Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1949 E. 2022/443 K. 16.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1949 – 2022/443
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1949
KARAR NO : 2022/443

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2022
NUMARASI : 2021/629 Esas – 2022/404 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 16/11/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 22/11/2022

KARAR

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; …’ın … plaka sayılı aracın maliki olup 22.01.2020 tarihinde eşi davacı … ile birlikte yolda seyir halinde ve dönüşü tamamlamış iken 1026. Cadde istikametinde seyir halinde olan…’nun sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araçla trafik hız ve kurallarına riyaet etmeden, şehir içi hız sınırlarını aşmak sureti ile gelerek müvekkilinin aracına çarptığını, çarpmanın etkisi ile müvekkili …’ın yaralandığını, Şehir Hastanesine kaldırıldığını, hastanede yapılan ilk müdahaleden sonra beyin kanaması geçirdiğinin anlaşıldığını, kaza sonrası müvekkili …’ın öncelikle … Hastanesine götürüldüğünü, sonrasında kaza nedeni ile önceki durum doktoru … diğer hastanelerde tedavilerine devam edildiğini, kazadan sonra yaşı nedeni ile ameliyat edilemediğini, beyninde oluşan kanama nedeni ile takibinin ilgili hastanede devam ettiğini, yaşanan olay nedeni ile hayat standartları ve hayat kalitesi düştüğü gibi her an beynindeki kanama patlamaya hazır bir durumda hayatına devam ettiğini, olay nedeni ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2020/67073 soruşturması ile yürütülen soruşturmada müvekkili … hakkında takipsizlik kararı verilip, davalı araç sürücüsü… hakkında ise Ankara 33. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2020/480 Esas sayılı dosyası ile kamu davası açıldığını, müvekkilinin kaza nedeni ile sürekli baş dönmesi yaşadığı, beyninde oluşan hasar nedeni ile seyahat etmesinin tehlikeli olarak kabul edildiğini, tüm bu nedenlerle trafik kazası nedeni ile yaralanıp hastaneye kaldırılan müvekkili …’ın olay nedeni ile uğradığı maddi ve manevi zararlar nedeni ile şimdilik 500,00TL maddi tazminatın kaza tarihinden işleyecek faizi ile birlikte tüm davalılardan 15.000,00TL manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek faizi ile birlikte sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkile ödenmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta vekili cevap dilekçesinde; Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi gereği … adına müvekkili şirkete başvuru yapılmadığını, KTK m.97 hükmü gereği dava açılmadan önce ZMMS poliçesi kapsamında yer alan taleplerle ilgili olarak sigorta şirketine başvurulmuş olmasının dava şartı olduğunu, Kanun hükmünde açıkça “dava yoluna gitmeden önce” denildiği için söz konusu dava şartı sonradan tamamlanabilir nitelikte olmadığını, açıklanan tüm bu sebeplerle; huzurdaki davanın … bakımından usul yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, huzurdaki davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmasının mümkün olmadığını, dava ticari nitelikte olup görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, açıklanan nedenle dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesini talep ettiklerini, davaya konu kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde 55711725 numaralı Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta poliçesi ile 12.07.2019-2020 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin ZMSS poliçesi gereği ancak gerçek zararı ödemekle yükümlü olduğunu, çünkü sigorta tazminatının bir zenginleşme aracı olmadığını, müvekkili şirketin ancak kaza tarihi olan 22.01.2020 itibariyle teminat limiti olan 39.000,00 TL’ye kadar sorumluluğu bulunduğunu, tüm bu nedenlerle davanın öncelikle usulden reddine, aksi halde davanın esastan reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … vekili cevap dilekçesinde; davanın belirsiz alacak olarak açılamayacağını, dava şartının olmadığını, mahkemenin görevsiz olduğunu, Asliye Hukuk mahkemesinde açılması gerektiğini, kazada kusurlarının olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davacı tarafından açılan 2021/107 Esas sayılı davanın açılış tarihinin 15/02/2021 tarihi olduğu, davacının davanın açılış tarihinden önce dava şartı olan arabuluculuğa başvurması ve arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, ancak bu zorunluluğa uymadan davayı ikame ettiği, arabuluculuğa başvurulmayan davacı yönünden verilen tefrik kararından sonra 14/06/2021 tarihinde arabuluculuğa başvurulduğu, dava şartı olan zorunlu arabuluculuk giderilmesi mümkün bir eksiklik olmadığı, dava tarihinden sonra usulü eksiklik tamamlanamayacağından HMK’nın 114/2 delaletiyle TTK’nın 5/A, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2 ve HMK’nın 115/2. maddeleri gereğince arabuluculuğa yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; arabuluculuk dava şartının sadece davalı sigorta yönünden olduğunu, dava şartı eksikliğinin tamamlandığını, usulden ret kararının ve kararın ferilerinin doğru olmadığını, kaldı ki manevi tazminat davasının sigortaya yönelik olmadığını, yine sigorta dışındaki davalılar hakkındaki davada asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğunu, davalılar vekilleri yararına fazla vekalet ücreti verildiğini, AAÜT’nin 7/2 maddesi gereğince maktuyu geçmemek üzere nispi vekalet ücreti verilmesi gerektiğini belirterek, istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, kamu düzenine aykırılıklar resen gözetilerek, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı tarafından açılan dava tarihinde davanın zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi olduğu ve dava açılırken arabuluculuk son tutanağının ibraz edilmediği, yargılama devam ederken arabulucuya başvurulmasının dava şartı eksikliğini gidermeyeceği, arabulucuk dava şartının tamamlanabilir dava şartı olmaması nedeniyle, davadan sonra yapılan müracaat ile eksikliğin giderilemeyeceği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
18/12/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7155 Sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesinde; “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
Ayrıca, 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlığı ile 18/A maddesi eklenmiş olup, 6325 sayılı HUAK’nın 18/A maddesinin 2. fıkrasında; “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucuk tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Bu düzenlemelere göre, 01.01.2019 tarihinden sonra konusu bir miktar paranın ödenmesi talebi ile açılan ticari davalarda dava açılmadan önce uyuşmazlıkla ilgili arabulucuya başvurulup, anlaşılamaması halinde son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunludur. Arabulucuya başvurulmadan doğrudan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilecektir.
TTK.nın 5/A maddesi gereğince ticari davalarda arabuluculuk dava şartı olarak düzenlendiğinden ticari dava kavramının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Ticari dava ile ilgili düzenleme TTK’nın 4. maddesinde yapılmıştır. Ayrıca bazı özel kanunlarda da ticari dava kavramına yer verilmiştir. TTK’nın 4/1 maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava niteliğindedir. Nispi ticari davalar, şarta bağlı ticari davalar olup, uyuşmazlığın taraflarının tacir olması ve uyuşmazlık konusunun da tarafların ticari işletmesine ilişkin olması şarttır. Ancak, TTK’nın 4/1. (a)- (f) bentlerinde sayılan mevzuat ile düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları herhangi bir şart aranmaksızın mutlak ticari dava olarak kabul edilir.
6102 Sayılı TTK’nın 4/1.f bendi ile yapılan düzenlemeye göre bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları, ticari dava olarak kabul edilir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar ticari davalardır.

