Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/413 E. 2022/611 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/413 – 2022/611
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/413
KARAR NO : 2022/611

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/06/2020
NUMARASI : 2014/798 Esas 2020/223 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 14/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 01/01/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, ilk derece mahkemesi tarafından 19/09/2020 tarihli aynı sayılı istinaf değerlendirme kararı ile kararın miktar itibariyle kesin olduğundan bahisle, istinaf talebinin reddine dair ek karar verilmesi sonrasında ek karar yasal süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiş olmakla, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olması, kesinlik sınırının ise zararın tamamına göre belirlenecek olmasına göre, davacının istinaf talebinin miktar itibariyle kesin olduğu kabul edilerek reddedilmiş olmasında usul ve yasaya uygunluk görülmediğinden, davacı vekilinin ek karara yönelik istinaf başvuru talebinin oy birliği ile kabulü ile ek kararın kaldırılmasına karar verilerek, asıl karara yönelik istinafında başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 08/06/2010 tarihinde davalı sigorta şirketi nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı aracın karıştığı trafik kazasında araç içerisinde yolcu olarak bulunan müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, müvekkilinin zararından davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğunu ileri sürerek ve fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak 1.000,00 TL daimi maluliyet tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; kaza yapan aracın 13/09/2009-13/09/2010 tarihleri arasında müvekkili şirket nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin poliçe limiti ve sigortalısının kusuru oranında zarardan sorumlu olduğunu, davacı tarafın başvurusu üzerine 14.614,91 TL ödeme yapıldığını, ödeme nedeniyle müvekkilinin sorumluğunun kalmadığını, maluliyet ve kusur oranının tespit edilmesi gerektiğini, savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın trafik kazasından kaynaklanan sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkin olduğu, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan 15/05/2014 tarihli raporda, …’in meydana kaza nedeniyle, fonksiyonel ve anatomik bir arıza saptanmadığından vücut genel çalışma gücünden kaybetmediği, iki ay süreyle iş göremezlik halinde kaldığı kanaatinin bildiriliği, itiraz üzerine İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’ndan alınan 12/12/2016 gün ve 22572 Karar sayılı raporda, davacının 08/06/2010 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı arızası 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri muvacehesinde maluliyetine neden olacak düzeyde olmadığından maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme(iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 3 (üç) aya kadar uzayabileceği görüşünün bildirildiği, itiraz üzerine Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Adli Tıp İkinci Üst Kurulundan alınan 15/01/2020 tarihli raporda, …’in 08/06/2010 tarihinde maruz kaldığı trafik kazasına bağlı yaralanması 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmamış olduğundan sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 3 (üç) hafta kadar uzayabileceği görüşünün bildirildiği, davacının sürekli maluliyetinin meydana gelmediğinin tespit edilmesine göre davanın haksız olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; kararın hatalı olduğunu, raporun karar vermeye elverişli olmadığını, Mahkemece Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’ndan meslek grubu bildirilmeden alınan raporda sürekli maluliyetinin tespit edilmediği, meslek grubuna göre Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’ndan alınan 20/11/2019 tarihli raporda ise müvekkilinin meslek grubuna göre sürekli maluliyetinin %16 olarak tespit ediliği, sonrasında İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. Üst Kurulu’ndan alınan raporda ise meslek grubu nazara alınmaksızın maluliyet durumunun tespit edildiğini, bu nedenle hükme esas alınan raporun karar vermeye elverişli olmadığını, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminatı istemidir. Mahkemece, davacının maluliyetinin bulunmadığına yönelik raporlara itirazı üzerine Adli Tıp Kurumu 2. Üst Kurulu’ndan alınan raporda davacının kazaya bağlı maluliyetinin bulunmadığının tespit edilmesi üzerine davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili maluliyet raporunun yeterli olmadığını, meslek kodu bildirilmeksizin tanzim edilen Adli Tıp Kurumu 2. Üst Kurul raporuna istinaden karar verilemeyeceğini belirterek kararı istinaf etmiştir.
Kaza neticesinde davacının yaralandığına ilişkin uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık davacının maluliyetine esas yaralanmasının kaza ile illiyetinin bulunup bulunmadığı, kaza neticesinde oluşan yaralanmasının maluliyete neden olup olmadığına ilişkindir.
