Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/677 E. 2023/333 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/677 – 2023/333
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/677
KARAR NO : 2023/333

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/11/2020
NUMARASI : 2017/138 Esas 2020/632 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 08/03/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 30/03/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 16/11/2016 tarihinde davalı tarafından ZMMS ile sigortalı aracın, yaya olan müvekkiline çarpması sonucu yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, kaza sonucunda müvekkilinin geçici ve sürekli iş göremez hale geldiğini, kazanın meydana gelmesinde davalı tarafından sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu ve davalının zararlarından sorumlu olduğunu, ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak sürekli iş göremezlik için 100,00-TL, bakıcı giderlerine ilişkin 50,00-TL olmak üzere toplam 150,00 TL maddi tazminatın, teselsül hükümleri uyarınca temerrüt tarihi olan 16/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili, 28/10/2020 tarihli talep artırım dilekçesi ile, sürekli iş göremezlik zararına istinaden 70.938,21-TL, bakıcı gideri zararına istinaden 1.852,80-TL olmak üzere toplam 72.791,08-TL maddi tazminat talep etmiştir.
Davalı Sigorta şirketi; yasal süresi içerisinde davaya cevap vermemiş, davalı vekili tahkikat aşamasında sunduğu itiraz ve beyan dilekçeleri ile davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece; davanın, trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarara dayalı maddi tazminat istemine ilişkin olduğu, kusur bilirkişisinden alınan rapora göre, kazanın meydana gelmesinde davalı tarafından ZMMS ile sigortalı araç sürücüsünün %75 oranında, davacının %25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen raporda; …’ın 16/11/2016 tarihinde gerçekleşen trafik kazasına bağlı ilgili yönetmeliğe göre mevcut bulgular değerlendirildiğinde; Çalışma ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı’nın %7.1 olarak bulunduğu, mağdurun tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı ihtiyaç süresinin 45 gün olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceğinin tespit edildiği, hesap yönünden bilirkişi raporu ve sonrasında alınan ek rapora göre davacının trafik kazası nedeniyle toplam 6.016,37-TL geçici iş göremezlik ödeneğinin ödendiğinin belirtildiği, davacı vekilinin geçici tam iş göremezlik dönemine ilişkin maddi tazminat talebi bulunmadığından bu yönde bir indirim uygulanmadığı, bu nedenle bu dönem için hesaplama yapılmadığı, sürekli iş gücü kaybı yönünden 70.938,21-TL maddi tazminat, 1.852,87-TL geçici bakıcı gideri tazminatı hesaplandığına ilişkin raporun sunulduğu alınan raporun karar vermeye elverişli olduğunu, davacının hesaplanan sürekli iş göremezlik tazminatını ve geçici bakıcı giderini davalıdan talep edebileceği gerekçesi ile; “davanın kısmen kabulü ile; davacı… yönünden, sürekli iş göremezlik tazminatı 70.938,21-TL, bakıcı gideri tazminatı 1.852,87-TL olmak üzere toplam, 72.791,08-TL maddi tazminatın 16/02/2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,” karar verilmiş hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkemece hükme esas alınan raporun Çalışma Gücü Kaybı ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre alınmasının hukuka aykırı olduğunu, raporun Özülülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Raporlar Hakkındak Yönetmelik Hükümlerine göre alınması gerektiğini, tazminatın Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı gereğince PMF1931 Yaşam Tablosuna göre ve %10 artırım, %10 indirim yapılmak suretiyle hesaplanması gerektiğini, belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; maluliyete esas alınan raporun karar vermeye