Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/701 E. 2023/402 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2022/701 – 2023/402
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/701
KARAR NO : 2023/402

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2020
NUMARASI : 2017/103 Esas 2020/634 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 22/03/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 22/03/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde, müvekkilleri … ve …’ın 30.01.2016 günü saat 18.00 sularında Ankara Yenimahalle Celal Bayar Bulvarında yolun sol şeridinde seyir halinde iken davalılardan …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı ve diğer davalı … Sigorta A.Ş.’nin … numaralı poliçe ile ZMSS sigortacısı olduğu aracın karşı şeritteyken yolun sağındaki tali kavşaktan bölünmüş ana yola çıkan … otobüsüne çarpmamak için sola direksiyon kırdığında direksiyon hakimiyetini kaybedip yolun sol tarafına doğru savrulup orta refüjü aşarak önce müvekkillerle aynı yönde seyir eden dava dışı … plakalı araca ardından … plakalı araca bunun üzerine duramayıp müvekkil …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracına çarparak durabildiğini, kaza sonrasında müvekkillerin her ikisinin de ağır şekilde yaralanarak Hacettepe Üniversitesi Hastanesine kaldırıldıklarını, kaza nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma sonrasında Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 2016/568 E. sayılı ceza yargılamasına başlanmış olup 2016/1722 karar numarasıyla karara bağlandığını, ceza dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda kusurlu olduğu belirtilen … plakalı … hat numaralı … otobüsünün suç tarihi olan 30.01.2016 tarihinde sevk ve idare eden sürücü hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gereğinin takdir ve ifası için suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiğini, davacıların geçirmiş olduğu kaza sonrasında meydana gelen maddi zararları tazmini amacıyla fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla; her bir davacı için ayrı ayrı olacak şekilde; 100 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 100 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 100 TL bakıcı ve bakım giderinin, davalı sigorta şirketi için temerrüt tarihinden (27.08.2016) itibaren işleyecek avans faizi ile diğer davalılardan ise kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline, davacılar … için 10.000-TL, … için 40.000.-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …’dan ve diğer davalı …’nden müştereken ve müteselsilen tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde, sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmadığından, davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini , kazaya karışan … plakalı aracın 11.01.2016-2017 tarihleri arasında … numaralı trafik sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, poliçeden dolayı sorumluluk tutarının 310.000 TL olduğunu, sigortalının kusuru oranında sorumluluğun bulunduğunu, geçici iş göremezlik ile bakıcı giderinden sorumlu olmadıklarını, maluliyet oranının ve zarar hesabının belirlenmesini, davacıya SGK tarafından rücuya tabi herhangi bir gelir bağlanıp bağlanmadığının tespit edilmesini, temerrüdün oluşmadığını, dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde, kuruma ait olan … plakalı aracın kazaya karışmadığını, araç sürücüsünün herhangi bir kusuru olmadığını, ceza dosyasına taraf olunmadığından gerekli savunmaların yapılmadığını, tazminat tutarlarının fahiş olduğunu, aracın… Sigorta A.Ş. tarafından sigortalı olduğunu, davanın ihbarını talep ettiklerini, kazaya karışan aracın sürücüsünün … olduğunu, şoförün … A.