Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/4 E. 2022/23 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/4 – 2022/23
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/4
KARAR NO : 2022/23

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/12/2019
NUMARASI : 2019/611 Esas 2019/962 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : TAZMİNAT
KARAR TARİHİ : 15/09/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 15/09/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta AŞ. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilin kaza tarihini kapsayan … sayılı poliçe ile … Sigortaya sigortalı bulunan … plaka sayılı, … model araç ile 05/11/2015 günü maddi hasarlı trafik kazası yaptığını, tutulan tutanakta müvekkilin kural ihlali yapmadığını, karşı taraftaki sürücünün ise şerit izleme ve yer değiştirme kurallarına uymamaktan kural ihlali yaptığını, müvekkilin alkolsüz olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla araç hasar bedeli, araç değer kaybı, araç kiralamadan doğan zarar ve araçtan yoksunluk zararı olan 3.500,00 TL’nin kaza tarihi olan 05/11/2015 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte sigorta şirketi açısından sorumlu olduğu bedel ve konularda, diğer davalılar açısından müştereken ve müteselsilen ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekilinin 14/03/2016 tarihli dilekçesi ile talep edilen bedelden 2.000,00 TL’nin araç hasar bedeli, 500,00 TL’nin değer kaybı, 500,00 TL’nin araç kiralamadan doğan zarar, 500,00 TL’nin araçtan yoksunluk zararı olduğunu açıklamıştır.
Davacı vekili dilekçesi ile alacak taleplerini 12.500,00 TL’ye yükseltmiş noksan harcı tamamlamıştır.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde; trafik kazasına karışan … plakalı aracın sigorta poliçesi ile müvekkil şirkete sigorta ettirildiğini, maddi teminat miktarının poliçeden doğan sorumluluğunun üst limiti olduğunu, müvekkil şirketin dava konusu kaza nedeniyle hasar bedelinin ödenmesi hususunda herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla sorumlu olduğu düşünülse bile kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olduğunu, yeni düzenlemeye göre aracın cıvatalı parçalarında yapılan değişim ve onarımların araçta değer kaybına sebep olmayacağını, ikame araç bedeli ile ilgili talebin müvekkile yöneltilmesinin isabetsiz olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalılara usulüne uygun tebligat yapılmış cevap dilekçesi sunmamışlardır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacıya ait … plakalı aracın davalı …’in sevk ve idaresindeki, davalı…..Ltd. Şti. maliki olduğu, … araç ile çarpışması sonucu maddi hasarlı trafik kazasına ilişkin davalılar aleyhine açılan iş bu davada davalı… …Ltd. Şti. … plakalı araç maliki, davalı …’in araç sürücüsü, davalı sigorta şirketinin ise bu aracın sigorta şirketi olduğu ve meydana gelen değer kaybından davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, bu kapsamda alınan hüküm kurmaya ve denetime elverişli bulunan raporda da belirtildiği üzere; dava konusu araçta kaza nedeniyle 12.500,00 TL değer kaybı oluştuğu, bu rakamdan davalı sigorta şirketinin 20/12/2015 tarihinden, diğer davalıların olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, 500,00 TL araç mahrumiyetine ilişkin zararın davalı sigorta şirketinden talep edilemeyeceği, sigorta poliçesinin araç mahrumiyet tazminatını kapsamadığı anlaşılmakla bu kısma ilişkin zararın davalılar … ve…..Ltd. Şti.’den olay tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar vermek gerektiği gerekçesiyle DAVANIN KISMEN KABULÜNE, 12.500,00 TL hasar bedelinin bu rakam itibariyle kabulü ile davalı sigorta şirketi yönünden 20/12/2015 tarihinden itibaren, diğer davalılar yönünden olay tarihi olan 05/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 500,00 TL araç mahrumiyet bedelinin davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan olay tarihi olan 05/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta Anonim Şirketi vekili istinaf dilekçesinde; davacının hasar ödemesi talebine istinaden yapılan başvuru sonrasında müvekkil şirketçe hasar onarımının gerçekleştirilmesi için araç tamir servis firmasına teklifte bulunulduğunu, yapılan bu teklif sonrasında araç tamir firmaları tarafından dava konusu araçla ilgili olarak onarım bedeli teklifi alındığını, alınan tekliflere istinaden davacıya aracının onarımı için teklifte bulunulduğunu, davacı tarafından bu onarım teklifi kabul edilmediğinden istinafa konu davanın açıldığını, değer kaybı tespiti yapılırken 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Trafik Poliçesi Genel Şartları 2.2. hükmü gereği davacının, hasar dosya incelemesi aşamasında müvekkil şirket tarafından sunulan onarım bedel teklifini kabul etmesi gerekirken davacının buna aykırı olarak ilgili talebi reddettiğini, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları 2.2. “Hak sahibi aracının, bu madde uyarınca Hazine Müsteşarlığınca belirlenen ölçütleri karşılayan, dilediği onarım merkezinde onarılmasını talep edebilir. Bu durumda sigortacı, araç kaza tarihi itibariyle anlaşmalı olduğu onarım merkezinde onarılsaydı uygulanacak parça, tedarik, işçilik ve diğer hususlara göre belirlenecek bedele göre ödeme yapabilir.” hükmü gereğince müvekkil şirketin dava konusu aracın gereği gibi tamir edilmesi için gereken tüm şartları sağladığını, dava konusu aracın pert edilmesine karar verildiğini ve fakat pert halinde sovtaj bedelinin ne olacağı ve kimde bırakılacağına karar verilmediğini, gerekçeli karar ve kararın hüküm fıkrası arasında çelişki bulunduğunu, kararın gerekçe kısmında davacının uğradığı zararın değer kaybına ilişkin olduğunun ancak hüküm kısmında davacının araç hasarı zararına uğradığının belirtildiğini, davacının aracının pert edilmesi gerektiği bilirkişi raporunda belirtilmiş olup, pert aracın değer kaybına uğramayacağı gerekçesiyle araç hasarının tazminine karar verildiğini, müvekkil sigorta şirketi aleyhine hüküm kurulması durumunda müvekkil şirketin ancak dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu tutulabileceğini, müvekkil sigorta şirketinin davacıların başvurusunu usul ve yasaya uygun olarak değerlendirdiğini ve fakat araç hasarı onarımı talebinin davacı tarafından kabul edilmemesi sebebiyle talebin reddedildiğini, davacının tacir sıfatını haiz olmadığı, dava konusunun haksız fiil kaynaklı tazminat davası olduğu nazara alındığında ticari faize hükmedilemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmemesi nedeniyle HMK’nun 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı yapılan inceleme sonucunda;
Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı kararı ile “Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” bölümünde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin, b) Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir.
