Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/403 E. 2022/511 K. 23.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/403 – 2022/511
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/403
KARAR NO : 2022/511

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/02/2020
NUMARASI : 2015/819 Esas – 2020/88 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Maddi ve Manevi Tazminat)

KARAR TARİHİ : 23/11/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 23/12/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalılardan …’nun maliki olduğu, davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS ile sigortalı,…’in sevk ve idaresinde bulunan aracı ile olay yeri kontrolsüz 1041 sokak kavşağında, sağından kavşağa giriş yapan dava dışı araç sürücüsü … sevk ve idaresinde bulunan araca ilk geçiş hakkını tanımaması sebebi ile çarpıştığını, çarpmanın etkisi ile aracın sağa savrularak aracın arka kısımları ile yaya kaldırımında beklemekte olan müvekkili …’ya çarparak trafik kazasının meydana gelmesine neden olduğunu, dava konusu kazanın oluşumunda müvekkilinin hiçbir kusurunun olmadığını, davalıların müvekkilinin zararlarından sorumlu olduğunu ileri sürerek, HMK m. 107/2 uyarınca başlangıçta belirtilen talep arttırım haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 3.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalılardan (Sigorta Şirketi teminat limiti ile sorumlu olması kaydıyla), 5.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte Sigorta Şirketi dışındaki davalılardan tahsili ile müvekkil davacıya ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili, 29/05/2019 tarihli dilekçesi ile davalı sigorta şirketi ile yapılan protokol gereğince sulh olduklarını belirterek bu davalı yönünden davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçelerinde; davanın reddi istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; öncelikle 2015 yılında açılan işbu davada dava dilekçesinin müvekkiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediğini ve davadan haberdar olmadığını, bu aşamaya kadar taraf teşkilinin usulüne uygun olarak sağlanmadığını, 21/06/2008 tarihinde gerçekleşen ve yaralanmaya sebebiyet veren kazaya karışan aracın müvekkilinin eniştesine ait olduğunu, aracın eniştesi tarafından…’e satıldığını, diğer davalı araç sürücüsü…’in kötüniyetli şekilde müvekkilinden durumu gizlediğini, müvekkilli hakkında açılan davanın haksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı…; davaya cevap vermemiş, yargılama sırasında verdiği dilekçe ile davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davadaki uyuşmazlığın; trafik kazası nedeni ile kaldırımda yürüyen ve kucağında çocuk olan davacının yaralanması nedeniyle trafik sigortacısı, işleten ve sürücü aleyhine açılan maddi ve manevi zararlara ilişkin olduğu, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’nın 07/01/2019 tarihli raporunda, olay tarihinde yürürlükte olan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre, vücut genel çalışma gücünden kayıp oranın %14,3 olarak hesaplandığı, 18 ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığının belirtildiği, kusura ilişkin 16/09/2019 tarihli bilirkişi raporunda, davalı… A.Ş.’ye ZMMS ile sigortalı araç sürücüsü…’in olayda %100(yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu, dava dışı karşı araç sürücüsü …’in olayda kusursuz olduğu, davacı yaya …’nun olayda kusursuz olduğunun belirtildiği, bilirkişi raporunun dosya kapsamı ve delil durumuna uygun olduğu ve hükme esas alındığı, davacı vekilince 29/05/2019 tarihli dilekçe ile davalı… A.