Ş. genel müdürlüğü elemanı olduğunu, davanın bu kuruluşa ihbarını talep ettiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde, kazada otobüs şoförünün ağır kusurlu olduğunu, ceza dosyasından bilirkişi raporunun alındığını, davalı sürücünün asli kusurlu olmadığını, tedavi giderlerinin belgelendirilmesi gerektiğini, iş gücü kaybına ilişkin Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerektiğini, davacı …’ın kaza esnasında hamile olup fiili olarak çalışmadığını, ev hanımı olduğunu, davacı … ise sağlık raporu alarak fiilen maaşını almaya devam ettiğinden geçici iş göremezlik zararının bulunmadığını, davacıların sürekli iş gücü kaybı zararının oluşmadığını, manevi tazminat bedelleri fahiş olup sebepsiz zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağını bildirerek, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, dosyaya, sigorta poliçeleri, trafik kazası tutanağı, hastane kayıtlarının celbedildiği, kazanın 30.01.2017 tarihinde davacı …’ın sürücü, …’ın yolcu konumunda bulunduğu otomobille seyahat halinde oldukları sırada yola kontrolsüz şekilde çıkan belediye otobüsüne çarpmamak için sola manevra yapan davalı … sevk ve idaresindeki aracın çok süratli olması nedeniyle karşı bölünmüş yola geçerek birkaç araca çarparak en son davacıların içinde bulunduğu araca çarparak kaza yaptıkları, otomobilde sürücü ve yolcu konumunda bulunan davacılardan …’ın eşinin yaralandığı ve hamile olması nedeniyle çocuğun doğum sürecinin uzadığı , kaza neticesinde davacı eşin sancılandığı ve çocuğunu geç dünyaya getirdiği, davacı …’ın kemik kırığının iyileşme sürecinin 4 ayı bulduğu; kırığın %5 sürekli maluliyete yol açtığı, davalılardan …’ın dikkatli araç kullanmaması ve yolun hız sınırlarını aşarak araç kullanması nedeniyle %30 kusurlu olduğu, davalı … A.Ş.’ye ait otobüs sürücünün yolu kontrol etmeden aniden yola çıkması nedeniyle %70 oranında kusurlu olduğu, davalıların kusur oranına göre bilirkişi marifetiyle hesaplama yapıldığı ve davacıların tazminat tutarlarının belirlendiği, manevi tazminat talepleri yönünden, davacı …’ın geçirdiği trafik kazası nedeniyle hamile olduğu, hastane raporlarından belinde ağrı şikayeti oluştuğu, yüzünde ve vücudunun çeşitli yerlerinde yaralanmalar olduğu, bu yaralanmalar neticesinde yüzünde sabit iz kaldığı, kaza neticesinde çocuğunu geç dünyaya getirdiği, kaza nedeniyle duyduğu elem ve ızdırabının yoğunluğu göz önünde alınarak 20.000.TL manevi tazminata, … yönünden kaza neticesinde bacağında kırık oluşması, bu kırık nedeniyle ömür boyu malul kalacağı uzun süre tedavi görmesi yaşının genç olması nedenleriyle 10.000.TL manevi tazminata hükmetmek gerektiği gerekçesiyle;
“1-Davanın KISMEN KABULÜNE, davacı … yönünden, 2.275,96-TL geçici iş göremezlik tazminatının 1.593,17-TL’sinin … A.Ş’den olay tarihi olan 30/01/2016 tarihinden itibaren
682,79-TL geçici iş göremezlik tazminatının …’tan olay tarihi olan 30/01/2016 tarihinden itibaren
682,79-TL geçici iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 27/08/2016 tarihinden itibaren … Sigorta A.Ş’den, 47.029,31-TL sürekli iş göremezlik tazminatının; 32.950,52-TL sürekli işgöremezlik tazminatının davalı … A.Ş’den olay tarihi olan 30/01/2016 tarihinden itibaren, 14.108,79-TL sürekli işgöremezlik tazminatının …’tan olay tarihi olan 30/01/2016 tarihinden itibaren, 14.108,79-TL sürekli işgöremezlik tazminatının … Sigorta A.Ş’den 27/08/2016 tarihinden itibaren 4.709,84-TL bakıcı giderinin;
3.296,89-TL’sinin … A.Ş’den olay tarihi olan 30/01/2016 tarihinden itibaren, 1.412,95-TL’nin …’tan olay tarihinden itibaren, 1.412,95-Tl’nin … Sigorta A.Ş’den temerrüt tarihi olan 27/08/2016 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davalılardan alınarak davacı …’a verilmesine, … yönünden 3.532,38-TL bakıcı giderinin;