T.C. Anayasası’nın 153/1.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararları kesin olduğu; 153/3. maddesinde iptal edilen hükümlerin iptal kararının Resmi Gazete’de yayınlanmasından itibaren yürürlükten kalkacağı; 153/5.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği ve 153/6.maddesinde ise yargı organlarını bağlayacağı düzenlenmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Aynı durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.” yönünde karar verilerek Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının diğer mahkemelerde görülen davalar bakımından etkisinin ne olacağı açıklanmıştır.
Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 Karar sayılı kararında: ”Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” yönünde karar verilmiştir (Sonradan çıkan içtihadı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)).
Yukarıya aktarılan mevzuat hükümleri ve uyulması zorunlu yargısal içtihatlardan da anlaşılacağı üzere Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usuli müktesep hakkın istisnası olduğu ve uyuşmazlığa dair iptal kararının diğer mahkemelerde derdest olan davalar bakımından da uygulanması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır (Yargıtay HGK’nın 16.05.2018 tarih, 2017/20-1121 Esas – 2018/1104 Karar sayılı kararı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarih, 2020/1029 Esas ve 2020/6255 Karar sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi Tuztaş Hüseyin, Anayasa Mahkemesi’nin Karayolları Trafik Kanunu’nda Vermiş Olduğu İptal ve Ret Kararının Sonuçları, sayfa 12).
Bu açıklamalar çerçevesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 E. ve 2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92. maddeleri ile ilgili olarak vermiş olduğu iptal kararının bağlayıcı olduğunun, somut norm denetimi içerdiğinden istinaf aşamasında bulunan ve henüz kesinleşmeyen eldeki uyuşmazlık bakımından da uygulanması gerektiğinin kabulü gerekir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin ve ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Bunun sonucu olarak Yeni Genel Şartların “Ek 1. Değer Kaybı Hesaplaması”, “Ek:2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” ve “Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı kısımlarında ki tazminatın belirlenmesine ilişkin esaslar artık uygulanmayacak; Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar, öncelikle Karayolları Trafik Kanunu, bu kanunda yer almayan hususlarda ise Türk Borçlar Kanun’un haksız fiile ilişkin hükümlerinde ki usul ve esaslara göre belirlenecektir. Her iki Kanunda hüküm bulunmayan hallerde ise Yargıtay’ın içtihatları uygulanacaktır. Bu nedenle davalı vekilinin hasarın belirlenmesinde Genel Şartların uygulanması gerektiğine değinen istinaf itirazı yerinde değildir.
Davalı vekilinin hükmedilen faiz türüne yönelik istinaf sebeplerine gelince; Haksız fiil nedeniyle, sorumluluk sigortası hakkında açılan davada, sigorta şirketi zarara neden olanın sorumluluğunu üstlendiğinden, haksız fiilin “ticari iş” olması halinde sigorta şirketi ticari faizden sorumlu tutulabilir.
Bu nedenle işletilecek faiz türünün tespitinde, zarara neden olan aracın trafik kaydı ve kaza tarihindeki gerçek kullanım amacının değerlendirilmesi, bu değerlendirme neticesinde aracın kullanım amacının hususi olması durumunda yasal faize, ticari olması ve davacının avans faizi talebi bulunması halinde avans faizine hükmedilmesi gerekmekte olup, davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanan aracın limited şirkete ait olduğu ve ticari kullanımda bulunduğu anlaşıldığından faize ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir.
Bu itibarla; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-202/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesinin gerekmesine, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda değer kaybı bulunmadığının, aracın onarımının ekonomik olmaması nedeniyle, sovtaj değeri düşülerek araç hasarından kaynaklanan zararın 12.500,00 TL olduğunun belirlenmiş olmasına ve Mahkemece bu bedele hükmedildiğinin açık olmasına göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalıdan alınması gereken 853,88 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 213,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye 640,38 TL harcın davalı … Sigorta AŞ’den tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden tarafça yatırılan istinaf gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
4-İstinaf eden tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 15/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.