Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/72 E. 2022/64 K. 21.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/72
KARAR NO : 2022/64

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/11/2019
NUMARASI : 2018/921 Esas 2019/1075 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 21/09/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 11/10/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 09/06/2014 tarihinde sürücü …’un sevk ve idaresindeki aracın … sevk ve idaresindeki araca çarpması sureti ile meydana gelen kaza neticesinde araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını, kazaya kusuru ile sebebiyet veren… plakalı aracın kaza tarihi itibari ile ZMMS poliçesinin davalı … A.Ş. tarafından, … plakalı aracın ise kaza tarihi itibari ile ZMMS poliçesinin davalı …. tarafından düzenlendiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davanın kabulü ile, davalı ….’den 50,00 TL geçici bakıcı gideri, 200,00 TL geçici, 2.250,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, davalı … A.Ş.’den 50,00 TL geçici bakıcı gideri, 200,00 TL geçici, 2.250,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olarak 400,00 TL geçici iş göremezlik, 100,00 TL geçici bakıcı gideri ve 4.500,00 TL daimi iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 5.000,00 TL’nin davalılara başvuru tarihini takip eden 8 iş günü sonrası temerrüt tarihi olduğundan bu tarihten itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; dava konusu kazaya karıştığı iddia edilen aracın davalı nezdinde sigortalı olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte davalı şirketin sorumluluğunun taşıma poliçesindeki limitler ve sigortalı araca atfedilebilecek kusur ile sınırlı olduğunu, yapılacak yargılama da tarafların kusur durumlarının tespit edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yargılamanın 1 no’lu celsesi, 6 no’lu ara kararı ile, davacı asilin Hacettepe ATK’ya sevki ile, davacının maluliyet oranının tespiti ve tedavi süresince bakıcıya ihtiyacı olup olmadığı hususunda rapor düzenlenmesinin istendiği, bu hususta davacı vekiline elden takip yetkisi verildiği, ara karar gereğinin aradan geçen 6 ay boyunca yerine getirilmemesi üzerine, 3 no’lu celse 1 no’lu ara karar ile davacı tarafa Hacettepe ATK’ya başvuru yapıldığını, muayene olunduğunu belgelendirmek ve ilgili kayıtları mahkemeye sunmak üzere nihai 2 haftalık kesin süre verildiği, kesin süreye uyulmadığı takdirde iş bu delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılacağının ihtar edildiği, davacı tarafça kesin süre içerisinde ilgili kayıtların getirilmediği ve bu hususta beyanda bulunulmadığı, bu suretle davacı tarafça davaya konu trafik kazası nedeniyle oluşan maluliyet oranı, davacının bakıcıya ihtiyacı olup olmadığı ve süresinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; yerel mahkemenin, bir hususta taraflara kesin süre verirken yapılması gereken işlemin mahiyetini de göz önüne alması ve tarafların hak kaybına mahal vermeyecek şekilde takdir yetkisini kullanması gerektiğini, yargılama devam ederken yerel mahkemece maluliyet raporunun alınması için kendilerine kesin süre verilmiş ise de, davacının bahse konu tarihte askerlik görevini ifa etmekte olması nedeniyle bunun mümkün olmadığını, davacının askerlik hizmeti bitmeden hastahaneye rapor tanzimi için sevkinin mümkün olmadığının ilgili celsede mahkemeye bildirilmesine rağmen mahkemece belirlenen sürede zaten yerine getirilmesinin mümkün olmadığı aşikâr olan bu hususta kesin mehil verildiğini, alınacak maluliyet raporunun dava dilekçesinde dayanılan deliller arasında gösterildiğini, bu sebeple mahkemece davacının askerlik hizmetinin sona ereceği tarihin belirlenerek buna göre duruşma günü tayini ile süre verilmesi yahut gerekli işlemlerin gerçekleştirilmesi için