Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1555 E. 2023/1580 K. 29.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1555 – 2023/1580
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1555
KARAR NO : 2023/1580

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/12/2020
NUMARASI : 2018/10 Esas 2020/703 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 29/11/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 27/12/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … vekili ve davalı … A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 14/08/2015 tarihinde davacının caddede karşı tarafa geçmekte olduğu sırada sürücü …’ın sevk ve idaresindeki, diğer davalı … A.Ş.’nin kullanımında olan ve davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalı olan aracın seyri sırasında davacıya çarptığını,kaza neticesi davacının kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00-TL geçici iş göremezlik ve 3.000,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ve 30.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılar … ve … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, davacının ağır kusurunun bulunduğunu, geçici iş göremezlik talebine dair şartların oluşmadığını, diğer taleplerin yerinde olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamış, aşamalardaki beyanı ile davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekili, 08/09/2020 tarihli duruşmadaki imzalı beyanı ile davalı … Sigorta A.Ş. ‘ye karşı açılan maddi tazminat davasından feragat ettiklerini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; “davalı … Sigorta A.Ş. bakımından davanın feragat nedeniyle reddine, davalılar … ve … A.Ş. bakımından davanın kabulü ile; 1.000,00-TL geçici iş göremezlik, 3.000,00-TL sürekli iş göremezlik olmak üzere toplam 4.000,00-TL maddi tazminatın olay tarihi olan 14/08/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … A.Ş.’den alınarak davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat talebi bakımından davanın kısmen kabulü ile; toplam 10.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 14/08/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … A.Ş.’den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine” karar verilmiş, hükme davalı … vekili ve davalı … A.Ş. vekili tarafından süresi içinde ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; kaza tarihinde yürürlükte olan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre maluliyet tespiti yapılması gerekirken, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği kullanılarak tespit edilen maluliyet raporunun hükme esas alınmasının isabetsiz olduğunu, davacının maddi tazminat açısından davalıların müşterek ve müteselsil sorumluluğuna dayanarak dava açtığını, davalı sigorta şirketi ile uzlaşarak verdiği feragatinin tüm davalıları mesuliyetten kurtarması gerektiğini, müteselsil sorumlulardan biri hakkındaki davadan feragat edilmesinin diğer müteselsil sorumlular yönünden de feragat niteliğini taşıması nedeniyle davanın reddedilmesi gerektiğini, hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkemece kusur oranlarının belirlenmesinde objektif kıstasların gözetilmediğini, kaza tarihinde yürürlükte olan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre maluliyet tespiti yapılması gerekirken, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği kullanılarak tespit edilen maluliyet raporunun hükme esas alınmasının isabetsiz olduğunu, davacının maddi tazminat açısından davalıların müşterek ve müteselsil sorumluluğuna dayanarak dava açtığını, bu nedenle davalı sigorta şirketi ile uzlaşarak verdiği feragatinin tüm davalıları mesuliyetten kurtarması gerektiğini, müteselsil sorumlulardan biri hakkındaki davadan feragat edilmesinin diğer müteselsil sorumlular yönünden de feragat niteliğini taşıması nedeniyle davanın reddedilmesi gerektiğini, mahkemece hükmedilen manevi tazminat tutarının fahiş olduğunu, davanın 