Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/421 E. 2022/628 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi Esas-karar No: 2022/421 – 2022/628
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/421
KARAR NO : 2022/628

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/07/2020
NUMARASI : 2018/375 Esas 2020/314 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 21/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 22/12/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … AŞ vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 20.11.2017 tarihinde davalı … A.Ş.’ye ZMMS ile sigortalı … sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile … Sigorta şirketine sigortalı … plakalı araca çarpması sonucu meydana gelen kazada, … plakalı araçta yolcu konumunda olan müteveffa …’ün hayatını kaybettiğini, yolcu konumundaki müteveffanın kusurunun olmadığını, meydana gelen zarardan her iki sigorta şirketinin de müteselsilen ve müştereken sorumlu olduğunu, ancak davacılardan …’ün … plakalı aracın işleteni olduğu için talebin sadece …’ya karşı olduğunu, müvekkillerin murisinin hayatını kaybetmesi nedeniyle davacıların destekten yoksun kaldıklarını, başvuruları neticesinde davalı … şirketinden 172.539,59 TL ödeme alındığını, bu ödeme hesaplanacak tazminattan mahsup edilmek üzere destekten yoksun kalma tazminatlarının tazmini için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her bir davacı adına şimdilik 10,00 TL olmak üzere toplam 40,00 TL maddi tazminatın, kaza tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile … için 78.802,73 TL, … için 12.717,20 TL, … için 12.826,40 TL, … için 6.008,46 TL talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; kazaya karışan aracın müvekkili şirkete ZMMS ile sigortalı bulunduğunu, sorumluluklarının poliçe limiti ve sigortalısının kusuru nispetinde olduğunu, davadan önce davacı tarafın müvekkili şirkete başvurusu üzerine aktüer siciline kayıtlı aktüer bilirkişisinden rapor alındığını ve davacıya 21.12.2017 tarihinde 172.539,59 TL ödeme yaptıklarını ve müvekkili şirketin ibra edildiğini, ibranamenin geçersiz sayılmasının mümkün olmadığından davanın reddi gerektiğini, faiz başlangıç tarihi ve talep edilen faiz türünün hatalı olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı …A.Ş. (Eski Ünvanı: … Sigorta A.Ş.) vekili cevap dilekçesinde; başvuru konusu kazaya karıştığı belirtilen … plakalı aracın … numaralı 28.08.2017/2018 dönemine ilişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi (trafik sigorta poliçesi) müvekkili şirket nezdinde düzenlendiğini, trafik sigorta poliçesi kapsamında teminat limitlerinin ise şahıs başına sakatlık ve ölüm teminatının 330.000 TL, şahıs başına tedavi giderleri teminatının 330.000 TL olarak belirlendiğini, yazılı olan teminatların sigortalının kusuru ve zararın tespiti sonrası sigortacının sorumluluğunun azami sınırını teşkil eden bir tutarı belirlediğini, olay sırasında tanzim edilen kaza tespit tutanağında da belirtildiği üzere meydana gelen kazada müvekkili şirket tarafından sigortalı araç sürücüsüne atfedilen bir kusurun bulunmaması sebebiyle poliçe tazminat sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, davacı tarafça her iki sigorta şirketinin de müşterek müteselsil sorumlu olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, müvekkili şirketin temerrüdü ve avans faizinden sorumlu olmasının söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalı …sigortaya sigortalı araç sürücüsünün tam kusuru ile sebep olduğu trafik kazası sonucu davacıların desteğinin öldüğü, davacıların destekten yoksunluk zararlarının oluştuğu, aktüerya bilirkişi tarafından ilk raporda, 21.12.2017 olan sigortanın ödeme tarihi itibarıyla hesaplanan miktar ile ödenen miktar arasında fahiş farkın olmadığı gerekçesi ile güncellenmiş şekilde ödemenin mahsup edilerek hesaplamanın yapılmadığı görülmüş, ödeme tarihindeki farkın sadece fahiş olmaması değil ayrıca yetersiz olup olmadığının da değerlendirilmesi gerektiğinden, güncellenmiş ödemenin de hesaplanarak mahsubu istenmiş, alınan ek bilirkişi raporu sonrasında ödemenin yetersiz olduğu kanaati hasıl olduğundan talep artırım dilekçesi doğrultusunda, yapılan ödemenin kısmen yetersiz olduğu anlaşıldığından davanın … A.