Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/598 E. 2023/354 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2022/598 – 2023/354
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/598
KARAR NO : 2023/354

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/11/2020
NUMARASI : 2016/752 Esas 2020/610 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 15/03/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 15/03/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı sigorta şirketi tarafından zorunlu trafik sigorta poliçesi düzenlenen … plaka sayılı motosikletin 20/06/2015 tarihinde neden olduğu, kaza sonucu motosiklette yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını belirterek sürekli çalışma gücü kaybı nedeni ile 50. 00 TL, geçici iş göremezlik zararı için 20.00 TL, SGK tarafından karşılanmayan tedavi ve yol giderleri için 10.00 TL, bakıcı gideri için 20.00TL olmak üzere toplam 200,00 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının yaralanması ile sonuçlanan kazaya karışan araç için kendileri tarafından trafik sigorta poliçesi düzenlendiğini, davacının alacağının % 20′ sini dava dışı hasar yönetim şirketine temlik ettiği için aleyhlerine Ankara 6.Asliye Ticaret Mahkemesinde 2016/539 Esas sayılı davanın açıldığını, bu davaların birleştirilmesi gerektiğini, sorumluluklarının sigortalı araç sürücülerinin kusur dağılım oranına bağlı olmak şartı ile kaza tarihindeki poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davadan önce yapılan başvuru üzerine 74.721,00 TL ödeme yaptıkları için sorumluluklarının sona erdiğini, çalışma gücü kayıp oranı ve kusur dağılım oranına ilişkin raporların ATK’dan, hesap raporunun aktüer siciline kayıtlı bilirkişiden alınması, davacının gelirinin asgari ücret olarak esas alınması gerektiği gibi, davacının zararlarının varlığını ispat etmesi gerektiğini, bakıcı gideri ile geçici iş göremezlik zararının poliçe kapsamında bulunmadığını, olayın haksız fiilden kaynaklanması nedeni ile kendilerinden yasal faiz talep edilebileceğini belirtip, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, sürekli çalışma gücü kaybından kaynaklanan tazminat isteği yönünden yapılan değerlendirmede ; dava açılmadan önce yapılan başvuru üzerine 2016 yılı içerisinde davacıya 74.721,00 TL ödeme yapıldığı, bu durumda ödeme tarihi itibarı ile zarar miktarının belirlenip yapılan ödeme ile kıyaslama yapılması gerektiği, ATK Üst Kurul raporuna göre davacıda % 10 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluştuğu, karar tarihine en yakın tarihli rapor 14/02/2020 tarihli ek hesap raporu olup, bu raporda sürekli çalışma gücü kaybından oluşan toplam zararın 387.309,77 TL olarak hesaplandığı, bu raporda sürekli çalışma gücü kayıp oranı % 3 olarak dikkate alınmış ise de, hükme esas alınan raporda sürekli çalışma gücü kayıp oranı % 10 olarak belirlendiği için sürekli çalışma gücü kaybı nedeni ile talep edilebilecek zararın ( 387.309,77 TL x 10/100 = 38.730,98 TL) 38.730,98 TL olabileceğinin mahkemece hesaplandığı, davacıya 2016 yılına ait veriler esas alınıp yapılan hesaplama sonucu zararının 74.721,00 TL olduğu belirlenip bu miktar davacıya ödenmiş olup, en son veriler kullanıldığında dahi davacı zararın 38.730,98 TL kadar olabileceği, davacının sürekli çalışma gücü kaybı nedeni ile oluşan zararını aşar biçimde ödeme yapıldığı için davacının davalıdan bu alacak türü yönünden başkaca talep hakkı bulunmadığının kabul edildiği, geçici iş göremezlikten kaynaklanan zarar talebi yönünden yapılan değerlendirmede; davadan önce yapılan tüm ödemenin sürekli çalışma gücü kaybı dolayısı ile oluşan davacı zararını gidermek için yapıldığı, bu nedenle fazla ödemenin geçici iş göremezlik talebi yönünden hesaplanan alacaktan mahsubunun mümkün olmadığı , davacının 6 aylık iyileşme dönemi için 14/02/2020 tarihli raporda belirlendiği gibi 6.395,86 TL talep edebileceği , davacının bir diğer talebinin SGK tarafından karşılanmayan tedavi ve tedavi amaçlı yapılan diğer giderlere ilişkin olduğu, davacının davalıdan SGK tarafından karşılanmayan tedavi ve tedavi amaçlı yapılan harcamalar ve yolculuk gideri için 2.298,68 TL alacağı olduğu , davacının bir diğer talebinin bakıcı giderine ilişkin olup, hükme esas alınan ATK’ya ait raporda kaza sonrası davacının bakıcı ihtiyacının ortaya çıkmadığı kabul edildiği için, davacının davalıdan bakıcı gideri talep etmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle bu talebin reddi gerektiği, dava açılmadan önce poliçe kapsamında davalı tarafından yapılacak ödemenin % 20’sinin dava dışı … şirketine temlik edildiği, ancak davacı vekilinin ıslah dilekçesinde