Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/65 E. 2022/123 K. 30.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/65 – 2022/123
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/65
KARAR NO : 2022/123

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/02/2020
NUMARASI : 2018/61 Esas 2020/134 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat ( Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 30/09/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 07/10/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 23/04/2009 tarihinde,…’un sevk ve idaresindeki tescil kaydı ve sigortası bulunmayan motosikletin, müvekkilinin sevk ve idaresindeki araca çarpması neticesinde yaralandığını, Ceza dosyasında alınan bilirkişi raporunda, sigortası bulunmayan motosiklet sürücüsünün asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini müvekkilinin kaza nedeniyle %26 oranında özürlü kaldığını, davalı sigorta şirketine müracaat etmesine rağmen zararının karşılanmadığını, belirterek ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 15.000,00 TL maddi tazminatın başvurunun yapıldığı tarihi takip eden 8 iş günü sonundan itibaren temerrüt faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir.
Davacı vekili 19/11/2018 tarihli dilekçesi ile talebinin 14.700,00 TL’sinin sürekli iş göremezlik, 100,00 TL’sinin geçici iş göremezlik, 100,00 TL’sinin bakıcı gideri, 100,00 TL’sinin tedavi sebebiyle yapılan yol giderleri olduğunu beyan etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesi ile talebini1017,85 TL geçici iş göremezlik, 371,75 TL bakıcı gideri, sürekli iş göremezlik tazminatını 82.032,65 TL, tedavi amaçlı yol giderini ise 2000,00 TL olarak artırmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; açılan davanın haksız olduğunu, davacının meydana gelen kaza nedeniyle müvekkili …na 17.700,00 TL borcu olduğunu, davacının daha önce müracaatı üzerine de, 18.426,00 TL tazminat hesaplandığını, ibraname imzalaması halinde borcundan mahsup edileceğinin bildirildiğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının motosiklette kasksız ve koruyucu tedbirler almaksızın seyretmesine göre müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, müvekkilinin geçici iş göremezlik zararlarından sorumlu olmadığını, davacının, maluliyetini ve zararını kanıtlaması gerektiğini, davacının Burhaniye Devlet Hastanesinden alınan raporunda %26 iş gücü kaybı tespit edilmiş iken, müvekkili tarafından alınan raporda davacının hipertansiyondan kaynaklanan %10 maluliyetinin kaza ile illiyetinin bulunmadığının belirtildiğini, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Raporlar Hakkındaki Yönetmeliğe göre %17 olduğunun tespit edildiğini, bu nedenle maluliyet durumunun kesin bir şekilde tespit edilmesi gerektiğini, SGK tarafından yapılan ödeme var ise indirilmesi gerektiğini, müvekkilinin temerrüdünün bulunmaması nedeniyle faiz talebinin de haksız olduğunu, savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın meydana gelen trafik kazası neticesinde davacının uğradığı cismani zarardan dolayı …na karşı açılan maddi tazminat talebine ilişkin olduğu, 23/04/2009 tarihinde, dava dışı… sevk idaresindeki motosiklet ile davacı sürücü… sevk ve idaresindeki … plakalı motosikletin çarpışması neticesinde ATK raporuna göre; vücut genel çalışma gücünden %30,2 oranında kaybettiği ve 75 gün geçici iş göremezlik halinde kalacak ve 25 gün bakıcı ihtiyacı duyacak şekilde yaralandığı, adli trafik bilirkişi tarafından tanzim edilen rapor içeriğine göre, gerçekleşen kazada davacı sürücünün %15 oranında kusurlu olduğu, tescilsiz motosikletin sürücüsü dava dışı…’un ise %85 oranında kusurlu olduğu, yine aktüer bilirkişi tarafından tanzim edilen rapor içeriğine göre; davacının geçirdiği trafik kazası nedeniyle; 1.017,85 TL geçici iş göremezlik zararı, 471,75 TL bakıcı gideri tazminatı, 82.032,65 TL sürekli iş göremezlik zararı hesaplandığı, buna göre davalı …nın, karşı aracın kaza tarihinde ZMMS poliçesi bulunmaması nedeni ile oluşan bu zararını gidermekle yükümlü olduğu, davacı vekilince 08.07.2019 tarihli talep artırım dilekçesiyle; tedavi sebebi ile yapılan yol gideri zararı olarak 2.000,00 TL talep edildiği, doktor bilirkişi tarafından tanzim olunan rapor içeriğinde belirtildiği üzere davacının yol gideri, refakatçi gideri, ortez