Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/250 E. 2022/350 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/250 – 2022/350
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/250
KARAR NO : 2022/350

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/02/2020
NUMARASI : 2018/792 Esas 2020/86 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 02/11/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 24/11/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 23/01/2012 tarihinde müvekkilinin içerisinde yolcu olarak bulunduğu, davalı tarafından ZMMS ile sigortalı aracın Haymana istikametinde seyir halinde iken yolun buzlu ve kaygan olmasından dolayı araç sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybederek yoldan çıkması ve akabinde aracın devrilmesi neticesinde müvekkilinin yaralandığını, davalıya müracaat etmesine rağmen zararlarının karşılanmadığını, daha önce Sigorta Tahkim Komisyonuna da başvurduklarını dosyaya sunulan raporun kriterlere uygun olmadığından talebin reddine karar verildiğini, müvekkilinin Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesinden almış olduğu Engelli Sağlık Kurulu raporunda engel oranının %29 olarak tespit edildiğini ileri sürerek ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 7.000,00 TL geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı ile 100,00 TL bakıcı giderinin olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 7.000,00 TL maddi tazminatın 3.500,00 TL’sinin geçici iş göremezlik, 3.500,00 TL’sinin de sürekli iş göremezlik tazminatı olduğunu belirtmiştir.
Davacı vekili talebini, 09/12/2019 tarihli talep artırım dilekçesi ile geçici iş göremezlik yönünden 5.857,38 TL’ye, daimi iş göremezlik yönünden 217.369,62 TL’ye ve bakıcı gideri tazminatı yönünden ise 1.773,00 TL’ye çıkarmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; kazaya karışan aracın müvekkili tarafından Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi kapsamında sigortalı olduğunu, sorumluluğunun sigorta limiti kusur ve zarar ile sınırlı olduğunu, davacının davasını kanıtlaması gerektiğini, sürücünün ehliyetsiz olduğunu bilmesine rağmen aracına binen ve emniyet kemeri takmayan davacının zararın meydana gelmesinde müterafik kusuru bulunduğunu ve hatır taşıması mevcut olduğunu bu sebeple indirim yapılması gerektiğini, geçici iş göremezlik ve bakıcı giderleri tazminatına ilişkin taleplerin teminat kapsamı dışında olduğunu ve dava konusu kazanın haksız fiilden kaynaklandığını, ticari olarak nitelendirilemeyeceğini bu nedenle uygulanması gereken faizin yasal faiz olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olduğu, davacının yolcu olarak bulunduğu aracın tek taraflı kazası neticesinde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp ABD Başkanlığı’nın 04/10/2019 tarihli raporunda, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uyarınca davacının 9 ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığı, vücut genel çalışma gücünden %36,2 oranında kaybettiği ve 2 ay süre ile başkasının yardımına ihtiyaç duyacağının belirtildiği, raporun karar vermeye elverişli olduğu, trafik kazasının tek taraflı olması ve davacının da araçta yolcu olması nedeniyle kusur raporu alınmasına gerek görülmediğini, aktüer bilirkişiden alınan raporda davacının 5.857,38 TL geçici iş göremezlik, 230.944,58 TL daimi iş göremezlik ve 1.773,00 TL bakıcı gideri zararının hesap edildiği, sigorta sözleşmesi dönemi içerisindeki değişikliklerden tarafların yararlanması nedeniyle kaza tarihi itibariyle ZMMS limitinin 225.000,00 TL olduğunun ve davacıların toplam zararının poliçe limitini aştığı şeklinde kanaat bildirildiği, alınan raporun karar vermeye elverişi olduğu, ancak dava dışı sürücünün ehliyetinin bulunmaması ve davacının dava dışı sürücünün akrabası olması dolayısıyla davacının ehliyeti bulunmadığını bilebilecek durumda olduğunun ve dolayısıyla zararın oluşmasında davacının da müterafik kusurunun bulunduğunun kabulü gerektiği, ne var ki, davalı yan davacının emniyet kemeri takmadığı ve hatır taşıması yapıldığı yönünde iddialarda bulunmuş ise de, bu iddialarını ispat edememesi ve