Ş. ile maddi tazminat yönünde uzlaşıldığını ve söz konusu davalı yönüden davadan feragat ettiğini ancak davalılar … ve… aleyhine açılan davaya manevi tazminat talepleri yönünden devam ettiğini beyan ettiği, davacı vekilinin davadan feragate yetkisinin olduğu anlaşılmakla açıkça feragat ettiği davalı… Şti. yönünden davanın reddine karar vermek gerektiği, bu halde davalı … aleyhine açılan davada açıkça feragat ve vazgeçme beyanı bulunmadığından bu davalı hakkında sadece manevi tazminat talebi yönünden davaya devam etmek gerektiği, davacının aynı kaza nedeniyle daha önce de dava açtığı, Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 21.02.2012 tarih, 2010/336 Esas, 2012/39 Karar sayılı kararı ile davacı …’nun, aynı olaya ilişkin davalılar … haklarındaki maddi ve manevi tazminat davasından vazgeçtiğinden davanın reddine karar verildiği, bu hükmün kesin hüküm olması nedeniyle Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/336 Esas sayılı davasındaki davalı… ile mahkememizdeki davalı… ile davacının aynı olduğu her iki davanın da aynı olay nedeniyle görüldüğü ve “ilk davada maddi ve manevi tazminat taleplerinden feragat edildiği”, bu kez eldeki davada davalı… hakkında aynı olay nedeniyle talepte bulunulduğu, 6100 sayılı HMK m. 303/1 gereğince iş bu davada davalı… hakkında ise maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar vermek gerektiği, davacının feragat dilekçesinde sadece davalılar… ve … hakkında taleplerin devam ettiği,… hakkında açılan maddi manevi tazminat davası kesin hüküm nedeniyle reddedilmekle sadece davalı … hakkındaki davacı vekilince 29.05.2019 tarihli dilekçede belirtildiği şekilde manevi tazminat talebi yönünden değerlendirme yapılması gerektiği, davalı … hakkında manevi tazminat yönünden değerlendirmede ise, somut olayda mahkemece tarafların kusur durumları, tarafların sosyo ekonomik durumları, olay tarihi, paranın satın alma gücü, yaralanmanın niteliği ve davacının yaşadığı elem ve ızdırap göz önüne alınarak davacı …’na yönelik manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile; “Davanın Kısmen Kabulü ile, a)Davalı… A.Ş. yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, Davalı… yönünden daha önceden hukuk mahkemesinde kesin hüküm bulunduğu anlaşılmakla davanın reddine, Davalı … yönünden manevi tazminata ilişkin davanın kabulü ile, 3.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 20.06.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’ndan tahsili ile davacıya ödenmesine,” karar verilmiş hüküm davalı … vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davanın müvekkiline usulüne uygun tebliğ edilmediğini, müvekkilinin davadan ancak 4 yıl sonra haberdar olabildiğini, taraf teşkili usulüne uygun sağlanmadan davanın esası hakkında karar verilmesinin hatalı olduğunu; esasa ilişkin olarak ise, müvekkilinin davadan haberdar olduktan sonraki itirazlarının nazara alınmadığını, davacının daha önce 2012 yılında Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesine diğer davalı… ve… Sigortadan maddi ve manevi tazminat talep ettiği, sigorta şirketinin maddi tazminata ilişkin ödeme yapmasından sonra söz konusu davada davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinden vazgeçmesi nedeniyle davanın reddine karar verildiği, davacının daha sonra eldeki davayı açarak tazminat talep etmesinin haksız olduğunu, eldeki davada da … Sigortayı devralan … Sigortanın da yaptığı ödeme sonrasında davacının zararlarının karşılandığından tazminat alacağından vazgeçtiğini, bu nedenle manevi tazminatın bölünmezliği ilkesi ve feragatin müvekkiline sirayeti gereğince müvekkili hakkındaki manevi tazminatında reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemidir. Mahkemece, davacının maddi tazminata ilişkin taleplerinin reddine, manevi tazminata ilişikin talebine ilişkin olarak, davacının daha önce araç sürücüsü olan davalı… hakkındaki Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesine açtığı davada davasından feragat ettiğinden bahisle… hakkındaki davanın kesin hüküm nedeniyle reddine, araç işleteni olan davalı … hakkındaki manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı … vekil tarafından istinaf edilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararında kamu düzenine aykırılık görülmediğinden İstinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Davalı vekili dava dilekçesinin usullüne uygun olarak dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilmeksizin yargılamaya devam edildiğini ileri sürerek kararı istinaf etmiş ise de, davalının dava sırasında kendisini vekil ile temsil ettirmiş ve savunmaları ileri sürülmüş olmasına göre, davalı … vekilinin taraf teşkiline yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, sair istinaf sebeplerinin incelenmesine geçilmiştir.
