Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2022/789 – 2023/481
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/789
KARAR NO : 2023/481
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/02/2021
NUMARASI : 2018/886 Esas 2021/111 Karar
DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 29/03/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 29/03/2023
Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı sigorta şirketinin … numaralı ve … numaralı ZMMS poliçeleri gereğince sigortacısı bulunduğu … plakalı ve … plakalı araç sürücülerinin 16/08/2016 tarihinde karıştıkları çift taraflı trafik kazasında … plaka sayılı araç içerisinde yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını, kaza sonrasında … plakalı araç sürücüsü için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2016/135928 Sayılı soruşturma dosyasının açıldığını ve sonrasında Ankara 27. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/868 Esas sayılı davasının açıldığını, halen derdest olduğunu, … Plakalı araç sürücüsü için ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, temizlik görevlisi olarak çalışan davacının artık çalışamadığını, davalı sigorta şirketine 03/01/2017 tarihinde başvurduğu halde davalının ödeme yapmayarak temerrüde düştüğünü ileri sürüp fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 100 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 100 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ve 100 TL bakıcı giderinin temerrüt tarihi olan 14/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiş, davacı vekili yargılama sırasında davasını ıslah ederek talebini 9.585,35-TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 7.897,46-TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 1.062,35-TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 18.845,16-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili dava dilekçesinde, davacı tarafın başvuru şartını eksiksiz olarak yerine getirmeksizin dava açtığını, tazminat hesaplaması için gereken eksik belgelerin şirkete iletilmediğini, kaza ile sakatlık arasındaki illiyet bağının tespit edilmiş olmasının gerektiğini, kusur oranlarının tespit edilmesinin gerektiğini, sigorta şirketinin ancak sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, sigortalı aracın kusurunun bulunmadığını, tazminat hesabında Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğin esas alınması gerektiğini, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS genel şartlarının uygulanması gerektiğini, bakıcı giderinin tedavi gideri kapsamında kaldığını ve bu giderden SGK’ nın sorumlu olduğunu, kişinin kalıcı sakatlık raporu alındıktan sonra ortaya çıkacak bakıcı giderlerine ilişkin sorumluluğunun ise sakatlık teminatı kapsamında bulunduğunu, geçici iş göremezlik tazminatının 6111 Sayılı Trafik Sigortası Genel Şartları gereğince teminat dışı olduğunu, tedavi teminatı içinde olduğunu, söz konusu kazanın iş kazası olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, SGK tarafından bağlanan rücuya tabi peşin sermaye değeri olup olmadığının araştırılması gerektiğini, davacının gelirinin asgari ücret üzerinden hesaplanması gerektiğini, hesaplanacak tazminattan hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, ZMMS’ nin ancak gerçek ve doğrudan zarar kalemleri için teminat verdiğini, sigorta şirketinin söz konusu zarardan Poliçe Teminat Limitleri dahilinde sorumlu olduğunu, faiz başlangıcının dava tarihi olması gerektiğini, avans faizi talebinin yerinde olmadığını bildirip davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, davalı sigorta şirketine ZMMS sigortası ile sigortalı araçların karıştığı trafik kazası nedeniyle araçlardan birinde yolcu olan davacının maluliyetinin oluştuğu, davaya konu kaza nedeniyle Ankara Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 11/10/2019 tarihli rapora göre, davacının vücut çalışma gücünden yüzde 2 oranında kaybettiği, iyileşme süresinin ise 6 ay olduğunun tespit edildiği, kaza tarihinde davacının kazancının asgari ücret olarak belirlenmesi gerektiği, dava dilekçesi, ıslah dilekçesi, müzekkere cevapları ve yukarıda belirtilen tüm olgular değerlendirilerek aldırılan yargısal denetime elverişli ve hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre davacının davalı … A.