olayda hatır taşımasının da bulunmadığının değerlendirilmiş olması nedeniyle davalının bu yöndeki savunmalarına itibar edilmediği, dava dışı sürücünün ehliyetinin bulunmaması nedeniyle davacının talep artırım dilekçesi ile talep ettiği 5.857,38 TL geçici iş göremezlik, 217.369,62 TL daimi iş göremezlik ve 1.773,00 TL bakıcı giderine yönelik her bir tazminat kalemine %20 müterafik kusur indirimi yapılmak sureti ile belirlenen tazminat miktarları esas alınarak davanın kısmen kabulü ile fazlaya ilişkin istemine reddine karar verilmesi gerektiği, gerekçesi ile; “Davanın kısmen kabulü ile, 173.895,70 TL daimi iş göremezlik tazminatı, 4.685,90 TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 1.418,40 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 180.000,00 TL ‘nin temerrüt tarihi olan 18/11/2017 tarihiden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,” karar verilmiş hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; maluliyet raporunun karar vermeye elverişli olmadığını, raporun Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’ndan alınması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere müvekkilinin rücu hakkının gözetilmesi açısından kusur raporu alınması gerektiği halde kusur raporu alınmaksızın karar verilmesinin hatalı olduğunu, davayı kabul etmemekle birlikte müvekkilinin sorumluluğunun sigorta limiti ile sınırlı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemidir. Davacı 23/01/2012 tarihinde meydana gelen kaza neticesinde yaralandığından bahisle cismani zarar nedeniyle maddi tazminat talep etmiş, dava dilekçesinde aynı zarar için daha önce Sigorta Tahkim Komisyonu’na da müracaat ettiğini, dosyaya sunulan raporun yeterli olmadığından bahisle talebinin reddine karar verildiğini belirtmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesi “(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Yine 6100 sayılı HMK’nın kesin hükmü düzenleyen 303. maddesinde; “(1) Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir…” hükmüne yer verilmiştir. Yine aynı Kanun’a göre kesin hüküm itirazı dava şartlarından olup 6100 sayılı HMK’nın 115. maddesi gereği dava şartının her zaman ileri sürülmesi mümkündür.
Öte yandan, Sigorta Tahkim Heyeti tarafından esastan verilen kararlar da kesin hüküm oluşturur. Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından yapılan yargılamada, talebin esastan reddine karar verilmiş ve kararın kesinleşmiş olması durumunda da verilen karar kesin hüküm sonucu doğuracağından, zarar gören dava yolu ile de olsa aynı zarara yönelik yeniden talepte bulunamaz. Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de 2021/2969 E. 2021/3503 K. sayılı emsal kararında; “Somut olayda; davacı iş bu davadan önce aynı olaya ilişkin davalı aleyhine aynı taleple uyuşmazlık hakem heyetine başvuruda bulunmuş, K-2018/62558, 2019/İHK-1253 dosyası ile yargılama yapılmıştır. İlgili dosya itiraz hakem heyeti kararı incelendiğinde; ‘davacı vekilinin dosyaya ibraz edilen maluliyet raporunun ilgili yönetmelik hükümlerine göre hazırlanmadığından usule uygun olmaması sebebi ile, kaza tarihindeki yönetmeliğe uygun rapor alınması amacıyla davacıya 20 gün süre verildiği, ara kararın davacıya e posta yoluyla tebliğ edildiği, davacı vekilinin raporun yeterli olduğunu beyan ederek ara karardan rücu edilmesi talebini içeren dilekçe sunduğu, davacı talebinin uygun görülmemesi üzerine talebin reddine ilişkin ara karar verilip tebliğ edildiği, ara kararda verilen sürenin dolduğu ancak buna rağmen davacı tarafça cevap verilmediği, davacı vekiline son bir e posta gönderilerek hastaneye başvuru yapıp yapmadığı hususunda bilgi verilmesinin istenildiği ancak herhangi bir dönüş yapılmadığı bu nedenle mevcut delillerle değerlendirme yapıldığı , davacı vekilince mevzuata uygun rapor alınmadığı ve 3 kez uyarılmasına rağmen yeni rapor temini için hastaneye başvuru yapıldığına dair belge sunulmaması nedeniyle ispat edilemeyen başvurunun reddine’ karar verildiği anlaşılmaktadır. Ancak taraflarca karara karşı süresinde itiraz ya da temyiz yoluna başvurulup başvurulmadığı, kararın kesinleşip kesinleşmediği anlaşılamamaktadır.