Ş. yönünden kabulüne, … için 78.802,73 TL, … için 6.008,46 TL, … için 12.826,40 TL, … için 12.717,20 TL toplamı 110.354,79 TL’nin 21.12.2017 tarihinden ticari faizi ile davalı … A.Ş.’den tahsiline, davalı … Sigorta A.Ş. yönünden sürücünün kusursuz olduğu sabit olduğundan açılan davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … AŞ vekili istinaf dilekçesinde; davadan önce yapılan ödeme karşılığında ibraname düzenlendiğini, mahkemece alınan ve ödeme tarihi itibarıyla davacının yapılan ödeme ile zararının karşılanıp karşılanmadığı hakkındaki raporda, davacının zararı ile yapılan ödeme arasında fahiş fark olmadığının rapor edildiği, zararın %94’ünün karşılandığının açık olduğu, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, zira Yargıtay kararlarında yeterlilik değil, ödenmesi gereken miktarla ödenen miktar arasında KTK’nın 111. maddesinde belirtildiği şekilde fahiş bir fark olup olmadığının irdelenmesi gerektiğinin belirtildiğini, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/3277 E. 2019/117 K., 2016/14690 e. 2019/377 k. sayılı kararlarının da bu yönde olduğunu, şirket tarafından yapılan ödeme ile tespit edilen tutar arasında “fahiş fark” bulunmadığından ibranamenin iptali şartlarının gerçekleştiğinden söz edilemeyeceğini, bu nedenle güncel verilere göre hesaplanan tutar üzerinden tazminata hükmedilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı … AŞ vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Yerel Mahkeme tarafından davanın davalı … yönünden kabulüne diğer davalı yönünden reddine dair verilen karar, davalı … AŞ vekili tarafından istinaf edilmiştir.
KTK’nın 111. maddesinde ibra ile ilgili bir özel düzenlemeye yer verilerek, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmaların veya uzlaşmaların yapıldıkları tarihten itibaren iki yıl içinde iptal edilebileceği belirtilmiştir. Kanun’un bu hükmünden yararlanmak için ayrı bir iptal davası açılmasına ya da ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren iki yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklamasının bulunması da yeterlidir. Zira anlaşmanın yapıldığı günden başlayarak belirtilen süre içinde bir davanın açılmış olması da, davacının bu anlaşma ile bağlı kalmak istemediğini göstermektedir. Yine; dava sırasında ortaya çıkan aşırı ölçüsüzlük karşısında, davacının yetersiz anlaşmanın iptalini istemesi, iddianın genişletilmesi olarak nitelenemez ve davalının onamına bağlanamaz. Çünkü davacı, yetersiz anlaşmaya karşı (def’i yoluyla) geçersizlik savında bulunmaktadır. Davalı yalnızca, anlaşma gününden başlayarak iki yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği uyarısında bulunabilir. Yine, 111/2. maddesine dayanarak anlaşmanın iptali isteminde bulunan kişinin, bir miktar ödeme karşılığı verdiği belgenin türü önemli değildir. Burada uygulanacak olan özel yasa (KTK. 111/2) hükmüdür. KTK’nın 111/2. maddesine dayanılarak anlaşma ve uzlaşmaların (sulhname, ibraname, feragatnamelerin) iptali için, ödenen tazminatın “yetersiz” veya “aşırı” olduğunun “açıkça belli olması” yeterlidir. (Yargıtay 4. H.D. 2021/22207 E. 2021/11393 K., Yargıtay HGK’nın 2018/17-24 E., 2020/78 K. Ve 2017/(17)4-3189 E 2021/525 K. Sayılı emsal kararları)
Bu nedenle, davalı zarar sorumlusu hakkında açılan davada, mahkemece yapılan ödemenin açıkça yetersiz sayılıp sayılmayacağını bilirkişiden alınacak rapor tespit ederek, sonucuna göre karar verilmelidir.