giderleri, fizik tedavi gideri olarak toplam 3.100,70 TL zararı bulunduğu anlaşılmış ise de; davacı vekilince gerek dava dilekçesinde gerekse talep artırım dilekçesinde, talebin ”tedavi sebebi ile yapılan yol gideri” olarak sınırlandırıldığı, rapor içeriğinde yer alan ve mahkemece yapılan hesaplama ile belirlenen 755,00 TL üzerinden talebin kısmen kabulüne karar vermek gerektiği, davacı tarafından yetkilendirilen … isimli hasar firması tarafından davalı kuruma dava tarihinden önce yapılmış başvurunun 12.04.2017 tarihinde davalı tarafça teslim alındığı, dosyaya sunulan hasar dosyaları evraklarından anlaşılmış olup davalı sigorta şirketinin kendisine yapılan tebliğ tarihine 8 iş günü ilave edilmesi neticesinde; 25.04.2017 tarihi itibariyle temerrüde düşmüş olacağı, davacının temerrüt tarihi olan 25.04.2017 tarihinden itibaren yasal faiz ile tazminat talep etmekte haklı olduğu, gerekçesi ile; davanın kısmen kabulüne, 1.017,85 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 471,75 TL bakıcı gideri tazminatı, 82.032,65 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı ve 755,00 TL yol gideri olmak üzere 84.277,25 TL’nin 25.04.2017 temerrüt tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, kazaya karışan aracın, motosiklet mi motorlu bisiklet mi olduğu araştırılmadan eksik inceleme ile müvekkilinin sorumluluğuna karar verildiğini; aynı kazada, …’nın da vefat ettiğini ve yakınlarına 20.732,00 TL ödeme yapıldığını, davacının vefat eden …’in yakınlarına yapılan ödemeden sorumlu olduğunu, davacıya daha önce yaralanması nedeniyle 3.032,00 TL ödenmesine karar verilerek, bu bedelin sorumlu olduğu tazminattan mahsup edildiğini, davacının daha sonra müracaatı nedeniyle de 18.426,00 TL ödenmesine karar verildiği ancak bakiye 17.700,00 TL borcu olduğundan, ibraneme imzalayıp göndermesi halinde hesaplan miktarın borcundan mahsup edileceğinin kendisine bildirildiğini, davacının müvekkiline borcu bulunması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini; kusur raporları arasında çelişki giderilmeden karar verilmesinin hatalı olduğu, müvekkilinin vefat eden … yakınlarına davacının sürücü olduğu aracın %25 kusur oranına göre ödeme yaptığını, mahkemece hükme esas alınan raporda ise diğer tescilsiz motosiklete %85 kusur verildiğini, raporlar arasında çelişki olduğunu, çelişki giderilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, maluliyet raporları arasında da çelişki bulunduğunu çelişki giderilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkili tarafından adli tıp uzmanından alınan raporda davacının hipertansiyondan kaynaklanan rahatsızlığının kaza ile illiyetinin olmadığının belirtiliği gibi raporun da Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Raporlar Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine uygun olması gerektiğini, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden %30,2 çalışma gücü kaybı tespitine ilişkin rapora göre karar verilmesinin hatalı olduğunu; geçici iş göremezlik zararlarının Güvence Hesabının sorumluluğunda olmadığı halde kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu gibi 54 yaşındaki gelir getiren çalışması olmayan davacı için geçici iş göremezlik hesabının da hatalı olduğunu; müvekkilinin tedavi giderlerinden de sorumluluğu olmadığını, ayrıca bakıcı gideri hesabının da hatalı olduğunu, davacının yeterli sürücü belgesi olmaksızın araç kullanmış olmasına göre müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini; mahkemece temerrüt tarihinin de hatalı tespit edildiğini, müvekkilinin temerrüdünün gerçekleşmediği, temerrüdün gerçekleştiği kabul edilse dahi dava tarihinden itibaren faize hükmedilebileceğini belirterek kararı istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemidir. Davacı, kazaya neden olduğunu iddia ettiği motosikletin ZMMS poliçesi bulunmadığından, zararlarından davalının sorumlu olduğundan bahisle davalıdan tahsilini istemiştir.
Kaza tespit tutanağı ve dosya kapsamına göre, olay tarihinde davacının sevk ve idaresindeki ZMMS poliçesi olmayan motosikletle, kendisi ile aynı istikametten seyreden ZMMS poliçesi ve tescili olmayan motosikletin çarpışması neticesinde, tescilsiz ZMMS Poliçesi bulunmayan motosiklet sürücüsü…’un vefat ettiği, yine ZMMS poliçesi bulunmayan diğer motosikletin sürücüsü olan davacı…’nun ise yaralandığı anlaşılmaktadır.
