Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/260 E. 2022/377 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/260 – 2022/377
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/260
KARAR NO : 2022/377

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/10/2019
NUMARASI : 2017/513 Esas 2019/918 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
İHBAR OLUNAN :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 09/11/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 14/11/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Belediye Başkanlığı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinden …’ın eşi, …’ın annesi …’in 21/02/2012 tarihinde yaya olarak caddede karşıya geçmek isterken, davalılardan …’in kullandığı, …’ın maliki olduğu, davalı şirkete ise ZMSS poliçesi ile sigortalı … plaka sayılı otobüs ile, sürücünün kusuru ile …’ya çarparak meydana gelen çift taraflı kaza sonucu ölümüne yol açtığı, … Belediyesinin kazanın olduğu yerdeki alt geçidi kullanılır halde bulundurmadığı için kusurlu olduğunu belirterek, davalı gerçek kişilerden ve … Belediyesinden haksız fiil nedeni ile, sigorta şirketinden ise poliçe kapsamında destekten yoksunluk nedeni ile, her bir davacı için ayrı ayrı 1.000,00’er TL maddi tazminatın zincirleme sorumluluk ilkesine göre 21/02/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan tahsili ile müvekkillerine verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında ıslah dilekçesi ile istemini davacılardan … için 42,365,56 TL’ye,… için 2.218,04 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı… Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; kazanın oluşumunda müvekkiline sigortalı … plakalı otobüs sürücüsünün kusuru dikkate alınarak poliçe limiti olan 200.000,00 TL ile sınırlı olmak kaydı ile belirlenecek gerçek zarar tutarında sorumlu olduklarını, kaza nedeni ile davacı eş … …’e 17.353,47 TL, çocuklarından …’a 1.555,89 TL, …’e ise 1.554,35 TL destekten yoksunluk nedeni ile maddi tazminat ödemesinin 29/06/2012 tarihinde yapıldığı, buna göre sorumluluklarının bulunmadığını bildirerek davanın reddini talep etmiştir.
Davalılar … … ve … … vekili cevap dilekçesinde; davacıların desteği …’in yaya geçişi yasak olan bölgede karşıdan karşıya geçmek istediği sırada mevcut kazanın meydana geldiğini, olay tarihinde havanın yağışlı ve zeminin kaygan olup, aracın eğimli bir yolda seyir ettiğini, kazanın oluş biçimine göre davacıların desteğinin kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğunu bu nedenlerle müvekkillerinin talep edilen tazminat ile sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … Belediye Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde; davanın zaman aşımı süresi geçirildikten sonra açıldığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, hizmet kusuru iddiası ile açılan davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davada adli yargının görevli olduğu, uzamış ceza zamanaşımının dolmadığı, davacılardan …’ın eşi, … ve …’ın annesi …’in, 21/02/2012 tarihinde yaya olarak caddede karşıya geçmek isterken, davalılardan …’in kullandığı, …’ın malik olduğu, davalı şirkete ise ZMSS poliçesi ile sigortalı … plaka sayılı otobüsün çapması sonucu öldüğü, olayda, davacıların desteği yaya …’in %70 oranında, davalı sürücü … …’ın %20 oranında, olay mahallinde bulunan yaya alt geçidini geçişe uygun hale getirmeyen belediyenin %10 oranında kusurlu olduğu, aktüerya bilirkişi kurulunca düzenlenen 09/09/2019 tarihli ikinci ek raporda davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin güncellenip mahsup edilerek, kazanın oluşumunda desteğin kusuru, davacı eşin yeniden evlenme şansı gibi unsurlar önceki raporlarla bağlantılı olarak gözetilip, 2019 yılındaki asgari ücret esas alınarak yeniden yapılan hesaplama sonucu, desteğin yitirilmesi nedeniyle davacı eş … …’in 48.563,59 TL, davacı çocuk…’in 712,90 TL destekten yoksunluk tazminatı talep edebileceği, yapılan ödeme ile … …’in zararı karşılandığı için tazminat talebinde bulunamayacağı gerekçesiyle, davanın davacı eş … … yönünden kabulü ile 42.365,56 TL’nin, … … tarafından açılan davanın ise kısmen kabulü ile, 712,90 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen (davalılardan… Sigorta A.Ş için faiz başlangıç tarihi 29/06/2012, diğer davalılar için kaza tarihi olan 21/02/2012 olmak kaydı ile) işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacılara verilmesine, … … tarafından açılan davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davalı … Belediye Başkanlığı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Belediye Başkanlığı vekili istinaf dilekçesinde; İdarenin davaya konu olayda hiçbir kusur ve sorumluluğu olmadığını, davayı kabul anlamına gelmemekle beraber davaya konu olayda yargılamanın idari yargıda yapılması gerektiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı … Belediye Başkanlığı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, kamu düzenine aykırılıklar resen gözetilerek, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Yerel Mahkeme tarafından davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı … Belediye Başkanlığı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı Belediye’nin davada idare mahkemelerinin görevli olduğuna yönelik istinafı yönünden;
Davacı vekili, davalı … belediyesine yönelik davasında, olay yerindeki yaya alt geçidini kullanılır halde bulundurmaması sebebiyle, kazanın meydana gelmesine hizmet kusuruyla sebep olduğu iddiasına dayandığı anlaşılmıştır.
