Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/638 E. 2023/340 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2022/638 – 2023/340
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/638
KARAR NO : 2023/340

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2018
NUMARASI : 2016/841 Esas 2018/1000 Karar

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALILAR :
VEKİLİ

DAVANIN KONUSU : Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)

KARAR TARİHİ : 08/03/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 14/03/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ile davalı … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı şirket vekili dava dilekçesinde özetle, 17/08/2016 tarihinde davalı şirkete Karayolları ZMMS poliçesi ile sigortalı … plaka sayılı aracın dava dışı sürücüsünün kusuru ile karışmış olduğu trafik kazası sonucu yine davalılardan …’in yaralandığını,… tarafından yaralanmadan ötürü sigorta şirketinden poliçe kapsamında tazminat alınabilmesi için vekaletname çıkarıldığını, sonrasında düzenlenen sözleşme ile sigorta şirketinden tahsil edilecek tutarın %20’sinin ücret olarak müvekkiline verilmesinin kararlaştırıldığını, müvekkili şirket tarafından sigorta şirketi nezdinde tazminat yönünde başvuruda bulunulmasına karşın, müvekkilinin… tarafından haksız olarak azil olduğunu belirterek, sigorta şirketi tarafından…’e ödenecek yada ödenmiş olan tazminat miktarının %20’lik kısmının davalılardan reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesine talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde, kaza tarihi itibari ile … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacı tarafça ibraz edilen temliknamenin usulen geçerli nitelik taşımadığını, müvekkili şirket nezdinde tespit edilmiş net bir tazminat alacağının halen mevcut olmadığını, bu nedenle müvekkili açısından açılan davanın reddi gerektiğini belirtmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde, davacı şirketin kaza sonrası müvekkilini arayarak çok kısa süre içerisinde sigorta şirketinden zararı tahsil edeceklerini belirttiklerini ancak, vekaletnameyi aldıktan 10 gün sonra şirkete başvurarak, müvekkilinin güvenini yitirdiklerini, ayrıca gerekli açıklama yapmadan temlikname ve diğer belgelerin imzalatıldığını, azilname ile ilgili itirazda bulunmadıklarını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalılardan …’e mevcut trafik kazasında yaralanması nedeni ile 05/01/2018 tarihinde 52.647,00 TL ödeme yapıldığı, davacı şirkete, davalı sigorta şirketinden kaynaklanacak tazminat alacağının tahsili hususunda davalılardan … tarafından 29/09/2016 tarihli vekaletnamenin ve yine alınacak tazminat bedelinin %20’sinin 29/09/2016 tarihli temlikname ile verilmesinin taahhüt edildiği, 05/10/2016 tarihinde ise azil edildiğinin taraflar arasında çekişmesiz olduğu, her davanın, açıldığı tarihteki koşullar ile görülmesi gerektiği, 03/11/2016 dava tarihi itibari ile davalı sigorta şirketi tarafından diğer davalı …’e ödenecek belirli bir tazminat tutarı olmadığı gibi, alacağın tahsilinin engellenmesi yönünde verilen tedbir kararı da davacı tarafça infaz ettirilmediğinden, dava tarihi itibari ile sigorta şirketinin davacı şirket nezdinde sorumluluğunun söz konusu olmadığı anlaşıldığından, sigorta şirketi aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği, davalılardan …’in, davacı şirkete vermiş olduğu vekaletname ve temlikname dikkate alındığında, sigorta şirketinden tahsil ettiği 52.647,00 TL’nin %20’sine denk gelen 10.529,40 TL’lik kısmından sorumlu olduğu anlaşıldığından, yapılan ıslah da nazara alınarak; “davanın kısmen kabulü ile 1- … aleyhine açılan davanın REDDİNE, 2-… adına açılan davanın KABULÜ ile 10.529,40 TL’nin (2.500,00 TL’lik kısmı için 03/11/2016 olan dava tarihi, 8.029,40 TL’lik kısmı için 23/05/2018 olan ıslah tarihi, faiz başlangıcına esas alınmak kaydı ile) yasal faiz uygulanarak bu davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili ile davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalının yaralanması nedeniyle, sigorta şirketinden alacağın tahsili istemiyle müvekkiline genel vekaletname verdiğini ve sonrasında aralarında sözleşme düzenlendiğini, sözleşmenin “ücret” bölümünde, sözleşmeden tahsil edilecek