elverişli olmadığını, müvekkili tarafından medikal firmadan alınan raporda davacının maluliyetinin olmadığının tespit edildiğini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, aksi durumda ise, 16/11/2016 tarihinden meydana gelen kazadan sonra 20/02/2019 tarihinden Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri yürürlüğe girdiğinden, bu nedenle maluliyetin bu yönetmelik hükümlerine göre tespit edilmesi gerektiğini, bu nedenle mahkemece hükme esas alınan raporu kabul etmediklerini, müvekkilinin geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı giderinden sorumlu tutulamayacağını, sorumluluğun SGK’da olduğunu, meydana gelen kazanın trafik iş kazası olması nedeniyle davacıya SGK tarafından rücuya tabi ödeme yapılmış ise tespit edilmesi gerektiğini, mahkemece hükme esas alınan kusur raporunun fahiş olduğunu, ATK Trafik İhtisas Dairesinden kusur raporu alınması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminatı ve bakıcı gideri istemidir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Kaza tespit tutanağında; davalı tarafından ZMMS ile sigortalı araç sürücüsü …’in sevk ve idaresindeki, araç ile İpek Yolu Caddesi Edremit Van İstikameti yan yol üzerinde Van Edremit yönüne, ters isikamete seyir halinde iken … doğrultusuna denk gelen noktaya 75 m. mesafede yaya …in Van merkezden gelip … olan iş yerine gitmek üzere İpek Yolundan geçip Edremit Van istikameti yan yola girdiği sırada sürücü … idaresindeki aracın sağ yön ön kısımlarıyla (sağ yan ayna kısımdan, sağ yan orta kısmına doğru) …’a çarpması neticesi hafif maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiği tespit edilerek; kazanın meydana gelmesinde sürücü …’in 2918 Sayılı KTK’da belirtilen 47/1-c (trafik işaret lehvaları, cihazları ve diğer işaretlemede belirtilen veya gösterilen hususlara uymamak) kuralını, yaya…’ın yine aynı Kanun’da belirtilen kuralların uygulamasını gösteren yönetmeliğin 138/b-3 (yayanın kontrollü olarak karşıdan karşıya geçmesi, varsa karşıdan geçen araçlara geçiş önceliği vermek) kuralını ihlal ettiğinin belirtildiği görülmüştür.
Mahkemece de, davalı tarafından sigortalı aracın karayolunda ters yönde seyri sırasında, yola giren yaya çarpması ile kazanın meydana geldiği değerlendirilerek, kazanın meydana gelmesinde davacının yola gereken dikkati vermeden girmesi nedeniyle %25 oranında, davalı tarafından sigortalı araç sürücüsünün ise %75 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
Davacının Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan raporunda; Çalışma Gücü Kaybı ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre %7,1 oranında maluliyetinin meydana geldiği 45 gün bakıcı ihtiyacı olduğu ve iyileşme süresinin 9 ayı bulacağının tespit edildiği, davalının rapora itiraz ederek Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Raporlar Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre raporun alınması gerektiğini ileri sürüdüğü, davacı vekilinin ise itiraza karşı beyanında; davalının maluliyet raporuna itirazlarının yerinde olmadığını, davalının rapora süresi içerisinde itiraz etmediğini, lehlerine kazanılmış hak olduğunu, süresinden sonra yapılan itirazın davayı uzatmaya matuf olduğunu belirterek itirazın reddine karar verilmesini istediği, davacı vekili tarafından rapor itiraz da edilmediği anlaşılmıştır.
Yerel mahkemece; alınan kusur raporu ve maluliyet raporu yeterli görülerek, SGK yazı cevabı ve diğer deliller toplandıktan sonra aktüer bilirkişide alınan rapor çerçevesinde davacının davaya yönelik ıslahı ve yine davacı vekilinin 24/11/2020 tarihli celse de tahkikata devam edilmesine yönelik bir talebi olmaksızın “önceki beyanlarımızı tekrar ediyoruz. Talep artırım dilekçemiz doğrultusunda davamızın kabulüne karar verilsin” şeklide beyanı üzerine, mahkemece davacının talebi gibi davanın esası hakkında karar verildiği görülmüştür.