İş bu dava ise 29.05.2019 tarihinde bu kez usule uygun rapor ile aynı başvuran tarafından aynı davalıya karşı,aynı kaza nedeniyle meydana gelen maluliyetine ilişkin olarak herhangi bir gelişen durum iddiası olmaksızın açılmıştır. Yukarıda bahsi geçen aynı olaya ilişkin yapılan yargılamada verilen karar raporun usule uygun olmayışı nedeni ile verilen usulden ret kararı olmayıp, davacı tarafça yargılama yapılabilmesi amacıyla gerekli raporun verilen süre içerisinde sunulmaması ve bu nedenle ispatlanamayan davanın esastan reddine yönelik bir karardır. İlgili karar kesinleşmiş ise esastan verilen ret kararı İş bu dosya için kesin hüküm teşkil etmektedir. Bu durumda İtiraz Hakem Heyetince, 05.02.2019 tarihli, 2019/İHK-1253 sayılı Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı taraflarca süresinde temyiz yoluna başvurulup başvurulmadığı, kararın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayda kesin hüküm bulunup bulunmadığı tartışılarak kesinleşmesi durumunda 6100 sayılı HMK’nın 114/1-i maddesine göre, aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması dava şartlarından olup, bu durumda mahkemece, HMK’nın 115/2. maddesi gereği dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru görülmeyerek bozmayı gerektirmiştir.” denilerek, esastan ret karar verilmesi halinde de Sigorta Tahkim Komisyonu kararlarının sonrasında açılan davada kesin hüküm oluşturacağı kabul edilmiştir.
Somut olayda da; davacının 16/01/2018 tarih ve 2018.E.4622 başvuru sayılı dilekçesi ile Uyuşmazlık Heyetine başvuru sonrasında verilen kararda “Başvuru sahibinin maluliyetine ilişkin dosyaya sunulan raporun yeterli olmadığı anlaşılmış, ara karar ile başvuru sahibinden Adli Tıp Bölümü bulunan Üniversite hastanesinden, SSK Sağlık İşlemleri Tüzüğünde (yeni adıyla Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği) öngörülen kriterlere göre, zarar hesaplanmasına temel oluşturacak rapor alınması istenmiş ise de, başvuran tarafından bugüne kadar maluliyet raporu dosyaya ibraz edilmediğinden, ispat edilemeyen başvurunun reddi gerekmiştir.” denilerek “sübut bulmayan talebin reddine” karar verildiği anlaşılmaktadır. İlgili karar kesinleşmiş ise esastan verilen ret kararı iş bu dosya için kesin hüküm teşkil etmektedir. Bu durumda Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakemi tarafından verilen 27/09/2018 tarihli, K2018/64675 sayılı Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakemi kararına karşı taraflarca süresinde itiraz yoluna başvurulup başvurulmadığı, kararın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayda kesin hüküm bulunup bulunmadığı tartışılarak, kesin hüküm bulunması durumunda 6100 sayılı HMK’nın 114/1-i maddesine göre, aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması dava şartlarından olup, bu durumda mahkemece, HMK’nın 115/2. maddesi gereği dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili deliller toplanılmadan ve değerlendirilmeden karar verilmiş olması nedeniyle HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek, yukarıda açıklandığı üzere Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakemi kararının eldeki davada kesin hüküm oluşturup oluşturmadığı değerlendirilerek davanın esası hakkında, hükmün davalı tarafından istinaf edilmiş olmasına göre usulü kazanılmış hakları da korunarak davanın esası hakkında bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 14/02/2020 tarihli 2018/792 Esas 2020/86 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan 3.074,40 TL İstinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davalıya iadesine,
4-İİK’nın 36 maddesi gereğince Ankara 6. İcra Müdürlüğü’nün 2020/4787 E. sayılı dosyasına depo edilen 330.000,00 TL teminat mektubu ve 4000,00 TL nakit teminatın yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 02/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.