tazminatın %20’si ve KDV’sinin ücret alacağı olarak kararlaştırıldığını, işlemler devam ederken davalının müvekkilini haksız olarak azlettiğini, müvekkilinin 05/10/2016 tarihinde sigorta şirketine gönderdiği yazı ile …’e tazminatın ödenmesi ve %20 oranındaki bedelin hak sahipleri tarafından düzenlenen yazı ekinde gönderilen vekletname ile temlikname gereği müvekkiline ödenmesini talep ettiğini, mahkeme gerekçesinde dava tarihi itibarıyla sigorta şirketi tarafından ödenecek tazminat miktarının belirli olmadığı ve tedbir kararının da infaz ettirilmediği belirtilmiş ise de, … Sigorta şirketinin %20’lik bölümü davacı şirkete ödemesi gerektiğinden haberdar olduğunu belirterek, istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, sigorta şirketi yönünden de davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar olmadığını, henüz doğmamış alacağın temlikinin mümkün olmadığını, bu nedenle temlik sözleşmesinin geçersiz olduğunu, kaldı ki sözleşmenin iki tarafa borç yüklediğini, davacı kendi edimini yerine getirmeden ücret alacağına hak kazandığını iddia etmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, geçersiz temliknameye dayanarak aleyhine davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, hak sahibinin trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle tazminat alacaklarının bir kısmını, alacağın temliki (alacağın devri) yolu ile devralmasına ve borçluya alacağın devri bildirilmesine rağmen, davalı/ temlik eden tarafından davacı şirketin haksız olarak azledilmesinin temlikin geçerliliğini etkilememesi nedeniyle, temlik eden/hak sahibi-davalıya ödenmesi gereken miktardan temlik kapsamında kalan bölümün sigorta şirketi ve davalı/ temlik edene ödetilmesi istemine ilişkindir. Davacı temlik sözleşmesinin, davalı…’in müvekkiline verdiği vekaletnameye ve bu kapsamda yapılan sözleşmeye istinaden, yapıldığını beyan etmiştir.
Dava tarihinden önce 28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 2. maddesinde kanunun kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinde tüketici, “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.
Somut olayda, 29/09/2016 tarihli “Sözleşmedir” başlıklı belge ile davalı … ile davacı şirket arasında … plakalı aracın sebebiyet verdiği kaza nedeniyle …’in uğramış olduğu maddi ve manevi zararlarının Türkiye’deki tüm sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı vs. kurum, kuruluş ve kişiler nezdinde takibi ve tahsili için gerekli tüm iş ve işlemlerin yapılması için sözleşme düzenlendiği, sözleşmenin davalı … tarafından imzalandığı, 29/09/2016 tarihli ve yine … tarafından düzenlenen “Temikname” başlıklı belgede ise; “… Sigorta A.Ş. nezdinde 17/08/2016 tarihli olay ile ilgili olarak açılmış bulunan……..sayılı, hasar dosyasından aşağıda adı ve imzası bulunan temlik eden/edenler adına tahakkuk etmiş olan alacağın (tazminat bedellerinin) %20 oranındaki TL miktarını … …. A.Ş’ye devir ve temlik ettiğimi/ettiğimizi, borçlu sigorta şirketi, temlik alanın talebi halinde devir ve temlik edilen bedeli temlik alan şirkete ödeyecek ya da şirketçe gösterilecek banka hesabına yatıracaktır.” denildiği, davacı şirket tarafından davalı … Sigorta AŞ’ye 05/10/2016 tarihinde, yukarıda belirtilen vekaletname ve temlikname de sunularak söz konusu kaza nedeniyle davalı …’e tazminat ödemesi yapılması için başvuruda bulunulduğu anlaşılmıştır.
Şu durumda, davacı şirket ile davalı … arasındaki temel ilişki olan vekalet sözleşmesinin dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalması nedeniyle, davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine ait olduğu ve uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken davanın esasına girilerek karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/12/2018 gün ve 2016/841 Esas – 2018/1000 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1.a.3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Davaya bakma görevi Tüketici Mahkemesine ait olduğundan, görev konusunda karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının istek halinde yatırana iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirilmesi, bakiye harç tahsili ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 08/03/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.