Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/665 E. 2023/393 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/665 – 2023/393
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/665
KARAR NO : 2023/393

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/12/2020
NUMARASI : 2020/22 Esas 2020/749 Karar

DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 15/03/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 07/04/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde;12/01/2018 tarihinde müvekkilinin sevk ve idaresindeki aracıyla seyir halindeyken; yağış nedeniyle trafik güvenliğini sağlamak için aynı şeritte seyreden …’nun sürücülüğünü yaptığı, davalı tarafından ZMMS ile sigortalı aracı güvenli ve kontrollü şekilde geçmek isterken, sürücü …’nun kurallara aykırı şekilde kendisini sollamakta olan araca riayet etmeden ve hızını azaltması gerekirken hızını daha da artırarak seyrine devam etmesi ve buna bağlı olarak davacı müvekkilin aracının hakimiyetini kaybederek şarampole yuvarlanması sonucu çift taraflı, yaralanmalı, maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza neticesinde müvekkilinin yaralandığını, müvekkilinin zararlarından davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek, 5.400,00-TL daimi maluliyet tazminatının davalı sigorta şirketine başvuru tarihi olan 08/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; sigorta şirketine usulüne uygun başvurunun yapılmadığını, dava konusu kaza nedeniyle sigortalı araç sürücüsüne kusur izafe edilemeyeceğini, davacının kendi kusurlu davranışı sonucunda tek taraflı olarak kaza yaptığını, sigortalı araç sürücüsünün davacının yapmış olduğu tek taraflı kazaya her hangi bir dahilinin bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın, 12/01/2018 tarihinde gerçekleşen kaza sonucunda davalıdan ZMMS poliçesi kapsamında sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkin olduğu, kazaya ilişkin olarak düzenlenmiş bulunan trafik tespit tutanağında davacının kusurlu bulunduğu, savcılık soruşturma dosyasında da, kazanın davacının kusurlu ile meydana geldiğinden kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğinin görüldüğü, Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan kusur raporunda; davacı…’ün sevk ve iradesindeki araç ile …’nun iradesindeki aracın çarpışması neticesinde oluşan trafik kazasında, davacı sürücü…’ün %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, raporun karar vermeye elverişli olduğu; kaza tespit tutanağı, soruşturma dosyası ve ATK kusur raporuna göre gerçekleşen kazada davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı bulunan araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığı, davacının zararını davalı sigorta şirketinden talep edemeyeceği gerekçesi ile; “Davanın reddine,” karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; müvekkilinin %100 kusurlu olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, alınan raporun hak kaybına neden olacak mahiyette olduğunu, kazanın davalı tarafından sigortalı aracın kusuru ile meydana geldiğini, davalı tarafından sigortalı aracın kontrolsüz ve şerit ihlali yaparak trafik akışını engellemesi nedeniyle müvekkilinin bulunduğu şeridi korumak için hızını artırıp sollama yaparak, davalı tarafından sigortalı aracı geçmek istediği sırada, aracının yoldan çıkıp takla attığını, kaza tespit tutanağında, müvekkilinin direksiyon hakimiyetini kaybettiği belirtilmiş olsa da, bu duruma davalı tarafından sigortalı araç sürücüsünün sebebiyet verdiğini, dosyaya sunduğu uzman görüşünde davalı tarafından sigortalı araç sürücüsünün, müvekkilinin sollaması sırasında hızını arttırmış olması nedeniyle kusurlu olduğunun belirtildiğini, hükme esas alınan kusur raporunda müvekkilinin %100 kusurlu olduğu kabul edilmiş ise de 22/12/2018 tarihli uzman görüşünde davalı tarafından sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğunun, 13/11/2019 tarihli uzman görüşünde ise müvekkiline %70 haklılık verildiğini, bu nedenle alınan rapor ile çelişki oluşturduğunu, yeniden kusur raporu alınarak karar verilmesi gerektiği belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemidir. Mahkemece, dosya kapsamına göre tespit edilen kazanın oluş şekline göre, davalı tarafından sigortalı aracın kazanın meydana gelmesinde kusuru kanıtlanamadığından, davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Uyuşmazlığın kazanın oluş şekline ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Kaza tespit tutanağında kazanın oluş şekline ilişkin olarak; sürücü… sevk ve idaresindeki otomobil ile Mecitözü İstikametinden Amasya istikametine seyir halinde iken direksiyon hakimiyetini kaybederek, diğer istikamete geçmiş olup yol kenarındaki araziye takla atması sonucu yaralamalı maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği denilerek; kazanın oluş şekline göre araç sürücüsünün; aracın hızını, aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamak kuralını ihlal ettiği, belirtilmiştir.
Kaza nedeniyle başlatılan soruşturma dosyasında davacı kollukta alınan ifadesinde, havanın yağışlı olması nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybettiğini, arcının sağa sola savrulduğunu, aracın tamamen kontrolden çıkması ile kazanın meydana geldiğini beyan etmiş, soruşturma dosyasında ifadesine başvurulan tanıklar … de, kazanın davacının kolluk ifadesinde belirttiği şekilde olduğunu beyan ettikleri, başka bir aracın kazaya etkisinden bahsetmedikleri görülmüştür.
Amasya Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/1099 Sor. dosyasında da mevcut delil durumuna göre mağdurun yaralanmasına kendi kusuru ile neden olduğu belirtilerek, olay nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.