Davalı vekili yasal süresi içerisinde verdiği cevap dilekçesi ile, davacının motosikletinin ZMMS poliçesi bulunmaması nedeniyle kazada vefat eden … …’nın yakınlarına, davacının kusuru nedeniyle 20.732,00 TL ödendiğini, yapılan ödemeden 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu ve … Yönetmeliği uyarınca davacı …’ın sorumlu olduğunu, davacının yaralanması nedeniyle hesaplanan 3.032,00 TL tazminatın da daha önce bu ödemeden düşüldüğünü, davacının maluliyet artışı nedeniyle müracaatı üzerine de davacı için 18.426,00 TL tazminat hesaplanmış ise de, davacının bakiye borcu nedeniyle ödeme yapılmadığını beyan etmiştir.
Yargıtay HGK’nın 2017/873 E. ve 2022/605 K. Sayılı içtihadında açıklandığı üzere “Hukukumuzda takas, birbirine karşı bir miktar para veya aynı cins alacağa sahip kişilerden birinin karşı tarafın kabulüne ihtiyaç duymaksızın tek taraflı beyanı ile bu alacakları az olanı tutarında sona erdiren yenilik doğurucu bir hukukî işlemdir. Böylece takas ifa masraf ve külfetine katlanmadan, her iki tarafı da borcunu ifa ve alacağını tahsil etmiş durumuna getirir.”
Somut olayda uygulanması gereken ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 139. maddesinde; “(1)İki kişi, karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas edebilir. (2) Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir. (3) Zamanaşımına uğramış bir alacağın takası, ancak takas edilebileceği anda henüz zamanaşımına uğramamış olması koşuluyla ileri sürülebilir.” hükmü ile takasın şartları düzenlenmiştir. (Zararın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 818 Sayılı BK’nın 118. Maddesi de aynı mahiyette olup, şartların bulunması halinde alacaklar arasında takas kabul edilmiştir.)
Yapılan bu düzenlemelerden anlaşılacağı üzere takasın söz konusu olabilmesi için iki tarafın karşılıklı olarak birbirinden alacaklı (birbirinden borçlu olması) gerekir. Alacak ve borç karşılıklı değilse veya iki kişi arasındaki borç ilişkisinin dışında kalan kişilerden olan alacaklar ya da borçlar takasa konu olamaz. Takas bildiriminde bulunan kimse karşı tarafa borçlu bulunmalı, aynı zamanda karşı taraftan alacaklı olmalıdır. Ayrıca takas için, yalnız borçlularda değil, borçlarda da karşılıklılık bulunmalıdır. Ancak aynı nitelikteki cins (nevi) veya özdeş edimlerin takası mümkündür.
Özdeşliğin, TBK’nın 143. maddesindeki (aynı mahiyette 818 sayılı BK’nın 122. maddesi) “Borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirdiği anda” mevcut olması gerekir. Karşılıklı alacaklardaki özdeşlik, cins ve nitelik bakımından aranır. Yoksa miktar bakımından bir özdeşlik söz konusu değildir. Çünkü, TBK’nın 143. maddesinin birinci fıkrasında da (aynı mahiyette 818 sayılı BK’nın 122/1-2. maddesinde) belirtildiği gibi, takasla, her iki borç, takas edilebilecekleri anda, daha az olan borç tutarınca sona erer. Aynen ifa borcu, sonradan tazminat borcuna dönüşmüşse, diğer tarafın borcu da para borcu ise, özdeşlik gerçekleşmiş olduğundan takas yapılabilir. Özdeşlik koşulu, alacakların kaynağının da aynı olmasını gerektirmez. Bu bakımdan sözleşmeden doğan bir alacağın, karşı tarafın haksız fiilden doğan tazminat alacağı ile takası mümkündür (Uygur, Turgut: 6098 sayılı Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1,3. Baskı, Temmuz 2013, s. 920-925). Başka bir ifadeyle alacakların aynı cinsten olması, borçlanılan edimlerin ifada birbirlerinin yerine geçebilecek nitelikte olması anlamına gelmektedir.
Takas için aranan üçüncü koşul kural olarak her iki borcun muaccel (ifasının istenebilir) olmasıdır. Dördüncü koşul ise, tarafların alacak ve borçlarının geçerli ve ifa edilebilir olması gerekmektedir. Taraflardan birinin alacağı muaccel olduğu hâlde, karşı tarafa olan borcu için bir vadeden yararlanıyorsa, bu alacak talep edildiğinde diğer taraf henüz muaccel olmayan kendi alacağını takas olarak ileri süremez (Uygur, s. 925).