davacının bağlı bulunduğu askeri birlik komutanlığına müzekkere yazılması gerekirken kesin süreye uyulmadığından bahisle davanın reddine hükmedilmesinin isabetli olmadığını, ret kararını kabul anlamına gelmemek kaydı ile, dava dilekçesinde belirtilmiş olan bir delil süresinde mahkemeye sunulamamış olduğundan dolayı davanın usulden reddinin gerekeceğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu dizenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf eden tarafların sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda kaza tespit tutanağı uyarınca, 09.06.2014 tarihinde sürücü …’un sevk ve idaresinde olan aracıyla seyri sırasında yolun en sağ şeridinde seyreden araca çarparak direksiyon hakimiyetini kaybetmesiyle, yolun en sol şeridine savrularak aynı istikamette seyreden bir başka aracın önüne düşmesiyle meydana gelen kazada sürücü … ve sürücü …’nun kural ihlali olduğunun belirlendiği, Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/708 Esas nolu dosyasında alınan kusur raporuna göre kazanın meydana gelmesinde sürücü …’un asli, sürücü …’nun tali kusurlu olduğunun belirlendiği, ceza dosyasında Trabzon ATK’dan alınan rapor uyarınca davacının kaza neticesi sırtından yaralandığı, olaydan 1-2 ay sonra ağrıları geçmeyince Çorum Devlet Hastanesine gittiği ve oradaki doktorun belinde kırık olduğunu, küçük bir parçanın kopmuş ve tekrar kaynamış olduğunu söylediği ifade edilmekle birlikte, olay tarihinde yapılmış olan radyolojik incelemelerde herhangi kırık tanımlanmadığı ve Çorum Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 17/09/2015 tarih, 17975 giden belge kayıt nolu yazısına ekli tıbbi belge ve radyolojik incelemelerin incelenmesinde Çorum Devlet Hastanesi anteteli 2008 yılına ait evrakın mevcut olduğu, olay tarihi olan 09/06/2014 tarihi ve sonrasına ait herhangi bir belge mevcut olmadığı anlaşıldığından, yaralanmanın kişide yumuşak doku lezyonlarına neden olduğu, yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu, vücudunda kemik kırığı tanımlanmadığı, kişi hakkında düzenlenmiş olan tıbbi belgelerde sağ frontal bölgede tarif edilen yüz sınırları içerisinde tespit edilen yara izinin; belirli bir mesafeden, belirgin bir dikkat sarf etmeden, ilk bakışta fark edildiğine göre, yüzde sabit iz niteliğinde olduğunun belirlendiği, mahkemece yapılan yargılamanın 11/03/2019 tarihli celsesinde mahkemece davacının Hacettepe Üniversitesi ATK’ya sevkine ve davacı vekiline bu hususta elden takip yetkisi verilmesine karar verildiği, 24/05/2019 tarihli celsede davacı vekiline ara karar gereğini yerine getirmek üzere yeniden süre verildiği, 20.09.2019 tarihli celsede davacı vekilinin söz alarak müvekkilinin askerde olması nedeniyle ara karar gereğinin yerine getirilemediğini bildirdiği, mahkemece davacı vekiline 1 nolu celse 6 nolu ara karar gereğini yerine getirmek üzere Hacettepe ATK’ya başvuru yapıldığını, muayene olunduğunu belgelendirmek ve ilgili kayıtları mahkemeye sunmak üzere 2 haftalık kesin mehil verildiği, kesin süreye uyulmadığı takdirde iş bu delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılacağının ihtar edildiği, 22/11/2019 tarihli celsede davacı tarafın duruşma gün ve saatinden haberdar olduğu ancak duruşmaya katılmadıkları gibi mazeret dilekçesi sunmamış olduklarının tespit edildiği, davalı vekilince davanın takip edildiğinin bildirilmesi üzerine yargılamaya devam olunarak davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davasında, davacı zararını ispatlamakla yükümlü olmakla birlikte, TBK’nın 50/2.maddesinde, “uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” denilmektedir. Bu nedenle mahkemece davacının sürekli ve geçici iş göremezlik zararları olduğu iddiası tespit edildiği halde maddi tazminata ilişkin talebin eksik inceleme ve değerlendirme ile reddedilmesi doğru değildir.
