Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/168 E. 2022/317 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/168 – 2022/317
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/168
KARAR NO : 2022/317

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/12/2019
NUMARASI : 2017/705 Esas 2019/1204 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : TAZMİNAT

KARAR TARİHİ : 02/11/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 02/11/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta AŞ vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı sigorta şirketi nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın 16/08/2016 tarihinde yaya olan davacıya çarpması sonucu davacının yaralanarak malul kaldığını , davalı araç sürücüsünün dava konusu kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğunu, davalı sigorta şirketine yaptıkları başvuru üzerine 4.199,79 TL ödeme yapıldığını ancak yapılan ödemenin davacının zararını karşılamadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalma kaydıyla şimdilik 100 TL maddi tazminat ve 4000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek ticari faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş, yargılama sırasında maddi tazminat taleplerinin sürekli iş göremezlik tazminatına ilişkin olduğunu beyan etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili dilekçesinde; manevi tazminat talebinin poliçe teminatında olmadığını, davacının başvurusu üzerine yapılan ödeme nedeniyle davalının başkaca bir sorumluluğunun bulunmadığını, kaza tarihinden ticari temerrüt faizi talebinin yerinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, dava konusu kazanın meydana gelmesinde davacının % 70 , davalı araç sürücüsünün % 20 kusurlu bulunduğu, kaza tarihinde yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü Yönetmeliği uyarınca davacının dava konusu kaza nedeniyle bedensel özür oranının % 22 olduğu, davacının dava konusu kaza nedeniyle uğradığı bedensel özür sebebiyle doğan zararından davalının KTK ve ZMMS genel şartları uyarınca sorumlu olduğu, kaza tarihi itibariyle somut olaya 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel şartlarının uygulanması gerektiği, bilirkişi ek raporunda isabetli şekilde hesaplandığı üzere davacının sürekli iş göremezlik zararının davacının kusuruna isabet eden tutarın ve davalı tarafça yapılan ödemenin güncellenmiş değerinin düşülmesinden sonra 23.073,28 TL olduğu, davalının en geç dava tarihinden önce yaptığı ödeme tarihi olan 14/08/2017 tarihi itibariyle mütemerrit sayılacağı, sigortalı araç hususi araç olduğundan ancak yasal faiz talep edilebileceği, manevi tazminat taleplerinin ZMMS poliçe teminatında olmadığı anlaşıldığından reddi gerektiği gerekçesiyle maddi tazminat istemine ilişkin davanın kabulü ile 23.073,28 TL sürekli işgöremezlik tazminatının 14/08/2017 tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, manevi tazminat istemine ilişkin davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf dilekçesinde, kabul manasına gelmemek kaydıyla, Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin hükme esas aldığı 26.04.2019 tarihli bilirkişi hesap raporunda belirtilen maluliyet oranının davacı yanın gerçek maluliyetini yansıtmadığını, yerel mahkeme tarafından davacı yan lehine sürekli iş göremezlik tazminatına hükmedilirken 26.04.2019 tarihli hesap raporunun esas alındığını, söz konusu bu hesap raporunda davacı yanın sürekli iş göremezlik zararı tespit edilirken davacının maluliyet oranının Hacettepe Üniversitesi Dahili Tıp Bilimleri Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 17.07.2018 tarihli raporda belirtildiği üzere %22 olarak alındığını, ancak bağımsız çalışan medikal firmadan konuya ilişkin görüş alındığında “…’ın geçirdiği trafik kazasından sonra yapılan ilk ve acil tedavisinin bitmesinin ardından taburcu edilmesinden sağlık kurulu raporunu aldığı tarihe değin geçen süreç içerisinde epilepsi bağlamında yapılmış olması lazım gelen takip-tetkik ve tedavilerine ilişkin tetkik raporları, poliklinik kayıt ve raporları, sürekli ilaç kullanım raporları / reçeteler” olmadan dosyanın değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla bir maluliyet raporu tanzim edilmeyeceğinin belirtildiğini, hal böyle iken, Hacettepe Üniversitesi Dahili Tıp Bilimleri Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 17.07.2018 tarihli raporun eksik inceleme ürünü olduğunu, ayrıca davacı yanın dava dilekçesinde sunmuş olduğu Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 29.06.2017 tarihli ve … adına düzenlenen sağlık raporunda, 16.08.2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonrasında kazazede …’da geçirilmiş sol alt ekstremite tibia kırığı ve antalijik yürüyüş bozukluğunun mevcut olduğu ve bu durumun %8 oranında maluliyete neden olacağının belirtildiğini, raporda davacı yanın maluliyeti %8 oranında tespit edilirken, 17.07.2018 tarihli Hacettepe Adli Tıp raporunda maluliyetin %22 şeklinde tespit edilmesinin de ayrı bir çelişki olduğunu, sigortalı araç sürücüsüne yapılan kusur atfının hatalı olduğunu, kazanın 16.08.2016 tarihinde … kendi sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile Yenimahalle İlçesi Gayret Mahallesi Ahmet Hikmet Caddesi üzerinde seyir halindeyken, davacı yaya …’ın yolun karşısına geçmek amacıyla bir anda dikkatsiz ve kontrolsüz bir şekilde yola atlaması sonucunda meydana geldiğini, kaza tespit tutanağında, … plakalı otomobil sürücüsü …’nın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1-b maddesini; yaya …’ın ise 68.maddesini ihlal ettiğinin belirtildiğini, kesinlikle davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bir an için sigortalı araç sürücüsü …’nın meydana gelen kazada kusurlu olacağı düşünülse bile kaza tespit tutanağında …’nın tali kusurlu olduğunun tespit edildiğini, sigortalı araç sürücüsünün kusur oranın maksimum %25 olarak değerlendirilmesi gerektiğini, yerel mahkemenin davacı yan lehine hükmettiği tazminata, müvekkil şirketin davacı yana ödeme yaptığı tarihten itibaren faiz işletilmesine dair verdiği kararın haksız olduğunu, yerel mahkemenin davacı yan lehine hükmettiği tazminat için faize karar verirken müvekkil şirketin, davacı yana dava öncesinde ödeme yaptığı 14.08.2017 tarihi itibariyle mütemerrit sayılayacağından davacı yanın bu tarihten itibaren yasal faiz talep edebileceğine hükmettiğini, müvekkil şirket, yerel mahkemede görülen davada davacı yanın talep etmiş olduğu alacaklardan ancak dava tarihiyle haberdar olduğunu, faize hükmedilecekse dava tarihi itibariyle hükmedilmesi gerekirken yerel mahkemenin ödeme tarihi itibariyle faize hükmetmesinin haksız olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde;
Dava; trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemidir.