Yenilik doğuran bir hak olan takasın, davadan önce ve dava sırasında alacak sahiplerinden her biri tarafından ileri sürüleceği gibi, bu yola gitmeksizin taraflar alacaklarını ayrıca dava konusu edebilirler. Diğer bir anlatımla takas talebinin mutlaka karşı dava şeklinde ileri sürülmesi zorunlu olmayıp, savunma olarak da ileri sürülmesi olanaklıdır. İlke olarak, takas def’î de diğer def’îler gibi süresinde verilen cevap dilekçesinde ileri sürülmelidir.
Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir. Aksi hâlde takastan kurtulmak isteyen borçlu hemen bir ihtilaf çıkartarak amacına ulaşabilir. Öte yandan ihtilaflı alacağın takas edilebilir olduğunu söylemekle de takasın ortaya konulması ile ihtilafın alacaklı lehine hâlledilmiş olduğu anlamı çıkmamalıdır. Sonuçta hâkim anlaşmazlığı çözerek sonucuna göre takas def’î talebini ret veya kabul edecektir (Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2021 tarihli, 2019/(22)9-267 E., 2021/1463 K. sayılı kararı).
Diğer bir husus ise TBK’nın 144. maddesinde “Aşağıdaki alacaklar takas haklarının doğumundan sonra, ancak alacaklıların rızasıyla takas edilebilir:
1. Tevdi edilmiş eşyanın geri verilmesine veya bedeline ilişkin alacaklar.
2. Haksız olarak alınmış veya aldatma sonucunda alıkonulmuş eşyanın geri verilmesine veya bedeline ilişkin alacaklar.
3. Nafaka ve işçi ücreti gibi, borçlunun ve ailesinin bakımı için zorunlu olup, özel niteliği gereği, doğrudan alacaklıya verilmesi gereken alacaklar.” (aynı mahiyette 818 sayılı BK’nın 123. maddesi) denilerek bir kısım alacakların ancak alacaklıların rızası ile takas edilebileceğinden, alacakların ilgili maddeden kaynaklanması halinde her iki tarafın rızası aranırken, kanunlarında özel olarak düzenlemedikçe, diğer alacaklar açısından davada yasal süresi içerisinde alacaklılardan birsi tarafından takas def’inin ileri sürülmüş olması halinde mahkemece takas def’i değerlendirilmeden karar verilmez.
Yeri gelişken, davalı borçlunun, kendisinin de karşı taraftan alacaklı olduğunu belirterek, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiş olması takas def’i niteliğinde olup mahkemece değerlendirilmelidir.
Somut olayda davalı, davacının ZMMS poliçesi bulunmayan motosikleti ile karıştığı kaza nedeniyle, davacının kusuruna istinaden vefat edenin yakınlarına 20.732,00 TL ödendiği ve bu miktardan davacının sorumlu olduğunu, daha önce davacı için hesaplanan 3.032,00 TL tazminatın mahsubu ile davacının bakiye 17.700,00 TL borcu bulunduğunu beyan etmiş olduğundan, davalının takas def’i mahiyetindeki davaya itirazları değerlendirilerek, davacının, davalı tarafından ileri sürülen alacak miktarını kabul etmemesi halinde, davalının takasa konu alacağına ilişkin delileri toplanarak, davalının takasa konu alacağı olup olmadığı da değerlendirilmek suretiyle davacının talepleri hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, davalının yasal süresinde ileri sürüdüğü takas def’i değerlendirilmeden davanın esası hakkında karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
2-Davalı vekilinin maluliyet raporuna yönelik istinaf taleplerine gelince; mahkemece alınan Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından iki adli tıp uzmanı tarafından tanzim edilen maluliyet raporunda “Yapılan muayenelerde ve tıbbi belgelerin incelenmesinde elde edilen bulgulara göre halen yürürlükte olan 03.08.2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespiti İştemleri Yönelmeliği ve Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine ekli cetveller kullanılarak 16.12.1955 doğumlu…’nun arızaları değerlendirildiğinde;
Arıza için:
A Cetveli: 7. Liste: Omuz ve kol Arızaları. Arıza Sıra No: (19-6) N, Ulnaris paralizisi, Arıza Ağırlık Ölçüsü: 47
B Cetveli: Meslek Grup No:1
C Cetveli: Sürekli İşgöremezlik Simgesi: A,
D Cetveli: 38-39 yaşa göre sürekli işgöremezlik oranı: 51. (Olgumuzda tıbbi veriler dikkate alınarak kıyaslama yapılmış ve 1/2 indirim uygulanarak hesaplamalara devam edilmiştir) indirim sonrası 38-39 yaşa göre sürekli işgöremezlik oranı: 26.
