Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/20 E. 2022/27 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/20
KARAR NO : 2022/27

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/11/2019
NUMARASI : 2016/1032 Esas 2019/797 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 15/09/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 16/09/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı …. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 15/09/2016 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın yolun kenarında seyreden müvekkili …’a ait … plakalı araca çarpması neticesinde müvekkili şahsın yaralanmasına yol açan trafik kazasının meydana geldiğini, yaralanma ile sonuçlanan trafik kazasında müvekkil şahsın bir kusuru bulunmadığını, müvekkilinin zararının davalı aracın sigortası tarafından karşılanması gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile; kalıcı sakatlıktan doğan güç ve efor kaybı nedeniyle 8.000,00 TL, geçici iş göremezlik sebebi ile 100,00 TL maddi tazminat olmak üzere toplam 8.100,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu olayda bahsi geçen … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde olay tarihi itibari ile sigortalı olduğunu, dava konusu zarara ilişkin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olup sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve zarar nispetinde olduğunu, davacının ticari faiz talebinin hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, 15/09/2016 tarihinde sürücü … yönetimindeki … plakalı otomobili ile olay yeri Germencik yönünden İncirliova yönüne kavşakta sola dönüşü sırasında karşı yönden gelen …’un kullandığı motosikletle çarpıştığı, sürücü …’in karşı yönden gelen trafiği kontrol etmeden kontrolsüzce geçiş hakkına haiz motosikletle çarpışması şeklinde oluşan olayda asli %75 oranında kusurlu olduğu, diğer sürücü …’un kavşaktan düz seyirle geçiş sırasında geçiş hakkını haiz ise de kavşağa kontrolsüzce tedbirsizce yaklaştığı (olay sırasında 1,33 promil alkollü) ve çarpışmaya engel olacak davranışta bulunmadığı, %25 oranında tali kusurlu olduğu, davacının olayda …Üniversitesi Başkanlığı’nın 09/05/2019 tarihli raporunda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması, Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik esas alınarak yapılan değerlendirmede, vücudunda oluşan kırık ve yaralanmalar, hareket kısıtlılığı nedeniyle özür oranının %8 olduğu, 6 ay iş göremezlik halinde kaldığı tespitinin yapıldığı, davacının iş göremezlik geliri ile ilgili başkaca iddia olmadığından asgari ücret üzerinden davacının iş göremezlik tazminatı hesaplandığı, davalı yana davacının başvurusundan itibaren 15 gün sonrası temerrüt tarihi olan 18/11/2016 tarihinden itibaren sigortalı aracın otomobil olmasına göre yasal faizi ile zarardan müteselsilen sorumlu olan davalıdan tahsiline karar vermek gerektiği gerekçesiyle dava dilekçesi ve değer arttırım dilekçesi ile talep edilen davanın kabulü ile; 43.430,43 TL sürekli iş göremezlik, 6.329,42 TL geçici iş göremezlik olmak üzere toplam 49.759,85 TL iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 18.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde, davacı tarafından, dava öncesi müvekkil şirkete eksik evrakla birlikte başvuru yapıldığını ve dava şartı eksikliği nedeniyle davanın reddi gerektiğini, sigortalı araç sürücüsüne atfedilen kusur oranının hatalı olduğunu, maluliyet raporunun usulüne uygun olmadığını, maluliyetin özürlülük ölçütü yönetmeliğine göre belirlenmesi gerektiğini, hesap raporunun hatalı olduğunu, davacı motosiklet sürücüsü kask takmadığından müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, geçici iş göremezlik ödeneğinin teminat kapsamında bulunmadığını, faiz başlangıcının hatalı belirlendiğini, eksik evrakla başvurulduğundan şirketin temerrüdünden bahsedilemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde;
Dava; trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemidir.
Başvuru koşuluna ilişkin olarak;
2918 sayılı KTK’nın 97.maddesi 26/04/2016 tarih 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve yayımı tarihinde yürürlüğe giren 14/04/2016 tarih 6704 sayılı kanunun 5.maddesi ile değiştirilmiş “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” hükmü getirilmiştir.
