Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/425 E. 2022/544 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/425 – 2022/544
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/425
KARAR NO : 2022/544

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/06/2020
NUMARASI : 2018/242 Esas 2020/332 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 07/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 08/12/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 16.08.2017 tarihinde davalı sigorta şirketinin zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın karıştığı tek taraflı trafik kazasında araçta yolcu konumunda bulunan davacının malul kaldığını, araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğunu beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 100,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak taraflarına verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili ön inceleme duruşmasında davalı duruşmaya katılmadığından talep sonucunu değiştirmiş, 50,00 TL geçici iş göremezlik, 50,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak taraflarına verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 18.11.2019 tarihli dilekçesi ile dava değerini ilk bilirkişi incelemesinde belirlenen sürekli iş göremezlik tazminat bedeline uygun olarak 25.896,57 TL sürekli iş göremezlik tazminatına yükseltmiş ve eksik harcı tamamlamıştır. Bu dilekçede geçici iş göremezlik yönünden artırım bulunmamaktadır.
Ek rapor alınması akabinde davacı vekili 05.03.2020 tarihli dilekçesi ile sürekli iş göremezlik tazminatı yönünden dava değerini 31.517,82 TL’ye yükseltmiş ve eksik harcı tamamlamıştır. Ancak ek raporda tespit edilen sürekli iş göremezlik bedeli 30.113,76 TL, geçici iş göremezlik bedeli ise 1.404,06 TL’dir. Davacı vekilince bu iki kalemin toplamı sürekli iş göremezlik tazminat bedeli olarak düşünülmüş ve neticeten hesap edilen bedeli aşacak şekilde 31.517,82 TL sürekli iş göremezlik tazminatı talep edilmiştir. Geçici iş göremezlik zararına yönelik artırımda bulunulmamış, ıslah dilekçesi ile talep sonucu bir kez daha değiştirilmiş, geçici iş göremezliğe yer verilmemiştir.
Davalı taraf cevap dilekçesi vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, dosyada bulunan kaza tespit tutanağı ve bilirkişi raporundan kazanın, 16.08.2017 tarihinde davalı sigorta şirketinin zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı … plakalı sürücünün 2918 sayılı Kanun’un 36,46, 48, 52/b, 56/a maddelerini ihlal etmesi nedeni ile meydana geldiği, sürücünün alkollü olarak araç kullanması, aracının hızını yol ve trafik durumuna uydurmaması, şerit takibini sağlamaması nedenleri ile tam kusurlu olduğu, davacının alkollü olduğunu bildiği sürücünün aracına binmekle yaralanmasında müterafık kusurlu olduğu, davacının Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan 02.01.2019 tarihli raporundan kaza tarihine göre uygulanması gerekli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre vücut genel çalışma gücünden % 4 oranında kaybettiği, geçici iş göremezlik süresinin 30 gün olduğu, davacının kaza tarihine göre TRH 2010 yaşam tablosu verileri kullanılarak muhtemel yaşam süresi hesaplanmış, kaza tarihinde yürürlükte bulunan genel şartlardaki formüller ve %1,8 iskonto oranı kullanılarak, bilinen aktif dönem için asgari ücret üzerinden, bilinen pasif dönem için AGİ’siz asgari ücret üzerinden sürekli iş göremezlik tazminatı, kaza tarihi asgari ücretine göre geçici iş göremezlik tazminatı hesap edildiği, her ne kadar davalı bedel artırım dilekçesi sonrası verdiği beyan dilekçesi ile hatır taşıması savunmasında bulunmuş ise de, hatır taşımasına dair savunmanın cevap dilekçesi ile beraber getirilmesi gerektiği, cevap dilekçesi sunulmadığından hatır taşımasına ilişkin savunmanın dinlenemeyeceği, bununla birlikte objektif normlara göre davacının alkollü olduğunu bildiği düşünülen sürücünün aracına binmekle müterafik kusurlu olduğu mahkemece resen nazara alındığı, 30.113,76 TL sürekli iş göremezlik tazminatı üzerinden takdiren % 20 oranında indirim yapıldığı, davacı vekilinin bedel artırım dilekçesinde ve ıslah dilekçesinde geçici iş göremezliğe yönelik talepte bulunmadığı, mahkemece eksik harcı tamamlanmayan geçici iş göremezlik tazminatı yönünden davanın reddine karar verildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, 19.272,80 TL sürekli işgöremezlik tazminatının 22/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geçici işgöremezlik ve bakiye sürekli işgöremezliğe yönelik fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece ”davacının alkollü olduğunu bildiği sürücünün aracına binmekle yaralanmasında müterafik kusurlu olduğu” bahsiyle müterafik kusur indirimi yapmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, kararda müvekkil …’nin alkol alan sürücünün aracına binerek zararının arttığı varsayımı yapılarak müterafik kusur indirimi yapılamayacağını, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları doğrultusunda tazminattan müterafik kusur indirimi yapılabilmesi için şahsın müterafik kusuru ile zararın artması arasında illiyet bağı bulunması gerektiğini, müvekkilin söz konusu kaza neticesindeki sürekli iş göremezliğine temel olarak maluliyetinin oluşmasında ya da artması olgusuyla alkol alınması arasında herhangi bir illiyet bağı bulunmadığını, araç sürücüsü alkollü olmasaydı dahi kaza meydana gelecek ise alkollü olmasının kazanın meydana gelmesi ile ilişkilendirilmesinin hakkaniyetten uzak bir yaklaşım olduğunu, yerel mahkeme kararında; takdiri indirim yapılması neticesinde reddedilen maddi tazminat yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekili ek istinaf dilekçesinde; müterafik kusur indirimi yapılamayacağını, 17.02.2020 tarihli güncel ek hesap raporunda müvekkilin iş göremezlik zararı 30.113,76 TL olarak hesaplanıp hükme esas alındığından %20 takdiri indirim yapıldığı halde dahi 24.090,08 TL tazminat hesaplanması gerektiğinden yerel mahkemece %20 takdiri indirim uygulandığı durumda dahi 24.090,08 TL yerine 19.292,80 TL’ye hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; davacı tarafın işbu davasını fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatı kapsamında ikame ettiğini, 18/12/2018 tarihli ön inceleme duruşmasında ise talebini genişleterek ve değiştirerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50,00-TL sürekli iş göremezlik, 50,00-TL geçici iş göremezlik tazminatı talebinde bulunduğunu, yerel mahkemede görülmüş olan işbu dava basit yargılama usulüne tabi bir dava olup basit yargılama usulünde de davanın ve iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava ve cevap dilekçeleri ile başladığından davacının ön inceleme duruşmasında talebini değiştirmesi mümkün olmayıp işbu usule aykırılığı gözetmeyen ve işbu usule aykırılığa rağmen davanın genişletmiş olduğu talebi doğrultusunda geçici iş göremezlik zararı yönünden de hesaplama yaptıran yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu, hukukumuzda ıslah kurumunun her bir dava açısından bir kere söz konusu olabilecek olmasına rağmen davacının işbu davasını 2 kez ıslah ile artırması yerel mahkemenin ise ikinci ıslah dilekçesi ile artırılan miktar üzerinden davanın kabulüne karar vermiş olmasının isabetsiz olduğunu, dosyadan aldırılan maluliyet raporunun davacının maluliyetinin belirlenmesinde yeterli bir rapor olmayıp davacının sürekli maluliyetinin hatalı ve fahiş tespit edildiğini, davacının gerekli iyileşmesinin sonrasında rapor alınarak davacının maluliyet oranı kesin olarak belirlenebileceği açık olup, davacının iyileşme süreci göz ardı edilmek suretiyle maluliyet oranı tam olarak belirlenmeksizin tanzim olunan bir raporun hükme esas alınmayacağını, kusur raporunun hatalı olduğunu, kaza tespit tutanağına göre sürücü … olup davacı kendi kusurundan faydalanamayacağından işbu davanın bu cihette de reddi gerektiğini, resmi belge niteliğindeki kaza tespit tutanağında sürücünün … olduğunun belirtildiğini, ancak dava dışı …’ın soruşturma dosyasında vermiş olduğu ifadede aracın sürücüsünün kendisi olduğunu olay anında alkollü olması