Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/475 E. 2022/692 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/475 – 2022/692
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/475
KARAR NO : 2022/692

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/09/2020
NUMARASI : 2018/92 Esas – 2020/371 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : TAZMİNAT
KARAR TARİHİ : 28/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 23/01/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 31.12.2010 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında kaza yapan araçta yolcu konumunda olan davacının ağır yaralandığını, davacının kaza sonucunda oluşan zararlarına ilişkin, aracın ZMMS sigorta poliçesini düzenleyen davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin yetersiz olduğunu, davacının maluliyet oranının arttığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 250,00 TL geçici iş göremezlik, 250,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihinden itibaren başlayacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava değerini toplam 95.144,04 TL olarak arttırmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacıya ödeme yapıldığını ve davacının davalı sigorta şirketini ibra ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; davanın kabulüne, 5.944,74 TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 89.199,30 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 95.144,04 TL tazminatın temerrüt tarihi olan 05/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; işbu davadan önce davacı tarafından davalı şirket aleyhine maluliyet tazminatı talebi ile İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/517 E. sayılı dosyası ile dava açıldığını, bu dosyaya ilişkin olarak 28.11.2011 tarihinde sulh protokolü imzalandığını ve davacıya maluliyet tazminatına ilişkin toplam 85.800,70- TL tazminatın 05/01/2012 tarihinde ödendiğini, davacı vekili tarafından anılan davaya ilişkin tüm hak ve alacaklardan feragat edildiğini, dosyaya sunulan 02/01/2020 tarihli hesap bilirkişi raporunda, hesaplama yapılırken davalı şirket tarafından 05.01.2012 tarihinde davacıya 85.800,70-TL. tutarında yapılan ödemenin, güncelleme yapılmadan poliçe teminat tutarından düşüldüğünü, davacı vekilinin bedel arttırım dilekçesinde poliçe limitini aşan bir talepte bulunduğunu, maluliyet raporuna itirazlarının mahkemece değerlendirilmediğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan yaralanma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda; kaza tespit tutanağı uyarınca, 31.12.2010 tarihinde, sürücü …’ın, sevk ve idaresinde olan aracıyla seyri sırasında kavşağa girdiğinde sağa dönüş yapması gerekirken düz seyrine devam ettiği ve bordür taşlarına çarparak yolun karşı şeridinde duruşa geçtiği kazada sürücünün kural ihlali olduğunun belirlendiği, kaza yapan aracın kaza tarihini kapsar şekilde ZMM Sigorta poliçesinin davalı şirket tarafından düzenlenmiş olduğu mahkemece Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan 26/07/2019 tarihli rapor uyarınca kaza neticesi davacının vücut genel çalışma gücünden %30.2 oranında kaybettiği, 9 ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığı, iş göremez kaldığı 9 ay boyunca başkasının bakımına muhtaç olduğu, devamlı surette başka birinin bakımına muhtaç olmadığının belirlendiği, İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/517 Esas – 2012/337 Karar sayılı dosyasında, davacı tarafından 26/09/2011 tarihinde kalıcı iş göremezlikten kaynaklı kazanç, iş gücü ve efor kaybı nedeniyle maddi tazminat davası açıldığı, taraflar arasında ödeme nedeniyle gerçekleşen sulh neticesi mahkemenin 28/06/2012 tarihli kararı ile davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyeti’nin 2018/10239 esas nolu dosyasında başvuran …’un … Sigorta aleyhine 31/12/2010 tarihinde … plakalı sigortalı araçta yolcu olarak bulunduğu sırada meydana gelen tek taraflı trafik kazası nedeniyle sigorta şirketinden geçici bakıcı gideri talebinde bulunduğu, heyetçe tazminat talebinin kabulü ile 6.756,00 TL bakıcı giderinin 29/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte … Sigorta A.Ş.’den tahsiline karar verildiği, davacının gelişen durum nedeniyle maluliyet oranının %30,2 olarak belirlendiği, İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/517 Esas – 2012/337 Karar sayılı dosyasında davalı sigorta şirketi tarafından davacıya yapılan ödemenin ise davacının%23,2 maluliyet oranına göre yapıldığı, mahkemece alınan aktüer bilirkişi raporu uyarınca ödeme tarihindeki verilere göre yapılacak gerçek zarar hesaplamasının sigorta şirketince ödenen tutarın üzerinde kalacağı açık olduğundan doğrudan rapor tarihindeki ücret verilerine göre hesaplama yapılmasıyla davacının talep edebileceği tazminat tutarının bakiye poliçe teminat limit tutarı ile (175.000,TL – 85.800,70 TL) = 89.199.30 TL ile sınırlı olduğunun belirlendiği, mahkemece anılan raporun hükme esas alınmasıyla yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmıştır.
Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir.
Trafik kazası sonucu yaralanmalar nedeni ile ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacaktır.
Gelişen durumun varlığı halinde gelişen durum yönünden yeniden dava açılabilmesi mümkündür. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir.
