Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1951 E. 2022/415 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1951
KARAR NO : 2022/415

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/07/2022
NUMARASI : 2022/135 Esas 2022/598 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 09/11/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 09/12/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 29/01/2013 tarihli kaza nedeni ile müvekkilinin yaralandığını, zararın giderilmesi için Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/595 esas sayılı dosya ile dava açtığını, davadaki alacağını dava dışı …’a temlik ettiğini, zararının 137.961,00 TL olduğunun bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, ancak temlik alanın dava değerini artırarak 68.939,04 TL talep ettiği ve mahkemece bu miktarın davalıdan tahsiline karar verildiğini, müvekkilinin davalıdan bakiye tazminatını talep ettiğini, bakiye tazminat miktarının tahsili için yapılan başvurunun haksız olarak reddedildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 69.022,74 TL’nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının aktif husumeti bulunmadığını, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını, müvekkilinin geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadığını, kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi, müterafik kusur indirimi yapılması ve gerçek zararın belirlenmesi gerektiğini, müvekkilinin sigortalının kusuru ve teminat limiti ile sorumlu olduğunu, faiz talebinin yerinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zararın tazmini için kusurlu yanın sigortacısı aleyhine açılan ek tazminat davası olduğu; davacının 29/01/2013 tarihli kaza nedeni ile iş göremezlik zararının tazmini için Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/595 esas sayılı dosyasında görülen davada, Mersin 6. Noterliği’nin 28/06/2016 tarih… yevmiye numaralı temlikname ile “Ben devir eden Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/595 esas sayılı dosyasındaki 200.000,00 TL alacağımın 200.000,00 TL’yi … isimli kişiye 200.000,00 TL bedel karşılığında devir ettim. Devir bedelini devir alan … isimli kişiden nakden ve tamamen aldım. Devir alanın devre konu alacağın tamamını ilgili Mahkemeden talep ve tahsil etmeye yetkili olduğunu kabul ve beyan ederim” şeklindeki beyanı ile alacağını devrettiğinin anlaşıldığı, davacının temliknamenin iptali talebi ile açtığı Gaziantep 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/51 esas 2021/119 karar sayılı dosyası ile davanın reddine karar verildiği, kararın 06/07/2021 tarihinde kesinleştiği, bu hali ile temliknamenin geçerli olduğunun anlaşıldığı, hukuki bir işlem (tasarrufi işlem) olan alacağın temliki sonrasında alacağın üçüncü kişiye intikal ettiği, bu andan itibaren üçüncü kişi, borçlu karşısında alacaklı sıfatını kazandığı, niteliği itibariyle alacağın temlikinin, alacaklının tasarruf işlemi olduğu, temlik, alacağın tamamı için yapılabileceği gibi bir kısmı için de yapılabileceği, tam temlikte alacağın aslı ve fer’ileri temlik alana geçmekte olup, alacaklı borç ilişkisinde taraf olmaktan çıkacağı, kısmi temlikte ise, temlik edilen asıl alacak ve bu oranda fer’ilerinin temlik alana geçmesi söz konusu olduğu, temlik edilmeyen kısım itibariyle borçlunun temlik eden alacaklıya karşı sorumluluğunun devam edeceği, eldeki dosyada davacı 200.000,00 TL’lik alacağını temlik ettiği, itiraz edilmeyen aktüer bilirkişi raporu ile davacının zararının 137.961,00 TL olduğunun tespit edildiği ve kararın taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleştiğinin anlaşıldığı, bu hali ile alacak miktarı yönünden davalının usulü kazanılmış hakkı söz konusu olacağından (Yargıtay 17. HD 2019/1840 esas 2019/7779 karar sayılı ilamı) belirlenen alacak miktarı davacının temlik ettiği bedelin altında kalmakta ve davacının talep hakkı bulunmadığından davacının aktif husumetinin bulunmadığı gerekçesi ile; davanın usulden reddine, karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkemece davanın aktif husumet nedeniyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin noterde yapılan temlik ile Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/595 E. sayılı dosyasında 200.000,00 TL bedel karşılığında alacağını devrettiğini, müvekkilinin temliki, hem mahkeme hem de şahıs olarak sınırlandırdığını, “Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/595 E. Sayılı dosyasındaki” bedelle sınırlı olarak temlik ettiğinden …’ın hiçbir hak talep etmesinin mümkün olmadığını, Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesindeki davada verilen karar ile temliknameden kaynaklanan alacağın kalktığının, bu nedenle müvekkilinin aktif husumet yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesinin haksız olduğunu, temlik alanın eldeki dava ile ilgili hiçbir hak ve alacağı bulunmadığını, temlikname ile alacağı temlik alan …’ın davasını 63.939,04 TL olarak ıslah ettiğini, sonrasında alınan rapor ile alacağın çok fazla olduğunun anlaşıldığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle sigorta şirketinden maddi tazminat istemidir. Mahkemece, davacının alacağını 3. kişiye temlik ettiğinden aktif husumet ehliyeti bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, dava konusu edilen tazminat alacağının 3. kişiye temlik edilip edilmediği, davacının aktif husumet ehliyeti bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Borcun kaynağı ne olursa olsun, alacaklının, alacağını bir başkasına (üçüncü kişiye) temlik etmesi bir ihtiyaç olarak ortaya çıkabilir (Kılıçoğlu, M.A.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 16. Baskı, Ankara 2012, s. 784). Alacağın temliki, mevcut bir alacağın alacaklısının değişmesi işlemidir. Alacaklının bir borç ilişkisinden doğan alacağını borçlunun rızasına gerek olmadan bir sözleşmeye dayanarak üçüncü bir kişiye devretmesine alacağın temliki adı verilir (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 23. Baskı, Ankara 2018, s.1252).