2.472,67-TL’sinin … A.Ş’den olay tarihi olan 30/01/2016 tarihinden itibaren, 1.059,71-TL’nin …’tan olay tarihi olan 30/01/2016 tarihinden itibaren, 1.059,71-TL’nin … Sigorta A.Ş’den temerrüt tarihi olan 27/08/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak üzere davalılardan alınarak davacı …’a verilmesine,
… yönünden 10.000,00-TL manevi tazminatın davalılar … ve … A.Ş’den olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine,
… yönünden 20.000,00-TL manevi tazminatın davalılar … ve … A.Ş’den olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin taleplerin reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde, öncelikle iş bu davanın husumet tarafı olmadıkları, kuruluş aracının herhangi bir kazaya karışmadığını, bu nedenle müvekkil kuruluştan tazminat talep edilmesinin de mümkün olmadığını, hükmedilen tazminat tutarlarının fahiş olduğunu, iş bu dosyada kusur oranlarına ilişkin herhangi bir inceleme yapılmadan hüküm kurulduğunu, hüküm kurulurken Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/568 E. sayılı dosyasındaki kusur oranlarının dikkate alındığını, ancak ceza dosyasının tarafı olmadıklarını, hüküm kurulurken aynı kazaya ilişkin olarak Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/455 E. sayılı dosyasında yer alan bilirkişi raporunda belirlenen kusur oranları ve iş bu dosyada hükme esas alınan kusur oranlarının farklı olduğunu, Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/455 E. sayılı dosyasında …’ın %80, otobüs şoförü …’ın %20 kusurlu bulunduğunu, iki rapor arasındaki çelişki göz önüne alındığında tarafı olmadıkları dosyada belirlenen kusur oranları esas alınarak hazırlanan bilirkişi raporunda belirlenen tazminat miktarları doğrultusunda kurulan hükmün bozulması gerektiğini, adli tıp bilirkişi raporunda belirtilen özür oranlarının kabulünün mümkün olmadığını, davacıya SGK tarafından iş göremezlik ödeneği ödendiğini, kuruluşun aracı genişletilmiş üçüncü şahıs ve artan mesuliyet poliçesi ile teminat altına alınmış olduğundan davacının sigorta şirketine başvurması gerektiğini, avans faizine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde, geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı zararının , trafik sigorta poliçesi teminatı kapsamında olmadığını, davacılardan …’ın çalışmaması ve aylık gelirinin olmaması nedenleri ile geçici iş göremezlikten dolayı maddi zararı olmamasına rağmen, mahkemenin bu zarardan da müvekkil şirketi sorumlu tuttuğunu, esas mahkemesi ilamına dayanak 12.06.2020 tarihli bilirkişi raporunda davacılardan …’ın ev hanımı olduğu,herhangi bir kazancı bulunmadığı, herhangi bir geliri olmadığının rapor edildiğini, dolayısıyla davacının kazadan sonra 3 aya kadar uzayabileceği belirtilen iyileşme süresi zarfında çalışamamaktan kaynaklanan herhangi bir gelirden yoksunluğu ve de maddi zararı bulunmadığını, davacılardan …’ın geçici iş göremezlik zararı SGK tarafından karşılanmış olmasına rağmen müvekkil şirketin geçici iş göremezlik zararından sorumlu tutulduğunu, davadan önce müvekkil sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmamış olup, dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddi gerekirken müvekkil şirketin 27.08.2016 tarihinden itibaren işlemiş faizden sorumlu tutulmuş olmasının hem KTK 97. maddeye hem de temerrüt hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini, davacılar tarafından müvekkil şirkete eksik evrak ile başvurulduğunu, Trafik Sigortası Genel Şartları’nın Ek 6.maddesinde “Sürekli Sakatlık” halinde başvuru belgesine eklenecek belgelerin sayıldığını, 