Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/366 E. 2022/649 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/366 – 2022/649
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/366
KARAR NO : 2022/649

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/10/2017
NUMARASI : 2014/98 Esas – 2017/749 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 21/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 09/01/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 30/08/2012 tarihinde davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalanan ve sürücü …’in sevk ve idaresinde olan otomobilin inşaat çukuruna düşmesi sonucunda araçta yolcu konumunda bulunan davacının yaralandığını, belirterek 5.000,00 TL geçici ve sürekli iş gücü kaybı tazminatı ile 50.000,00-TL manevi tazminatının temerrüt tarihlerinden itibaren yasal faiziyle davalılardan tahsilini talep etmiştir
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı… A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; idareye yöneltilen davanın usulden reddedilmesi gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davanın husumet yönünden reddedilmesi gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalı … aleyhine açılan davanın meydana gelen kazada söz konusu kurumun herhangi bir kusurunun olmaması nedeniyle reddine, hizmet kusurundan kaynaklanan davalara bakma görevinin idari yargı da olması nedeniyle davalı … aleyhine açılan davanın yargı yolu bakımından reddine, davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 1.479,58-TL’nin 946,94-TL’sinin davalı… A.Ş.’den 16/11/2012 tarihinden itibaren diğer davalı … A.Ş.’den 30/08/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte müşterek ve müteselsilen, geri kalan 532,64-TL’nin ise … A.Ş.’den 30/08/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 2.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 30/08/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalı … A.Ş.’den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; kaza neticesi meydana gelen zarardan, kazanın … tarafından yaptırılan ve ihale neticesinde yüklenici firma olan …A.Ş.’ye devredilen inşaata ait çukurdan kaynaklanması nedeniyle bu davalıların da sorumlu olduğunu, kaza neticesi yaralanan davacının akciğerine tüp takıldığını, davacının hayat boyu nefes almakta güçlük çekeceğini, bu yüzden çalışma hayatı etkileneceğinden gelirinde de ciddi bir kayıp oluşacağını, davacının ekonomik geleceğinin sarsıldığını, iş gücü kaybına ilişkin rapora itiraz edilmesine rağmen bu itirazın mahkemece nazara alınmadığını, hükmedilen manevi tazminatın yetersiz olduğunu, kusur durumunun tespitinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/109028 soruşturma nolu dosyasında alınan bilirkişi raporunun nazara alınmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, kamu düzenine aykırılıklar resen gözetilerek, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Yerel Mahkeme tarafından davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde davacının içinde bulunduğu aracın olay yerindeki inşaat çukuruna düşmesi neticesi yaralandığından bahisle davalılar aleyhine eldeki davayı açmıştır.
Davalı Belediye’ye yönelik uyuşmazlıkta çözümlenmesi gereken, davanın hangi yargı kolunda görüleceği, davanın 2918 Sayılı Yasanın 110. maddesindeki düzenleme kapsamında adli yargıda görülüp görülemeyeceğine ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun birinci maddesinde, bu Kanun’un amacının, karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’un 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle değiştirilen 110. maddesi ise “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” şeklindedir.
Yasama belgeleri ile anılan düzenlemenin gerekçesine bakıldığında, 2918 sayılı Kanun’un uygulanması gereken sorumluluk davalarında bir karmaşanın söz konusu olduğu, bu karmaşanın adli yargı yerlerinin görevli olduğu belirlenmek suretiyle giderilmek istendiği anlaşılmaktadır.
Bahse konu düzenleme, Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi (AYM) önüne taşınmış, Anayasa’nın 2, 125 ve 155. maddeleri bağlamında inceleme yapan Mahkeme, düzenlemeyi Anayasa’ya aykırı bulmayarak iptal istemini şu gerekçelerle reddetmiştir; (AYM’nin 26/12/2013 tarihli ve 2013/68-165 E-K sayılı kararı) “Anayasa Mahkemesinin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması hâlinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir.
İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, kamu kurum ya da kuruluşlarının hizmetlerini yerine getirirken gerekli ve yeterli özen ve ihtimamı gösterip göstermemesine, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına, kamu ya da özel araç olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.” Öte yandan, Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesi (UYM) de önüne gelen benzer uyuşmazlıklarda AYM’nin yukarıda yer verilen kararına atıf yaparak benzer sonuca ulaşmıştır. Uyuşmazlık Mahkemesi, 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesiyle, yargı yolu uyuşmazlıklarına ve bu nedenle de yargılamaların uzamasına neden olan anılan Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarında, yeknesaklığı sağlamak amacıyla ve kamu yararı gözetilerek adli yargı yerlerinin görevli kılındığını, AYM’nin de bu durumu Anayasa’ya aykırı bulmadığını tespit etmektedir (UYM’nin 11/04/2016 tarihli ve 2016/163-210 E-K sayılı; 24/09/2018 tarihli ve 2018/530-467 E-K sayılı kararları).
Yargıtay uygulamalarında ise, içtihat değişikliği ile AYM’nin kararı, UYM’nin kararları ve kanun maddesinin yasama belgeleri ve kanun gerekçesi çerçevesinde, hizmet kusurundan açılan tazminat davalarının 2918 Sayılı Yasanın 110. Maddesi gereğince adli yargıda görülmesi gerektiği kabul edilmiştir. Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2020/3530 – 4192 sayılı kararında, Uyuşmazlık Mahkemesinin ve Anayasa Mahkemesinin yukarıda bahsi geçen iptal kararına atıflar yapmak suretiyle gerekçesinde “Benzer olaylara aynı hukuki sonuçlar bağlanması anlamına gelen yargısal kararlardaki istikrar, adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin gereğidir. İstikrarlı karar verme, hukuki belirliliği ve öngörülebilirliği sağladığı gibi, kişilerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına güvenini de tesis eder. 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin uygulanmasında, Dairemizin idari yargı yerlerini görevli kabul eden kararları (11/03/2013 tarihli ve 2013/1438-4361 E-K sayılı; 18/04/2013 tarihli ve 2013/6055-7371 E-K sayılı; 06/11/2013 tarihli ve 2013/15737-17128 E-K sayılı; 06/03/2013 tarihli ve 2013/258-3916 E-K sayılı) bulunmakta ise de yukarıda açıklanan gerekçe ve yüksek mahkeme kararları göz önüne alınarak Dairemizin 04/12/2019 tarihli ve 2019/2897-5764 E-K sayılı ilke kararıyla önceki yerleşik uygulamadan dönülmüştür.” denilerek önceki içtihatlarından ilke kararı ile dönüldüğü belirtilmiştir.
Buna göre somut olayda; davacı vekili, davalı … aleyhinde, kazanın meydana geldiği yerdeki karayolu üzerinde yol güvenliği açısından gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle kazanın gerçekleştiğini ileri sürerek husumet yönelttiğine, bir başka anlatımla davalı belediyenin hizmet kusuruna dayanılarak dava açılmış olmasına göre, 2918 Sayılı Yasanın 110. maddesi ve Yargıtay ilgili dairesi kararında da belirtildiği üzere davanın adli yargı yerinde görülmesi gerekmekte olup bu davalı yönünden de esasa girilerek delillerin toplanmasıyla oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken bu davalı yönünden davanın yargı yolu bakımından reddine karar verilmiş olması yerinde görülmemiştir.
Yine, somut olayda kaza tespit tutanağı uyarınca,30.08.2012 günü Belediye Park inşaat alanı içinde ham yol halindeki yolda, sürücü …’in, yönetimindeki aracıyla inşaat alanından geri manevra ile çıkış yaptığı sırada yolun sağını yeterince kontrol etmeyip toprak yoldan çukura kayıp düşmesiyle kazanın meydana geldiği, mahkemece kaza mahallinde yapılan keşfi takiben alınan bilirkişi raporuna göre, kazanın meydana gelmesinde davalı… A.Ş.’ye sigortalı araç sürücüsü …’in %40 oranında, …..A.Ş firmasının %50 oranında, …’nın %10 oranında kusurlu olduğu, … ve davacının kusuru bulunmadığının belirlendiği, rapora itiraz edilmesi üzerine, üçlü bilirkişi heyetinden alınan rapor uyarınca kazanın bir iş kazası olduğu, kazanın meydana gelmesinde davalı …. A.Ş’nin %75 oranında kusurlu olduğu, söz konusu kusurdan asıl işveren …’nin de müteselsilen kusurlu olduğu, … A.Ş sürücüsü …’in %25 oranında kusurlu olduğu, belediyenin kusursuz olduğunun belirlendiği, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için Ankara Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’ndan alınan raporda ise meydana gelen kazanın salt trafik kazası olmaması nedeniyle görev alanlarının dışında olduğundan bahisle rapor düzenlenmediğinin bildirildiği, mahkemece yeniden üçlü bilirkişi heyetinden alınan 31/10/2016 tarihli rapor uyarınca, kazanın meydana gelmesinde …’nın %25 oranında, …. A.