Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/520 E. 2022/665 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/520 – 2022/665
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2022/520
KARAR NO : 2022/665

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/09/2020
NUMARASI : 2017/848 Esas 2020/358 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Sebebiyle Açılan Maddi ve Manevi Tazminat)

KARAR TARİHİ : 21/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 13/01/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı …Sigorta A.Ş. vekili ve davalı …. A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 27/07/2017 tarihinde davalılardan …’un sürücüsü olduğu … A.Ş. adına kayıtlı, davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS ile sigortalı …marka kamyonetin Gönen-Biga ilçesi yolunda aynı istikamette ilerleyen motorsiklete çarpmamak için seyir halindeki … sevk ve idaresindeki vefat eden …’in yolcu olarak bulunduğu kamyonetin ön sağ tarafına çarptığını, … … ‘ın vefatına neden olduğunu, müvekkillerinden … …’ın da, ölenin babası olduğunu, müvekkillerinin maddi ve manevi zarara uğradıklarını, zararlarının karşılanması için sigorta şirketine müracaat edilmiş ise de zararlarının karşılanmadığını, ileri sürerek ve fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak, müvekkili … … için 20.000,00TL maddi ve 60.000,00 TL manevi, müvekkili … … için 50.000,00 TL manevi ve müvekkili …için 50.000,00 TL manevi, müvekkili … … için 3.000,00 TL maddi ve 40.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 223.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalı sigorta şirketinin poliçe limiti ile sınırlı sorumlu tutulmasına, karar verilmesini istemiştir.
Davacılar vekili ıslah dilekçesi ile; maddi tazminata ilişkin taleplerini … için 206.279,84-TL, … için 41.775,26 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde, davada müvekkiline husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, tazminat yükümlülüğü olacak ise kusurlu olan tarafın hasım olarak sorumlu tutulması gerektiğini, davalı …’un kullandığı … plakalı aracın kasko sigorta poliçesinin mevcut olduğunu, manevi tazminatın 187.000,00 TL limitle ihtiyari mali mesuliyet kapsamında bulunduğunu, poliçenin … Sigorta A.Ş. tarafından tanzim edildiğini, davanın … Sigorta A.Ş. ‘ye ihbar edilmesini talep ettiklerini, diğer yönden sürücü …’un asli kusurlu olduğunu kabul etmediklerini, yolun kaza anındaki durumu itibariyle illiyet bağının kesildiğini, talep edilen manevi tazminat ve maddi tazminat isteklerinin fahiş bulunduğunu, bu miktarların davacı yanı zengin kılmak amacı taşıdığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı …Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; kazaya karışan aracın müvekkili sigorta şirketi nezdinde ZMMS kapsamında sigortalı olduğunu, sorumluluklarının poliçe limiti ve sigortalının kusuru ile sınırlı bulunduğunu, manevi tazminat talebinin poliçe teminatı dışında kaldığını, Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi’nden kusur raporu alınmasının ve hesaplamanın yeni genel şartlarda belirtilen usule göre yapılmasının gerektiğini, savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı …; bir kısım duruşmalara iştirak etmiş olup hakkında açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İhbar olunan … Sigorta A.Ş. vekili beyan dilekçesi ile; davayı kabul anlamına gelmemek koşuluyla poliçeden kaynaklı manevi tazminat taleplerinin teminat kapsamında olduğunu, kazada sorumluluklarının 37.500,00 TL limit miktarı kadar olup kusur oranında ve zarar nispetinde olabileceğini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın, davacıların desteğinin çift taraflı meydana gelen trafik kazasında vefatı nedeniyle destek tazminatı ve manevi tazminat isteğine ilişkin olduğu, kaza tespit tutanağı ve kaza ile ilgili tüm belgelerin dosyaya eklendiği, Bandırma Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte 2018/123 esas sayılı dosyasında taksirle ölüme sebebiyet olmak atılı suçundan yapılan yargılamada alınan desteğin içerisinde yolcu olduğu araç sürücüsü …’ın kusurunun olmadığının tespit ediliği; mahkemece alınan birden fazla rapor ve İhtisas dairesi raporuna göre davalı sigortacıya ZMMS ile sigortalı kamyonet sürücüsü …’in olayda asli kusurlu bulunduğunun tespit edildiği, alınan aktüer bilirkişi raporunda davacılar desteğinin asgari ücret üzerinden yapılan hesaplanmasında davacı eş …’nın 219.755,10 TL, diğer davacı baba … …’ın 27.577,11 TL destek zararı bulunduğu