Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1885 E. 2023/1345 K. 25.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1885 – 2023/1345
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1885
KARAR NO : 2023/1345

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/12/2021
NUMARASI : 2018/727 Esas 2021/830 Karar

DAVACI –
VEKİLİ :
DAVALILAR – KARŞI DAVACILAR: :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 25/10/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 13/11/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı asıl ve birleşen davada davacı – karşı davalı vekili, asıl ve birleşen davada davalılar karşı davacılar vekili ile asıl ve birleşen davada davalı … Sigorta Şirketi vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; 10/10/2017 tarihinde, müvekkili …’un sevk ve idaresindeki aracı ile seyir halinde iken benzininin bitmesi sonucu çevreyolu otoban gişelerinin içinde otomobilini sağa çektiğini, aracın lamba ve dörtlülerini yaktığını, arka tarafa 7-8 metre geriye ışıklı ikaz lambası koyduğunu, ağabeyini arayarak benzin getirmesini istediğini, benzin beklenirken davalı …’nın sürücüsü, davalı …’ın işleteni olduğu ve davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS ile sigortalı aracın önce müvekkili davacıya sonra aracına çarptığını, bu kazada müvekkilinin arkadaşı …’ın da yaralandığını, kaza yapan araç sürücüsünün yakalanmamak ve izini kaybettirmek için kaçtığını, olaydan 7-8 saat sonra jandarmaya ifade verdiğini, ancak olayın oluşumuna uygun olmayan ifade verip, kroki düzenlendiğini, müvekkilin demir ustası olup 300,00 TL günlük yevmiye aldığını, aylık kazancının 6.000,00 TL olduğunu, müvekkilin kaza sonrası 15 adet ameliyat geçirdiğini, protez bacak takıldığını, tedavi masraflarına ilişkin belgeleri ekte sunduklarını, evli ve 3 çocuklu olan müvekkilinin kazadan sonra çalışamadığını, sürekli olarak başkasının bakımına muhtaç hale geldiğini, müvekkilin beden gücünün kayıp olmasından ya da azalmasından, ekonomik geleceğinin sarsılmasından doğan zararlarının karşılanması için şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın; her türlü tedavi giderlerine karşılık 1.000,00 TL zararın, 1.000,00 TL iş ve güçten kalma kaybının olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, 75.000,00 TL manevi tazminatın araç sahibi ve sürücüsünden müştereken ve müteselsilen tahsiline, karar verilmesini istemiştir.

Asıl davada davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirkete geçerli bir başvuru yapılmadığını, dava şartı yokluğundan davanın reddedilmesi gerektiğini, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, müvekkil şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ve sigortalının kusuru ile sınırlı olduğunu, sigortalı aracın sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, davacının kusur ve maluliyet durumunun Adli Tıp Kurumu tarafından belirlenmesi gerektiğini, hesaplamanın ise “Genel Şartlara” göre yapılması gerektiğini, hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Asıl davada davalı … vekili davaya cevap ve karşı dava dilekçesinde; davacının olay anında alkollü, hiçbir ikaz, uyarı ve önlem almadan, araç flaşörlerini dahi açmadan tam kusurlu olarak durur vaziyette olduğunu, olay yerinde hiç bir uyarı ışıldak vs. olmadığının tutanaklarla sabit olduğunu, müvekkilinin normal hızında seyir halinde iken karanlıkta viraj sonrası aniden önüne çıkan bu kütleye çarpmamak için manevra yaptığını ancak kurtaramadan araca çarptığını, ölümle burun buruna gelen, kazada yaralanan ve uzun süre psikolojik olarak yıkım ve ölüm korkusu yaşayan müvekkilinin maddi ve manevi zararlarının tazmini gerektiğini, ileri sürerek, müvekkilinin maddi zararları ve yoksun kaldığı kâr için şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat, 50.000,00 TL manevi tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, karşı davasında talep ettiği maddi tazminat kalemlerinin 500,00 TL’sinin çalışmadığı dönem için yoksun kaldığı gelir, 500 TL’sinin sigorta tarafından karşılanmayan hasar bedeli olduğunu beyan etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; 10/10/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazasında, müvekkili davacıya ait aracının da hasar gördüğünü ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili 15/11/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile; asıl dava yönünden, 2.984,83 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 25.434,46 TL tedavi gideri, 357.181,99 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere tahsilde tekerrür olmamak üzere, haksız fiil tarihinden işletilecek avans faizleri ile birlikte davalılardan müştereken müteselsilen tahsiline, 75.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar …’dan müştereken müteselsilen tahsiline, birleşen dava yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi ile birlikte sigorta şirketi yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla davalılardan müştereken müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; asıl ve birleşen davanın, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olduğu; asıl dava dosyasındaki maddi tazminat talebi yönünden; 10/10/2017 tarihli trafik kazası neticesinde davacının yaralandığı, hükme esas alınan Ankara Üniversitesi ATK Başkanlığı’na ait 17/06/2019-08/10/2019 tarihli raporlar ile davacının kaza nedeniyle tüm vücut özür oranının %63 olduğu, 9(dokuz) ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığı, iş göremez kaldığı 9 ay süresince başkasının bakımına muhtaç olduğunun tespit edildiği, hükme esas alınan 24/09/2021 tarihli bilirkişi heyetine ait ek rapor ile, SGK tarafından yapılan ödemeler mahsup edilmek suretiyle TRH 2010 Yaşam Tablosu kullanılarak, 1.8 teknik faiz uygulanmadan yapılan hesaplama neticesinde davacının talep edebileceği sürekli iş göremezlik tazminatının 238.447,37 TL, bakıcı gideri tazminatının 4.396,27 TL olduğunun ve bakiye geçici iş göremezlik tazminatı alacağının bulunmadığının belirlendiği, hükme esas alınan 20/04/2020 tarihli ATK Başkanlığı’na ait kusur raporu ile, davacı sürücü …’un %75, davalı sürücü …’ın %25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, davalı sigorta şirketinin iş bu zarardan ZMMS poliçesi kapsamında, diğer davalıların araç işleten ve araç sürücüsü sıfatlarıyla sorumlu oldukları kanaatine varıldığı, buna göre; asıl dava dosyasındaki maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği, davacı tarafından gelirinin daha yüksek olduğu iddia edilmiş ise de, davacının net geliri SGK kayıtlarına göre resmi belgelerle belirlenmiş olmakla, daha fazla geliri olduğu geçerli kabul edilebilir belgelerle ispat edilemediğine göre, davacının gelirinin SGK kayıtları esas alınmak suretiyle yapılan hesaplamanın hükme esas alındığı, davacının ekonomik sosyal araştırma tutanağında bildirilen ve dayanağı olmayan gelirin esas alınarak hesaplama yapılması isteminin yerinde görülmediği; Davalılar … karşı dava adı altında bir kısım taleplerde bulunmuş iseler de; harçlandırılmak suretiyle usulüne uygun açılmış bir karşı dava mevcut olmadığından, iş bu taleplerinin değerlendirilmediği;
Asıl dava dosyasındaki manevi tazminat istemi yönünden; tarafların sosyal ekonomik durumu, davacının kaza nedeniyle sol bacağının dizüstünden ampute edilmesi ve maluliyet oranı dikkate alınarak talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olmadığı, yerinde olduğu kanaatine varılmakla, manevi tazminat isteminin kabulüne karar verildiği;
