Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/408 E. 2022/598 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

.

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : ….
ÜYE : ….
ÜYE : …
KATİP :….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/07/2020
NUMARASI : ….

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 14/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 14/12/2022
Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline ait… plakalı aracın 19/09/2019 tarihinde … caddesi üzerinde park halinde iken davalı sigorta şirketinin zorunlu trafik sigortacısı olduğu….plakalı servis aracının çarpması sonucunda hasarlandığını, hasarın davalı sigorta şirketine ihbar edilmesine ve ayrıca davadan önce gereki evraklar sunularak yazılı başvuruda bulunulmasına rağmen ödeme yapılmadığını, bu nedenle araçta oluşan hasar miktarı ve değer kaybı konusunda Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesinde 2019/146 D. İş sayılı dosyada delil tespiti yaptırdıklarını ve hasar miktarı ile araç değer kaybı alacağı olarak toplam 23.533,27-TL ödenmemesi nedeni ile alacağın tahsili için Ankara 10.İcra Müdürlüğü’nün 2019/14621E. sayılı takip dosyasında başlatılan takibe haksız yere itiraz edildiğini belirterek, davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına, %20 oranında icra-inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili süresinden sonra verdiği cevap dilekçesinde ; davanın … sayılı KTK’nın 109.m. gereğince zamanaşımına uğradığını, trafik kazasının oluşumunda müvekkili Şirket sigortalısı aracın sürücüsünün kusursuz olduğunu, araç hasarı yönünden yokluklarında alınan delil tespit raporu veya faturalar mevcut ise; sözkonusu rapor ve faturaları kabul etmediklerini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının aracında meydana gelen değer kaybının ZMMS poliçe genel şartlarında belirtilen hesaplama yöntemine göre hesaplanması gerektiğini, alacağın likit olmaması nedeni ile icra-inkar tazminatı talebinin reddi gerektiğini bildirerek, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yerleşik içtihatlara uygun şekilde rayiç değer üzerinden yapılan hesaplama benimsenerek ve 6100 sayılı HMK’nın 26.m. gereğince taleple bağlı kalınarak davacı lehine hesaplanan 5.000,00-TL araç değer kaybı zararının 4.6741,45-TL’lik kısmı ile 15.930,00-TL araç değer kaybı zararı yönünden davacı lehine ve takibe vâki itirazının haksızlığı sabit olan davalı aleyhine hüküm kurmak gerektiği, davacı tarafından her ne kadar Ankara 6.Sulh Hukuk Mahkemesinde 2019/146D. İş sayılı dosyada yapılan delil tespiti giderleri de müddeabihe dahil edilerek talepte bulunulmuş ise de; delil tespiti giderleri HMK 323/ç. maddesi delaleti ile HMK 400 ve devamı maddeleri gereğince yargılama giderleri arasında yer almakta olup müddeabihe dahil edilmesine hukuken olanak bulunmadığı, 820,00-TL delil tespiti giderinin de davacı lehine delil tespiti gideri olarak yargılama giderleri içerisinde hüküm altına alınması gerektiği, gerekçesiyle Davanın KISMEN KABULÜ VE KISMEN REDDİ İLE; davalının Ankara 10.İcra Müdürlüğü’nün 2019/14621E. sayılı takip dosyasına vâki haksız itirazının KISMEN İPTALİNE, takibin (talep ile bağlı kalınarak) 4.741,45-TL araç değer kaybı ile 15.930,00-TL araç hasar bedeli olmak üzere toplam 20.671,45-TL alacak ile alacağa takip tarihinden itibaren takip talebindeki koşullarda işleyecek yıllık avans faizi ile birlikte takibin DEVAMINA, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, Davacının yasal koşulları oluşmayan icra-inkâr tazminatı isteminin reddine , davacı vekili yönünden miktar itibari ile kesin, davalı vekili yönünden ise istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, kararın istinaf yoluna kapalı