açıklandığı, raporun karar vermeye elverişli olduğu, müteveffanın araçta yolcu konumunda olup, içerisinde bulunduğu aracın kusursuz biçimde kazaya karıştığı ve davacılara yapılan bir ödemenin bulunmadığının belirlendiği, davalı yan müterafik kusur olgusunu ileri sürmüş ise de emniyet kemerinin takılı olup olmadığı yönünde bir belirleme olmadığı gibi, bunu kanıtlamanın ileri süren sigortacıya ait olacağı ve bu konuda yazılı bir bilgi veya belge sunulamamış olması nedeniyle bu savunmaya değer verilemediği, başkaca bir indirim nedenine rastlanılmadığı, davacıların bilirkişi tarafından hesaplananan destek tazminatını talep etmekte haklı olduğu; davacıların manevi tazminat talebi hakkında, tarafların ekonomik ve sosyal durumları nazara alındığı, desteğin vefatının davacılarda yaratacağı manevi zararın maddi bir ölçümü tam olarak yapılamasa da bir nebze olsun yaşanılan manevi yoksunluğun sebepsiz zenginleşmeye yol açmayacak şekilde davacıların davalı işleten ve sürücüden manevi tazminatı olay tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte talep edebilecekleri gerekçesi ile; “Davacıların ıslah edilen destek tazminatı davalarının kısmen kabulü ile; Davacı … … için 219.755,10 TL, Davacı … … için 27.577,11 TL, destek tazminatlarının davalılardan …Sigorta A.Ş.den 17/11/2017 temerrüt tarihinden itibaren diğer davalılardan olay tarihi 27/07/2017 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, fazla talebin reddine,
Davacıların manevi tazminat davalarının kısmen kabulü ile; Davacı … … için 25.000,00-TL, Davacı … … için 15.000,00 TL, Davacı … … için 20.000,00 TL, Davacı … (…) … için 20.000,00 TL, manevi tazminat miktarlarının olay tarihi 27/07/2017 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalılar …..A.Ş. ile …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, fazla taleplerin reddine,” karar verilmiş hüküm davalı …. A. Ş. vekili ve …Sigorta A.Ş. vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı …Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Kusur raporuna itirazlarının nazara alınmaksızın karar verildiğini, Adli Tıp Kurumu’ndan alınan raporda, sigortalı araç sürücüsünün %75 oranında, kimliği tespit edilmeyen motosiklet sürücüsünün ise %25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini, anılan raporda kusur dağılımının hatalı olduğu belirtilerek itiraz edildiğini, mahkemece itirazlarının nazara alınmadığını, mahkemece alınan bilirkişi raporunda, kusur paylaştırıldığı halde mahkemece kusur oranlarının nazara alınmaksızın karar verildiğini, tüm zarardan müvekkilinin sorumlu tutulduğunu, olayın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün %75 oranında kusurlu olduğunun, %25 oranında ise plakası tespit edilmeyen motosikletin kusurlu olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin sadece sigortalısının kusurundan sorumlu olduğunu, belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde; kazanın olduğu yerde, yeni zift dökülmüş olması nedeniyle kaygan olup olmadığı veya başkaca nedenler olup olmadığının değerlendirilmediğini, eksik inceleme ile karar verildiğini, zira yolun kaza anındaki durumunun belirlenmesi halinde illiyet bağının kesileceğinin açıkça görüleceğini; müvekkiline izafe edilecek bir kusur olmadığını, kendi sevk ve idaresinde olmayan aracın kullanılması nedeniyle oluşacak zararlardan sorumlu tutulmasının haksız olduğunu, müvekkilinin çalışanlarına işçi sağlığı ve güvenliği açısından gerekli eğitimleri verdiğini, tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, bu nedenle tazminattan sorumlu tutulmasının haksız olduğunu, belirterek kararın kaldırılarak davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemidir.
Davacılar, olay tarihinde müvekkillerinin murisinin/desteğinin içerisinde yolcu olarak bulunduğu aracın kendi şeridinde seyri sırasında, davalıların sürücüsü, işleteni ve sigorta şirketi olduğu aracın çarpması neticesinde, muris/desteğin vefatı nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep etmişler mahkemece maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin ise kısmen kabulüne karar vermiştir.
Adil yargılanma hakkı Anayasa’mızın 36/1. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasa’nın 141/3. maddesine göre, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK’da da yer verilmiştir.
6100 sayılı HMK 297/1-2. maddesinde; “(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar;
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile …Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi mevcuttur.