temlikin % 25 oranında yapıldığını kabul ettiği için taleple bağlılık ilkesinden hareketle yapılan değerlendirme sonucu; temlik dolayısı ile davacının geçici iş göremezlikten kaynaklanan ve poliçe kapsamında davalı tarafından karşılanması gereken ve % 25 oranındaki temlik dışında kalan zararının ( 6.395,86 TL X % 75 = 4.796,80 TL) 4.796,80 TL olduğu, SGK tarafından karşılanmayan tedavi ve yol giderlerini davacı kendisi yaptığı için bu zarar miktarından temlik nedeni ile indirim yapılmasının mümkün olmadığı, bu halde tedavi ve yol gideri olarak talep edilebilecek zararın 2.298,68 TL olduğu, sonuç olarak davacının geçici iş göremezlik ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi ve yol giderleri için davalıdan (4.796,80 TL + 2.298,68 TL = 7.095,48 TL ) 7.095,48 TL talep etmesinin mümkün olduğu, dava belirsiz alacak davası olup, davanın niteliği gereği davacı taraf alacağın miktarını belirleyemediği için belirli bir miktarı dava değeri olarak göstermek suretiyle dava açtığı, bilirkişi raporu ile gerçek tazminat miktarı belirlendikten sonra dava dilekçesinde talep edilen miktar ile bilirkişinin belirlediği miktar arasındaki fark için eksik harcın tamamlandığı, bu işlemin HMK’da düzenlenen ıslah olmayıp, davanın niteliğinden kaynaklanan eksik harcın tamamlanması olduğu, davalı yönünden kendilerine tazminatın belirlenmesine esas olacak tüm belgelerin teslimini takip eden 8 iş günün bitiminden itibaren temerrüdün gerçekleştiği, somut olayda dava açılmadan önce tazminat ödemesi için davalıya başvuru yapıldığı ve 21/09/2016 tarihinde kısmi ödeme yapıldığı için davalı yönünden 21/09/2016 tarihinde temerrüdün oluştuğu, sigortalı aracın hususi kullanım amaçlı kayıtlı olması nedeni ile davacı alacağına yasal faiz uygulanmasının mümkün olduğu gerekçesiyle, davacının sürekli çalışma gücü kaybı nedeniyle talep ettiği alacak isteminin reddine, davacının bakıcı gideri ile ilgili talebinin reddine, geçici işgöremezlik ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi, ulaşım vb zararlar ile ilgili olarak; talebin kısmen kabulüne; 7.095,48-TL’nin kısmi ödemenin yapıldığı 21/09/2016 tarihinden itibaren hesaplanacak değişen oranlı yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine karar verilmiştir
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, yerel mahkemenin gerekçeli kararına dayanak yaptığı 14.02.2020 tarihli bilirkişi raporunda müvekkilin maluliyet oranını %3 olarak alarak hesaplama yaptığını, halbuki İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. Üst Kurulun 28.11.2019 tarihli 2090 sayılı raporunda müvekkilin engellilik oranı %10 olarak iyileşme süresi de 6 olarak tespit edildiğini, bilirkişinin %3 lük oranı esas alarak hesaplama yapmasının müvekkilinin hak kaybına sebebiyet verdiğini, Yerel mahkeme 11 nolu celsenin 1 nolu ara kararında “… Bilirkişinin çalışma gücü kayıp oranını %3 almış olup ATK üst kurul raporunda belirlenen oran esas alınarak mahkememiz tarafından veya taraflarca zarar miktarının hesaplanması mümkün olup bu konuda yeniden rapor alınması gerekli olmadığı için davacı vekilinin tüm alacak türleri yönünden ıslah işlemi yapması için 2 haftalık kesin süre içinde talebini tam olarak belirlemesi aksi halde dava dilekçesinde belirlenen miktar üzerinden hüküm kurulacağı” diyerek ıslah yapılması için 2 hafta kesin süre verildiğini, aktüerya hesaplaması teknik bir işlem olduğundan bilgi de gerektirdiğini, Yargıtayın Yerleşik İçtihatları gereği aktüerya raporunun karara en yakın güncel verilerle hazırlanması gerektiğini, kendilerinin bunu yapacak bilgisi bulunmadığını, dosyada mevcut olan Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından hazırlanan 18.08.2017 tarihli raporda müvekkilin çalışma gücü kayıp oranının %38 olarak belirlendiğini, dosyada mevcut raporlar arasında bariz çelişki mevcut olduğunu, yerel mahkemenin gerekçeli kararında dava dışı … şirketine %20 temlik edildiğini, davacı vekili ıslah dilekçesinde temlikin %25 oranında yapıldığını kabul ettiğinden taleple bağlılık ilkesinden hareketle %25 temlik indirimi yaptığını belirttiğini, talep artırım dilekçesinin sadece bir yerinde sehven %25 temlik verildiği iddiası sebebi ile diye yazıldığı için %25 temlik bedeli işlemi yapılmasının hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu, Ankara 6 ATM 2016/539 E. sayılı dosyada karar verilmiş olmasına rağmen Ankara 9 ATM 2016/752 E. sayılı dosyada da temlik işlemi yapılmasının müvekkil aleyhine olduğunu, Ankara 6 ATM 2016/539 E. sayılı dosyada zaten %20 temlik bedeli tespiti yapılarak müvekkil aleyhine hüküm verildiğini, yine yerel mahkemenin gerekçeli kararında davalı yan lehine 140,00.