Dava açılmadan önce arabulucuya hiç başvurulmamış olması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddini gerektiren bir husus olup, arabulucuya başvurulmuş olmakla birlikte anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin mahkemece verilen kesin süre içerisinde sunulmamış olması ise davanın usulden reddi yaptırımına bağlanmıştır.
Somut olayda, davacı tarafından dava açıldıktan (15/02/2021) sonra 14/06/2021 tarihinde arabulucuya başvurulduğu ve 25/06/2021 tarihli “anlaşamama son tutanağının” yargılama sırasında mahkemeye sunulduğu sabittir.
Uyuşmazlık, davalı şahıslarla davacı arasındaki davanın ticari dava olup olmadığı ve arabuluculuk dava şartının aranması gerekip gerekmediğine ilişkindir.
Davacı ile davalı sigorta şirketi arasındaki davanın ticari dava olduğuna ve davanın 6102 sayılı TTK’ya 7155 sayılı Yasa’nın 20. maddesi ile eklenen 5/A maddesi gereğince zorunlu arabuluculuğa tabi olduğuna ilişkin uyuşmazlık yoktur, ancak diğer davalıların… (sürücü) ile… (işleten) olduğu, her iki tarafın tacir olmaması ve uyuşmazlığın ticari işletmelerinden kaynaklanmamış olmasına ve uyuşmazlığın da TTK’dan kaynaklanmamış olmasına göre uyuşmazlık bu davalılar yönünden ticari dava değildir. Şu durumda, “zorunlu arabuluculuk dava şartının” davalılar… ve… yönünden de aranması ve bu kapsamda karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince duruşma yapılmadan kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, sigortaya yönelik dava ile ve şahıslara yönelik davaların tefriki ile, her dava için dava şartının ayrı ayrı değerlendirilerek yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 23/05/2020 tarihli 2021/629 Esas – 2022/404 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davacıdan alınan istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden tarafa iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-İİK’nın 36. maddesi gereğince, Ankara 5. İcra Dairesi’nin 2022/10147 Esas sayılı dosyasına depo edilen 6.459,02 TL nakit teminat miktarının yatıran tarafa iadesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 16/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.