Ş.’den 16.741,29-TL sürekli işgöremezlikten kaynaklı maddi tazminat talep hakkı bulunduğu, diğer davalı sigorta şirketi bakımından ise sulh nedeniyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiği, davalı … …Sigorta A.Ş.’ye dava açılmadan önce 05/01/2017 tarihinde başvurulduğu, temerrüt tarihinin 17/01/2017 olduğu, sigortalı aracın kullanım amacı (hususi) ve cinsi gereği tespit edilen tutara yasal faiz işletileceği anlaşıldığından belirtilen nedenlerle davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle; “-Davacının davasının KABULÜNE, 9.685,35TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 7.997,46TL geçici iş göremezlik tazminatı, 1.162,35TL bakıcı tazminatı olmak üzere toplam 18.845,16TL’nin 17/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde, davacı tarafa uyuşmazlık konusu kaza nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılan geçici iş göremezlik ödemesinin rücuen tazmini talebiyle Ankara 37. İş Mahkemesi 2020/22 e. sayılı dava ikame edildiğini, işbu dava konusu uyuşmazlık nedeniyle davacı tarafa 6.546,99-tl geçici iş göremezlik ödeneği bağlanmış olup, işbu tutarın rücuen tazmininin talep edildiği, nitekim davacının tüm geçici iş göremezlik zararları kurum tarafından karşılanmış olup, işbu ödeme yapılan süreden daha uzun bir süre geçici iş göremez olduğu ve bakıma ihtiyaç duyduğunun da ispatlanamadığını, işbu ödemelerin tenzil edilmesi gerektiği yönündeki savunmalarının değerlendirilmediğini, geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı giderine ilişkin zararların poliçe teminat kapsamında bulunmadığından davanın reddi gerektiğini, bakıcı gideri zarar hesabında ilgili dönemde geçerli olan asgari ücret yerine 2020 yılına ait asgari ücretin kullanılmasının hatalı olduğunu, raporda, başvuru sahibinin 2 haftalık bakıcı ihtiyaç süresi için 2020 yılında geçerli olan net asgari ücret üzerinden bakıcı gideri hesabı yapıldığını, Yargıtay kararları gereğince geçmiş dönem hesaplamalarında her dönem için geçerli olan ücretlerin kullanılması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesine uygun olmayacak şekilde kurulması ve bu şekilde kurulan hüküm denetlemeyecek mahiyette olması (gerekçesiz olması gibi), gerekçeli olmakla birlikte hükmün esasına etki edecek veya tarafların adil yargılanma hakkını kısıtlayacak şekilde çelişkili olması (kısa karar ve gerekçeli kararın çelişmesi, gerekçe ile hüküm fıkrasının çelişmesi gibi) kamu düzenine aykırılık oluşturacağından, ilk derece mahkemesi kararının öncelikle bu çerçevede değerlendirilmesi gerekmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki 6100 sayılı HMK’nın 297/1-c maddesinde hükmün gerekçe bölümünün, 2. fıkrada ise hükmün sonuç bölümünün kapsayacağı hususlar düzenlenmiştir. Anılan 297/1-c maddesinde; hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. HMK’nın 297/2. maddesinde, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür. Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir.
Öte yandan, tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hâkimin, HMK’nın 298/3. maddesi uyarınca kararı, gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu HMK’nın 294/3. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HMK’nın 294/4. maddesi hükmüne dayanılarak zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucu tutanağa geçirilip, tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, HMK’nın 294/3. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. HMK’nın 298/2. maddesi uyarınca, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması, yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi Yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.12.2011 tarih, 15-708 Esas – 737 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere, gerekçe, hâkimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder, Medeni Usûl Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler.
