Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/774 E. 2023/267 K. 01.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/774 – 2023/267
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/774
KARAR NO : 2023/267

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/11/2020
NUMARASI : 2018/428 Esas – 2020/615 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : TAZMİNAT
KARAR TARİHİ : 01/03/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 01/03/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI:
Davacı vekili dilekçesinde; davacı şirket tarafından trafik sigorta poliçesi ile sigorta edilen … plakalı aracın 16/04/2017 günü, … tarafından sevk ve idare edilirken kaza yaptığını ve …’ın vefat ettiğini, mirasçıları tarafından davacı şirket aleyhine Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1054 esas sayılı dosyasında, maddi tazminat talep edildiğini, yargılama aşamasında sulhen yapılan maddi tazminat ödemesinin 128.700,00-TL olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 128.700,00-TL tazminatın ödenme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili dilekçesinde; müvekkili şirketin söz konusu aracı ticari faaliyetleri çerçevesinde 23/03/2017 tarihinde dava dışı, … isimli kişiye kiraladığını, aracın kira sözleşmesiyle beraber fiili teslimi de gerçekleştiğinden husumetin bu kişiye yönetilmesi gerektiği, Karayolları Trafik Kanunu uyarınca davalı şirketin işleten sıfatı bulunmadığından davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, davanın dava dışı … ile kazaya sebebiyet veren …’a yöneltilmesi gerektiğini, davanın ihbar edilmesini talep ettiklerini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla kazada kusurun hangi tarafta olduğunun tespitinin gerektiğini, Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan davanın bekletici mesele yapılması gerektiği, talep edilen rakamın çok yüksek olduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur.
İhbar olunan …-… vekili ihbar dilekçesine karşı cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin işleten sıfatının bulunmadığını, kiralama sözleşmesinde görüleceği üzere, aracın…’e teslim edildiği ve fiili hakimiyetin de bu kişiye bırakıldığının sabit olduğunu, Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1054 Esas sayılı dosyasından; kazaya karışan … plakalı araç için … Sigorta AŞ. tarafından kasko sigortası yapıldığını, öncelikle … Sigorta Şirketinin sorumluluğunun gündeme geleceğini, davacıların destekten yoksun kalma sebebiyle maddi tazminat isteyebilmelerinin hukuki dayanağının olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın davacı şirket tarafından trafik sigorta poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın yaptığı 16/04/2017 günü meydana gelen kazada vefat eden … mirasçılarına yapılan 128.700,00-TL maddi tazminatın ödemesinin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili talebine ilişkin olduğunun anlaşıldığı, davacıya trafik sigorta poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın sürücü belgesiz sürücüsü …’ın, müteveffa yaya …’a çarptığı olayda %100 oranında kusurlu olduğu, müteveffa …’ın kusursuz olduğu, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerektiği, somut olayda kira sözleşmesinin uzun süreli bir kiralama sözleşmesi sayılamayacağı, sözleşmenin 7. maddesinde sigorta ve sorumluluk hükmünün sözleşmesinin tarafları açısından bağlayıcı olduğu, işletenlik sıfatının kalktığının kabulünün mümkün olmadığı, davacı sigorta şirketinin davalı sigortalısına rücu talebinde bulunabileceği, davacı sigorta şirketi ile hak sahibi eş … vekili arasında düzenlenen 18/01/2018 tarihli ibraname ve sulh anlaşması ile 26/01/2018 tarihinde 128.700,00-TL tazminat ödendiği, Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1054 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda; müteveffanın hak sahipleri ile sigorta şirketi arasında yapılan sulh anlaşmasına göre ödeme yapıldığı, bu nedenle maddi tazminat davasının konusuz kaldığı, ZMMS Genel Şartları ve Eki düzenlemeler uyarınca değerlendirmeler yapıldığı, davalının 2918 sayılı K.T.K.’nın 3. maddesi gereğince işleten sıfatının bulunduğu, 2918 sayılı K.T.K.’nın 85. maddesinin de değerlendirildiği, hesap uzmanı tarafından sunulan bilirkişi raporu da incelendiğinde; davacı sigorta şirketinin rücuen tazminini talep edebileceği miktarın 110.827,80 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 13.357,16 TL fer’ileri olmak üzere toplam 124.185,03 TL tazminat alacağının, 26/01/2018 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsili gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü, kısmen reddi ile; 124.185,03-TL tazminat alacağının 26/01/2018 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı … Şirketi vekili istinaf dilekçesinde; müvekkil şirketin işleten sıfatı bulunmadığını, müvekkil şirketin merkezi Ankara’da bulunan, ancak ticari faaliyetlerini ülkenin birçok bölgesinde sürdüren bir tacir olduğunu, müvekkil şirketin işbu davaya dahil edilmesinin yegane sebebinin trafik kayıtları uyarınca aracın sahibi olması olduğunu, nitekim müvekkil şirketin söz konusu aracı ticari faaliyetleri çerçevesinde 23.03.2017 tarihinde dava dışı …-… isimli kişiye kiraladığını ve …’nin de yerel mahkemeye verdiği beyan dilekçesinde de aracı kiraladığını ve kendi çalışanına zimmetlediğini, çalışanı tarafından kullanıldığını beyan ettiğini, işleten sıfatı bulunmadığını ve davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortacısının kendi akidine karşı, trafik sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi Genel Şartlarının (zarar görenlerin haklarının saklı tutulması ve sigortacının sigortalıya rücu hakkı) başlıklı B.4.b. maddesinde tazminatı gerektiren olayın, aracın Karayolları Trafik Kanunu hükümlerine göre gereken ehliyetname haiz olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi sonucunda vukua gelmiş ise sigortacının bu hususu zarar görenlere karşı ileri süremeyeceği ve fakat ödemede bulunduktan sonra tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebileceği hükme bağlanmış bulunmaktadır. Poliçede yer alan bu şart esasen Karayolları Trafik Kanunu’nun 95. maddesi düzenlemesinin poliçeye aksettirilmiş bir hükmüdür. Sigorta şirketinin rücu edebileceği tazminat tutarı, sigortalı araç sürücüsünün kusur oranına ve zarar görenlerin gerçek zararına göre belirlenir.
ZMSS şirketi tarafından sadece sigorta sözleşmesinin tarafı (akidi, sigortalısı) hakkında dava açılabilir. Herhangi bir nedenle araç işleteninin değişmesi husumetin sigortalı yerine işletene ait olmasını sağlamaz.
Somut olayda, davalı vekili kaza yapan aracı uzun süreli olarak kiraya verdiğini ve kendisine karşı dava açılmayacağını iddia etmişse de, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçe Genel Şartlarının B.4/2 maddesinde; “Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin Kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebilir” hükmü mevcuttur. Şu halde, davacı sigortacı söz konusu davayı ancak kendisiyle sözleşme yapan akidine karşı açabilecektir (Yargıtay 17.HD 2019/3506 E, 2020/4953 K). Bu hükümlere göre açılan rücu davalarında işleten sıfatı değil de sigorta ettiren sıfatı önem arz etmektedir. Bu durumda davalının işleten olmadığı yönündeki iddialarının dinlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebeplerine itibar edilememiş olup davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 8.483,07 TL istinaf karar harcından, peşin yatırılan 2.120,77 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 6.362,30 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf talebinde bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yatırılan gider avansından varsa, kullanılmayan kısmın davalıya iadesine,
4-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 01/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.