verilmesinin maddi hataya dayandığını, mahkeme kararının, asıl alacak miktarının reddedilen kısmı gözetilerek, müvekkil açısından istinaf yolu kapalı olarak verildiğini, ancak kararda inkar tazminatı talebinin gözden kaçırıldığını, İİK.m.67/f.2 hükmü uyarınca inkar tazminatının alacağın en az %20’den aşağı olamayacağının düzenlendiğini, bu bağlamda tüm alacak kalemleri beraber değerlendirildiğinde, mahkeme kararının istinafa tabi şekilde kurulması gerektiğini, Mahkemenin alacağın likit olmadığı yönündeki tespitinin de yerinde olmadığını, onarım masraflarının fatura ile belirgin, yani likit olduğunu, değer kaybı zararı açısından ise mahkemede delil tespiti yaptırıldığını, söz konusu dosyadaki raporun davalıya tebliğ edildiğini ve davalının da tespite bir itirazı bulunmadığını, dolayısı ile tüm alacak kalemlerinin likit olduğunu, ayrıca ZMSS Genel Şartları incelendiğinde, “Tazminat ve Giderlerin Ödenmesi” başlıklı B.2 maddesinin 2.2.başlıklı maddesinin; “2.2. Hak sahibi aracının, bu madde uyarınca Hazine Müsteşarlığınca belirlenen ölçütleri karşılayan, dilediği onarım merkezinde onarılmasını talep edebilir. Bu durumda sigortacı, araç kaza tarihi itibariyle anlaşmalı olduğu onarım merkezinde onarılsaydı uygulanacak parça, tedarik, işçilik ve diğer hususlara göre belirlenecek bedele göre ödeme yapabilir. Sigortacı söz konusu bedel uygulaması hakkında hak sahibini hasar ihbarından itibaren 2 iş günü içinde bilgilendirir. Sigortacı bu süre içinde anılan bildirimi yapmadığı takdirde bildirim konusu bedeli hak sahibine karşı ileri süremez.” şeklinde olup, bu hüküm uyarınca, müvekkil tarafından bilgilendirilmesine karşın kayıtsız kalan davalının bu hususta artık bir hakkının bulunmadığını, ayrıca, dava dilekçesinin davalıya tebliğ tarihi 14.12.2019 tarihi olup, davalının 10.01.2020 tarihinde cevap dilekçesi sunduğu gerçeği göz önüne alındığında, davalının cevap dilekçesinin hukuken yok hükmünde olduğunu, buna rağmen gerekçeli kararda davalının savunma yaptığının belirtilmesinin açıkça kanuna aykırılık teşkil ettiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminatın tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Her ne kadar Mahkemece karar davacı yönünden kesin olarak verilmişse de, davacının alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatı talep ettiği anlaşılmakla, kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirlenmesi gerektiğinden istinaf incelemesi yapılmıştır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 01/12/2020 tarih ve 2019/2589 Esas, 2020/7889 Karar sayılı ilamı)
Süresinde cevap dilekçesi verilmediğine ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde,
6100 sayılı HMK’nın 317. maddesinde “(1) Dava açılması ve davaya cevap verilmesi dilekçe ile olur.
(2) Cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak mahkeme durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir defaya mahsus ve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir.
Cevap süresinin uzatılmış sayılabilmesi için, mahkemenin yapılan talebi olumlu bir şekilde karara bağlamış olması gerekir. Mahkeme talep hakkında olumlu veya olumsuz bir karar vermemişse, süre uzatılmış sayılmaz (Yılmaz Ejder: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, 3. Cilt, Ankara 2021, s. 2903).
Somut olayda, davalı vekili tarafından süresinde cevap dilekçesi verilmesi için ek süre talep edildiği, Mahkemece bu hususta olumlu olumsuz bir karar verilmediği, bu nedenle cevap dilekçesinin süresinde olmadığı anlaşılmakla birlikte, davalı tarafın inkar kapsamında dilekçe verebileceği, süresinde verildiği kabul edilen dilekçede yer alan ilk itirazların Mahkemece kabul edilmediği anlaşılmakla bu husus sonuca etkili usuli bir eksiklik olarak görülmemiştir.
