Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/794
KARAR NO : 2023/456
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/11/2020
NUMARASI : 2019/510 Esas – 2020/521 Karar
DAVACILAR : 1-… – …
2-… – …
3-… – …
4-… – …
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :
MÜTEVEFFA : … – …
…
DAVANIN KONUSU : TAZMİNAT
KARAR TARİHİ : 29/03/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 03/04/2023
Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 17/03/2009 tarihinde davalı tarafından sigortalanan … plakalı araç sürücüsünün direksiyon hakimiyetini yitirerek yaptığı kaza sonucu araç sürücüsü …’in vefat ettiğini, ölenin, müvekkillerinden …’in eşi, …, …, …’in ise babası olduğunu, müvekkillerinin ölenin desteğinden mahrum kaldıklarını, dosyaya sunulan rapordan da anlaşılacağı üzere … ve …’in bakıma muhtaçlıkları nedeniyle ömür boyu babalarının desteğinden mahrum kaldıklarını, davalıya müracaat ettiklerini ancak davalının zararın sigorta kapsamında olmadığından bahisle ödeme yapmaya yanaşmadığını belirterek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak … için 1.000TL, … İçin 1.000 TL, … için 1.000TL, … için 1.000TL olmak üzere toplam 4.000 TL destek tazminatının, yapılan başvuru tarihinden itibaren avans faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporuna bir diyecekleri olmadığını, raporda poliçe limitine göre yapılan garamaten paylaştırmaya bir diyeceklerinin olmadığını belirterek bu paylaştırmaya göre … için 96.851,44 TL, … için 3.778,29 TL, … için 24.685,14 TL, … için 24.685,14 TL olmak üzere toplam 150.000,00 TL destekten yoksun kama tazminatına karar verilmesini talep etmiş, kaldırma kararı sonrası verilen ıslah dilekçesiyle bu kez … için 33.076,04 TL, … için 33.076,04 TL destekten yoksun kalma tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, kazada davacıların murisi kusurlu olduğundan tazminat talep haklarının olmadığını, 6704 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile de hasarın teminat kapsamında bulunmadığını, kusurlu sigortalı araç sürücüsünün ölümü nedeniyle hasarların sigorta kapsamında olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesinin 21/02/2020 tarih 2018/2307-2020/341 E.K sayılı ilamına ve tüm dosya kapsamına göre, davalı ölenin kendi kusurundan kaynaklanan nedenle ölüm meydana gelmiş olmasının sigorta teminatı kapsamında olmadığını iddia etmiş ise de, kaza tarihinde yürürlükte bulunan 2918 Sayılı Yasanın 92. maddesinde sigorta teminatı kapsamında kalan zararlar içerisinde, sürücünün veya işletenin vefatı halinde desteğinden mahrum kalanların zararlarını sigorta kapsamı dışında tutmaması, Yargıtay HGK ve 17. H.D’nin destekten mahrum kalanların zararının doğrudan zarar kapsamında değerlendirerek, sigorta teminatı kapsamında olduğuna ilişkin içtihatları çerçevesinde davalının buna ilişkin savunmasının yerinde görülmediği, ölenin eşi ve çocukları olan davacıların ölenin desteğinden mahrum kaldıklarına ilişkin fiili karinenin de aksinin ispat edilemediği, destekten mahrum kalınan süreler yönünden ise, Yargıtay içtihatlarında anne babanın, yüksek öğretim görmüyor ise kız çocuklarına 22 yaşına, erkek çocuklarının ise 18 yaşına kadar destek olduğu karine olarak kabul ediliyor ise de, destekten mahrum kalanın bu yaş sonrasında da ölenin desteğine muhtaç olduğunu delillerle kanıtlayabileceği, somut olayda …’ın Serbral Palsi hastası olup alınan raporlara göre yaşamları boyunca babanın desteğinden mahrum kalacakları kanıtlandığından, ölenin muhtemel yaşam süresine kadar hesap edilecek miktarda tazminat talep edilebileceği, bilirkişi raporuna göre davacı …’nin destekten yoksun kalma zararının 156.749,33 TL, davacı …’in destekten yoksun kalma zararının 5.630,99 TL, davacı …’in destekten yoksun kalma zararının 75.215,28 TL, davacı …’in destekten yoksun kalma zararının 75.215,28 TL, dava dışı anne …’in destekten yoksun kalma zararının 28.290,82 TL olmak üzere toplam 341.101,70 TL olduğunun bilirkişi tarafından hesaplandığı, sigortanın sorumluluğu kaza tarihindeki sigorta limiti olan 150.000,00 TL ile sınırlı olduğundan, garameten yapılan hesaplamaya göre …’in 68.930,76 TL, …’in 2.476,24 TL, … ve …’in ise 33.076,04’er TL talep edebileceği anlaşıldığından yapılan ıslah da dikkate alınarak, davanın kısmen kabulü ile …’in vefatı nedeniyle desteğinden mahrum kalan davacı … için 68.930,76 TL, davacı … için 2.476,24 TL, davacı … için 33.076,04 TL, davacı … için 33.076,04 TL olmak üzere toplam 137.559,08 destekten yoksun kalma tazminatının 11/05/2016 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hükme karşı davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olan işleten ve aynı zamanda araç sürücüsü olan destek, 3. kişi sayılamayacağından tazminat talep hakkının olmadığını, yansıma yoluyla zarara uğramış olan destekten yoksun kalan davacıların da tazminat talep haklarının olmadığı, talebin teminat dışı olduğu ve bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı çocuklar … için 22 yaşına kadar yapılması gereken hesabın fazla yapılmasının doğru olmadığını, mahkeme aksi kanaate ise yeniden TRH 2010 Yaşam Tablosu ile %1,8 teknik faiz esas alınarak tazminat hesabı yapılması gerektiğini, hesaplanan tazminattan müterafik kusur ve hatır taşıması indirimlerinin yapılması gerektiğini, SGK ödemesi varsa düşülmesi gerektiğini ve faizin dava tarihinden işletilmesi gerektiğini, uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklanıyor olması, davacıların sözleşmenin tarafı olmaması ve sigortalı aracın ticari bir araç olmaması gibi hususlar dikkate alındığında avans faizine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek, istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı … vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, HMK’nın 355. maddesi kapsamında, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksunluk tazminatı istemine ilişkindir.
Yerel Mahkeme tarafından davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde; “İşletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur” 85/1 maddesinde; “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” 85/son maddesinde ise; “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, kaza tarihi olan 17/03/2009 tarihinde yürürlükte bulunan 15 Ağustos 2003 tarihli Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp, çözümlenmesi gerekmektedir.
Karayolları Trafik Kanunu’nda Zorunlu Trafik Sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan halleri de 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. maddesinde açıkça düzenlenmiştir.
Bu noktada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi de, 2918 sayılı KTK.’nın 92/b maddesinde yer alan “İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür.
Bu hükümle Kanun koyucu; tehlike sorumlusu Zorunlu Mali Sorumluluk sigortacısının sorumluluğu kapsamından sadece, tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır.
Şu haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış, böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir.
Durum bu olunca, işletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölüm veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92. madde kapsamında yer almamakla birlikte, sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E, 2011/411 K sayılı ilamında, Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı araç sürücüsünün mirasçılarının açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davasında da, Kanun’un kapsam dışılığı düzenleyen 92. maddesinde, araç şoförünün desteğinden yoksun kalanların isteyebileceği tazminatların kapsam dışı olduğuna dair bir düzenlemeye yer verilmediği ve sürücünün desteğinden yoksun kalanların üçüncü kişi olduğu kabul edilerek Zorunlu Mali Sorumluluk sigortacısından tazminat talep edebilecekleri kabul edilmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Şu hale göre; araç sürücüsü murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.
Sigortalı araç sürücüsünün yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanun’da ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmadığı da uyuşmazlık konusu değildir.
Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.
Davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağı, dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğine, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın Zorunlu Mali Sorumluluk sigortacısı davalı …, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacının da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı … şirketinin sorumlu olacağına karar vermek gerekir (HGK’nın 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar sayılı, HGK’nın 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar sayılı, HGK’nın 16.01.2013 gün ve 2012/17-1491 esas ve 2013/74 karar sayılı ilamları uyarınca).
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 01.06.2015 tarihinde değiştirilmiştir. Meydana gelen kazada davalının sorumluluğunun belirlenmesi açısından dikkat edilecek husus kaza tarihi olmayıp poliçenin düzenlenme tarihidir. Davalı nezdinde düzenlenen trafik sigorta poliçesinin düzenlenme tarihi 14/08/2008’dir. Bu durumda davalının sorumluluğu 01.06.2015 tarihinden önce yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’na (Eski Genel Şartlar) göre belirlenecektir.
Bu durumda davacıların destekten yoksun kalma zararlarının, trafik sigortası eski Genel Şartlar ve HGK’nın 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar sayılı, HGK’nın 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar sayılı, HGK’nın 16.01.2013 gün ve 2012/17-1491 esas ve 2013/74 karar sayılı ilamları uyarınca sigorta teminatı kapsamında kaldığı gözetilerek mahkemece destekten yoksunluk tazminatından davalı … şirketinin sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir (YARGITAY 4.HD 2021/4075 E. 2021/4827 K.).