Anayasa ve 6100 sayılı Yasa hükmü birlikte değerlendirildiğinde, mahkeme kararlarının içermesi gereken gerekçenin ilgili ve yeterli olması, çelişki, tereddüt ve şüphe içermemesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Karar gerekçesinin, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar. Hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve denetim mahkemelerinin hukuka uygunluk incelemesi yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Öte yandan mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüte yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür.
6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi uyarınca, mahkeme kararında tarafların kimlikleri ile varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadlarının karar başlığında gösterilmesi; hüküm sonucu kısmında ise taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak nitelikte belirtilmesi gerekli olup, bu yönün kamu düzenine ilişkin olduğu, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2015/8145 Esas – 2016/8280 Karar sayılı ilamında da belirtilmiştir.
Bunun yanı sıra, hukumuzda HMK’nın 26. Maddesinde, “taleple bağlılık ilkesi” kabul edilmiş, “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” denilmiştir. Bu nedenle hakimin tarafların talebi ile bağlı olduğu tazminat davalarında, hâkim talepten fazlasına karar veremez.
Somut olayda; mahkemece yapılan yargılama neticesinde, mahkeme gerekçesinde “Bu dosyada (Ceza dosyasını kastederek) davalı …) Sigorta taraf olmamasına göre mahkememizce kusur durumu ayrıntılı olarak araştrılmış, alınan birden fazla rapor ve ihtisas dairesi raporuna göre davalı sigortacıya ZMMS ile sigortalı kamyonet sürücüsü …’in olayda asli kusurlu bulunduğu anlaşılmıştır” denilerek, kusur değerlendirmesi yapılmış, ayrıca tazminat hesabı yönünden ise “Alınan aktüer bilirkişi raporunda davacılar desteğinin asgari ücret üzerinden yapılan hesaplanmasında davacı eş …’nın 219.755,10 TL, diğer davacı baba … …’ın 27.577,11 TL destek zararı bulunduğu açıklanmıştır.” denilerek, karar gerçekçelendirilmeye çalışılmış ise de; Ceza dosyasında İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’ndn alınan raporda, davalı araç sürücüsünün olay mahallinde önünde seyreden faili meçhul motosikletin sola doğru yönelmesi ile davalı …’in sola yönelmesine katkı sağladığı belirtilerek, kazanın meydana gelmesinde, davalı …’in asli, faili meçhul motosiklet sürücüsünün ise tali kusurlu olduğu belirtilmiş, eldeki dosyada trafik kusur bilirkişisinden alınan raporda ise …’in %100 kusurlu olduğu tespit edilmiş, itiraz üzerine Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesinden alınan 22/05/2019 tarihli raporda ise davalı …’un %75 oranında, faili meçhul motosiklet sürücüsünün ise %25 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Öte yandan kaza tespit tutanağında ise tek kusurlunun davalı araç sürücüsünün olduğu tespit edilmiştir. Alınan raporlar arasında kusur tespiti açısından farklılıklar olup, hangi raporun neden kabul edildiğine veya diğerlerinden üstün görüldüğüne yönelik kararda gerekçe bulunmadığı gibi, kabul edilen kusur oranına yönelik bir gerçekçeye de yer verilmemiş, tüm raporlara göre asli kusurlu olduğu denilmiştir. Mahkemece bir birinden faklı olan kusur raporlarından hangisine üstülük tanındığına yönelik değerlendirme yapılmamış olması nedeniyle, kararın gerekçeli ve denetime elverişli olduğu söylenemeyeceğinden, davalıların kusur raporuna yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.
Diğer yandan, davalılar tarafından tazminat miktarına yönelik olarak da karar istinaf edilmiş olup, mahkemece davacıların dava dilekçesi ve ıslah dilekçesindeki talepleri ile bağlı kalarak davanın esası hakkında karar vermesi gerekirken, davacıların talebi yerine, bilirkişi raporunda hesaplanan tazminat miktarına göre maddi tazminat hükmedilmiş olması HMK’nın 26. maddesine aykırı olduğundan, karar bu nedenle de isabetli görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; kararın esası ve tarafların diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin tarafların istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince duruşma yapılmadan kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı …Sigorta A.Ş. vekilinin ve davalı …. A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 15/09/2020 tarihli 2017/848 Esas 2020/358 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, davalı …Sigorta A.Ş. vekilinin ve davalı …. A.Ş. vekilinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davalılara iadesine,
4-İİK’nın 36. maddesi gereğince Ankara 12. İcra Müdürlüğü’nün 2020/9070 E. sayılı dosyasına depo edilen 480.000,00 TL bedelli teminat mektubunun ve 620.289,92 TL bedelli teminat mektubunun, yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 21/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.