Ş.’nin %50 oranında, …’in %25 oranında kusurlu olduğu, … ile …. A.Ş. arasında işçi-işveren ilişkisi olmadığından mevcut kazanın bir iş kazası olmadığı, iş kazası kabul edilerek yapılan kusur dağılımlarına itibar etmediklerinin belirlendiği, Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/180 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesi, sanık … (inşaat şantiye şefi)hakkında taksirle ölüme neden olmak suçundan mahkumiyet kararı verildiği ve kararın kesinleştiği, anılan ceza dosyası muhteviyatının ve gerekçeli kararın dosyada yer almadığı, dosyaya getirtilen bir kısım evraktan anlaşıldığı üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/109028 soruşturma nolu dosyasında alınan kusur raporunda kazanın meydana gelmesinde yüklenici firma yetkilileri, … yetkilileri, Mamak Belediyesi yetkilileri ve sürücü …’in tali kusurlu olduğunun belirlendiği ancak dosya muhteviyatında ceza dosyası ve verilen karar yeralmadığından, karara bağlanan ceza dosyasında hangi kusur durumunun hükme esas alındığının anlaşılamadığı, neticeten yerel mahkemece kusur durumu netlikle belirlenmeden, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden, ceza dosyasında hükme esas alınan kusur durumu nazara alınmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Eksik inceleme ile karar verilemez.
Eldeki davada, kazanın meydana gelmesinde tarafların kusur durumuna ilişkin olarak taraflar arasında uyuşmazlık bulunduğu gibi, mevcut kusur bilirkişisi raporlarında da farklı oluş kabulleri yer almaktadır. Mahkeme tarafından, oluşa ilişkin farklı değerlendirmelere ve taraflar arasındaki bu konuda olan uyuşmazlığa rağmen, oluşa ilişkin olarak deliller toplanmadan, ceza dosyasında yer alan kusur raporu getirtilip anılan dosyadaki deliller değerlendirilmeden ve kusur raporları arasındaki çelişki giderilmeksizin hüküm kurulmuştur. Ancak, dava konusu kazadaki oluşa ilişkin belirleme, davacı ve davalı tarafların kusur durumlarını büyük oranda değiştirebileceğinden, belirlenecek tazminat miktarını da aynı şekilde etkileyeceği sabit olup, bu yönde inceleme yapılmaksızın karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenlerle, Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/180 Esas sayılı dosyası muhteviyatı öncelikle dosyaya kazandırılmalı, o dosyadaki deliller de mahkemece değerlendirilmeli, kusur raporları arasındaki çelişki giderilecek şekilde İstanbul ATK Genişletilmiş Uzmanlar Komisyonundan alınacak kusur raporunu takiben kazadaki kusur durumu duraksamaya mahal vermeyecek şekilde belirlenerek gerektiğinde usuli kazanılmış hakların korunmasıyla hesap bilirkişisinden ek rapor alınarak, davalı …aleyhine açılan davada adli yargının görevli olduğu hususu da gözden kaçırılmadan oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Açıklanan nedenlerle, uyuşmazlığın temelini oluşturan ve davacının talep edebileceği tazminat miktarını belirleyecek esaslı unsurlardan olan kusur durumuna ilişkin olarak ceza dosyası dosyaya kazandırılıp o dosyadaki deliller değerlendirilmeden, kabule göre de, kusur raporları arasındaki çelişki giderilmeden, davalı …aleyhine açılan davada adli yargının görevli olduğu hususu da gözden kaçırılarak karar verilmiş olması HMK’nın 353/1-a-6.maddesi gereği delillerin toplanmaması şeklinde kabul edilerek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına, sair istinaf nedenleri incelenmeksizin, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 03/10/2017 tarihli 2014/98 Esas – 2017/749 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6.maddesi gereğince KALDIRILMASINA, istinaf eden vekilinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davacı hakkında adli yardım talebinin kabulü kararı bulunduğundan, istinaf başvurma harcı ve istinaf karar harcı yatırılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince değerlendirilmesine,
5-İstinaf eden tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın talep halinde yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirilmesi, bakiye harç tahsili ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 21/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.