Davalı Belediye’ye yönelik uyuşmazlıkta çözümlenmesi gereken, davanın hangi yargı kolunda görüleceği, davanın 2918 Sayılı Yasanın 110. maddesindeki düzenleme kapsamında adli yargıda görülüp görülemeyeceğine ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun birinci maddesinde, bu Kanun’un amacının, karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’un 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle değiştirilen 110. maddesi ise “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” şeklindedir.
Yasama belgeleri ile anılan düzenlemenin gerekçesine bakıldığında, 2918 sayılı Kanun’un uygulanması gereken sorumluluk davalarında bir karmaşanın söz konusu olduğu, bu karmaşanın adli yargı yerlerinin görevli olduğu belirlenmek suretiyle giderilmek istendiği anlaşılmaktadır.
Bahse konu düzenleme, Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi (AYM) önüne taşınmış, Anayasa’nın 2, 125 ve 155. maddeleri bağlamında inceleme yapan Mahkeme, düzenlemeyi Anayasa’ya aykırı bulmayarak iptal istemini şu gerekçelerle reddetmiştir; (AYM’nin 26/12/2013 tarihli ve 2013/68-165 E-K sayılı kararı) “Anayasa Mahkemesinin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması hâlinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir.
İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, kamu kurum yada kuruluşlarının hizmetlerini yerine getirirken gerekli ve yeterli özen ve ihtimamı gösterip göstermemesine, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına, kamu ya da özel araç olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.” Öte yandan, Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesi (UYM) de önüne gelen benzer uyuşmazlıklarda AYM’nin yukarıda yer verilen kararına atıf yaparak benzer sonuca ulaşmıştır. Uyuşmazlık Mahkemesi, 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesiyle, yargı yolu uyuşmazlıklarına ve bu nedenle de yargılamaların uzamasına neden olan anılan Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarında, yeknesaklığı sağlamak amacıyla ve kamu yararı gözetilerek adli yargı yerlerinin görevli kılındığını, AYM’nin de bu durumu Anayasa’ya aykırı bulmadığını tespit etmektedir (UYM’nin 11/04/2016 tarihli ve 2016/163-210 E-K sayılı; 24/09/2018 tarihli ve 2018/530-467 E-K sayılı kararları).
Yargıtay uygulamalarında ise, içtihat değişikliği ile AYM’nin kararı, UYM’nin kararları ve kanun maddesinin yasama belgeleri ve kanun gerekçesi çerçevesinde, hizmet kusurundan açılan tazminat davalarının 2918 Sayılı Yasanın 110. Maddesi gereğince adli yargıda görülmesi gerektiği kabul edilmiştir. Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2020/3530 – 4192 sayılı kararında, Uyuşmazlık Mahkemesinin ve Anayasa Mahkemesinin yukarıda bahsi geçen iptal kararına atıflar yapmak suretiyle gerekçesinde “Benzer olaylara aynı hukuki sonuçlar bağlanması anlamına gelen yargısal kararlardaki istikrar, adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin gereğidir. İstikrarlı karar verme, hukuki belirliliği ve öngörülebilirliği sağladığı gibi, kişilerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına güvenini de tesis eder. 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin uygulanmasında, Dairemizin idari yargı yerlerini görevli kabul eden kararları (11/03/2013 tarihli ve 2013/1438-4361 E-K sayılı; 18/04/2013 tarihli ve 2013/6055-7371 E-K sayılı; 06/11/2013 tarihli ve 2013/15737-17128 E-K sayılı; 06/03/2013 tarihli ve 2013/258-3916 E-K sayılı) bulunmakta ise de yukarıda açıklanan gerekçe ve yüksek mahkeme kararları göz önüne alınarak Dairemizin 04/12/2019 tarihli ve 2019/2897-5764 E-K sayılı ilke kararıyla önceki yerleşik uygulamadan dönülmüştür.” denilerek önceki içtihatlarından ilke kararı ile dönüldüğü belirtilmiştir.