Davacıdaki yaralanmanın hangi tarihte tedaviyle tamamen sona erdiği, bu yaralanmadan dolayı gelişen bir durum olup olmadığı, varsa hangi tarihte gelişen durumun sona erdiği; diğer bir anlatımla, daimi iş gücü kaybının kesin olarak belirlenebilmesi için tedavilerinin ne zaman sona erdiği, mahkemece tespit edilen maluliyetin hangi hastalık ve gerekçelerle belirlendiği, anılan bu maluliyetin davacıya davadan önce sigorta şirketi tarafından yapılan ödemeyi takiben taraflar arasında gerçekleşen sulh protokolünden önce de var olup olmadığı ve kesin maluliyet oranının hangi tarihte belirlenebilir hale geldiği, gerçek zararın tespiti açısından önemlidir.
Dosya kapsamından, maluliyete ilişkin Denizli Severgazi Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen 2 yıl geçerli 14.07.2011 tarihli sağlık kurulu raporu ile davacının meydana gelen kaza neticesi L4 kompresyon kırığına bağlı %23 oranında maluliyet oranı tespiti yapılmış, mahkemece Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan 26/07/2019 tarihli rapor uyarınca kaza neticesi davacının L4 kompresyon kırığına bağlı olarak vücut genel çalışma gücünden %30.2 oranında kaybettiği, 9 ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığı, iş göremez kaldığı 9 ay boyunca başkasının bakımına muhtaç olduğu, devamlı surette başka birinin bakımına muhtaç olmadığı belirlenmiştir. Bu halde mahkemece, davacının artan maluliyet iddiası kapsamında daimi iş gücü kaybının kesin olarak belirlenebilmesi için tedavilerinin ne zaman sona erdiği,mahkemece tespit edilen %30,2 oranındaki maluliyetin Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından hangi hastalık ve gerekçelerle belirlendiği, anılan bu %30,2 oranındaki maluliyetin davacıya davadan önce sigorta şirketi tarafından yapılan ödemeyi takiben taraflar arasında gerçekleşen 26.12.2011 tarihli sulh protokolünden önce de var olup olmadığı, sulh protokolüne konu olan maluliyet oranını etkileyen sekel bulguların sonradan artış ve değişime uğrayıp uğramadığı ve kesin maluliyet oranının hangi tarihte belirlenebilir hale geldiği hususunda mahkemece denetime elverişli maluliyet raporu alınmadan eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yine, davacıya davadan önce yapılmış ödeme bulunması halinde, Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; ödeme tarihi itibariyle davacıya yapılan ödemelerin yetersiz olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için, ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödenen miktarın karşılaştırılması ve ödemenin yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Ödemenin yeterli bulunması halinde ibra nedeni ile davanın reddine karar verilmeli, şayet ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa, bu kez karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı ve zarar ile yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davacıya yapılan ödemeye, hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak (güncelleme), hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir.
Somut olayda; zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davacıya yapılan ödemenin, ödeme günü ile destek tazminatının hesaplandığı güne kadar geçen süredeki işlemiş yasal faizinin de ödeme tutarı ile birlikte hesaplanan tazminattan indirilmesi gerekirken mahkemece, bilirkişi tarafından anılan güncelleme yapılmadan hesaplanan bakiye tazminat üzerinden karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Açıklanan vakıalar karşısında mahkemece; davacının artan maluliyet iddiası kapsamında daimi iş gücü kaybının kesin olarak belirlenebilmesi için tedavilerinin ne zaman sona erdiği, mahkemece tespit edilen %30,2 oranındaki maluliyetin Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından hangi hastalık ve gerekçelerle belirlendiği, anılan bu %30,2 oranındaki maluliyetin davacıya davadan önce sigorta şirketi tarafından yapılan ödemeyi takiben taraflar arasında gerçekleşen 26.12.2011 tarihli sulh protokolünden önce de var olup olmadığı, sulh protokolüne konu olan maluliyet oranını etkileyen sekel bulguların sonradan artış ve değişime uğrayıp uğramadığı ve kesin maluliyet oranının hangi tarihte belirlenebilir hale geldiği hususunda Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Kurulundan rapor alınması, tazminat hesabının Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin emsal kararları uyarınca, bakiye ömür süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi ve işleyecek (bilinmeyen) devre hesaplamasında her yıl için gelirin %10 artırılıp, %10 iskonto edilmesi esasına dayanan progresif rant yönteminin kullanılması ve davacıya davadan önce sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin, ödeme günü ile tazminatın hesaplandığı güne kadar geçen süredeki işlemiş yasal faizinin de ödeme tutarı ile birlikte hesaplanan tazminattan indirilmesi için bilirkişiden gerekçeli, denetime elverişli ek rapor alınması ve Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyeti’nin 2018/10239 esas nolu dosyası muhteviyatının da irdelenmesiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden; davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılması ve dosyanın belirtilen gerekçeyle yerel mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/09/2020 tarihli, 2018/92 Esas – 2020/371 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Yukarıda açıklandığı üzere tüm deliller toplanıp birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kaldırma ve gönderme sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar ve başvuru harcının talep halinde kendisine iadesine,
3-Davalı tarafından yatırılan gider avansından varsa artan kısmın karar kesinleştiğinde kendisine iadesine,
4-İstinafa gelen davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince verilecek kararda gözetilmesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 28/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.