Alacağın temliki, 6098 sayılı TBK m.183 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183. maddesinde; “ (1)Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. (2) Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez.”, aynı Kanun’un “Şekli” başlıklı 184. maddesinde ise; “Alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.” hükmünü öngörmektedir.
Buna göre yazılı şekilde düzenlenmiş olması şartıyla, bir kimse bir başkasından olan alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir, böyle bir sözleşme alacağın devri hükmünde olup, hukuken geçerlidir. Ayrıca, borcun kısmen devrini kısıtlayan yasal bir düzenleme olmadığından kısmi temlikler de geçerlidir.
Ancak alacağın temlikinin söz konusu olabilmesi için de, evvelemirde temlik edilecek bir alacağın mevcut olması gerekir. Kural olarak, bütün alacaklar temlik edilebilir. Böylece hâlen iktisap edilmiş (kazanılmış) bir alacak kadar ileride iktisap olunacak bir alacak da; keza muaccel bir alacak kadar bir vadeye veya şarta bağlanmış olan alacaklar da temlik olunabilir. Alacağın hukukî muameleden, haksız fiilden, sebepsiz zenginleşmeden veya doğrudan doğruya kanundan doğmuş olmasının da bir önemi yoktur.
Alacağın temliki bir tasarruf işlemi olduğu için bunun geçerli olması, her şeyden önce alacaklının temlik ettiği alacak üzerinde tasarruf yetkisine sahip olmasına bağlıdır. Temlik edenin tasarruf yetkisinin bulunup bulunmaması, imzanın temlik edene ait olup olmaması, borçluya ifadan kaçınma hakkı verir ise de, asıl alacaklıya ödeme ile borçlu sorumluktan kurutulamaz. Nitekim TBK’nın “İfadan kaçınma ve tevdi” başlıklı 187. maddesinde “Kime ait olduğu çekişmeli bulunan bir alacağın borçlusu, ifadan kaçınabilir ve alacağın konusunu hâkim tarafından belirlenen yere tevdi etmekle borçtan kurtulur. Borçlu, alacağın çekişmeli olduğunu bildiği hâlde ifada bulunursa, bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur. Dava konusu olan çekişme mahkemece henüz sonuca bağlanmamış ve borç da muaccel ise, taraflardan her biri borçluyu, edimi tevdi etmeye zorlayabilir.” hükmüne yer verilmiş olup borçlu, alacağın kime ödeneceğinin nizalı olması halinde ilgili hükme göre hareket ederek sorumluluktan kurtulabilir.
Öte yandan, alacağın temliki soyut (mücerret) sözleşmedir. Binaenaleyh geçerliliği bir hukuki nedene dayanmasına veya dayandığı hukuki nedenin gerçekleşmesine yahut geçerli olmasına bağlı değildir. Fakat, temlikin geçerli bir nedeni bulunmazsa, temlik edilen kimse sebepsiz zenginleşmiş olacağından, temlik eden ona karşı sebepsiz zenginleşme davası açabilir (Von Tuhr, A.: Borçlar Hukuku, C. 1-2, Ankara 1983, C. Edege çev., s.829 vd.; Tunçomağ, K.: Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümler C. 1, İstanbul 1976, s.1091). Dolayısı ile borçlu, temlik sözleşmenin yapılmasını gerektiren sebeplerin varlığını, temlikin haklı bir nedene dayanıp dayanmadığını değerlendiremeyeceği gibi temlik alana karşı da ileri süremez.
Diğer yandan alacağı devri (temliki) sözleşmesinin imzalanması ile birlikte alacak, temlik alana geçtiğinden, temlik alanın alacağın tahsilinden vazgeçmiş olması, alacak dava konusu ise davayı takipten vazgeçmiş olması, yahut devam eden davada temlik edilen alacaktan feragat edilmiş olması, temlik edilen miktardan az miktarda da olsa ödeme yapılmasına razı gelinmiş olması, temlik edilen alacağa ilişkin tasarruf hakkı temlik alana geçtiğinden, artık temlik eden, temlik alan tarafından alacak kısmen veya tamamen tahsil edilmese dahi, tahsil edilmeyen alacağa istinaden (temlik edilmeyen kısım varsa bu kısım hariç) borçludan talepte bulunamaz.
Somut olayda, davacının 200.000,00 TL alacağını, 200.000,00 TL ivaz karşılığında, dava dışı … isimli kişiye temlik ettiği anlaşılmaktadır. Davacı, Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/595 E. sayılı dosyasında tespit edilen 137.961,00 TL tazminat alacağının, temlik edene ödenmesine karar verilen 68.939,04 TL’yi aşan bakiyesini talep etme hakkının olduğunu ileri sürümüş ise de, 3. kişiye yapılan temlikin Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından hüküm altına alınan tazminat miktarı ile sınırlı olmamasına, davacının 200.000,00 TL tazminat alacağının temlik edildiğinin temliknamede açıkça belirtilmiş olmasına, ayrıca davacının da, davalıdan 200.000,00 TL’yi aşan tazminat alacağının olduğuna yönelik iddia ve delilinin olmamasına göre mahkemece davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik görülmemiştir.
Buna göre; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, göre; davacı vekilinin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurma harcı ile istinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
5-HMK’nın 333. maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 09/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

.
Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.