Bir davanın açılmasıyla başlayan yargılama faaliyetinde, karara ulaşmak bakımından, mahkeme ve taraflarca yapılması gereken belirli işlemler bulunmakta olup, her işlemin belli bir zaman aralığında yapılması gerekmektedir. Usul hükümleri ile normatif bir değer kazanan bu zaman aralıklarına süre denilmektedir. Böylece usul işlemlerinin yapılması zamansal olarak tarafların ya da mahkemenin arzularına, inisiyatifine bırakılmamış olmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan sürelerin önemli bir kısmı, taraflar için konulmuş sürelerdir. Tarafların, bu süreler içinde belli işlemleri yapmaları gerekir. Bu süre içinde yapılamayan işlemler, tekrar yapılamaz ve süreyi kaçıran taraf aleyhine sonuç doğurur. Taraflar için konulmuş süreler ikiye ayrılır: Birincisi, kanun tarafından öngörülmüş (cevap süresi, temyiz süresi gibi) süreler olup, bu süreler kesindir ve bir işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir. İkincisi ise, hakimin tespit ettiği sürelerdir ve kural olarak bu süre kesin değildir. Kural bu olmakla birlikte HMK’nın 94. maddesi gereği hakim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. (Kuru, Baki/ Arslan Ramazan/ Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK’ya göre yeniden yazılmış 22. Baskı, Ankara 2011, s.749).
Kesin süreye ilişkin ara karar hem hakimi hem tarafları bağlamakla birlikte kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir. Ancak böyle bir durumda kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için buna ilişkin ara kararın, yasaya ve içtihatlara uygun şekilde hiçbir tereddüte yer vermeyecek derecede açık, yorumu zorunlu kılmayacak, yanlış anlamayı önleyecek, ilgili tarafından kolaylıkla anlaşılacak derecede açık, sade ve sınırlı olması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerekmektedir. (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 5, Altıncı Baskı, İstanbul- 2001, s. 5438 vd.)Kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Somut olayda da; dosya muhteviyatında yer alan ceza dosyası kapsamından davacının bir kısım talepleri yönünden zarara uğradığı anlaşılmaktadır. Bu durumda TBK’nın 50/2. maddesi gereğice hakkaniyet kapsamında tazminat miktarının belirlemesi mümkün ise de, hakim tarafından belirlenecek tazminat davacının hakkını belirleyeceği kadar davalının yükümlü olduğu bedeli belirleyecek olduğundan, gerçek zararının doğru şekilde tespit edilmesi, davalının da delilli mahiyetindedir.
Mahkemece, ara karar ile ispat yükü kendisinde olan davacı tarafa davacının maluliyet oranının tespiti açısından Hacettepe Üniversitesi ATK’ya sevkinin sağlanması hususunda kesin süre verilmiş, davacı vekili tarafından müvekkilinin askerde olması nedeniyle sevkin sağlanamadığı mahkemeye bildirilmiş olmasına rağmen mahkemece davacının bu fiziki imkansızlık iddiası mahkemece araştırılmamış, davacının askerde olduğuna dair belgeler celbedilmemiş, askerde olması halinde ilgili birliğinden hastaneye sevki hususunda ara karar oluşturulmamış ve eksik inceleme ile, kesin mehil gereği davanın reddine karar verilmiştir.
Bu nedenle mahkemece bu hususta davacı tarafa verilen sürenin usulüne uygun olduğunun kabulü de mümkün görülmemektedir. Gelinen aşamada ise, davacı vekili tarafından müvekkilinin askerde olduğu tarihlerin bildirilmesi ile buna ilişkin kayıtların getirtilmesi, halen askerde olması halinde ilgili birliğinden ATK’ya sevki sağlanarak maluliyet raporunun alınması, askerliği bitmiş ise usulüne uygun şekilde ATK’ya sevki sağlanıp tüm deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hak arama ve savunma hakkını kısıtlar şekilde karar verilmiş olması doğru olmadığından davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.
Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili deliller toplanılmadan ve değerlendirmeden karar verilmiş olması nedeniyle, kararın HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek, yukarıda açıklandığı üzere, davacı vekili tarafından müvekkilinin askerde olduğu tarihlerin bildirilmesi ile buna ilişkin kayıtların getirtilmesi, halen askerde olması halinde ilgili birliğinden ATK’ya sevki sağlanarak maluliyet raporunun alınması, askerliği bitmiş ise usulüne uygun şekilde ATK’ya sevki sağlanıp tüm deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi için dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 22/11/2019 tarihli 2018/921 Esas – 2019/1075 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden tarafa iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 21/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.