Davalı … vekilinin esasa ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde; davalı … vekili, davacının daha önce 2012 yılında Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesine, araç sürücüsü… ve … (…) Sigorta A.Ş. hakkında maddi ve manevi tazminat talepli dava açtığını, davasından feragat ettiğini, bu nedenle eldeki davada davalı… hakkındaki manevi tazminat talepli davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiğini, feragatin müvekkiline de sirayet etmesi gerektiğini ileri sürerek kararı istinaf etmiştir.
Davalı vekilinin istinafı diğer davalı hakkındaki feragat kararının müvekkiline de sirayet etmesi gerektiğine ilişkin olup, dolaylı yoldan diğer davalı hakkındaki karar istinaf edildiğinden, diğer davalı hakkındaki kararın da değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davadan feragat HMK’nın 307 maddesinde, “..davacının, talep sonucundan kısmi veya tamamen vazgeçmesi” olarak tanımlanmıştır. Feragatin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre sonuçları yanında maddi hukuk açısından da sonuç doğurmaktadır. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşır.
Maddi hukuk açısından da sonuçlar olduğundan, davacının iradesi doğru şekilde belirlenmelidir. Davacının davasından vazgeçmesine yönelik beyanı, davayı takipten vazgeçme niteliğinde olabileceği gibi hakkın özünden vazgeçmeye, yani feragate de yönelik olabileceğinden, hakim beyanın tereddütlü olması durumunda HMK’nın 31. maddesindeki hakimin davayı aydınlatma yükümlüğü çerçevesinde, taraftan açıklamada bulunmasını istemeli, tarafın iradesini doğru şekilde belirlemelidir.
Diğer bir husus ise, “kesin hüküm” kavramı olup, kesin hüküm HMK’nın 303. maddesinde düzenlenmiştir. Şekli ve maddi olarak ikiye ayrılır. Verilen bir hükme karşı kanun yolları kapalı ise veya kanun yolları açık olsa bile süresinde gidilmemişse veya tüm kanun yolları tükenmişse hüküm şeklen kesinlik kazanmıştır.
Maddi anlamda kesin hükümde ise, dava sebebinin (maddi vakıaların), taraflarının ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
Önemle vurgulanmadır ki, maddi anlamda kesinlik, yalnız hüküm fıkrası için söz konusudur. Hüküm fıkrası, davada (veya karşı davada) istenen hususlar (talep sonucu) hakkında mahkemece verilen kararı (hükmü) gösterir. Hükmün gerekçesinin kesin hüküm gücü bulunmamaktadır. Bununla beraber, gerekçe maddi anlamda kesinlikten tamamen soyutlanmış da değildir.
Maddi anlamda kesinlik, yalnız hüküm fıkrasına ilişkin olduğundan hükümde tarafların talep sonuçları (veya talep sonuçlarının bazı kalemleri) hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemişse, hakkında karar verilmemiş olan hususlar bakımından maddi anlamda kesin hüküm söz konusu olmaz.
İspat bakımından değerlendirmek gerekir ise, HMK’nın 204. maddesinin birinci fıkrasına göre ilamlar kesin delil sayılmaktadır.
Birinci davada verilmiş olan hüküm, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak, aynı konuya ilişkin olarak açılan ikinci davada, kesin hükme bağlanmış olan husus yönünden kesin delil teşkil eder (HMK m.303/1,2).
Aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak ve aynı hukukî ilişki hakkında açılan ikinci davanın konusu, birinci davadakinden farklı olsa bile, iki davanın da temelini oluşturan aynı hukukî ilişkinin mevcut olup olmadığı hakkında (birinci davada) verilmiş olan (kesin) hüküm, ikinci davada kesin delil teşkil eder.
Bir davada verilen kesin hüküm, bu davanın tarafları dışındaki başka birine (üçüncü kişiye) karşı açılan (veya üçüncü kişi tarafından birinci davanın taraflarından birine karşı açılan) ve konusu ile dava sebebi (vakıalar) aynı olan ikinci bir davada kesin delil teşkil etmez, çünkü iki davanın tarafları farklıdır. Fakat, birinci davada verilen kesin hüküm, ikinci davada kuvvetli (güçlü) bir takdiri delil teşkil eder (Kılıç, H.: Açıklamalı İçtihatlı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Cilt II, Ankara, 2011, s. 2341 vd.).