Buna göre somut olayda; davacı vekili, davalı … Belediye Başkanlığı aleyhinde, kazanın meydana geldiği yerdeki yaya alt geçidinin kullanıma uygun halde bulundurulmaması nedeniyle kazanın gerçekleştiğini ileri sürerek husumet yönelttiğine, bir başka anlatımla davalı belediyenin hizmet kusuruna dayanılarak dava açılmış olmasına göre, 2918 Sayılı Yasanın 110. maddesi ve Yargıtay ilgili dairesi kararında da belirtildiği üzere davanın adli yargı yerinde görülmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davalı Belediye’nin kusura yönelik istinafı yönünden;
Hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunda, davalı belediyenin “olay mahallinde bulunan yaya alt geçidini geçişe uygun hale getirmediği” için kazanın meydana gelmesinde %10 oranında kusurlu olduğu yönünde rapor düzenlendiği ve mahkeme tarafından da bu rapor esas alınarak davalı belediyenin sorumluluğuna karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu olayla ilgili Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/1087 Esas 2013/362 karar sayılı dosyasında: “…Olay tarihinde sanığın sevk ve idaresindeki … plakalı otobüs ile Cevizlidere caddesinden 1232. cadde istikametine doğru seyri esnasında sağ tarafından Ceyhun Atıf Kansu caddesi yan bağlantı yolundan gelerek taşıt yolunun karşısına geçiş yapmakta olan yaya …’e kullandığı otobüsün sol ön tarafı ile çarptığı, çarpma neticesi … in yaralandığı, daha sonra kaldırıldığı hastanede vefat ettiği, sanığın kullandığı otobüs ile seyir halinde iken olay yerine yaklaştığında far ışığı altındaki görüşüne uygun hızda seyretmeyip tehlikeli biçimde yolun karşısına geçmek isteyen yayaya ikazda bulunmaması ve zamanında önlem almaması nedeniyle kazanın meydana gelmesinde tali kusurlu olduğu, müteveffa yaya … in ise yayaların karşıya geçişi için uygun olmayan yerden kendi güvenliğini tehlikeye atacak tarzda karşıya geçmek istemesi ve yaklaşan aracın hız ve uzaklığını dikkate almayıp ilk geçiş hakkını otobüse vermemesi nedeniyle asli kusurlu olduğu, böylece sanık … … ‘ın atılı taksirle ölüme neden olma suçunu işlediği…” anlaşıldığından sanığın mahkumiyetine dair verilen kararın Yargıtay 12 CD’nin 2013/25211E. 2014/19833 K. sayılı ilamıyla “Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin kusura ve cezadan kusur oranına göre indirim yapılması gerektiğine, katılan vekilinin kusura ve Büyükşehir Belediye Başkanlığına da kusur izafe edilmesi gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddine…” karar verilerek düzeltilerek onandığı anlaşılmıştır.
Soruşturma sırasında belediye görevlileri hakkında verilen “ek takipsizlik” kararına karşı Yargıtay 12 CD’nin 2013/14161E. 2013/16949K. sayılı “kanun yararına bozma” incelemesi sonucunda, “soruşturma aşamasında dosya üzerinden aldırılan 09.03.2012 tarihli trafik kusur uzmanı bilirkişi tarafından hazırlanan raporda, kazanın oluşumunda, otobüs sürücüsünün hızını mahal şartlarına uydurmadığından tali, ölenin karşıdan karşıya geçerken yaya alt geçidini kullanmadığı ve geçişe yasaklanan yerde geçmeye çalışırken araçlara ilk geçiş hakkını bırakmadığından asli kusurlu olduğu, olay yerinde bulunan yaya alt geçidinde bulunan ışıklandırmanın çalışmadığı, olay yerinin karanlık olması nedeniyle yayaların can ve mal güvenlikleri açısından yaya alt geçidini kullanamayacaklarından belediye yetkililerinin de hizmet kusurları nedeniyle olayda tali derecede kusurlu oldukları mütalaa edilmiş ise de, olay yerinde yayaların yaya alt geçidini kullanmaları yönünde görünür şekilde ikaz tabelasının bulunduğu, karşıdan karşıya geçişlerin yol üzerinden yapılmaması için orta refüjün bariyerle yaya geçişine kapatıldığı halde yayanın yol üzerinden karşıdan karşıya geçmeye çalıştığı, belediyenin olay yerinde bulunan yaya alt geçidinde bulunan ışıklandırmayı yapmamış olmasının hizmet kusuru olarak kabul edilebileceği, ancak trafik kazasının oluşumu ile belediye yetkililerinin hizmet kusuru arasında uygun illiyet bağının kurulamayacağı ve belediye yetkililerine trafik kazasının meydana gelişi ile ilgili olarak, cezai sorumluluk açısından, kusur izafesinin mümkün olmayacağı, bu yönü ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 04/06/2012 tarih ve 2012/25950 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara karşı yapılan itirazın reddine dair Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 09/08/2012 tarih ve 2012/2231 değişik iş sayılı kararında isabetsizlik görülmediğinden kanun yararına bozma talebinin REDDİNE” karar verildiği görülmüştür.