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf eden tarafların sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Somut olayda kaza tespit tutanağı tutulmadığı, mahkemece kusur bilirkişisinden alınan rapor uyarınca davaya konu kazanın oluşumunda davalı sürücü …’ın % 87,50 oranında kusurlu olduğu, davacı yayanın ise % 12,50 oranında kusurlu olduğunun belirlendiği, Ankara 13.ASCM’nin 2015/863 esas sayılı dosyasında yapılan yargılamada sanık …’ın taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma eylemi dolayısıyla cezalandırılmasına kesin olarak karar verildiği, anılan ceza dosyasında hükme esas alınan kusur bilirkişisi raporu uyarınca dava konusu trafik kazasının oluşumunda …’ın asli kusurlu, …’ın ise tali derecede kusurlu olduğunun belirlendiği, dava konusu kaza nedeniyle davalı sigorta şirketinin davacı ile sulh olduğu davacı tarafa bu kapsamda asıl alacak ve fer’ileri ile birlikte toplam 130.217,97-TL ödeme yapıldığı, bu sebeple taraflar arasında makbuz ve ibraname isimli belgenin düzenlendiği, anılan ibraname uyarınca davalı sigorta şirketi tarafından davacı tarafa 91.959,22-TL tazminat, 20.000,00-TL işlemiş faiz, 1.494,00-TL yargılama gideri, 10.535,94-TL dava vekalet ücreti, 6.228,81-TL icra vekalet ücreti olmak üzere toplam 130.217,97-TL ödeme yapıldığı, mahkemece H.Ü. Tıp Fakültesi Adli Tıp ABD Başkanlığı’ndan alınan 25/02/2019 tarihli rapor uyarınca davaya konu trafik kazası nedeniyle davacının % 8,1 oranında fonksiyon kaybına uğradığı, tedavi süresince mağdurun bakıcı ihtiyaç süresinin 6 ay olduğu, tıbbi iyileşme süresinin ise 18 ay olduğunun belirlendiği, mahkemece aktüer bilirkişiden alınan rapor uyarınca, trafik kazası nedeniyle davacının 21.641,66-TL geçici iş göremezlik ve 96.379,42-TL sürekli iş göremezlik tazminatı talep etme hakkı bulunduğunun belirlendiği, mahkemece davalı sigorta şirketi ile davacı arasında yapılan sulh sözleşmesine konu ödemenin diğer davalılara da sirayet edeceği değerlendirilmesiyle hesaplanan tazminattan 91.959,22 TL indirim yapılarak yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmıştır.
1-Davalı … vekilinin husumete yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesinde;
2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre, trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 28/02/2019 tarih, 2016/6712 E. ve 2019/2237 K. sayılı kararı)
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde işleten: “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tarif edilmiştir.
Kanunda ve doktrinde, işleten sıfatının belirlenmesinde şeklî ve maddi ölçütler belirtilmektedir. Bunlardan şeklî ölçüt, satışa esas olan tescil belgesinde, trafik belgesinde, sigorta poliçesi ve vergi kaydında yazılı olmayı; maddi ölçüt ise, araçtan yararlanmayı ve araç üzerindeki eylemli egemenliği ifade etmektedir.
2918 Sayılı KTK’da işleten kavramı ve kimlerin işleten olabileceği belirtilmiştir. Kural olarak aracın trafik tescilinde adına kayıtlı olduğu kişi yani araç sahibi aracı kendi hesabına ve kendisine ait olmak üzere kullanıyor, üzerinde çıkar sağlıyorsa aynı zamanda işleten olup, hem şekli hem de maddi anlamda işleten sıfatına sahiptir.
Noterlerin düzenleme yoluyla yaptığı satış ve devir işleminin arkasından yapılacak tescil mülkiyete karine oluşturması bakımından önem taşır. Şüpheli olan durumlarda aracın malikine işleten gözüyle bakılmalı ve buna ağırlık verilmelidir.
Doktrinde varsayımlı işletenlik olarak adlandırılan ve 2918 Sayılı Kanun’un 3.maddesinde düzenlenen kavramı da açıklamakta yarar vardır. Bunun temelinde, kanunun muvazaalı (danışıklı) işlemlere karşı zarar görenleri koruma amacı yatmaktadır. Kanun koyucu, aracın kayden maliki başkası görünse bile, üçüncü bir kişi tarafından aracın kendi nam ve hesabına işletildiğinin, araç üzerinde fiili tasarrufta bulunulduğunun ilgilisince ispatı halinde bu kimsenin de işleten sayılacağını ifade etmektedir. Burada kazanılan işleten sıfatı olmayıp, işleten gibi sorumluluktur.