“Kesin Hüküm” açısından göz ardı edilmemesi gereken diğer bir husus ise ilk yargılamada verilen usulden ret kararı şekli anlamda kesinleşmiş olsa dahi, aynı taraflar arasında aynı talebe ilişkin açılan ikinci davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturmayacağıdır.
Somut olayda; davacı … tarafından, meydana gelen kazada bedensel yaralanması nedeniyle Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/336 E. Sayılı dosyasında, davalılar …’dan maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuş iken, davacının söz konusu dosyada davasından vazgeçmesi üzerine, mahkemenin 2012/39 K sayılı 21/02/2012 tarihli kararı ile davanın “HMK’nın 123. Maddesi gereğince” vazgeçme nedeniyle davanın reddine karar verildiği, dosyada mevcut karar suretinden anlaşılmaktadır. Karar suretine göre mahkemece verilen karar usule ilişkin olduğundan, eldeki davada kesin hüküm oluşturmamaktadır. Kaldı davacının söz konusu davadaki taleplerinden feragat ettiğine dair feragat dilekçesi ve söz konusu kararın şeklen kesinleştiğine gösterir şekilde mahkeme dosyası dosyaya kazandırılmadan eksik inceleme ile karar verilmiştir. Karar sureti, ilk davadan feragat edildiğini kanıtlamaya yeterli olmadığı gibi, kararın kesinleştiğini kanıtlamaya da yeterli değildir.
Bu durumda, mahkemece Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/336 E. Sayılı dosyası dosya içerisine kazandırılarak, davacının maddi ve manevi zararlarına yönelik davadan feragate yönelik bir dilekçesi bulunup bulunmadığı değerlendirilerek, dosyada feragate ilişkin bir dilekçe bulunmaması halinde, mahkemenin söz konusu kararı davanın geri alınması sonucunu doğuran, davadan vazgeçme nedeniyle usülden davanın reddine ilişkin olması nedeniyle, eldeki davada kesin hüküm oluşturmayacağı ve davacının talebinden feragati şeklinde de yorumlanamayacağı gözetilerek, ancak davacı tarafından davalı İbrahim hakkındaki manevi tazminata ilişkin talebin (öncesinde feragate dayalı mahkeme kararı bulunduğundan bahisle) kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiş olması ve davacının buna ilişkin kararı istinaf etmemiş olması nedeniyle, istinaf eden davalı …’nun, araç sürücüsüne rücu hakkı bulunduğuna yönelik tespit hükmü kurularak davanın esası hakkında karar verilmesi, aksi durumda feragatin varlığı halinde ise, TBK’nın 166 ve 168. Maddeleri (818 Sayılı B.K. 145, 147) çerçevesinde sürücü hakkında feragatin, işletene sirayet edip etmediği değerledirilerek karar verilmesi gerektiğinden davalı … vekilinin istinaf talebi yerinde görülmüştür.
Bu itibarla, mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili deliller toplanılmadan ve değerlendirilmeden karar verildiğinden, kararın HMK’nın 353/1-a-6. Maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek, öncelikle Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/336 E. 2012/39 K. Sayılı dosyası, kesinleşmiş ise kesinleşme şerhi ile birlikte dosya içerisine kazandırılarak, yukarıda açıklandığı üzere, dosyada verilen dilekçenin mahiyeti ve mahkeme kararının eldeki davaya etkisi değerlendirilerek, sonucuna göre usulü kazanılmış haklar da korunarak olumlu olumsuz bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre davalı … vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile, Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 17/02/2020 tarihli, 2015/819 Esas – 2020/88 Karar sayılı kararın HMK’nın 353/1-a-6. maddeleri gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalı … tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden yatırana iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
6-İİK’nın 36. maddesi gereğince Ankara 6. İcra Dairesinin 2020/4998 Esas sayılı dosyasına yatırılan 10.560,00 TL tutarlı nakit teminatın yatırana iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 23/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.