nedeniyle böyle bir beyanda bulunduğu şeklinde ifade verdiğini, ortada resmi belge niteliğinde trafik kazası tespit tutanağının oluşu ve bu tutanağın ilgili kolluk ekiplerince olay yerine gidilerek bizzat kaza yerini kazadan sonra aracın pozisyonunu ve yaralananların pozisyonunu görerek sürücünün … olarak belirlenmiş oluşu karşısında dava dışı …’ın değiştirmiş olduğu ifadesine göre tüm bu çelişkili durumlar akabinde yerel mahkeme bu hususta herhangi bir araştırma yapılmaksızın sürücü … imiş gibi kabul edilerek kusur incelemesi yaptırılmasının isabetli olmadığını, herhangi bir kabul anlamına gelmemek kaydıyla ve yerel mahkemece yapılan müterafik kusur indirimi isabetli olmakla birlikte somut olayın oluş özelliği, sürücünün alkollü ve ehliyetsiz oluşu ve ayrıca hatır taşımacılığının söz konusu olması sebepleriyle alt sınırdan takdir edilen %20 müterafik kusur indirimi az miktarda olup hakkaniyetin sağlanması noktasında yeterli olmadığını, hatır taşımacılığı indirimi yapılmamasının isabetsiz olduğunu, ıslah edilen miktara ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin isabetli olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatı ve İstinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Kaza tespit tutanağı, aksi kanıtlanabilen belgelerden olup, ceza soruşturmasında araç sürücüsünün davacı değil … olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yöne ilişen istinaf sebeplerine itibar edilmemiştir.
Davacının ön inceleme aşamasında, davayı değiştirip değiştiremeyeceğine ilişkin olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.02.2022 tarih ve 2021/(22)9-518 Esas, 2022/153 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, basit yargılama usulünde, davacının dava dilekçesinde, davalının ise dava dilekçesinin kendisine tebliği üzerine iki haftalık süre içerisinde vereceği cevap dilekçesinde iddiasının ya da savunmasının dayanağı olan maddi vakıaları ispatta kullanacağı tüm delilleri, her bir delili maddi vakıalarla da ilişkilendirmek suretiyle göstermesi gerekir. Nitekim bu husus HMK’da “Delillerin ikamesi” başlığını taşıyan 318. maddesinde; “(1) Taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadır.” şeklinde düzenlenmiştir. Basit yargılama usulünde dilekçeler teatisi aşaması; dava dilekçesi ve onun karşılığını oluşturan cevap dilekçesi ile sınırlıdır. Bu usul, daha çabuk sonuçlandırılması gereken, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş daha basit ve seri bir yargılama usulüdür. Basit yargılama usulünde, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri bulunmamaktadır (HMK, m. 317/3). Dolayısıyla delillerin gösterilmesiyle ilgili olarak ikinci dilekçeler bağlamında yapılan açıklamalar, basit yargılama usulü açısından geçerli değildir. Ancak HMK’nın 322. maddesinin 1. fıkrası uyarınca; ön inceleme ve tahkikat aşamalarında yeni delil gösterilmesi hususunda yazılı yargılama usulü dikkate alınarak yapılan açıklamalar, basit yargılama usulünde de aynen geçerlilik taşımaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 322. madde yollamasıyla uygulanması mümkün olan HMK’nın 145. maddesindeki koşulların bulunması hâlinde, sonradan gösterilen delillerin basit yargılama usulünde de incelenmesi mümkündür. Yine, basit yargılama usulünde iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı, yazılı yargılama usulünden farklı olarak dava açılmasıyla ve cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar (HMK, m. 319).
Belirtilen nedenlerle, basit yargılama usulünde dava açılmasıyla davanın değiştirilmesi yasağı uygulanacağından HMK’nın 141. maddesinin somut olayda uygulanamayacağı anlaşıldığından bu yöndeki mahkeme kabulü isabetli değilse de, dava dilekçesinde sürekli iş göremezlik tazminatı talep edilmiş olup, ön inceleme duruşmasında talep değiştirilerek geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik tazminatı talep edilmişse de, Mahkemece geçici iş göremezlik tazminatı yönünden talebin harçlandırılmaması nedeniyle reddine karar verilmesi nedeniyle bu husus sonuca etkili bulunmamıştır.