Maluliyete ilişkin olarak yapılan değerlendirmede, cismani zarar nedeniyle iş göremezlik tazminatının belirlemesinde, davacının maluliyet durumunun gerçek durumu tam olarak yansıtacak şekilde belirlenmesi gerekir. Maluliyet oranı tazminatın belirlenmesinde esas alındığından, maluliyet oranında tereddüt olması ve/veya çelişki olması halinde, tereddüt oluşturacak veya çelişki yaratacak hususlar giderilmeden davanın esası hakkında karar verilemez. Diğer yandan davacının maluliyetine ilişkin farklı yönetmelikler çerçevesinde alınan raporlarda da, maluliyet oranlarının farklı belirlenmesi durumunda, özellikle raporlarda belirlenen maluliyet oranları arasındaki farkın yüksek olması veya tespit edilen rahatsızlıkların çelişmesi durumunda raporlar arasındaki çelişki giderilmeden karar verilemez. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/292 E. 2020/6372 K., 2019/3629 E. 2020/5191 K., 2016/13576 E. 2019/6279 K.)
Somut olayda ise, mahkemece hükme esas alınan H.Ü. Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’nca düzenlenen raporda Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre davacının kaza nedeniyle özür oranının %22 olduğu tespit edilmiş , davacının dava dilekçesi ekinde sunduğu Numune hastanesi tarafından düzenlenen raporda ise bu oranın % 8 olduğu belirtilmiş ise de, Numune Hastanesi tarafından düzenlenen raporda ortopedik olarak değerlendirme yapıldığı ve rapor tarihinin 29/6/2017 olduğu, Hacettepe Üniversitesi tarafından 17/7/2018 tarihinde düzenlenen raporda ise kişinin 2018 tarihinde yapılan muayenesinde ortaya çıkan epilepsi geçirmesine ilişkin nörolojik değerlendirmesinin de yapıldığı her iki raporda da ortopedik özür oranının % 8 olarak değerlendirildiği ve bu bağlamda bir çelişki oluşmadığı, nörolojik bulguların ise Numune Hastanesince düzenlenen rapor tarihinde ortaya çıkmadığı, Hacettepe Üniversitesi tarafından yapılan değerlendirmede “Günlük aktivelerini engellemeyen ancak gerçekleştirmesini güçleştiren nöbetler nedeniyle % 15 olarak verilen özür oranının eklenmesiyle Balthazard formülüne göre % 22 oranına ulaşıldığı ve çelişki bulunmadığı değerlendirilmiştir. Faiz başlangıcına ilişkin olarak yapılan değerlendirmede, davaya konu uyuşmazlık, haksız fiilden kaynaklanmaktadır. Müşterek hukukun “Gaspeden daima temerrüt halindedir” şeklindeki genel ilkesi gereğince; haksız fiilden doğan tazminat borçlarında temerrüt, haksız fiil tarihinde kendiliğinden gerçekleşir. Davalıya ayrıca bir bildirim yapılmasına gerek yoktur. Davacının talebi de gözetilerek tazminata ödeme tarihinden itibaren faiz uygulanması Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 13/12/2018 tarih ve 2016/14541 Esas, 2018/7950 Karar sayılı ilamı) isabetli bulunmuş olup, bu yönde ilişkin istinaf sebeplerine de itibar edilmemiştir.
Kusur raporunun da oluşa ve dosya kapsamına uygun olması, kaza tespit tutanağındaki tespitlerle de örtüşmesi nedeniyle hükme esas alınmasında bir isabetsizlik görülmemiş kusura yönelik istinaf sebeplerinin de yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda belirtilen nedenlerle davalı … Sigorta AŞ vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … Sigorta AŞ vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gereken 1.576,14 TL istinaf karar harcından peşin alınan 394,03 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.182,11 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurma harcı peşin yatırıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davalı tarafından yatırılan istinaf gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 02.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.