Kanunda belirtilen sınırlar ve kurallar çerçevesinde hem maddi, hem de hukuki denetim yapılan istinaf kanun yolunda, HMK’nın 353/(1)-b-2. maddesi, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, Kanun’un olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlemesini içermekte ise de, gerekçe ile hüküm fıkrasının veya kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması durumunda hâkimin hangi hükmü oluşturmak istediği belli olmadığından, maddi ve hukuki denetime elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
Somut olayda; mahkemece verilen kararın gerekçe kısmında dosyayla ilgisi bulunmadığı anlaşılan “ davacının davalı … A.Ş.’den 16.741,29-TL sürekli işgöremezlikten kaynaklı maddi tazminat talep hakkı bulunduğu, diğer davalı sigorta şirketi bakımından ise sulh nedeniyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiği, ”ifadesine yer verilmiş olup, hüküm fıkrasında ise “ Davacının davasının KABULÜNE, 9.685,35TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 7.997,46TL geçici iş göremezlik tazminatı, 1.162,35TL bakıcı tazminatı olmak üzere toplam 18.845,16TL’nin 17/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir.
Bu nedenle mahkemece hüküm fıkrasında hüküm altına alınan tazminatın, olaya ve hukuka uygunluğunun denetlenme imkânı bulunmadığından, HMK’nın 297. maddesine uygun şekilde denetime elverişli, gerekçeli bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesinin kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Kabule göre de, 6098 sayılı TBK 55.maddesinde; “…bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” düzenlemesi mevcuttur.
Buna göre; rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri yahut ifa amacı taşımayan ödemeler tazminattan indirilememekte, ifa amacı taşıyan ödemeler bulunması halinde davadan önce parayı alan ve bu dönem zarfında parayı kullanan davacı tarafın sebepsiz zenginleşmesinin önlenebilmesi için, davadan önce yapılan bu neviden ödemelerin güncellenmiş karşılığının hesaplanan tazminattan düşülmesi gerekmekte, rücu edilebilir Sosyal Güvenlik ödemeleri bulunması halinde ise sadece ödemeler toplamının hesaplanan zarar tutarından mahsup edilmesi gerekmektedir.
Mahkemece, hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda ise davacının geçici iş göremezlik zararı hesabında davacının Sosyal Güvenlik Kurumundan aldığı ödemeler gözetilmeden hesaplama yapılmıştır. Bu yönüyle hatalı şekilde düzenlenen bilirkişi raporunun hükme esas alınması eksik inceleme olup eksik inceleme ile karar verilemez. Bu durumda mahkemece, davacının geçici olarak çalışamadığı dönemde Sosyal Güvenlik Kurumundan aldığı geçici iş göremezlik ödemeleri araştırılıp, tespit edilecek ödemelerin geçici iş göremezlik zararından mahsup edilerek hesaplanması için denetime elverişli bilirkişi raporu alındıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Bakıcı ücretine ilişkin olarak ise, bakıcı ücretinin hesaplanmasında kaza tarihindeki asgari ücretin brüt tutarının (tamamının) esas alınması gerektiği Yargıtayın yerleşik uygulaması gereğidir.(Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14/10/2019 tarih ve 2016/17847 Esas, 2019/9307 Karar sayılı ilamı)
Bu durumda mahkemece, davacının bakıcı gideri talebi yönünden kaza tarihinde yürürlükte olan brüt asgari ücret tutarı üzerinden hesaplama yapılmak üzere ek rapor alınarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetli değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkemece HMK’nın 297. maddesine uygun denetlenebilir mahiyette bir karar verilmemiş olması nedeniyle, kararın HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek, usule ve Kanun’a uygun, denetlenebilir mahiyette bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre istinaf eden davalı … Sigorta AŞ vekilinin sair istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 24/02/2021 tarihli, 2018/886 Esas – 2021/111 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, istinaf eden davalı … Sigorta AŞ vekilinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davalıya iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-İİK’nın 36. maddesi gereğince Ankara 18. İcra Dairesinin 2021/2988 esas Esas sayılı dosyasına yatırılan 40.000,00 TL- bedelli teminat mektubunun yatırana iadesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 29/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan
Üye
Üye
Katip
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.