Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/773 E. 2023/318 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/773
KARAR NO : 2023/318

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/12/2020
NUMARASI : 2018/810 Esas 2020/816 Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – (E-tebligat)

DAVALI : …
VEKİLLERİ : Av. … – Av. …

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 08/03/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 08/03/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı … şirketince sigortalanan aracın davacının bulunduğu araca çarpması sonucu 14/06/2017 tarihinde meydana gelen kazada müvekkilinin yaralanarak malul kaldığını ileri sürerek, 5.000,00 TL geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı, bakıcı ve yol-tedavi giderinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 04/09/2020 tarihli bedel artırım dilekçesi ile; 5.000 TL maddi tazminat talebini 20.089,22 TL geçici iş göremezlik, 2.106.09 TL bakıcı gideri, 186.067,99 TL sürekli iş göremezlik, 14.950,75 TL yol ve tedavi gideri olmak üzere toplam 223.214,05 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin sigortalı aracın kusuru oranında sorumlu olduğunu, kusur ve maluliyet raporlarının aldırılması gerektiğini, dava konusu geçici işgöremezlik alacağının poliçe teminatı haricinde olduğunu ve tedavi giderlerinin SGK’nın sorumluluğunda olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, kazaya karışan araç sürücülerinin kusur durumlarının ve kusur oranlarının belirlenmesi için 16/12/2019 tarihinde alınan bilirkişi raporunda davalı şirkete ZMMS poliçesiyle sigortalı aracın sürücüsünün meydana gelen kazada %100 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş olup, zaten dava konusu olayda davacının dava dışı araçta yolcu konumunda olduğu ve kazanın meydana gelmesinde kendisine herhangi bir kusur atfedilemeyeceği, davalı tarafından düzenlenen trafik sigorta poliçesinin incelenmesinde aracın motosiklet olduğu, 24/12/2016-24/12/2017 tarihleri arasında teminat sağladığı, teminat limitinin 310.000,00 TL olduğu, davacının kaza sonrasında meydana gelen yaralanması nedeniyle işgücü kaybı olup olmadığının belirlenmesi için Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 22/08/2019 tarihli raporda davacının kaza nedeni ile 9 ay geçici işgöremez halde kaldığı, bakıcıya ihtiyaç süresinin 45 gün olduğu, %18 oranında sürekli işgücü kaybı bulunduğunun belirtildiği gerekçesiyle; davanın kabulü ile, 20.089,22 TL geçici işgöremezlik tazminatı, 186.067,99 TL sürekli işgöremezlik tazminatı, 2.106,09 TL bakıcı gideri, 14.950,75 TL yol ve tedavi gideri tazminatı olmak üzere toplam 223.214,05 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı …Ş. vekili istinaf dilekçesinde; meydana gelen kaza nedeniyle geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı tazminatından müvekkil şirketin sorumlu tutulamayacağını, hesaplanan tedavi masraflarına ilişkin müvekkil şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından, huzurdaki davanın bu yönüyle de esastan reddi gerektiğini, hesaplamada esas alınan kusur oranına itiraz ettiklerini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, raporda belirlenen tazminat miktarının da fahiş olduğunu, şirket aleyhine bir tazminata hükmedilecek ise müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, kaza tespit tutanağında her ne kadar koruyucu önlemlere dair bir tespit yapılmamış ise de, ATK raporunda kazazedenin hasarının yüz bölgesinde olduğu belirtildiğinden kazazedenin emniyet önlemlerini almadığının kabulü gerektiğini, hatır taşımasının söz konusu olduğunu, mahkemece bu hususun kararda tartışılmadığını, somut olayda; Bünyan Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2013/29 Esas sayılı dosyası incelendiğinde kazayı yapan araçta davacı ile birlikte bulunan … emniyette verdiği ifadesinde “…gezme amaçlı araç ile seyir halinde olduklarını…” beyan ettiğinden hatır taşıması olduğunun anlaşıldığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı … vekili istinaf dilekçesinde; kaza tarihinden itibaren faiz talep edilmiş olmakla birlikte, sayın Mahkeme tarafından yargılama sonucunda verilen gerekçeli kararda; dava tarihinden önce davalı … şirketinin temerrüdü kanıtlanamadığından dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz uygulanmasına karar verildiğini, haksız fiilden kaynaklı tazminat davalarında faiz başlangıç tarihinin haksız fiilin gerçekleştiği tarih olduğunu, halefiyet prensibi gereği; davalı şirket sigorta sözleşmesinden dolayı sigortalısının vermiş olduğu zarardan aynen sigortalısı gibi sorumlu olduğunu, iş bu dava, davalı şirket sigortalısına karşı ikame edilecek olsaydı, davada sigortalıya uygulanacak olan tüm kuralların davalı şirket açısından da geçerli olacağını, bu itibarla sigortalı açısından faizin başlangıç tarihi kaza tarihi olacağından, davalı şirket açısından da ayrıca bir temerrüde düşürmeye gerek kalmadan, faiz başlangıç tarihi kaza tarihi olacağını, bununla birlikte; dava açılmadan önce 12.10.2018 tarihinde davalı … şirketine yazılı olarak başvuru yapılmış olup, bu başvuruya ilişkin evrakların da dava dilekçesinin ekinde mahkemeye ibraz edildiğini, bu itibarla yerel mahkemenin davalı şirketin davadan önce temerrüdünün kanıtlanamadığına ilişkin tespitinin de hatalı olduğunu, kabul edilmemekle birlikte, bir an için faiz başlangıcı için davalı şirketin temerrüde düşürülmesinin zorunlu olduğu kabul edilecek olsa, bu takdirde de faiz başlangıç tarihi dava tarihi değil davalı şirkete başvuru yapılan tarih olan 12.10.2018 tarihi olacağını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir.
Hatır taşımasına ilişkin olarak, hatır taşımasına ilişkin savunma bir defi olduğundan mahkemece bu yönde bir savunma olmasa dahi bu hususun resen araştırılması ve tartışılması gerekmediğinden hatır taşımasının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekmekte olup, mahkemece resen nazara alınamaz. (Yargıtay 4. HD 2021/6947 – 2021/11267) Dolayısıyla cevap dilekçesinde ileri sürülmemesi nedeniyle mahkemece belirlenen tazminattan indirim yapılmamış olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Davalı … vekili geçici iş göremezlik zararlarından sigorta şirketinin sorumlu olmadığını, sorumluluğun Sosyal Güvenlik Kurumu’nda olduğunu ileri sürmüş ise de; davacının zararı ve zararın kapsamı 2918 sayılı KTK’nın ve 6098 sayılı TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümleri gereğince belirlenmesi gerekir. 6098 Sayılı TBK’nın 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, geçici iş göremezlik zararlarının bu kapsamda olması, sürücü ve işletenin, zarar görenin geçici iş görmezlik zararlarından sorumlu olması nedeniyle, aracın sigortalı olması halinde 2918 sayılı Yasanın 90. maddesi gereğince, sigortanın sorumluluğu da TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve geçici iş göremezlik zararları 2918 sayılı Kanun’un 92. maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmadığından, davacı geçici iş göremezlik tazminatını, bedensel zararlardan sorumlu olan davalıdan talep edebilir. Öte yandan kaza tarihinde ve mahkemece verilen karar tarihinde KTK’nın 90. maddesinde Genel Şartlara atıf yapan kanuni düzenleme sonrasında Anayasa Mahkemesince iptal edildiği gibi, geçici iş göremezlik zararı tedavi giderleri değildir. Ayrıca 2918 sayılı Yasanın 98. maddesinde geçici iş göremezlik zararlarının SGK’nın sorumluluğunda olduğuna ilişkin her hangi bir düzenleme de yer almamaktadır. 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemede; trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı belirtilmiş olup, geçici iş göremezlik ödemeleri bu yasa kapsamı içerisinde bulunmadığından (Yargıtay 10.H.D.’nin 2016/10172 E. 2019/10217 K. 24.12.2019 Tarihli, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2012/5743-2013/4496 sayılı, 01.04.2013 tarihli ilamı vb.) davalı … vekilinin geçici iş göremezlik tazminatının teminat kapsamında olmadığına ilişkin istinafı yerinde görülmemiştir.