Birleşen dava dosyası yönünden ise; 26/08/2021 tarihli makine mühendisi bilirkişi raporu ile, … plakalı araç sürücüsü davacı …’un meydana gelen kazanın oluşumunda %75 oranında, davalı …’ın ise %25 oranında kusurlu olduğu, davacıya ait … plakalı aracın PERT-TOTAL durumunda ve araç hasar tutarının da 39.500,00 TL olduğu, 34 H 3431 plakalı araç sürücüsü davalı …’ın %25 kusur oranına göre davalıların sorumluluğunun müştereken ve müteselsilen (%25×39.500,00 TL) = 9.875,00 TL olacağı hesaplandığı raporun denetime elverişli olduğu, bahse konu bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle, talebin kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle;
“1-Asıl Dava Dosyası Yönünden;
Davacının maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile;
A-238.447,37 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 4.396,27 TL bakıcı gideri tazminatı, 25.434,46 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 268.278,10 TL’nin davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihi olan 16/08/2018, diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 10/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, (davalı sigorta şirketi yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla), fazlaya ilişkin istemin reddine,
Davacının geçici iş göremezlik tazminatı isteminin reddine,
B-Davacının manevi tazminat isteminin kabulü ile; 75.000 TL’nin kaza tarihi olan 10/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar …’dan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-birleşen Dava Dosyası Yönünden;
9.875,00 TL araç hasar bedelinin davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihi olan 14/10/2019, diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 10/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, (davalı sigorta şirketi yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla), fazlaya ilişkin istemin reddine” karar verilmiş, hüküm asıl ve birleşen davada davacı vekili, asıl ve birleşen davada davalı … Sigorta vekili, asıl ve birleşen davada davalılar … ve Türkay vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; kusur durumunu kabul etmediklerini, oluşa uygun olmadığını, öncelikle müvekkilinin aracını geçit içerisinde bırakmadığını, geçişten çıktıktan sonra 2-3 kilometre ileride benzini bittiğini ve yolun kenarına çekip park ettiğini, işaretler koyduğunu ve gerekli tedbirleri de aldığını, benzin gelmesini beklerken; otoyol gişelerinden çıkan davalı araç sürücüsünün 3 kilometre öteye kadar yol dümdüz ve çok geniş bir bulvar olduğu için 3 kilometre ötesindeki ufak bir karartıyı dahi görebileceği halde çok sarhoş olsa gerek ki veya kasten, kızgın olarak vursa gerek ki, 2 km ilerideki aracı hiç görmemiş gibi davrandığını, davalının araca vurup kaçmasının yaşamın tecrübesine, fizik kanunlarına göre kusurun daha fazla olduğunu ortaya koyduğunu, davalının aracı ile herhalde sarhoş olsa gerek ki hiç durmadan gittiğini, daha sonra da İstanbul’daki, bildiği tanıdığı insanları araya koyarak yaklaşık 5-6 saat sonra gelip Jandarmaya ifadesini verdiğini, burada tanıdık, bildik kişiler aracılığı ile Jandarmanın taraflı olarak tutanak tuttuğunu, bilirkişilerin itirazlarına sanki araç geçiş gişeleri içerisinde park edilmiş de veya ulu orta yerde duruyor da, görüşü tamamen yok da, tedbir alamamış da çarpmış gibi değerlendirerek hesaplama yapmalarının da haksız kusura göre belirlenmiş olduğunu ortaya koyduğunu, bu nedenle oluşa uygun düşmeyen kusur raporuna göre yapılan hesaplamanın uygun olmadığını, müvekkilinin zararının gerçek gelirine göre hesaplanması gerektiğini, müvekkilinin emsal gelirinin araştırılmasına yönelik talebinin haksız olarak reddedildiğini, müvekklinin kaza neticesinde bacağını kaybettiğini ve çalışamadığını, bu nedenle her hangi bir geliri de olmadığını, oysa ki Yargıtay kararlarınında benimsenen görüşe göre; kaza öncesi gelirin araştırılması gerektiğini, ücret bordrosu ve SGK kayıtlarının ise “gerçek gelir”in