30.03.2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik” çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu, hak sahibi gerçek kişiler için TC kimlik no, kaza raporu, mağdura ait son 3 aylık döneme ilişkin ücret belgesi, hak sahibine ait banka hesap bilgisi ile başvurulması gerektiğini, dava konusu zarar, ticari bir ilişkiden kaynaklanmamış olup haksız fiil sonucunda meydana geldiğini, müvekkil şirketin avans faizi ile sorumlu tutulamayacağını, esas mahkemesi kararına dayanak 12.06.2020 tarihli bilirkişi ek hesap raporunda davacılardan …’ın sürekli iş göremezlik tazminatına ilişkin olarak ;müvekkil şirket sigortalısının kusuruna denk gelen tutar 11.525,26-tl olarak hesaplanmasına rağmen hükümde müvekkil şirket 14.108,79-tl sürekli iş göremezlik tazminatından sorumlu tutulduğunu, esas mahkemesince verilmiş olan kararda 11.12.2018 tarihli adli tıp kurumu raporu ile kusur dağılımı tespit edilmiş iken davacılar lehine hükmedilen vekalet ücreti için davalılar yönünden müşterek ve müteselsilen hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğunu, müvekkil şirket … plakalı aracın Sigortacısı olup, müvekkil şirketin poliçeden kaynaklanan sorumluluğunun sigortalı ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile ile sınırlı olduğunu, 11.12.2018 tarihli Adli Tıp Kurumu Raporu ile … plakalı Sigortalı araç sürücüsünün %30, … plakalı karşı araç sürücüsünün ise %70 kusurlu olduğunun tespit edildiğini, kararda da kusur dağılımına dikkat edilmeksizin tazminat , yargılama gideri ve vekalet ücreti açısından müştereken ve müteselsilen hüküm kurulduğunu, esas mahkemesi müvekkil şirket aleyhine manevi tazminata hükmetmemişken kabul edilen manevi tazminat tutarı üzerinden davacılar lehine hükmedilen vekalet ücretinden müvekkil şirketi de sorumlu tuttuğunu, dava konusu kazaya karıştığı belirtilen … plakalı araçla ilgili olarak müvekkil şirketin Trafik Sigorta Poliçesi ile sorumlu olup konu poliçede manevi tazminat teminatı bulunmadığını, kaldı ki davacıların da dava dilekçelerinde müvekkil şirketten manevi tazminat talep etmediklerini, esas mahkemesi kararının hüküm kısmında hem sigortalı hem de müvekkil şirket hükmedilen geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik tazminatından ayrı ayrı sorumlu tutulduğunu ve mükerrer tahsilata sebep olacak şekilde hüküm kurulduğunu, hükmün kendi içinde çelişkiler barındırmakta olup infazda tereddüte neden olacak nitelikte olduğunu, yargılama giderinde davalıdan dendiğini, hangi davalıdan alınacağının belirtilmediğini, davalılardan denildiğini ancak hangi oranda alınacağının belirtilmediğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacılar … ve … vekili istinaf dilekçesinde, davacı … açısından yerel mahkeme tarafından 2020 yılı asgari ücret belirlenmesinin ardından tanzim edilen ve yeni asgari ücrete göre revize edilerek dosyaya sunulan 12/06/2020 tarihli bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmamış olup müvekkil … adına hükmedilen sürekli iş göremezlik tazminatına 11/10/2019 tarihli rapora göre karar verildiğini, davacı … açısından dosya kapsamında yer alan müvekkil …’ın 28/12/2017 tarihli maluliyet raporunda uyuşmazlık konusu kaza nedeniyle vücut genel çalışma gücünden kaybetmediği ancak kaza nedeniyle 3 ay boyunca geçici iş göremezliğinin oluştuğu ve bu süre boyunca da başka birinin bakımına muhtaç kaldığının belirtildiğini, yerel mahkeme kararında ise müvekkil … lehine geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmemiş olup bu husus Yargıtay ve Bölge Adli Mahkemesi kararlarına aykırılık teşkil ettiğini, müvekkil … kazanın meydana geldiği sırada 6,5 aylık hamile olup kaza sonrasında hamileliğinin sonlanması tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını, tamamen kusursuz olduğu kaza sonrasında yüzünde sabit iz meydana gelmesi nedeniyle ömrünün sonuna kadar kazanın izlerini taşımak zorunda kaldığını, hükmedilen tazminat miktarının yetersiz olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