İkinci ıslah dilekçesinin gözetilip gözetilemeyeceğine ilişkin olarak ise, davanın belirsiz alacak davası olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Yargıtay HGK’nın 2021/485 E. – 2021/971 K. sayılı kararında fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak açılan davanın “Belirsiz Alacak Davası” kabul edilip edilemeyeceği değerlendirilmiş, gerekçesinde; “Alacağın yalnızca bir bölümü için açılan davaya ise kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukukî ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109. maddesinde kısmi dava türü düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; “Kısmi dava madde 109; (1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir. (2) (Mülga: 1/4/2015-6644/4 md.) (3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez”. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu anlaşılıyor ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” şeklinde bir ifadeye yer verilmiş ise, bu husus, davanın kısmi dava olarak kabulü için yeterli sayılmaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 02.04.2003 tarihli ve 2003/4-260 E., 2003/271 K. sayılı kararı; ayrıca bkz., Pekcanıtez, H.: Medeni Usul Hukuku, C.II, 15. baskı, İstanbul 2017, s.1000). Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 16.05.2019 tarihli ve 2016/22-1166 E., 2019/576 K., sayılı kararında da benimsenmiştir. Belirsiz alacak davası niteliği gereği istisnai bir dava türü olmakla davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişi bunu açıkça dilekçesinde belirtmelidir. Davanın fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak açılmış olması halinde dava kısmi dava olup, davanın, özel bir dava türü olan ve HMK’nın 107. maddesinde düzenlenen “belirsiz alacak davası” olarak açılması için dava dilekçesinde açıkça belirtilmesi gerektiğinden, kısmi dava niteliğindeki davada dava değeri ancak ıslah yolu ile ancak bir kez artırılabilir (Yargıtay HGK’nın 2021/485 E. – 2021/971 K. sayılı emsal kararı) bu nedenle kısmi davada dava değerinin artırılmasına yönelik ilk dilekçesinin talep artırım, ikinci dilekçenin ıslah olarak kabul edilmesine olanak da bulunmamaktadır.” denilerek, davanın açıkça belirsiz alacak davası olarak açılmadıkça, dava belirsiz alacağa konu edilebilecek alacak dahi olsa belirsiz alacak davası olarak kabul edilmeyeceği, dolayısı ile davacının verdiği ilk dilekçenin talep artırım dilekçesi, dava değerine yönelik ikinci dilekçenin ise ıslah dilekçesi olarak kabul edilemeyeceği kabul edilmiştir.
Somut olayda; davacı vekilinin dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olduğuna yönelik bir açıklaması bulunmadığından “fazlaya dair dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla” açılan davanın kısmi dava mahiyetinde olması, 20/11/2019 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesini bir kez ıslah etmiş olmasına göre, HMK’nın 176/2 maddesi gereğince ikinci kez ıslah etme hakkı bulunmadığından ilk ıslah dilekçesi çerçevesinde davacının talepleri değerlendirilerek davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken ikinci ıslah dilekçesinin gözetilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Müterafik kusur indirimi konusunda ise, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “tazminatın belirlenmesi” başlıklı 51. maddesinde; hakimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğine ve özellikle kusurun ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiş; “tazminatın indirilmesi” başlıklı 52. maddesinde ise; zarar gören taraf, zararı doğuran fiile razı olduğu veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olduğu yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırdığı takdirde hakimin, tazminatı indirebileceği veya tamamen kaldırabileceği açıklanmıştır.