Davacı yargılamasındaki iddiasına yönelik aldığı ve dosyaya sunduğu uzman görüşünde ise, davacının dava dilekçesindeki iddialarını kabulü halinde kusur durumu tespit edilerek, iddia edilen şekilde kazanın meydana gelmesinde, davalı tarafından sigortalı araç sürücüsünün de kusurlu olacağı değerlendirildirdiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili, mahkemece davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, kazanın davalı tarafından sigortalı araç sürücüsünün kusurundan kaynaklandığını ileri sürmüş ise de; davacı kazanın oluş şekline yönelik iddialarını kanıtlamakla yükümüdür. İlk derece mahkemesi kararında açıklandığı ve değerlendirildiği üzere, davacı tarafından aksi kanıtlanmayan kaza tespit tutanağında kazanın meydana gelmesinde 3. kişinin dahili olduğunun tespit edilmemiş olmasına, soruşturma dosyasında gerek davacının, gerek tanık olarak ifadesine başvurulan kişilerin beyanları ile de davalı tarafından sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde etkisinin kanıtlanmamış olmasına, davacının kanıtlayamadığı iddiaları çerçevesinde tanzim edilen uzman görüşünün, dosya kapsamındaki deliller değerledirilerek tanzim edilen ve hükme esas alınan rapor ile çelişki oluşturacak mahiyette olmamasına, netice itibariyle davacının kazaya davalı tarafından sigortalı araç sürücünün neden olduğunu kanıtlayamamış olmasına göre mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik görülmemiştir.
Buna göre; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki istinaf sebeplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
1-Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık bulunması halinde re’sen incelenir. Gerekçeli kararda harcın eksik alınmasına yahut suçüstünden/bakanlık bütçesinden karşılanan devlet alacağının sorumlusundan tahsiline karar verilmemiş olması kamu düzenine ilişkin olduğundan ve kamu zararına neden olacağından re’sen gözetilir. (Yargıtay 9. H.D. 2021/7672 E – 2021/12380 K. “…Devlet bütçesinden karşılanan zorunlu arabuluculuk ücreti yargılama giderlerinden olup, kamu düzeni gereğince resen dikkate alınması gerekir. İlk Derece Mahkemesince arabuluculuk ücreti ile ilgili herhangi bir hüküm kurulmaması, Bölge Adliye Mahkemesince de bu eksikliğin mahallinde düzeltilebilecek bir husus olarak değerlendirilmesi bu sebeple yerinde değildir. “)
6102 Sayılı Yasa’nın 5/A maddesinde, bir kısım ticari davalarda zorunlu (dava şartı) arabuluculuk alternatif uyuşmazlık çözüm yolu kabul edilmiş ve “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması dava şartı” olarak kabul edilmiştir. 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun, dava şartı olan arabuluculuk hakkındaki 18/A maddesinde de, arabuluculuğun dava şartı olarak kabul edilen durumlarda arabuluculuk sürecine uygulanacak düzenlemelere yer verilmiştir.
6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun, dava şartı olan arabuluculuk hakkındaki 18/A maddesinin 13 ve 14. fıkraları aynen, “(13) Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde, iki saatlik ücret tutarı Tarifenin Birinci Kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde uyuşmazlığın konusu dikkate alınarak Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır. Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır. (14) Bu madde uyarınca arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderler, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olayda, eldeki dava dava tarihi itibariyle dava şartı (zorunlu) arabuluculuğa tabi olduğundan, davacı tarafından arabulucuya başvurulmuş, tarafların anlaşamaması sonrasında açılmıştır. Buna göre, Adalet Bakanlığı tarafından ödenen arabuluculuk ücretinin ve bu madde uyarınca arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderlerin, yargılama giderlerinden sayılması nedeniyle, anlaşmaya varılamaması halinde ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanacağı gözetilerek, 6100 sayılı HMK’nın m. 326 maddesi gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan zorunlu arabuluculuk ücretinin de, haklılık durumuna göre taraflara yüklenilmesi gerekirken, bu hususta olumlu olumsuz karar verilmiş olması doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilince ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden davacı vekilinin istinaf itirazlarının reddine, re’sen görülen kamu düzenine aykırılık yönünden yapılan incelemede dava şartı (zorunlu) arabuluculuk ücretine ilişkin hüküm kurulmaması nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının re’sen kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
I-Davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile; Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 15/12/2020 tarihli, 2020/22 Esas 2020/749 Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca esas hakkında yeniden karar verilmesine, buna göre;
1-Davanın REDDİNE,
2- Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının dava dosyasında peşin alınan 54,40 harç alındığından iadesine yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Dava sırasında kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına takdir edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya ödenmesine,
5-Dava, dava şartı (zorunlu) arabuluculuğa tabi olduğundan ve anlaşmaya varılamaması nedeniyle eldeki dava açıldığından, 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) (14) maddesi gereğince, Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
6-HMK 333. maddesi gereğince mahkemece yatırılan avansın kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesine müteakip iadesine, iadesi yönünde başvurunun olmaması halinde arta kalan giderin iade edileceğinin davacıya meşruhatlı davetiye ile bildirilmesine,
İSTİNAF HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN
II-Davacı tarafça yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
III-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan yapılan istinaf giderinin kaldırma sebebine göre davacı üzerinden bırakılmasına,
lV-HMK’nın 333.maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
V-Kararın tebliği ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 15/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.