Araç sahibinin işleten olması, “aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde eylemli olarak egemenlik kullandığı” karinesine dayanır. Bu nedenle, tersi ispat edilmedikçe araç maliki işletendir. Araç sahibinin işleten olduğu eylemli olguya, karineye dayandığından, aksi her türlü delille ispatlanabilir. Asıl olan işletenin sorumluluğudur. Kamusal kayıtlara göre araç maliki olan, aracı mülkiyeti muhafaza kaydıyla sattığını, kiraya verdiğini, ariyet veya rehin olarak verdiğini ya da araç üzerinde ekonomik çıkarın ve eylemli egemenliğin bir sözleşmeyle veya haksız eylemle varsayımsal işletene geçtiğini ileri sürerek işleten olmadığını ispat edebilir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden, olay tarihinde davalı …’ın idaresindeki aracın davacıya çarpması sonucu davacının yaralandığı, davalı sürücü … tarafından sevk ve idare edilen aracın trafik sicilinde ….Ltd.Şti adına kayıtlı olduğu, ancak sürücü …’ın davalı … bünyesinde çalıştığı, ceza yargılamasında alınan ifadelerden anlaşıldığı üzere aracın davalı … kullanımında olduğu, nitekim davalı … vekilinin bizzat duruşmada verdiği beyanında aracın davalı … tarafından ….Ltd.Şti’den kiralandığının belirtildiğinin anlaşılması karşısında davalı … A.Ş. nin, meydana gelen zarardan yasanın ifadesi ile ‘işleten gibi sorumlu’ olduğu anlaşıldığından davalı … A.Ş. vekilinin husumet itirazının yerinde olmadığı gibi yaralamalı trafik kazasının 14/08/2015 tarihinde olduğu, davanın ise sekiz (8) yıllık zamanaşımı süresi içinde açıldığı anlaşıldığından zamanaşımı defi de yerinde görülmemiştir.
2-Bir olaya bağlı aynı haksız eylemden değişik hukuki nedenlerle sorumlu olanlardan her biri, 6098 sayılı TBK’nın 61. ve 62. maddeleri uyarınca, zarardan müteselsilen sorumludurlar. 2918 sayılı KTK’nın 88/1. maddesinde de trafik kazası nedeniyle müteselsil sorumluluk öngörülmüştür. Zarar gören, yasanın verdiği müteselsilen talep hakkını kullanarak zararlarını müştereken ve müteselsilen talep edebilecek olup, bu yönde bir talepte bulunup bulunmaması tamamen kendi ihtiyarindedir. Yine müteselsil olarak borçtan sorumlulukta TBK 163. maddesi gereğince alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilme hakkına sahip bulunmaktadır.
Eldeki davada davacının, davalıların zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olması ilkesine dayanarak davayı açtığı, yargılamanın devamı sırasında davalı sigorta şirketinin davacı ile sulh olduğu, bu sebeple taraflar arasında makbuz ve ibraname isimli belgenin düzenlendiği, incelenmesinde davacı tarafın davaya konu ettiği maddi zararı ile ilgili olarak anlaşma sağladıklarına,sigorta şirketi tarafından yapılacak ödeme nedeniyle sigorta şirketi yönünden poliçe teminatı ve limiti oranında başkaca bir sorumluluğu kalmayacağına, fazlaya dair bir hak ve talepte bulunulmayacağına dair hususları içerir davacı tarafça ibraname verildiği, davacı tarafa bu kapsamda ödeme yapıldığı, davacının davalı sigorta şirketine karşı açılan maddi tazminat davasından feragat ettiği görülmekle, bu feragatin diğer davalılara etkisi ve sirayet edip etmeyeceğinin üzerinde durulması gerekir.