Davalı … vekili istinaf dilekçesinde, 06.01.2021 tarihli tavzih kararı ile ; “…Mahkememizin 12/11/2020 tarih ve 2017/103 Esas Esas, 2020/634 Karar sayılı kararındaki tüm alacak kalemlerinden sonra ” müteselsilen ve tahsilde tekerrür olmamak kaydı şeklinde düzeltilmesine…” hükmedildiğini, yerel mahkeme ilamı usule, yasaya ve yerleşik içtihatlara aykırılık teşkil etmekte olup kaldırılması gerektiğini, her ne kadar kazaya karışmasa da ağır kusurlu olduğu sabit olan otobüs şoförünün ağır kusurundan dolayı bir başkasının sorumlu tutulamayacağı yönündeki genel hukuk prensibinin dikkate alınmadığını, müvekkil aleyhine hükmolunan maddi tazminat tutarları nezdinde gerçek kişi olmasına rağmen yasal faiz yerine avans faizine hükmedilerek hataya düşüldüğünü, davacı …’ın bu süreç içerisinde sağlık raporu bulunduğundan ve fiilen maaşını almaya devam ettiğinden geçirdiği kaza neticesindeki yaralanması dolayısıyla gelir kaybına uğramadığından geçici iş göremezlik tazminatına hak kazanamadığını, davacı … ‘ın, kaza öncesinde ve sonrasında fiili olarak çalışmadığını ve ev hanımı olduğunu, davacı … ve … lehine hükmolunan bakıcı gideri 1.412.95-TL olup fiili olarak bakıcı tarafından kendilerine bakıldığı, bu yönde profesyonel bir hizmet alımı bulunmadığından ve bu kapsamda bir harcaması olduğuna dair belge ibraz edilemediğinden işbu istemin her iki davacı yönünden de reddi gerektiğini, manevi tazminat miktarının yüksek olduğunu, davacı … yönünden davacının ne düşük tehlikesi atlattığı ne de geç doğum yaptığına dair herhangi bir doktor raporu mevcut olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesine uygun olmayacak şekilde kurulması ve bu şekilde kurulan hüküm denetlemeyecek mahiyette olması (gerekçesiz olması gibi), gerekçeli olmakla birlikte hükmün esasına etki edecek veya tarafların adil yargılanma hakkını kısıtlayacak şekilde çelişkili olması (kısa karar ve gerekçeli kararın çelişmesi, gerekçe ile hüküm fıkrasının çelişmesi gibi) kamu düzenine aykırılık oluşturacağından, ilk derece mahkemesi kararının öncelikle bu çerçevede değerlendirilmesi gerekmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki 6100 sayılı HMK’nın 297/1-c maddesinde hükmün gerekçe bölümünün, 2. fıkrada ise hükmün sonuç bölümünün kapsayacağı hususlar düzenlenmiştir. Anılan 297/1-c maddesinde; hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. HMK’nın 297/2. maddesinde, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür. Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir.
Öte yandan, tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hâkimin, HMK’nın 298/3. maddesi uyarınca kararı, gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu HMK’nın 294/3. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HMK’nın 294/4. maddesi hükmüne dayanılarak zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucu tutanağa geçirilip, tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, HMK’nın 294/3. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. HMK’nın 298/2. maddesi uyarınca, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması, yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi Yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.12.2011 tarih, 15-708 Esas – 737 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere, gerekçe, hâkimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder, Medeni Usûl Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler.