Faturalandırılmayan tedavi giderine ilişkin olarak ise, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır, ancak sigortanın SGK tarafından karşılanmayan belgesiz tedavi giderlerinden sorumluluğu devam etmektedir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatlarında belirtildiği üzere olayın niteliği gereği bütün giderlerin belgelendirilmesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Ulaşım gideri konusunda belge bulunmasa da, davacının yaralanmasına göre tedavisi tamamlanıncaya kadar hastaneye gidip gelmesi hayatın olağan akışına uygundur. Bu durumda mahkemece doktor bilirkişiden davacının tedaviye gitmesi gerektiği tarihler konusunda rapor alınarak davacının ikamet adresi ile hastanelerin mesafesi, o tarihlerdeki ticari taksi ücretleri v.s. gözönünde bulundurularak makul bir ulaşım giderine hükmedilmesi gerekmektedir. Yine yaralanmaya bağlı olarak yapılması olanaklı bulunan fatura edilemeyen tedavi giderleri yönünden davacının tüm tedavi evrakları incelenerek yaralanma derecesi ve iyileşme süreci de gözetilerek uzman doktor bilirkişiden alınacak rapor sonucuna göre fatura edilmeyen tedavi giderleri hakkında bir karar verilmesi gerekmekte olup, bu yöndeki istinaf sebepleri de yerinde bulunmamıştır. (Yargıtay 17. H.D’nin 11.06.2020 tarih 2019/2585 Esas- 2020/3385 Karar, 28.02.2019 tarih 2016/4476 Esas- 2019/2293 Karar, 27.09.2017 tarih 2015/1535 Esas- 2017/8273 Karar, 09.04.2015 tarih 2015/1134 Esas – 2015/5600 Karar ve 12.11.2012 tarih 2012/32523 Esas-2012/12417 Karar)
Kusur raporunun dosya kapsamına, trafik kaza tespit tutanağına ve olayın oluşuna uygun olmasına; ayrıca davacının müterafik kusuruna yönelik tespit ve delil de olmamasına göre, davalı vekilinin kusura ve müterafik kusura yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilinin faizin başlangıcına yönelik istinaf taleplerinin incelenmesinde; 26/04/2016 tarihinde 2918 Sayılı Yasanın 99. maddesinde yapılan değişiklik ile getirilen “Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası Genel Şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” düzenlemesi gereğince, sigortanın temerrüdü için Genel Şartlarda belirtilen belgeler ile sigorta şirketine müracaat zorunludur. Davacının eksik evrak ile müracaat etmesi halinde sigorta şirketinin temerrüdü gerçekleşmeyeceğinden davacı ancak dava tarihinden itibaren temerrüt faizi talep edebilir.
Somut olayda, davacı davalıya müracaat etmiş ise de, genel şartlar çerçevesinde aranılan maluliyete ilişkin raporun başvuru evrakları ile birlikte sigorta şirketine sunulmamış olması nedeniyle, eksik evrakla müracaat edildiği anlaşılmakla, davalı KTK’nın 99. maddesine uygun şekilde temerrüde düşürülmediğinden, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi isabetli bulunmuştur.
Yukarıda belirtilen nedenlerle, davacı vekilinin ve davalı vekilinin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli 179,90 TL maktu istinaf karar harcından, peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 120,60 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davalıdan alınması gerekli 15.247,75 TL nispi istinaf karar harcından, peşin alınan 3.812,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 11.435,75 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-HMK’nın 333. maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 08/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.



Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.