZMMS ile davalı tarafından sigortalı olduğunun sabit olduğunu, bu nedenle de kararın hatalı olduğunu; ayrıca tazminat hesabına yönelik olarak raporun da yeterli olmadığını, değer kaybının bilirkişi tarafından tespit edilen miktardan daha fazla olması gerektiğini, müvekkiline ait araçta 44.750,00 TL hasar meydana gelmesine göre tespit edilen 30.000,00 TL değer kaybının, aracın piyasa değerine göre düşük belirlendiğini, belirterek, kararın kaldırılarak, yeniden bilirkişi raporu alınarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, davalının sevk idaresindeki aracın seyri sırasında meydana gelen kazada, kaza yapan araçta taşınan davacıya ait aracın hasarlandığından bahisle taşıma işini yapan davalıdan ve davalıya ait aracın ZMMS sigortacısından maddi tazminat istemidir.
Mahkemece, kaza yapan davalıya ait aracın taşıma sözleşmesi kapsamında emtia niteliğinde olduğundan, davacının zararlarının ZMMS teminat kapsamında olmadığından davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece hüküm fıkrasında “davanın reddine” karar verildiği belirtilmesine rağmen gerekçe kısmında taşıyıcı ve ayrıca kaza yapan aracın sürücüsü olan davalı hakkında verilen ret kararının gerekçesine yer verilmemiştir.
Kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesine uygun olmayacak şekilde kurulması ve bu şekilde kurulan hüküm denetlemeyecek mahiyette olması (gerekçesiz olması gibi), gerekçeli olmakla birlikte hükmün esasına etki edecek veya tarafların adil yargılanma hakkını kısıtlayacak şekilde çelişkili olması (kısa karar ve gerekçeli kararın çelişmesi; gerekçe ile hüküm fıkrasının çelişmesi gibi) kamu düzenine aykırılık oluşturacağından, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının öncelikle bu çerçevede değerlendirilmesi gerekmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki 6100 sayılı HMK’nın 297/1-c maddesinde hükmün gerekçe bölümünün, 2. fıkrada ise hükmün sonuç bölümünün kapsayacağı hususlar düzenlenmiştir. Anılan 297/1-c maddesinde; hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. HMK’nın 297/2. maddesinde, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür. Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir.
Öte yandan, tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, HMK’nın 298/3. maddesi uyarınca kararı, gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu HMK’nın 294/3. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HMK’nın 294/4. maddesi hükmüne dayanılarak zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucu tutanağa geçirilip, tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, HMK’nın 294/3. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. HMK’nın 298/2. maddesi uyarınca, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması, yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi Yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.12.2011 tarih, 15-708 Esas – 737 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere; gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usûl Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler.
Kanunda belirtilen sınırlar ve kurallar çerçevesinde hem maddi, hem de hukuki denetim yapılan istinaf kanun yolunda, HMK’nın 353/(1)-b-2. maddesi, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, Kanun’un olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlemesini içermekte ise de, gerekçe ile hüküm fıkrasının veya kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması durumunda hakimin hangi hükmü oluşturmak istediği belli olmadığından, maddi ve hukuki denetime elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
Somut olayda; mahkemece verilen kararın gerekçe kısmında, kazanın meydana gelmesinde, davalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu belirtilmesine rağmen, meydana gelen zararların Genel Şartlar kapsamında davalının sorumluluğun olmadığından davanın reddine karar verildiği belirtmiş ise de, karada davacının, davalı…’dan olan taleplerine yönelik değerlendirme yer almadığı gibi, hakkındaki davanın ne için reddedildiği de gerekçenden anlaşılmamaktadır. Bu nedenle mahkemece verilen ret kararının, olaya ve hukuka uygunluğunun denetlenme imkanı bulunmadığından, HMK’nın 297. maddesine uygun şekilde denetime elverişli, gerekçeli bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesinin kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkemece HMK’nın 297. maddesine uygun denetlenebilir mahiyette bir karar verilmemiş olması nedeniyle, kararın HMK’nın 353/1-a-(4).(6) maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek, usule ve Kanun’a uygun, denetlenebilir mahiyette bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 19/02/2021 tarihli 2020/375 Esas 2021/95 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-(4).(6) maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, davacı vekilinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davacıya iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 18/01/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.