saptanmasında yeterli olmadığı yönünde olduğunu; sosyo-ekonomik durum araştırması, müvekkilin kazadan sonrası ile alakalı olup, kaza tarihinden önceki gerçek gelirin tespit edilmesinin gerekli olduğunu. müvekkilinin demir-kalıp ustası ve formen olduğunu, ustalık belgesini de dilekçe ekinde sunduklarını, Yargıtay içtihatlarına göre usta vasfında olan kişinin asgari ücret ile çalışmayacağının kabul edildiğini, bu nedenle emsal ücretlerin araştırılarak karar verilmesi gerektiğini, SGK tarafından yapılan geçici iş göremezlik ödemesine yönelik bilirkişi değerlendirilmesinin hukuka uygun olmadığını, SGK’nın bu ödemeyi raporlu olduğu için yaptığını, yapılan ödeme nedeniyle SGK halef olmayacağını, geçici iş göremezlik ödemesinin rücuya tabi olmadığını, bu nedenle müvekkile ödenen 19.051,69 TL geçici iş göremezlik ödemesinin tazminata dahil edilmesi, ondan çıkılıp toplanmasının 5510 Sayılı Yasaya aykırı olduğunu, ayrıca 9 ay geçici iş göremezlik süresi için asgari ücrete göre hesaplanmasının da adaletli olmadığını, müvekkilinin 25 yıllık inşaat ustası olduğunu, gelirinin daha fazla olması gerektiğini, kaldı ki, bu miktarı SGK kendisine bildirilen ücrete göre hesapladığını, SGK ile olan ilişkide, SGK ve bildiren arasındaki ilişki olduğunu. ama bu SGK’nın geçici ödeneği kaza yapanla arasında rücuya tabi olacaksa o zaman da asgari ücrete göre değerlendirmeye itiraz ettiğini; yine, geçici iş göremezlik ödemesi 5510 sayılı yasaya göre SGK doğrudan işçiye kanundaki yükümlülüğü nedeniyle yaptığı için müvekkilin hukuki ilişkisi SGK ve işveren arasındaki ilişki olduğunu, bunun hesaba dahil edilmesi de, düşülmesi de, oranlanması da, kusurlandırılması da tümüyle kanuna ve hukuka aykırı olduğunu; bilirkişiler SGK tarafından ödenen geçici iş göremezlik ödeneği kusur kesintisi ve iş güç kaybı kesintisi yapılmadan ödendiğini, buna karşın bilirkişiler iş güç kaybının ödenmesini de müvekkilden %75 kusur kestiklerini, yani kusur kesintisi yaparak hesaplama yaptıklarını, bu nedenle bundan da kusur düşülmesi davalının lehine olduğunu; birleşen davaya yönelik olarak ise; perte çıkan davacı aracının gerçek değerinin çok daha yüksek olduğunu, aracın 47.500,00 TL olarak takdir edilen değerinin çok düşük olduğunu, o dönem aracın değerinin 60-70.000TL civarında olduğunu, bu nedenle de müvekkilinin zararlarının da daha fazla olduğunu, davada davalı Sigorta Şirketi yönünden ticari avans faizi uygulanması gerekirken, yasal faiz uygulanmasının da doğru olmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı ve asıl davada karşı davacı … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkemece verilen kararda müvekkilinin %25 kusurlu kabul edildiğini, kusur durumunu kabul etmediklerini, müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde kusursuz olduğunu, hükme esas ATK’dan alınan kusur raporunun oluşa uygun olmadığını, olay tarihinden önce alkol nedeniyle ehliyetine de el konulan davacının, olay tarihinde otobanda orta şeritte çapraz olarak, hiç uyarı işareti ve ikazı olmadan durur vaziyette olduğunu, müvekkilinin öngörmesi mümkün olmayan şekilde kazaya karıştığını, müvekkiline aracın farının aydınlatma mesafesini nazara almadan seyrettiğinden bahisle kusur izafesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını, hız sınırının 120 km olduğu, boş yolda “far ışığında seyredeyim” diyecek sürücü olmadığını, kaldı ki farın aydınlatma kapasitesinin de ne olduğunun sübjektif yorum olduğunu, bu nedenle kusuru kabul etmediklerini, müvekkilinin aracının davacının arka kısmına çarpmamış olmasının da, davacının aracının yol üzerinde verev (köşeden köşeye) şekilde durduğunun göstergesi olduğunu, müvekkilinin hiçbir trafik cezası bulunmaz iken, davacının bir çok trafik cezası olduğunu, buna rağmen talihsizlik sonucu meydana gelen kazaya ilişkin olarak müvekkiline