Somut olayda; mahkemece Ankara BAM 26 HD’nin kaldırma kararı gereğince usulüne uygun ve Yargıtay içtihatları kapsamında alınan hesap raporunu esas alarak karar vermiş olup SGK tarafından rücuya tabi bir ödeme yapılmadığı ve davacılar yönünden müterafık kusur koşulu da oluşmadığından davalının hesap raporu ve kusura yönelik istinaflarına itibar edilmemiştir.
Ancak ; bir davada, mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine (diğeri aleyhine) doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu hakka, usule ilişkin kazanılmış hak (usuli kazanılmış hak veya usuli müktesep hak) denir. (Kuru, Baki: Medeni Usul Hukuku El kitabı, Mart 2020, C. II, s.1445)
Hukukumuzda kabul edilen istinaf kanun yolu açısından da; HMK’nın 355. maddesinde “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere sınırlı olarak yapılır. Ancak Bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir” hükmü kabul edildiğinden, bir tarafın istinafı üzerine, diğer taraf lehine karar verilemeyeceği gibi, istinaf eden taraf lehinde ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması sonrasında, yeniden yapılacak yargılama neticesinde, kaldırılan karara göre daha aleyhine bir karar verilemez. İlk kararı diğer tarafın istinaf etmemesi nedeniyle oluşan usuli kazanılmış hakları, kaldırma kararından sonra korunarak, davanın esası hakkında karar verilmelidir.
Somut olayda; mahkemece ilk kararda, “Davanın kabulü ile, …’in vefatı nedeniyle desteğinden mahrum kalan davacı … için 96.851,44 TL, davacı … için 3.778,29 TL, davacı … için 24.685,14 TL, davacı … için 24.685,14 TL olmak üzere toplam 150.000,00 destekten yoksun kalma tazminatının 09/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,” karar verildiği, iş bu kararın davalı … tarafından istinaf edilmesi üzerine Ankara BAM 26 HD tarafından eksik inceleme nedeniyle HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırıldığı, kaldırma kararı üzerine bu kez “Davanın kısmen kabulü ile …’in vefatı nedeniyle desteğinden mahrum kalan davacı … için 68.930,76 TL, davacı … için 2.476,24 TL, davacı … için 33.076,04 TL, davacı … için 33.076,04 TL olmak üzere toplam 137.559,08 destekten yoksun kalma tazminatının 11/05/2016 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verildiği ancak kararda davacılar … ve … yönünden davalı … lehine usuli kazanılmış haklara aykırı olarak ilk karadaki miktardan fazla miktara karar verilmesi doğru görülmemiş, davalının istinafının bu yönden kabulü gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davacılar … ve … hakkında ilk kararda hükmedilen miktarlara karar verilerek ve kararda kesinleşen yönler korunarak düzeltilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı … AŞ. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/11/2020 gün ve 2019/510 Esas – 2020/521 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Buna göre HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca yeniden esas hakkında düzelterek karar verilmesi gerektiğinden;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, …’in vefatı nedeniyle desteğinden mahrum kalan davacı … için 68.930,76 TL, davacı … için 2.476,24 TL, davacı … için 24.685,14 TL, davacı … için 24.685,14 TL olmak üzere toplam 120.777,28TL destekten yoksun kalma tazminatının 11/05/2016 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 8.250,30TL nispi karar ve ilam harcından 29,20 TL peşin harç, 499,00 TL ve 70,00 TL ıslah harcından mahsubu ile bakiye 7.652,10TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı taraf kendini bir vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilip takdir edilen 19.116,59TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, ret edilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 3.400,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Karar ve ilam harcından mahsup edilen 528,20 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri 29,20 TL başvuru harcı, 4,30 TL vekalet harcı, 400,00 TL bilirkişi ücreti, 190,50 tebligat ve müzekkere posta gideri olmak üzere toplam 624,00 TL’nin, davada red ve kabul oranına göre 511,68TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine fazlaya ilişkin giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan 87,20 TL giderinin davada ret ve kabul oranına göre 10,40TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-HMK’nın 333 ve GAT’nin 5. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının kalan kısmının hüküm kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İSTİNAF HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
1-Davalıdan peşin alınan istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
2-Davalı tarafından yapılan toplam 62,50 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
3-Kararın tebliği, kesinleştirilmesi ve harç iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 29/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
…
…
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.