Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/519 E. 2022/595 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2022/519 – 2022/595
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/519
KARAR NO : 2022/595

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/07/2020
NUMARASI : 2017/402 Esas 2020/340 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 14/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 27/12/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta Şirketi vekili ve davalı …A.Ş. vekili tarafından süresi içinde ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde, 08/04/2017 günü davacının içinde yolcu olarak bulunduğu otobüsün seyir halinde olduğu sırada tek taraflı olarak trafik kazası meydana gelmesi sonucunda davacının yaralanarak malul kaldığını,otobüsün Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigorta Poliçesi’nin davalı sigorta şirketi tarafından yapıldığını ve diğer davalı şirketin ise; aracın işleteni olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00-TL maddi ve 50.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 08/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile geçici iş göremezlik tazminatı talebini 5.616,24 TL ,bakıcı gideri talebini 5.616,24-TL olarak arttırmıştır.
Davalı ….AŞ vekili cevap dilekçesinde; trafik kazasına karışan otobüsün maliki ve işleteninin davalı şirket olmadığını, araç malikinin dava dışı … isimli kişi olması nedeniyle davanın öncelikle husumet yönünden reddi gerektiğini, dava tarihinden önce davalıya yazılı olarak başvuruda bulunulmadığı için dava şartının yokluğu sebebi ile davanın reddi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde, davadan önce başvuru şartının yerine getirilmediğini, davada kaza tarihinde yürürlükteki yönetmelik hükümlerine uygun olarak maluliyet raporu aldırılması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda;davanın kısmen kabulüne,dava konusu 5.616,24-TL geçici işgöremezlik tazminatı ile 5.616,24-TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 11.232,48-TL alacağın davalılardan sigorta şirketi yönünden 07/06/2017 olan dava, diğer davalı ….AŞ yönünden ise; olay tarihi olan 08/04/2017 tarihinden itibaren ayrı ayrı işleyecek avans faizleri ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemine reddine,dava konusu manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne,12.500,00-TL manevi tazminatın davalılardan sigorta şirketi yönünden 07/06/2017 olan dava, diğer davalı ….AŞ yönünden ise; olay tarihi olan 08/04/2017 tarihinden itibaren ayrı ayrı işleyecek avans faizleri ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hükme karşı davalılar vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta Şirketi vekili istinaf dilekçesinde; davalı şirkete davadan önce başvuru yapılmadığından davanın usulden reddi gerektiğini,manevi tazminatın poliçe kapsamında olmadığını, dava konusu talebin öncelikle aracın Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Mesuliyet Sigorta poliçesini düzenleyen sigorta şirketine, yoksa Güvence Hesabı’na yöneltilmesi gerektiğini,davalı şirketin söz konusu poliçe ile araç maliki …’nın sorumluluğunu teminat altına aldığını,dava dışı …’nın sorumluluğu yok ise davalı şirketin de sorumluluğunun olamayacağını,geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı gideri zararlarının teminat kapsamında olmadığını,davacı tarafça SGK’dan ödeme alınıp alınmadığının araştırılmadığını,mahkemece reddedilen manevi tazminat ve sürekli iş göremezlik taleplerine karşın lehlerine vekalet ücretine hükmedilmediğini,hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu tazminata avans faizi işletilemeyeceğini,kaza sonucu zararın meydana gelmesinde emniyet kemeri takmayan davacının da müterafik kusuru bulunduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı …A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde, dava konusu olayın meydana gelmesinde davalı firmanın kusuru bulunmadığını,davacının seyahat esnasında tüm uyarılara rağmen emniyet kemeri takmayarak meydana gelen neticenin ağırlaşmasına neden olduğunu ve bu suretle müterafik kusurlu olduğunu,davacının aile dışından biri tarafından bakım ihtiyacının karşılandığına yönelik bir ifade ve belge bulunmadığından mahkemece bakıcı gideri tazminatı isteminin kabulüne karar verilecek olsa dahi hakkaniyet oranında indirim yapılması gerektiğini,davacının bakıcı gideri talebinin SGK tarafından karşılanması gerektiğini,hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan taraf vekillerinin istinaf sebepleri doğrultusunda, kamu düzenine aykırılıklar resen gözetilerek, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Yerel Mahkeme tarafından davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı sigorta şirketi vekili ve davalı …A.Ş. vekili tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
Davacı vekili, davacının, yolcu olarak bulunduğu otobüsün gerçekleştirdiği tek taraflı kazada yaralandığını belirterek, otobüs firması ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısına karşı dava açmıştır.
Bu hali ile davanın taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat davası olduğu anlaşılmaktadır.
Taşıma sözleşmesi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda düzenlenmiş ise de, 28.05.2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/k maddesinde tüketici; “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi”, 3/ı maddesinde tüketici işlemi ise; “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 73/1. maddesinde, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir.
HMK’nın 1. maddesinde, görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği belirtilmiştir. Ayrıca HMK’nın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartları arasında sayılmış olup, HMK’nın 115. maddesi hükümleri gereğince dava şartlarının mevcut olup olmadığı, yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen dikkate alınması gereken hususlardandır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesinde usul ekonomisi ilkesi düzenlenmiş, hâkimin, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Aynı Kanun’un 57. maddesinde “ihtiyari dava arkadaşlığına” yer verilmiş, 166/4. maddesinde “davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantının varsayılacağı” hükme bağlanmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61. maddesinde ise “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde aralarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda, davanın açıldığı tarih itibariyle 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un yürürlükte olduğu, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu taşıma işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, buna göre yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca işbu davaya bakma görevinin tüketici mahkemesine ait bulunduğu açıktır. Dava konusu olayda davalı sigorta şirketi ile davacı arasındaki uyuşmazlığı inceleme görevi ticaret mahkemesine ait ise de işbu dava, taşıyan olan diğer davalıya karşı birlikte açılmıştır. Bu durumda davalılar arasında bağlantı olduğu, biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyeceği de muhtemeldir.Hal böyle olunca usul ekonomisi, daha isabetli bir karar verilmesi ve davaların makul bir süre içinde bitirilmesi yükümlüğü açısından, davaların birlikte görülmesi gereklidir. Ayrıca davalı sigorta şirketi hakkındaki davanın da ticaret mahkemesine göre daha özel nitelikteki tüketici mahkemesinde görülmesi, göreve ilişkin usul kurallarına da uygun düşecektir.
Bu durumda davanın, davacı yolcunun, davalı …firması adı altında yolcu taşıyan otobüsün tek taraflı trafik kazası yapması sonucunda yaralanmasından doğan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olması, taraflar arasındaki ilişkinin taşıma sözleşmesinden kaynaklanması ve davacının da tüketici vasfına sahip olması, davacı yolcu ile davalı taşıyan arasındaki temel ilişki olan taşıma sözleşmesinin dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalması nedeniyle, davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine ait olması ve uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken davanın esasına girilerek karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı sigorta vekilinin ve davalı …A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince ayrı ayrı kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak mahkemesine gönderilmesine,istinaf eden taraf vekillerinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … Sigorta Şirketi vekilinin ve davalı …A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı KABULÜ ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, Davaya bakma görevi Tüketici Mahkemesine ait olduğundan, görev konusunda karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,İstinaf eden taraf vekillerinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
2-İstinaf yoluna başvuran taraf vekillerince yatırılan başvurma harcı ve peşin harcın istek halinde yatırana iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran taraflarca yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirilmesi, bakiye harç tahsili ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 14/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.