Yapılan bu düzenleme ile zarar görenlerin dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvurmasının gerekli olduğu, başvurudan itibaren sigorta kuruluşu en geç 15 gün içinde yazılı olarak cevap vermez ya da verilen cevap zarar görenin talebini karşılamaz ise zarar gören dava açabileceği gibi sigorta tahkim komisyonuna da başvuru yapabilir şeklinde belirtilmiştir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin uygulamasına göre; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi ile zorunlu mali sorumluluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiği düzenlenmiş olmakla birlikte, bu başvuru yapılmadan dava yoluna gidilmesi halinin dahi HMK’nın 115/2. maddesi gereği tamamlanabilir dava şartı olduğu kabul edilmektedir. Bu başvurunun yapıldığı; ancak, eksik ya da usule uygun olmayan belge ile başvurulduğu savunmasının olduğu durumlarda ise, usule uygun olmadığı savunulan belgedeki eksikliğin her halükarda tamamlanabileceği davanın bu nedenle reddedilemeyeceği belirtilmiştir.
Dosya kapsamına göre davacı tarafından dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvuru koşulunun yerine getirilmediğine yönelik istinaf sebeplerine itibar edilememiştir.
Geçici iş göremezlik ödeneğine ilişkin olarak ise;
SGK’nın sorumlu olduğu tedavi giderlerinin neler olduğu, 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesinde düzenlenmiş olup, sorumluluğunun Kanun’da belirtilen giderlerle sınırlı olması, geçici iş görmezlik zararlarından SGK’nın sorumlu olacağına dair Kanun’da düzenlenme bulunmaması, ayrıca 2918 Sayılı Yasanın 92. maddesinde geçici iş göremezlik zararlarının sigorta teminat kapsamı dışında olduğuna ilişkin bir düzenlemenin de yer almaması, ikincil norm olan Genel Şartlar ile Kanun’la belirlenen sorumluluğun daraltılması mümkün olmadığı gibi kanunen sorumluluğu bulunmayan SGK’nın sorumlu olduğuna da karar verilemeyeceğinden, davalı vekilinin geçici iş göremezlik ödeneğinden sorumlu olmadığına ilişkin istinaf sebeplerine de itibar edilememiştir.
Mahkemece hükme esas alınan maluliyet raporunun, istinaf dilekçesinde de talep edildiği gibi Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmeliğe göre belirlenmiş olmasına göre davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talepleri de yerinde görülmemiştir.
TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hâkim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Yargıtay 4 Hukuk Dairesi (Kapanan 17. Hukuk Dairesi) tarafından tazminat hesaplanmasında esas alınacak yaşam tablosu ile ilgili görüş değişikliğine gidilmiş, (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 Esas – 2020/8874 Karar sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 Esas – 2021/34 Karar sayılı ilamı) destek ve hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda 1931 tarihli “PMF” yaşam tablosuna göre belirlenmekte iken Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosuna göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yönteminin esas alınması gerekir.
Bu nedenle aktüer raporunda %1,8 teknik faiz tatbik edilmesi doğru görülmemiş ise de, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21/6/2021 tarih ve 2021/2457 Esas, 2021/3304 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, karara esas alınan rapordaki hesap biçiminin davalı lehine olması ve aleyhe hüküm kurma yasağı gereği tazminat hesap biçimi kaldırma sebebi yapılamayacağından bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir.
Müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğine ilişkin istinaf sebeplerine gelince, 6098 sayılı TBK 51. md; hâkimin, tazminatın türü ve kapsamının derecesini, durum ve mevkinin gereğine ve hatanın ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiş; “Tazminatın indirilmesi” başlıklı 52. md ise; zarar gören taraf, zarara razı olduğu veya kendisinin eylemi zararın doğmasına ya da zararın artmasına yardım ettiği ve zararı yapan kişinin durum ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hâkimin, zarar ve ziyan tutarını indirebileceği veya zarar ve ziyanı hüküm altına almaktan vazgeçebileceği açıklanmıştır.
Müterafik kusura ilişkin yasal düzenlemeler gereği, zarar görenin ortak kusuru nedeniyle tazminattan indirim yapılması kabul edilmiş olmakla birlikte; bu sebeple tazminattan indirim yapılabilmesi için, zarar görenin ortak kusurunun bulunması yeterli olmayıp, bu ortak kusurun doğan zarar ile uygun illiyet bağı içinde olması gerekir. Zarar gören için kusur teşkil edebilen durum, eğer zararın doğumu ya da artması bakımından hiçbir illiyet değeri taşımıyorsa, artık müterafik kusur nedeniyle tazminattan indirim yapılması olasılığı kalmayacaktır.