Haksız fiilden sorumlulukta kaza ile zarara neden olanın eylemi arasında uygun illiyet bağının olması gerekir. Somut olayda davalı Belediye’ye alt geçitte uygun ışıklandırma olmadığından kusur verilmiştir. Ölen yayanın alt geçidi kullanamadığı durumda dahi taşıt yolundan geçişi sırasında KTK’daki kurallara uygun hareket etmesi gereklidir. Raporlarda taşıt yolunda Belediye’nin sorumluluğunu gerektiren sebep belirtilmemiştir. Bu durumda davalı belediyenin olay yerinde bulunan yaya alt geçidinde bulunan ışıklandırmayı yapmamış olması ile davacılar desteğinin trafik kazası sonucu ölümü arasında illiyet bağının ispatlanmadığı, tek başına yaya alt geçidindeki eksikliklerin davalı belediyenin bu zarardan sorumluluğunu gerektirmeyeceği sonucuna varıldığından, ilk derece mahkemesi tarafından davalı Belediye yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile sorumluluğuna karar verilmesi doğru görülmemiş, davalı Belediyenin buna yönelik istinafının kabulü gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; davalı … Belediye Başkanlığı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının bu davalı lehine kaldırılmasına ve kararda kesinleşen yönler korunarak, düzeltilerek yeniden esas hakkında “davalı … Belediye Başkanlığı yönünden davanın reddine” dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe uyarınca,
A-Davalı … Belediye Başkanlığı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/10/2019 gün ve 2017/513 Esas-2019/918 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Buna göre HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca yeniden esas hakkında düzelterek karar verilmesi gerektiğinden;
1- Davanın KISMEN KABULÜ ile,
a) Davalı … Belediyesine yönelik açılan davanın REDDİNE,
b) … … tarafından açılan davanın REDDİNE,
c) … … tarafından … Belediye Başkanlığı dışındaki davalılara yönelik davanın KABULÜ ile,
42.365,56 TL’nin … Belediyesi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen (davalılardan… sigorta A.Ş için faiz başlangıç tarihi 29/06/2012, diğer davalılar için kaza tarihi olan 21/02/2012 olmak kaydı ile) işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile bu davacıya verilmesine,
d) … … tarafından … Belediye Başkanlığı dışındaki davalılara yönelik davanın KISMEN KABULÜ ile,
712,90 TL’nin, … Belediyesi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen (davalılardan… sigorta A.Ş için faiz başlangıç tarihi 29/06/2012, diğer davalılar için kaza tarihi olan 21/02/2012 olmak kaydı ile) işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli 2.942,69 TL harçtan peşin alınan 759,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.183,29 TL harcın … Belediyesi dışındaki davalılardan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
3-Davacı … … kendisini vekil ile temsil ettirmiş bulunduğundan AAÜT uyarınca belirlenen 5.010,21 TL vekalet ücretinin … Belediyesi dışındaki davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı … kendisini vekil ile temsil ettirmiş bulunduğundan AAÜT uyarınca belirlenen 712,90 TL vekalet ücretinin … Belediyesi dışındaki davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı … Belediyesi kendisini vekille temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihindeki AAÜT’nin 13/4 maddesi gereğince 9.200 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak bu davalıya verilmesine,
6-Davalılar… Sigorta A.Ş., … … ve … … kendilerini vekil ile temsil ettirmiş bulunduklarından AAÜT uyarınca belirlenen 1.505,14 TL vekalet ücretinin davacı …’den alınarak anılan davalılara verilmesine,
7-Davalılar… Sigorta A.Ş., … … ve … … kendilerini vekil ile temsil ettirmiş bulunduklarından AAÜT uyarınca belirlenen 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacı … …’den alınarak anılan davalılara verilmesine,
8-Davacılar … … ve… tarafından yapılan 379,20 TL (ilk yargılama gideri, posta gideri olmak üzere) yargılama giderinden (kabul ve ret oranına göre) 328,97 TL’sinin davalılar… Sigorta A.Ş., … … ve … …’dan alınarak davacılara verilmesine,
9-Davalı … Belediyesi Başkanlığı tarafından ilk derece mahkemesinde yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Davacılar … ve … tarafından yapılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde iadesine,
İSTİNAF YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN
1-Davalı … Belediyesi tarafından yatırılan 2.942,60 TL nispi istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde bu davalıya iadesine,
2-Davalı … Belediyesi tarafından istinaf aşamasında yapılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı 148,60 TL olan yargılama giderinin davacılardan tahsili ile anılan davalıya verilmesine,
3-İstinaf eden davalı … Belediyesi tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
4-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirilmesi, bakiye harç tahsili ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 09/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan
Üye

Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.