Anılan madde kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı; zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusurdur. Zarar gören, zararlandırıcı olayın sebep olacağı zarara önceden razı olabilir. Zarar gören, zarara açık veya örtülü bir irade beyanıyla razı olabileceği gibi, rızanın, diğer bir takım olgulardan da çıkarılması mümkündür. Bu duruma yargısal kararlarda en sık rastlanılan örnek; ehliyetsiz sürücünün ve/veya içkili sürücünün arabasına, onun bu durumunu bilerek binen bir kişinin, meydana gelebilecek zarara önceden, kapalı bir şekilde razı olduğunun kabulü yönündedir. Yine zarar görenin emniyet kemeri takmaması nedeniyle araçtan fırlayarak zararın doğmasına yada artmasına sebebiyet vermesi ve kask takılmayarak zararın artmasına sebebiyet verilmesi de örnekler arasındadır. Makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunması, zarar görenin ortak kusurunu ifade etmektedir. Zarar görenin bu kusuru, illiyet bağını kesmeyecek yoğunlukta ise tazminattan bir indirim sebebidir. Burada da hâkim, somut olayın özelliklerini dikkate alarak, hakkaniyet düşüncesiyle indirim yapabilecektir. Zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK’nın 51 ve 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Dosya kapsamına göre, davacının alkollü olduğunu bildiği araca bindiğinin kabulü halinde, bu durum kazanın oluşuna ilişkin kusurlardan olmayıp, hâkim tarafından tazminattan indirim sebebi olarak kabul edilmelidir. Bu nedenle % 20 müterafik kusur indirimi yapılmasına ilişkin Mahkeme kabulü yerinde bulunmuştur.
Hatır taşımasına ilişkin olarak ise, hatır taşımasına ilişkin savunma bir defi olduğundan mahkemece bu yönde bir savunma olmasa dahi bu hususun resen araştırılması ve tartışılması gerekmediğinden hatır taşımasının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekmekte olup, mahkemece resen nazara alınamaz. (Yargıtay 4. HD 2021/6947 – 2021/11267) Dolayısıyla cevap verme süresinden sonra ileri sürülen hatır taşıması nedeniyle mahkemece belirlenen tazminattan indirim yapılmamış olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Ayrıca kabule göre indirilecek tazminat miktarının hatalı hesaplanması ve takdiri indirimler nedeniyle, davanın kısmen reddedilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım için davalı yararına vekalet ücreti takdir edilemeyeceğinin gözetilmeyerek takdiri indirim sebebiyle aleyhe vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsizdir.
Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında davacı vekilinin ve davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf taleplerinin kabulü ile ilk ıslah dilekçesi gözetilmek ve % 20 müterafik kusur indirimi uygulanmak suretiyle yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca kaldırılması ve düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
A-Davacı vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı KABULÜ ile Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29/06/2020 gün ve 2018/242 Esas- 2020/332 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Buna göre HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca yeniden esas hakkında düzelterek karar verilmesi gerektiğinden;
1-Davanın kısmen kabulü ile %20 müterafik kusur indiriminden sonra 20.788,85 TL sürekli iş göremezlik tazminatının 22/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Geçici iş göremezlik ve bakiye sürekli iş göremezliğe yönelik fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alınması gerekli 1.316,52 TL harçtan peşin ve ıslahla alınan 232,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.083,62 TL’nin davalıdan alınması ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından peşin ve ıslahla yatırılan 232,90 TL harcın davalıdan alınarak davacıya iadesine,
4-Davacı taraf kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, kabul edilen dava değeri üzerinden, karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 13/1. maddesi gereğince 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yargılama boyunca yapılan başvurma harcı, adli tıp gideri (1.200,00 TL), bilirkişi masrafı, tebligat ve yazışma gideri toplam 2.405,90 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan gider avansının HMK’nın 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
İSTİNAF YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN
1-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL maktu istinaf karar harcı ile davalı … Sigorta A.Ş. tarafından yatırılan 329,15 TL nispi istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili taraflara iadesine,
2-Davacı tarafından yapılan toplam 203,10 TL (148,60 TL + 54,50 TL) istinaf yargılama giderinin davalı sigorta şirketinden alınarak davacıya verilmesine,
Davalı … Sigorta A.Ş. tarafından yapılan toplam 148,60 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalı sigorta şirketine verilmesine,
3-Gider avansından kullanılmayan kısmın, karar kesinleştiğinde ilgili taraflara iadesine,
4-Kararın tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 07/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.