Somut olayda; davaya konu kazada davacının sağ ayak bileğinden ameliyat edildiği ve platin takıldığı, sol ayakta ağrısı ve kısıtlılığı olduğundan bahisle maluliyet belirlendiği görülmektedir. Kazada yaralanmasının niteliği ile davacının kask takmadan motosiklete binmesi arasında illiyet bağı yoktur. Bu durumun davacının zararı artırmaya yönelik ortak kusuru olarak kabul edilemeyeceği gözetilmelidir.
Açıklanan nedenlerle; zararın doğması ya da artmasında uygun illiyet bağı vasfı bulunmayan kask takmama durumunun, tazminattan indirim gerektiren müterafik kusur teşkil etmeyeceği (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 29/04/2019 tarihli ve 2016/12483 Esas, 2019/5260 Karar sayılı ilamı) anlaşılmaktadır.
Davalı vekilinin faizin başlangıcına yönelik istinaf taleplerinin incelenmesinde; 26/04/2016 tarihinde 2918 sayılı Yasanın 99. maddesinde yapılan değişiklik ile getirilen “Sigortacılar, hak sahibinin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” düzenlemesi gereğince, sigortanın temerrüdü için Genel Şartlarda belirtilen belgeler ile sigorta şirketine müracaat zorunludur. Davacının eksik evrak ile müracaat etmesi halinde davalının temerrüdü gerçekleşmeyeceğinden davacı ancak dava tarihinden itibaren temerrüt faizi talep edebilir.
Somut olayda davacı yaralanması nedeniyle talep ettiği tazminat hesabına esas maluliyet raporu olmadan sigorta şirketi davalıya eksik evrak ile müracaat ettiğinden, davadan önce davalının temerrüdü gerçekleşmemiştir. Bu durumda davalının temerrüdü açılan dava ile gerçekleştiğinden, davacı lehine hükmedilen tazminata dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekirken, 18/11/2016 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru olmadığından, davalının faiz başlangıcına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin reddi ile, davacı lehine hükmedilen tazminata işleyecek faizin başlangıcına yönelik istinaf taleplerinin kabulüne, mahkemece yapılan yargılamada eksiklik bulunmamasına, yapılan hata nedeniyle yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmamasına göre HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının istinaf eden davalı yönünden kaldırılmasına, mahkemece davacı lehine hükmedilen tazminatın faiz başlangıcının “28/11/2016 dava tarihi” olarak düzeltilerek, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararda kesinleşen yönler korunarak yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
I-Açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin istinaf talebinin KABULÜ İLE; Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 06/11/2019 tarih 2016/1032 Esas – 2019/797 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca esas hakkında yeniden karar verilmesine, Buna göre;
1)Dava dilekçesi ve değer arttırım dilekçesi ile talep edilen davanın KABULÜ İLE; 43.430,43 TL sürekli iş göremezlik, 6.329,42 TL geçici iş göremezlik olmak üzere toplam 49.759,85 TL iş göremezlik tazminatının 28/11/2016 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,
2)Alınması gereken 3.399,10 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL ve 169,95 TL tamamlanan peşin harcın mahsubu ile 3.199,95 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3)Davacı tarafından yatırılan 199,15 TL peşin ve 29,20 TL başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4)Karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Uyarınca Hesaplanan ve takdir olunan 5.823,58 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5)Davacı tarafından yapılan toplam 641,78 TL (Tebligat ve Müzekkere gideri: 241,78 TL ve Bilirkişi ücreti: 400,00 TL) yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6) Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırına iadesine,
İSTİNAF HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN
1-Davalı … tarafından yatırılan 904,18 TL (54,40 TL maktu harç + 849,78- TL nispi harç) istinaf karar harcının talebi halinde adı geçen davalıya iadesine,
2-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı … tarafından yapılan 32,50-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Davalı … şirketi tarafından yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısım var ise HMK’nın 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde kendisine iadesine,
4-Kararın tebliği, kesinleştirme,harç ikmali işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 15/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.