İcra inkar tazminatına gelince, itirazın iptali davalarında icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Anılan tür bir alacaktan söz edilebilmesi için ise gerçek tutarın belli ve sabit olması veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için alacağın tüm unsurlarının bilinmesi ya da bilinebilecek durumda bulunması gereklidir. Buna göre, alacağın likit nitelikte olduğunun kabulü için borçlu tarafından tutarın araştırılarak belirlenmesi olanağının varlığı yeterlidir. Somut olayda ise, alacağın yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakla icra inkar tazminatına hükmedilmemesine ilişkin Mahkeme kabulü yerinde bulunmuştur.
Delil tespiti raporuna itiraz edilmemesine ilişkin olarak ise,
Delil tespitine itiraz edilmemesi esas davanın görülmesi sırasında buna karşı itiraz hakkını ortadan kaldırmaz ve yapılacak itirazın incelenmesine engel teşkil etmez . (YHGK 7.6.1961, 4/45/21: ABD 1961/4, s. 37-38, Medeni Yargılama Hukukunda Mahkemelerce Yapılan Delil Tespiti, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cenk Akil, Yıl 2009, Cilt 58, Sayı 1, 1 – 62, 01.03.2009). Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 7/6/1961 tarihli kararında da , “..Hasarın değerlendirilmesi hususunda yaptırılan ikinci tesbitte alınan 9/9/1959 tarihli ehlivukuf raporu davalıya tebliğ edilmemiş ve duruşma sırasında bu yöne matuf itirazlar üç kişilik ehlivukuf hey’etine tetkik ettirilmiş olmasına, kaldı ki delillerin tesbiti raporuna itiraz edilmemiş olması esas dava görüldüğü sırada incelenmesi mümkün hususlar hakkında inceleme yapılarak bir karar verilmesine engel olamayacağına; itiraz edilmeyen delillerin tesbiti raporlarının kesinleşeceği, tarafları ve binnetice hâkimi bağlayacağı hususunda usul kanununda bir hüküm bulunmadığına, takdiri deliller ne şekilde toplanmış olursa olsun hâkimi bağlamayacağına göre davacının usul ve kanuna uygun olan ısrar kararına yönelttiği temyiz itirazları yerinde olmadığından REDDİNE ve sair hususlar gerekli tetkikatı için dosyanın özel daireye gönderilmesine 7/6/1961 gününde oybirliğiyle karar verildi…” (YHGK 7.6.1961, 4/45/21: ABD 1961/4, s. 37-38) denilmiştir.
Diğer taraftan, davacı vekili istinaf dilekçesinde, 01.06.2015 tarihli ZMSS Genel Şartları’nın B.2. maddesi 4. fıkrasının “Hak sahibi aracının, bu madde uyarınca Hazine Müsteşarlığınca belirlenen ölçütleri karşılayan, dilediği onarım merkezinde onarılmasını talep edebilir. Bu durumda sigortacı, araç kaza tarihi itibariyle anlaşmalı olduğu onarım merkezinde onarılsaydı uygulanacak parça, tedarik, işçilik ve diğer hususlara göre belirlenecek bedele göre ödeme yapabilir. Sigortacı söz konusu bedel uygulaması hakkında hak sahibini hasar ihbarından itibaren 2 iş günü içinde bilgilendirir. Sigortacı bu süre içinde anılan bildirimi yapmadığı takdirde bildirim konusu bedeli hak sahibine karşı ileri süremez.” düzenlemesine atıfta bulunmuşsa da, bu düzenlemenin, sigortacıya tamiri kendi yaptırma ya da hasar bedelini tazminat olarak ödeme konusunda seçimlik hak tanımadığı, sadece zarar görenin tercih ettiği yerde onarımın yapılması ihtimalinde, sigortacının kendi anlaşmalı servisinde onarımın yapılması halinde ödeyeceği bedelle sınırlı olarak tazmin sorumluluğu altında olması ilkesini getirdiği ve somut olayda uygulanma imkânı bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamı, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1.b.1.maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 -TL. istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 54.40-TL. nın mahsubu ile kalan 26,3 -TL. harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
3- Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 14/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

.
Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.