adeta kusursuz sorumluluk yüklemeye çalışıldığını, davacı tanıklarının ceza mahkemesindeki ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını, özellikle uyarıcı işaretlerin bulunduğu ve aracın yolun sağında olduğuna yönelik beyanlarının gerçeği yansıtmadığını; birleşen (karşı) davaları yönünden harçlandırılarak usulüne uygun dava açılmadığı için taleplerinin değerlendirilmediğini, harç ikmal edilmesi için süre verilmemesinin hatalı olduğunu; mahkemece, manevi tazminat talebinin tam kabul edildiğini, kusuru kabul etmemekle birlikte, %25 kusur durumunda ¼ oranında karar verilmesi gerekirken tam kabul edilmesinin de hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldrılmasını istemiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı … Sigorta Şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde; kazanın meydana gelmesinde müvekkili tarafından sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, davacının asli ve tam kusurlu olduğunu, kolluk tarafından düzenlenen tutanak ve 12/02/2020 tarihli davacının tam kusurlu olduğuna yönelik rapor ile ATK’dan alınan rapor arasındaki çelişki giderilmeden verilen kararın hatalı olduğunu; yapılan hesaplamanın da hatalı olduğunu, davacının maluliyetinin “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Raporlar Hakkındaki Yönetmelik” hükümlerine göre tespit edilmesi gerektiğini ve heyetin de Yönetmelikte belirtilen şekilde oluşturulması gerektiğini, eldeki raporun ise Adli Tıp Uzmanlarınca hazırlandığını, aynı kurumdan alınan raporlar arasında çelişki olması nedeniyle itirazlarına rağmen çelişki giderilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, ayrıca maluliyetin de Adli Tıp Kurumundan alınacak rapor ile tespit edilmesi gerektiğini, tedavi giderleri yönünden ise; sorumluluğun SGK’da olduğunu, müvekkilinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini; hesaplamanın TRH2010 Yaşam Tablosuna göre ve “1,8 teknik faiz uygulanarak yapılması gerektiğini, AYM kararının geçmişe etkili uygulanmayacağını; müvekkilinin hak arama özgürlüğünün yeterince kullandırılmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen karardaki kamu düzenine aykırılıklar gözetilerek, istinaf edenlerin sıfatlarına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, HMK’nın 355. maddesi gereğince yapılan inceleme sonucunda;
Asıl dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemi, birleşen dava ise aynı kazada meydana gelen araç hasarına yönelik maddi tazminat istemidir. Asıl davaya verilen cevap dilekçesinde davalılar … ve … vekili karşı dava olarak, davacıdan maddi ve manevi zararlarına karşılık tazminat talep etmişlerdir.
Davalılar … ve … vekilinin karşılık davalarına yönelik karar verilmemesine ve mahkemenin gerekçesine yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesinde;
Açılmış ve halen görülmekte olan bir (asıl) davada, davalının aynı mahkemede ve aynı dava dosyasında asıl davacıya karşı dava açabileceği usul hukukumuzda kabul edilmiş ve HMK’nın 132 ila 135. maddelerinde düzenlenmiştir. Kanuni koşulların bulunması halinde ve davanın görülebilmesi için davaya ilişkin harçların ikmal edilmiş olması durumunda mahkemece asıl ve birleşen davadaki talepler görülmekte olan davada görülerek, talepler çerçevesinde davanın esası hakkında karar verilmelidir.
HMK’nın 132. maddesinde “(1) Karşı dava açılabilmesi için;
a) Asıl davanın açılmış ve hâlen görülmekte olması,
b) Karşı davada ileri sürülecek olan talep ile asıl davada ileri sürülen talep arasında takas veya mahsup ilişkisinin bulunması yahut bu davalar arasında bağlantının mevcut olması, şarttır.
(2) Belirtilen bu şartlar gerçekleşmeden karşı dava açılacak olursa, mahkeme, talep üzerine yahut resen, karşı davanın asıl davadan ayrılmasına; gerekiyorsa dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verir.