1-Davacı vekili ve davalı vekilinin maluliyet raporuna yönelik istinaf taleplerinin incelenmesinde; davacının talebi 16/11/2016 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle cismani zarar nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminatı ve bakıcı gideri olup, kaza tarihinde ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan KTK’nın 90. maddesi gereğince tazminat hesaplanmasında Genel Şartlar’ın uygulanacağı düzenlenmiş ise de ilgili düzenleme yerel mahkeme tarafından karar verilmeden önce 07/10/2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan düzenleme ile iptal edilmiş olduğundan, zararın belirlenmesinde “gerçek zarar” hesabına uygulanacak olan maluliyet tespitine yönelik hükümler uygulanmalıdır. Zira, sigorta şirketlerinin sorumluluğu açısından da (KTK’nın 91. maddesi, AYM’nin iptal kararı sonrası KTK’nın 90. maddesi nazara alındığında) TBK’nın 54. maddesi gereğince talep edilebilecek zarar kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından yahut yitirilmesinden kaynaklanan kayıplardır. Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararında da detaylı olarak açıklandığı üzere, zarar görenin şahsında oluşan zarar, zarar sorumlusuna göre değişmeyeceğinden, eylemin niteliğine göre de göre değişmez. Yani zarar sorumlusunun sigorta şirketi, yapı maliki, işleten, haksız fiil faili olması zarar hesaplama yönteminin farklılaşmasına neden olmamalıdır. Zira zarar, zarar görenin şahsında oluşmaktadır.
Yerleşik Yargıtay uygulamasında çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplara ilişkin zararın varlığı ve oranın belirlenmesinde; 11/10/2008 tarihinden önceki kazalarda Sağlık İşlemleri Tüzüğü ve ekindeki cetvelin esas alınması gerektiği, 11/10/2008 tarihinden sonra meydana gelen kazalarda Sağlık İşlemleri Tüzüğü yürürlükten kalktığından, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin uygulanması gerektiği kabul edilmiştir.
Aynı dönemlerde, 06/02/1998 tarihinden itibaren Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ve bu Yönetmeliği değiştiren 30/03/2013 tarihinde yürürlüğe giren Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik yürürlükte bulunmaktadır.
Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği 11/10/2008 tarihinde yürürlüğe girmiş olup “Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar” başlıklı 1. maddesinde; “Bu Yönetmeliğin amacı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre sigortalı sayılanlar ve bunların bakmakla yükümlü oldukları veya hak sahibi çocuklarının çalışma gücü veya meslekte kazanma gücü kayıp oranlarının tespitine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” denilmiş, yönetmeliğin çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti ile ilgili tüm hükümler Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ile yürürlükten kaldırılmış, Yönetmelik’in iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin hükümleri ve bu kapsamda uygulanacak cetveller yürürlükte bulunmaktadır. İş kazası ve meslek hastalıkları ile ilgili olarak Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından çıkartılan 2013/34 Sayılı Genelgede de “5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na dayalı olarak yürürlükte olan ‘Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği’ 03/08/2013 tarihli ve 28727 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanmış olup, 01/09/2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik ile birlikte; 2011/49 sayılı Genelge çerçevesinde iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin hususlar devam etmekte olup, çalışma gücü kaybı tespitine ilişkin hususlar yeniden düzenlemiştir.” denilerek maluliyet oranının tespitinde uygulana gelen iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin olarak yönetmelik hükümlerinin yürürlükte olduğu belirtilerek, bu çerçevede uygulamanın “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine” göre yapılmasının gerekliliği açıklanmıştır. Yine Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü de 17/09/2015 tarihli 2015/23 sayılı Genelgesinde, iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle düzenlenecek raporların, rapor düzenlemeye yetkili sağlık kuruluşları tarafından “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine” göre düzenleneceği belirtilmiştir. Bu nedenlerle 01/09/2013 tarihinden sonrası içinde “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’nin” iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin düzenlemelerin yapıldığı maddeleri hali hazırda yürürlükte bulunmaktadır.
Çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybının belirlenmesinde “Meslekte Kazanma Gücü Azalma Oranının Hesaplanması” başlıklı 23. maddesinde belirtildiği şekilde; yönetmeliğin eki olan A Cetveli listelerinde yazılı arızalardan birinin meslekte kazanma gücünü ne oranda azaltacağı hesaplanmasında, A Cetvelindeki vücudun çeşitli bölgelerine veya sistemlerine göre hazırlanmış olan 14 arıza listesinden sigortalının arızası bulunur. Bu arızanın solundaki arıza sıra numarası ile sağındaki arıza ağırlık ölçüsü bir tarafa kaydedilir. B cetveli listelerinde önce sigortalının iş kolu, sonra bu iş kolu içindeki meslek veya iş çeşidi bulunur. Bunun karşısındaki meslek grup numarası da bir yere yazılır. Sigortalının meslek veya iş çeşidi bu listelerde bulunmadığı takdirde meslek veya işinin benzeri veya en yakını esas alınır. Sürekli iş göremezlik simgesini gösteren C cetvelinin arızaya uygun tablosunun sütundaki arıza sıra numarası ile satırdaki meslek grup numarasının kesiştiği noktadaki sürekli iş göremezlik simgesi bulunarak bir tarafa kaydedilir. Tespit edilen bu meslekte kazanma gücü azalmasının sigortalının yaşına uygun oranını bulmak için E cetvelinden yararlanılır. Birden fazla sistemi ilgilendiren sekel bulgu varsa, Balthazard Formülü kullanılarak birleştirilir ve bu şekilde zarar görenin maluliyeti belirlenir.
Buna göre kısaca zarar görenin maluliyetinin belirlenmesinde o olaya ilişkin yaralanmalar ve arazlar belirlenerek, zarar görenin mesleği, çalıştığı iş koluna ve yaşına göre değerlendirme yapılarak rapor düzenlenir.
Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan en son 30/03/2013 tarihinde yürürlüğe girmiş olup Yönetmeliğin “Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar” başlıklı 1. maddesinde; “Bu Yönetmelik; özürlü sağlık kurulu raporlarının alınışı, geçerliliği, değerlendirilmesi ve özürlü sağlık kurulu raporu verebilecek yetkili sağlık kurumlarının tespiti ile ilgili usul ve esasları belirlemek; özürlülerle ilgili derecelendirmelere, sınıflandırmalara ve tanımlamalara gereksinim duyulan alanlarda ortak bir uygulama geliştirmek ve uluslararası sınıflandırma ve ölçütlerin kullanımının yaygınlaştırılmasını sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Kapsam başlıklı 2. maddesinde ise; “Bu Yönetmelik, özürlülere sağlanan haklardan ve verilecek hizmetlerden yararlanmak üzere istenilen özürlü sağlık kurulu raporları ile özürlü sağlık kurulu raporu verebilecek yetkili sağlık kurumlarını ve özürlülerle ilgili sınıflandırma ve ölçütleri kapsar.” denilmiş, yönetmeliğin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı ile Sağlık Bakanı tarafından yürütüleceği belirtilmiştir. Madde metninden de anlaşıldığı üzere Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik özürlülere sağlanan haklardan yaralanmak üzere düzenlenmiştir. Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinde kişinin mesleği ve iş kolunun herhangi bir önemi olmayıp kişinin genel özür oranı, hastalıkları dikkate alınarak yönetmelikte belirtilen hastaneler tarafından belirlenmektedir. Bu nedenle de iş gücü kaybını belirlemeye uygun olmaması nedeniyle Yargıtay ilgili daireleri tarafından aynı tarihte yürürlükte olmasına rağmen uygulanması kabul edilmemiştir.
Farklılığı ortaya koymak açsından örnek vermek gerekir ise; kaza neticesinde orta parmağı kopan 39 yaşında bir müzisyenin Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre A Cetveline göre AAÖ %5 iken, “F” meslek kodu nazara alındığında %20 maluliyeti söz konusu olduğu halde, sadece engelliği tespit eden Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Raporlar Hakkında Yönetmelik Hükümleri ve cetveline göre %5 civarındadır. Bu durum her zaman zarar gören lehine bir durum olmayıp, zarar sorumlusunun da lehine olabilmektedir. Örneğin deri kaybı çoğu zaman Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre çalışma gücü kaybına neden olmaz iken, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülülere Verilecek Raporlar Hakkında Yönetmelik açısından engel niteliğinde görülmektedir. Yine psikolojik rahatsızlıklarda da benzer bir durum söz konusudur.