Haksız fiil nedeniyle meydana gelen cismani zarar nedeniyle, maluliyetine esas olan yaralanmanın kaza ile illiyeti bulunduğunun kanıtlanması gerekmektir. Davacının mevcut maluliyetinin kazadan kaynaklandığının tespit edilememesi halinde zarar veren ve eylemlerinden sorumlu olanların bu nedenle sorululuğuna gidilemez.
Somut olayda, davacı vekili, müvekkilinin daha önce çeşitli devlet hastanelerinden alınan engelli sağlık kurulu raporlarına istinaden, kazaya bağlı maluliyeti olduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece davacının kazaya bağlı yaralanmalarına yönelik tüm tedavi evrakları getirtilerek, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan 15/05/2014 tarihli raporunda, davacının tüm tedavi evrakları değerlendirilerek, ayrıca Bursa Devlet Hastanesinin 07/04/2014 Tarihli Beyin Cerrahisi Adli Raporunda “şahsın ameliyat öncesi MRG ve Yeni çekilen MRG’leri değerlendirildiğinde dejeneratif servikal disk hastalığı olduğu, bunun kronik süreç olduğu gözlendiği, ayrıca çekilen MRG dikkate alındığında raporunda belirtildiği gibi sinir kökleri ve spinal korda bası bulunmadığı” şeklindeki tespitlerine göre, davacının 08/06/2010 tarihinde geçirdiği yaralanmadan dolayı, fonksiyonel ve anatomik bir arıza saptanmadığından vücut çalışma gücünden kaybetmediği tespit edildiği görülmüştür.
Davacının, raporu itirazları sonucunda Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’ndan rapor alınmış, rapor öncesinde Uludağ Üniversitesi Sağlık Kuruluşları Sağlık Kurulu Nöroloji Anabilim Dalı Başkanlığından alınan son durum raporu da değerlendirilmek suretiyle kazaya bağlı maluliyetinin bulunmadığı, “tüm dosya kapsamından kişideki servikal disk bozuklukları hastalığının kendisinde mevcut bir rahatsızlık olduğu anlaşılmakla kaza ile arasında illiyet bağı kurulmadığı” denilerek mevcut rahatsızlıklarının kaza ile illiyet olmadığının tespit edildiği görülmüştür.
Davacının raporlar arasındaki çelişki olduğuna ilişkin savunması çerçevesinde Adli Tıp Kurumu Üst Kurulundan Rapor alınmasına karar verilerek dosyanın gönderilmesi sonrasında, davacının tüm tedavi evrakları, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 20/11/2019 tarihli “davacının geçici iş görmezlik süresi sonundan itibaren servikal radikülopati arızası nedeniyle %16 oranında maluliyeti olduğuna yönelik mütalası da değerlendirilmek suretiyle, tanzim edilen raporda davacının olay tarihi grafilerinin tekrar incelenmesinde olaya bağlı omurgada bir travmatik lezyon saptanamadığı cihetiyle davacının kazaya bağlı sürekli maluliyeti tespit edilmediğimden sürekli maluliyet tayinine mahal oladığına karar verildiği görülmüştür.
Davacı vekili, müvekkilinin servikal rahatsızlıklarının sabit olduğunu ve Adli Tıp Üst Kurulu tarafından tanzim edilen raporda meslek kodu bildirilmediğinden maluliyet durumunun hatalı tespit edildiğini ileri sürmüş ise de, davacının ileri sürüdüğü rahatsızlıklarının kaza ile illiyetinin bulunmadığının dosyaya sunulan tedavi evrakları ve çekilen grafiler ile belirlenmiş olması nedeniyle maluliyet tayin edilmemiş olmasına, “meslek kodu’nun” kazaya bağlı arıza olması ve “Arıza Ağırlık Oranı” tespit edilmesi durumunda, maluliyet oranın tespitinde yararlanılan veri olmasına, bu nedenle raporda bu hususta değerlendirme yapılmamış olmasının eksiklik mahiyetinde olmamasına, alınan raporun dosya kapsamına uygun ve karar vermeye elverişli olmasına göre davacının maluliyet raporuna yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Buna göre; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, davacının mevcut rahatsızlıklarının kazadan kaynaklandığının kaza sonrası tedavi evrakları ve alınan maluliyet raporları ile kanıtlanamamış olmasına göre, davacı vekilinin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacıdan alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kararın taraflara HMK’nın 359/4 maddesi gereğince usulüne uygun şekilde tebliğine,
6-HMK’nın 333. maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren 2 HAFTA İÇERİSİNDE TEMYİZ YOLU açık olmak üzere 14/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.