(3) Karşı davaya karşı, dava açılamaz. ” denilerek, karşı dava açılabilmesinin koşulları, koşulları taşımayan karşı davanın akıbeti düzenlenmiştir. Mahkeme karşı davaya yönelik talepleri ilgili hükümler çerçevesinde değerlendirmelidir.
Öte yandan, karşı dava, asıl davadan bağımsız bir dava olup, harç ve giderleri alınmak suretiyle davanın açılması gereklidir. Bu davalar yönünden de, HMK’nın 114. maddesindeki dava şartlarının varlığı aranır. Eksiklik durumunda HMK’nın 115. maddesi kapsamında inceleme ve değerlendirme yapılır. Yine avans alınmış olmakla birlikte yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde HMK’nın 120/2 maddesi kapsamında işlem yapılır. Alınması gereken harcın yetersiz yahut hiç alınmaması durumunda ise Harçlar Kanunu’nun 30’ncu ve 32’nci madde hükümlerinde, harcın yatırılması usulü ve uyulmaması halinde bunun sonuçları ve verilecek kararların neler olduğu düzenlenmiş olup, mahkemece anılan hükümler çerçevesinde değerlendirme yapılarak, sonucuna göre karar verilmelidir.
Somut olayda, asıl davada davalılar … ve …, cevap dilekçesi ile birlikte karşı dava açarak, taraflar arasında meydana gelen kazaya yönelik olarak maddi ve manevi zararlarını talep etmişler, mahkemece karşı davadaki taleplere yönelik olarak; usulüne uygun, harcı yatırılarak açılmış karşı dava mevcut olmadığından bahisle, taleplerin değerlendirilmediği gerekçe kısımda belirtilerek, bu taleplere yönelik kısa karar ve hüküm fıkrasında olumlu olumsuz bir karar verilmeksizin eldeki, asıl davanın esası hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, karşı davanın harcının yatırılmadığı gerekçesiyle, davanın usulüne uygun açılmadığı kabul edilerek, bu hususta karar verilmediğine ilişkin oluşturulan gerekçe yukarıda açıklanan sebeplerle yerinde olmadığı gibi, harcı yatırılmaksızın açılsa dahi talep konusunda hüküm verilmemiş olması da usule aykırı olduğundan; HMK’nın 132. maddesindeki karşı dava açılmasının şartları ve şartların gerçekleşmemesi halinde karşı davanın akıbetine yönelik hükümler ile Harçlar Kanunu’nun 30 ncu ve 32 nci madde hükümlerinde, harcın yatırılması usulü ve uyulmaması halinde bunun sonuçları gözetilerek, karşı davaya yönelik talepler de değerlendirilerek, karşı davaya yönelik taleplere ilişkin de karar verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince, bu yasal düzenlemeler gözden kaçırılarak yazılı gerekçe ile karşı dava hakkında hüküm tesis edilmemesi hatalı olmuştur.
Kabule göre;
Haksız fiilden kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik zararlarına dayalı maddi tazminat davasında, maluliyet durumunun doğru şekilde tespit edilmiş olması önemlidir. Zarar görenin maluliyet durumunun tespitinde; maluliyet durumu ve oranın tespiti yanı sıra, kaza sonrası tedavi evraklarının da değerlendirilmesiyle maluliyetin kaza ile illiyetinin doğru bir şekilde ortaya konulması, birden fazla alınan rapor mevcut ise raporlar arasındaki çelişki giderilerek değerlendirildiği rapor alınarak, maluliyet durumunun ve kaza ile illiyetinin tespit edilmesi gerekir.