Kanunda belirtilen sınırlar ve kurallar çerçevesinde hem maddi, hem de hukuki denetim yapılan istinaf kanun yolunda, HMK’nın 353/(1)-b-2. maddesi, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, Kanun’un olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlemesini içermekte ise de, gerekçe ile hüküm fıkrasının veya kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması durumunda hâkimin hangi hükmü oluşturmak istediği belli olmadığından, maddi ve hukuki denetime elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
Somut olayda; mahkemece verilen kararın gerekçe kısmında “Dava konusu olay sonucu davacı …’ın 3 ay iş göremezlik sebebiyle net tazminatının 3.532,38 TL olarak hesaplandığı, a.davalı … sürücüsünün %70 oranındaki kusuruna denk gelen tutarın 2.472,67 TL olarak hesaplandığını, b.davalı sürücü …’ın %30 oranındaki kusuruna denk gelen tutarın 1.059.71-TL olarak hesaplandığını, Dava konusu olay sonucu davacı …’ın %0 oranındaki iş gücü kaybı sebebiyle sürekli iş gücü zarar hesabının yapılmadığı, dava konusu olay sonucu davacı …’ın 3 aylık bakıcı gideri sebebiyle net tazminatının 3.532,38 TL olarak hesaplandığı, davalı … sürücüsünün %70 oranındaki kusuruna denk gelen tutarın 2.472,67.TL olarak hesaplandığı, davalı sürücü …’ın %30 oranındaki kusuruna denk gelen tutarın 1.059.71-TL olarak hesaplandığı” ve bilirkişi raporunun hükme esas alınacağı belirtilmesine rağmen hüküm fıkrasında ise “… yönünden 3.532,38-TL bakıcı giderinin 2.472,67-TL’sinin … A.Ş’den olay tarihi olan 30/01/2016 tarihinden itibaren 1.059,71-TL’nin …’tan olay tarihi olan 30/01/2016 tarihinden itibaren 1.059,71-TL’nin … Sigorta A.Ş’den temerrüt tarihi olan 27/08/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak üzere davalılardan alınarak davacı …’a verilmesine, ” karar verildiği ve geçici iş göremezlik tazminatı yönünden hüküm kurulmadığı anlaşılmıştır.
Bu nedenle mahkemece hüküm fıkrasında hüküm altına alınan tazminatın, olaya ve hukuka uygunluğunun denetlenme imkânı bulunmadığından, HMK’nın 297. maddesine uygun şekilde denetime elverişli, gerekçeli bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesinin kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Diğer taraftan, yargılama gideri, vekalet ücreti yönünden de hükümde “davalıdan alınmasına”, “davalılardan alınmasına” şeklinde hüküm kurulmuş olup, hangi davalıdan alınması gerektiğine ilişkin infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde hüküm kurulması gerekmektedir.
Kabule göre de, ceza dosyasında … sürücüsü hakkında suç duyurusunda bulunulduğu anlaşılmakla, o dosyanın akıbetinin araştırılarak gerekirse bekletici sayılması gereğinin gözetilmemesi isabetsizdir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle taraflar vekillerinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkemece HMK’nın 297. maddesine uygun denetlenebilir mahiyette bir karar verilmemiş olması nedeniyle, kararın HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek, usule ve Kanun’a uygun, denetlenebilir mahiyette bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre istinaf eden davacılar ve davalılar vekillerinin sair istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Taraflar vekillerinin ayrı ayrı istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 12/11/2020 tarihli, 2017/103 Esas – 2020/634 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, istinaf eden davacılar ve diğer davalılar vekillerinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden taraflar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden taraflara iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-İİK’nın 36. maddesi gereğince Ankara 20. İcra Dairesi’nin 2020/11614 Esas sayılı dosyasına yatırılan 45.000,00-TL bedelli teminat mektubunun yatırana iadesine, Ankara 20. İcra Dairesi’nin 2020/11616 Esas sayılı dosyasına yatırılan 4.000,00 TL bedelli teminat mektubunun yatırana iadesine, Ankara 20. İcra Dairesi’nin 2020/11613 Esas sayılı dosyasına yatırılan 17.697,93 TL nakit teminatın yatırana iadesine, Ankara 20. İcra Dairesi’nin 2020/11618 Esas sayılı dosyasına yatırılan 46.538,11 TL nakit teminatın yatırana iadesine, Ankara 20. İcra Dairesinin 2020/11612 Esas sayılı dosyasına yatırılan 73.478,58 TL nakit teminatın yatırana iadesine, Ankara 20. İcra Dairesi’nin 2020/11617 Esas sayılı dosyasına yatırılan 5.337,83 TL nakit teminatın yatırana iadesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 22/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.