Açıklanan yönetmelik hükümleri ve TBK 54. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, haksız eylemden zarar gören kişinin beden gücünün belli oranda yitirilmesi durumunda, kişi, yaşıtlarına oranla daha fazla güç ve efor harcamak durumundadır. Bu fazla güç kaybı yüzünden haksız eylemden zarar gören kişinin tazminat isteme hakkı bulunmaktadır. Talep edilecek bu tazminatın belirlenmesi için kişinin daha fazla efor sarf edip sarf etmeyeceği, maluliyetin kazancına etkisi olup olmadığının değerlendirilebilmesi için kişinin yaptığı iş önem kazanmaktadır. Doktrinde kabul edilen görüşe göre bir kişinin maluliyetinin kişinin kazancına etkisinin belirlenmesinde zarar görenin mesleği önem kazanmakta olup kişinin parmağının kopması halinde piyano sanatçısı veya katip olması halinde mahrum kaldığı kazancı ile öğretmen ya da inşaat işçisi olması halinde kazanç kaybının aynı olmayacağı aşikardır. Bu durumda meslekleri farklı olan kişilerin maluliyet oranının da mesleği dikkate alınarak belirlenmesi gerekir. Maluliyet yada sürekli iş göremezlik oranının belirlenmesinde asıl olan zarar görenin yaptığı işe göre kaza nedeniyle meydana gelen iş gücü kaybıdır, özür oranı değildir. Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Tespit İşleri Yönetmeliği yürürlükte bulunduğu sürece iş göremezlik oranının SGK ile aynı kurallara göre belirlenmesi gereklidir.
Bu hale göre zarar gören kişinin yaralanması ve maluliyeti arasında illiyet bağı kurularak meslek grup numarası cetvelleri ile maluliyet oranı belirlenen Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre belirlenmesi gerekir.
Bu nedenle; 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartlar’ında engellilik tespitine yönelik yönetmelik hükümlerinin cismani zarar hesabında kabul edilmiş olması, emredici kanun hükümleri karşısında sigortanın sorumluluğu açısından farklılığa gidilmesini gerektirmeyeceği gibi, AYM’nin iptal kararında da bu farklılığın kabul edilmemesi, “gerçek zarar” vurgusu yapılmış olması, TBK’nın 54. maddesinde davacının talep edebileceği zararın çalışma gücünün azalmasına ve kaybına ilişkin zarar olması karşısında, gerek sigorta şirketinin sorumluluğu açsından, gerekse de diğer sorumlular açısından engellilik durumunun tespitine yönelik hükümlerinin uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacı için sürekli iş göremezlik oranının Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri esas alınarak belirlenmiş olmasında, raporun davacının muayenesi yapılarak, son durumu ve tedavi evrakları değerledirilerek tanzim edilmiş olmasına göre, AYM’nin iptal kararı da gözetildiğinde bir isabetsizlik bulunmadığı gibi, davalının yasal süresinde rapora itiraz etmemiş olması, davacının da talebi gibi karar verilmiş olması nedeniyle maluliyet raporuna yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Buna göre; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uyun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, mahkemece alınan kusur raporunun taşıt yolunda ters yönde giden araç sürücüsünün kusurunun ağırlığı gözetildiğinde olayın oluş şekline göre uygun olmasına, mahkemece SGK yazı cevabı değerlendirilerek karar verilmiş olmasına, bakıcı giderinin KTK’nın 98. maddesi kapsamında olmadığından davalının sorumlu olduğunun kabul edilmiş olmasında isabetsizlik bulunmamasına, mahkemenin AYM kararından sonra verdiği kararında davacının tahkikata devam edilmesi talebi olmaksızın talebi gibi karar verilmesini istemesi üzerine mahkemece talebe göre karar verilmiş olmasına, davalı yönünden ise hesaplamanın davalı lehine olmasına göre; davacı vekilinin ve davalı vekilinin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalıdan alınması gereken 4.972,36 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 1.243,09 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.729,27 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf edenler tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
6-HMK’nın 333. maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere 08/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.