Eldeki davada, Ankara Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan 17/09/2019 tarihli maluliyet raporunda, davacının kazaya bağlı meydana gelen yaralanması nedeniyle %58 oranında engelinin oluştuğu kabul edilmişken, davacının alınan rapor sonrasında kazaya bağlı işitme kaybı iddiası üzerine, özel bir sağlık kurumundan alınan işitme testi sonuçları değerlendirilerek tanzim edilen 04/12/2019 tarihli raporda, sol kulaktaki işitme kaybı da nazara alınarak meydana gelen yaralanması nedeniyle engel oranın % 63 olduğu belirtilmiş, mahkemece de anılan rapora göre davanın esası hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı hakkında aynı kurum tarafından tanzim edilen raporlar arasında çelişki olduğu gibi, özel bir sağlık kurumundan alınan işitme testine yönelik raporun, davacının ilk raporunda bu yönde şikayetinin olmaması, işitme kaybı var ise kaza ile illiyetinin değerlendirilmemiş olması nedeniyle yeterli görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece, alınan raporlar arasında çelişki bulunması ve maluliyete de itiraz edilmiş olmasına göre Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kurulundan TBK’nın 54. maddesi kapsamında çalışma gücünün yitirilmesine veya azalmasına yönelik değerlendirme yapılması için, kaza tarihinde bulunan yönetmelik hükümlerine göre sürekli iş göremezlik oranının ve geçici iş göremezlik süresinin tespit edildiği, davacıda işitme kaybı var ise, kazaya ilişkin tedavi evrakları değerlendirilmek suretiyle kaza ile illiyetinin bulunup bulunmadığının tespit edildiği rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile raporlar farklı maluliyet oranı içerdiği halde aynı olduğu kabul edilerek davanın esası hakkında karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Yine, taraflar arasında kazanın oluş şekli uyuşmazlık konusu olup, davacı tarafından kazanın mahkemece kabul edilen şekilde olmadığı ileri sürülerek tespit edilen kusur oranına itiraz edilmiştir. Kazaya ilişkin olarak Kahramankazan Asliye Ceza Mahkemesinde görülmekte olan 2020/2 E. sayılı dosyasında, her iki araç sürücüsü hakkında dava açıldığı, mahkemece her iki araç sürücüsünün de kusurlu olduğu kabul edilerek cezalandırılmasına karar verildiği, kararın istinaf aşamasında olduğu anlaşılmaktadır. HMK’nın 74. maddesi gereğince, ceza mahkemesince tespit edilen kusur oranları hukuk hakimini bağlamaz ise de, ceza mahkemesince kesinleşen maddi vakıa hukuk hakimini bağlayacağından, eldeki davada da kazanın oluş şekli uyuşmazlık konusu olduğundan, ceza mahkemesi dosyasının kesinleşmesi beklenerek, ceza dosyasında kesinleşecek olayın oluş şekline göre gerektiğinde kusura yönelik bilirkişi raporu alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın esası hakkında karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf talebinin kabulü ile “ilk derece mahkemesi kararının kamu düzenine aykırı olması nedeniyle” HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek, karşı dava yönünden eksiklikler açıklandığı şekilde giderilerek, eksikliğin giderilmesi halinde; talepler çerçevesinde tüm deliller toplanarak, tarafların tüm iddia ve savunmaları değerlendirilmek suretiyle, olumlu olumsuz bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre istinaf edenlerin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Asıl ve birleşen davada davacı-karşı davalı vekilinin, asıl ve birleşen davada davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin, asıl davada davalılar-karşı davacılar, birleşen davada davalılar … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 17/12/2021 tarihli 2018/727 Esas – 2021/830 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, kararı istinaf edenlerin sair istinaf sebeplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf edenlere iadesine,
4-Beykoz İcra Hukuk Mahkemesinin 2023/186 D.İş 2023/204 karar sayılı tehiri icra kararına istinaden Beykoz İcra Müdürlüğü 2022/3538 E. sayılı dosyasına depo edilen teminatın;
Yine Ankara 10. İcra Hukuk Mahkemesinin 2022/393 D.iş 2022/465 K. sayılı tehiri icra kararı gereğince Ankara 2. İcra Dairesinin 2022/5787 E. sayılı dosyasına depo edilen 500.000,00 TL bedelli teminat mektubunun ve 2.500,00 TL nakdi teminatın isteği halinde yatıranlara iadesine;
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 25/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.