E Cetveli: Raporla ilk tespit edildiği tarihteki yaşa (54-55) göre meslekte kazanma gücü kaybı: %30,2
Toplam işgöremezlik oranı: *%30,2 (yüzde otuz virgül iki) dir.” denilerek maluliyet raporunun tanzim edildiği anlaşılmaktadır.
Davalı vekili yasal süresi içerisinde rapora itiraz ederek raporda tespit edilen maluliyet miktarının uygun olmadığını ileri sürmüştür.
Davacının, kaza nedeniyle Burhaniye Devlet Hastanesinden alınan 23/03/2017 tarih ve 308 sayılı Engeli Sağlık Kurulu Raporunda maluliyet oranın %26 olarak tespit edilmişken (%10 hipertansiyondan kaynaklanan maluliyeti de nazara alınarak belirlenen engel oranı), 14/02/2019 tarihli Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre, tanzim edilen yukarıda açıklanan hükme esas alınan raporda ise %30,2 olarak tespit edilmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan rapor, iki kişilik adli tıp uzmanı tarafından düzenlenmiş, hareket kısıtlılığı da bu bilirkişiler tarafından ölçülmüş, yapılan ölçümlere göre hareket kısıtlığının arıza oranı yönetmelik ekindeki Cetvel ekindeki oranda olmadığı kabul edilerek “1/2” oranında takdiri indirim uygulanmıştır.
Her ne kadar davacı tarafından alınan engelli sağlık kurulu raporu ile hükme esas alınan rapor ayrı yönetmelik hükümlerine göre alınmış ise de, raporlar arasında yapılan ölçümlemelerin farklı olduğundan raporlar arasında çelişki bulunduğu gibi, engelli raporunun aksine, eklem hareketlerindeki kısıtlılık miktarı ve maluliyetindeki takdiri indirim miktarı adli tıp uzmanı tarafından tespit edilmiş, ortopedi uzmanı tarafından bu hususta bir değerlendirme olmaması nedeniyle de rapor karar vermeye elverişli değildir.
Davalı tarafından alınan maluliyet raporuna da itiraz edilmiş olmasına göre; dosyanın Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Kuruluna gönderilerek, davacının yaralanma şekline göre ilgili uzmanların da içerisinde olduğu heyetten, davacının tedavi evrakları incelenerek ve muayenesi yapılarak, meydana gelen trafik kazası nedeniyle maluliyetinin meydana gelip gelmediği ve davacının ileri sürüdüğü rahatsızlıkların kaza ile illiyetinin bulunup bulunmadığının değerlendirdiği, kaza tarihinde yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre rapor alınarak, davacının geçici ve sürekli maluliyetinin tespit edilerek ve ayrıca geçici olarak bakıma muhtaç kalmış ise süresinin tespit edilerek, raporlar arasındaki çelişkinin giderildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmiş olması da isabetli görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenler ile davalı vekilinin istinaf taleplerinin kabulü ile, mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili deliller toplanılmadan ve değerlendirilmeden karar verilmiş olması nedeniyle, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek, öncelikle davalının yasal süresi içerisinde ileri sürüdüğü takas def’ine yönelik itirazları değerlendirilerek, takas talep edilen miktarda tarafların anlaşması halinde bu miktar üzerinden takas iddiaları değerlendirilerek, takas talep edilen miktarda anlaşma olmaması halinde ise, davacının takasa ilişkin delilleri toplanarak, takas talebi konusunda olumlu olumsuz değerlendirme yapılara, ayrıca davacının yukarıda açıklandığı üzere raporlar arasında çelişkiyi giderecek şekilde Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kurulundan alınacak maluliyet raporu ile davacının maluliyet miktarı tespit edilerek, hükmün davalı tarafından istinaf edilmiş olması nedeniyle kaldırılan kararda esas alınan hesap raporu tarihindeki verilere, göre davacının talep edebileceği tazminat miktarı değerlendirilerek sonucuna göre olumlu olumsuz bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 14/02/2020 tarihli 2018/61 Esas – 2020/134 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalı tarafından ödenen 288,00 TL ve 1.151,22 TL İstinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davalıya iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-İİK’nın 36. maddesi gereğince Ankara 23. İcra Müdürlüğünün 2020/2424 Esas sayılı dosyasına yatırılan 151.000,00 TL teminatın yatıran tarafa iadesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 30/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.