-TL vekalet ücretine hükmedildiği, talep artırım dilekçesinde görüleceği üzere dava değerinin 7.165,48.-TL olarak belirlendiğini, mahkemenin ise 7.095,48.-TL olarak davayı kabul ettiği, aradaki fark 70,00.-TL iken yerel mahkemenin 140,00.-TL karşı yan lehine vekalet ücretine hükmetmesinin anlaşılamadığını, davalı yan tarafından dava açmadan ödenen bedelin güncellenmesinin yasaya aykırı olduğunu , davalı sigorta şirketinin tacir olması nedeniyle avans faizine hükmedilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davadan önce yapılmış ödeme bulunması halinde, Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; ödeme tarihi itibariyle davacıya yapılan ödemelerin yetersiz olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için, ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödenen miktarın karşılaştırılması ve ödemenin yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Ödemenin yeterli bulunması halinde ibra nedeni ile davanın reddine karar verilmeli, şayet ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa, bu kez karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı ve zarar ile yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davacı yana yapılan ödemeye, hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak (güncelleme), hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir. Mahkemece alınan hesaplama raporunun bu ilkeye uygun olduğu anlaşılmakla, bu yöne ilişkin istinaf sebeplerine itibar edilememiştir.
Maluliyet raporuna yönelik istinaf yönünden;
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybına uğranıldığı iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Hükme esas alınan ve Adli Tıp İkinci Üst Kurulu tarafından 30 Mart 2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik” hükümleri dikkate alınarak düzenlenen raporla çelişkinin giderildiği ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nce de benimsenen davaya esas kaza tarihinde yürürlükte olan bu yönetmelik esas alınarak, oluşa, usul ve yasaya uygun olarak düzenlenen rapor doğrultusunda karar verilmiş olmasında bir usulsüzlük görülmemiştir.
Davacı vekili tarafından, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/539 Esas, 2018/99 karar sayılı dosyasında dava dışı şirkete temlik edilen meblağın ödenmesine karar verildiği, bu dosyada ise yeniden temlik oranında mahsup yapılmasının mükerrer ödemeye neden olacağı iddia edilmişse de, belirtilen dosyada sürekli iş göremezlik ödeneği yönünden değerlendirme yapıldığı, işbu dosyada ise geçici iş göremezlik tazminatına ve faturlandırılamayan tedavi giderine hükmedildiği bu suretle de mükerrer indirim yapılmadığı anlaşılmakla, bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde değildir.
Alacağın % 20’sinin dava dışı kuruluşa temlik edildiği, ancak ıslah dilekçesinde bu oranın sehven % 25 olarak belirtilmesi nedeniyle Mahkemece % 20 indirim yapılması gerekmesine rağmen % 25 oranında indirim yapıldığına ilişkin istinaf sebebine gelince, ıslah dilekçesinde sadece oran belirtilmemiş, geçici işgöremezlik alacağının 6.395,86.-TL olarak tespit edilmiş olmasına rağmen müvekkilin %25 oranında temlik verdiği iddiası sebebi ile fazlaya ilişkin hakları saklayarak geçici işgöremezlik alacağına ilişkin olarak talebin 4.796,8.-TL olarak artırıldığı, yine tedavi gideri alacağı için 2.298,68.-TL olarak talebin artırıldığı ve miktarın belirlenen meblağın % 25’ine tekabül ettiği ve Mahkemece taleple bağlı olarak talep edilen meblağa hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Vekalet ücretine gelince, dava dilekçesi ve ıslah dilekçesinde 4.796,8. TL geçici iş göremezlik alacağı ve 2.298,68 TL faturalandırılamayan tedavi gideri alacağı talep edildiği, dava dilekçesinde ise 50,00 TL daimi iş göremezlik ve 20.00 TL geçici bakıcı gideri talep edildiği belirtilmesine rağmen ıslah dilekçesinde talep sonucu olarak 7.095, 48 TL yerine 7.165,48 TL olarak yazıldığı ve bu şekilde harçlandırıldığı, talebe göre ıslah dilekçesinde yer alan ve hükmedilmeyen 70,48 TL ve dava dilekçesinde talep edilen 50,00 TL daimi iş göremezlik ve 20.00 TL geçici bakıcı gideri eklendiğinde reddedilen miktarın 140,00 TL olduğu anlaşılmakla bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde değildir.
Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davacıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 125,5 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurma harcı peşin yatırıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yatırılan istinaf gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 15/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.