Yerleşik Yargıtay uygulamalarında; davadan önce yapılan ödemelerin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmekte; davadan önce yapılmış ödeme bulunması halinde ödeme tarihi itibariyle davalı tarafça gerçekleştirilen ödemelerin yetersiz olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için, ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödenen miktarın karşılaştırılması ve ödemenin yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi, ödemenin yeterli bulunması (ibranamenin varlığı halinde hesaplanan tazminat ile yapılan ödeme arasında aşırı ölçüsüzlük olmaması) halinde davanın reddine karar verilmesi, şayet ödemenin yetersiz olduğu, bakiye tazminat alacağı olduğu anlaşılırsa, somut olayda ibranamenin de bulunduğu anlaşıldığından, ödenen miktar ile ödenmesi gereken miktar arasında fahiş fark bulunup bulunmadığı da değerlendirilerek ve fahiş fark bulunduğunun anlaşılmışı durumunda bu kez rapor tarihindeki veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanması, hesaplanan tazminattan davalı tarafça yapılan ödemelerin güncellenmiş değerinin mahsubu ile davacının talep edebileceği bakiye tazminatın bulunması gerekmektedir.
Destekten yoksun kalanların destek paylarını belirlerken, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından benimesenen ilkeler nazara alınmalı, desteğin gelirinin bir kısmını kendisine bir kısmını da eş ve çocukları ile anne ve babasına ayıracağı varsayılmalıdır. Bunun dışında destekten yoksun kalanlardan bir kısmının davacı olup diğer kısmının davacı olmadığı durumda talepte bulunmayan destek görenlerin paylarının da hesaplamada göz önünde tutulması gerekmektedir. Destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında, destek payları doğru belirlenerek, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış/sağlayacak olduğu yardımın miktarı da doğru şekilde hesaplanmalıdır. Destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesinde destekten yoksun kalanlara ayrılacak paylar Yargıtay uygulamaları ile kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise desteğin gelirden eşi ile birlikte ikişer pay alırken çocuklara birer pay verileceği yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay çocukların her birine 1 pay, ana ve babaya birer pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselmektedir. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 desteğe, %50 eşe pay verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanacaktır. Desteğin gelirinin 100 pay olduğunun kabulü ile bu 100 payın davacılar ile dava dışı hak sahiplerine dağıtılması, dağıtılan payların toplamının 100 olması gerekmektedir.
Somut olayda; destek … evli olarak vefat etmiş olup geride üç çocuğu ve bir eşinin kaldığı ayrıca anne ve babasının da hayatta olduğu anlaşılmıştır. Ancak hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda pay dağılımının yukarıdaki esaslar kapsamında yapılmadığı gibi anne babanın payları ayrı ayrı birer pay olması gerekirken eksik verilerek çocukların daha fazla tazminat almasına neden olunduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle davalı tarafından yapılan ödeme tarihi itibariyle “açıkça” “yetersiz” veya “fahiş” ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılan ödeme ile tazminat arasında ölçüsüzlük bulunup bulunmadığı doğru şekilde tespit edilmemiştir.
O halde, mahkemece, davalı sigortanın ibraname karşılığı yaptığı ödeme tarihi olan 21/12/2017 itibarıyla, yukarıda ayrıntılı açıklanan pay dağılımı esasları nazara alınarak davacıların 21/12/2017 itibarıyla talep edebilecekleri destek tazminatının hesaplanması sonucunda bulunacak tutar ile ödenen miktarın karşılaştırılması ve ödemenin yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi, ödemenin yeterli bulunması halinde davanın reddine karar verilmesi, şayet ödemenin yetersiz olduğu, bakiye tazminat alacağı olduğu anlaşılırsa, somut olayda ibranamenin de bulunduğu anlaşıldığından, ödenen miktar ile ödenmesi gereken miktar arasında fahiş fark bulunup bulunmadığı da (ödemenin açıkça yetersiz sayılıp sayılmayacağı) değerlendirilerek ve ödemenin açıkça yetersiz olduğunun anlaşılması durumunda bu kez rapor tarihindeki veriler (kararın davalı tarafından istinaf edilmiş olması nedeniyle ilk karara esas alınan rapor tarihindeki veriler nazara alınarak) dikkate alınarak tazminat hesaplanması, hesaplanan tazminattan davalı tarafça yapılan ödemelerin güncellenmiş değerinin mahsubu ile davacının talep edebileceği bakiye tazminatın bulunması gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak ve eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, davalının buna yönelik istinafının kabulü gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı sigorta vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK.nın 353/1-a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … AŞ vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 13/07/2020 tarihli 2018/375 Esas – 2020/314 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalıdan alınan istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden tarafa iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-İİK’nın 36. maddesi gereğince Ankara 10. İcra Dairesinin 2020/5896 Esas sayılı dosyasına yatırılan209.555,00-TL nakit teminatın yatırana iadesine,
6- Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 21/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.