Müteselsil sorumluluğun hukuki sonuçları 6098 sayılı TBK’nın 162 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu hükümlere göre, borç tamamen ifa edilinceye kadar alacaklıya karşı bütün borçluların sorumluluğu devam eder (TBK 163/2). Borçlulardan birinin yaptığı ödeme kadar, müteselsil sorumluların alacaklıya karşı sorumlu oldukları toplam miktar eksilmiş olur (TBK 166/1). Borçlu yalnızca kendi payına düşen kısmı ödemişse, diğer müteselsil borçluya rücu edemez. (TBK 167). Diğerlerine rücu hakkına sahip olan borçlulardan her biri, ifa ettiği miktar oranında diğer müteselsil borçlulara karşı alacaklının haklarına halef olur (TBK 168/1) ve alacaklının hakları ona geçer. Alacaklı diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse, bunun sonuçlarına katlanır. (TBK 168/2)
Bu bağlamda, müteselsil borçluların borçtan tamamen veya kısmen kurtulabilmeleri, alacaklının bilfiil tatmin edilmiş olması halinde söz konusudur. Bunun aksinin kabul edilebilmesi için ya alacaklının teselsülden açıkça feragat etmiş olması yahut da böyle bir feragatin durumdan kesin olarak anlaşılması lazımdır. 6098 sayılı TBK’nın 132. maddesi gereğince; “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir”.
Müteselsil borçlarda, alacaklının borçlulardan biri ile ibra sözleşmesi yapması halinde diğer borçluların borcu kural olarak devam eder ancak; bazı istisnai hallerde durumun özelliği veya borcun niteliği diğer borçluların da borçtan kurtulmalarını gerektirebilir. Özellikle alacaklının ibra veya süre verme sözleşmesinde bunu açıkça belirtilmesi veya borç senedini iade etmesi ya da bütün borcun tahsil edildiğine dair makbuz vermesi halinde durum böyledir. İbra sözleşmesinin müteselsil borçlulardan biri ile yapılması halinde, ibra edilen miktarın diğer alacaklılar içinde geçerli olması, bu hususun ibra sözleşmesinden anlaşılmasına bağlıdır. (HGK. 16.6.2004 gün 2004/11-359 Esas 2004/366 Karar)
2918 sayılı KTK’nın 91. maddesinde; “İşletenlerin, bu Kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmalarının zorunlu olduğu” hükme bağlanmıştır. Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı KTK’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifadeye yer verilmiştir. Bu sigorta, işletenin 3.kişilere verdikleri zararları karşılamaktadır.
Somut olayda anılan ilkelere göre, ibranamenin içeriği ve özellikle davacının davaya konu ettiği maddi zararı ile ilgili olarak sigorta şirketi ve işleten yönünden poliçe teminatı ve limiti oranında başkaca bir sorumluluğu kalmayacağına, fazlaya dair bir hak ve talepte bulunulmayacağına dair beyanının bulunması, sigorta limitinin 268.000,00-TL olup davacıya yapılan ödemenin teminat limitini aşmamış olması hususları da nazara alınarak, maddi tazminat yönünden davalı sigorta şirketi yönünden yapılan feragatin işleten sıfatına sahip davalı … A.Ş.’yi de borçtan kurtardığı gözetilmeyerek anılan davalı hakkında yazılı şekilde karar kurulması yerinde görülmemiş keza; sürücü sıfatına sahip diğer davalı yönünden ise sorumluluğun sigorta şirketince yapılan ödeme kadar eksilmiş olup, fazlasına yönelik kalan miktar yönünden devam ettiği gözetilip, davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme tarihi itibariyle davacının zararının ve hak kazanacağı tazminat hesabının ödeme tarihindeki verilere göre yapılması, hesaplanan bu bedel ile sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin zararı karşılayıp karşılamadığı tespit edilmesi, karşılamış olması halinde neticesine göre karar verilmesi, ödemenin yetersiz olduğunun tespiti halinde ise ödeme tutarının, ödeme tarihinden tazminatların hesaplandığı tarihe kadar geçen süredeki işlemiş yasal faiziyle birlikte güncellenmiş değerinin (yargılama sırasında ödeme yapılmış ise ödeme güncellenmeden), davacı için hesaplanan tazminatlardan düşülmesi suretiyle davalı sürücünün sorumlu tutulacağı tazminat miktarı belirlenerek neticesine göre karar verilmesi gerekirken bu hususlar değerlendirilmeksizin eksik inceleme davalı sürücü … yönünden yazılı biçimde hüküm kurulması da yerinde görülmemiştir.
Bu durumda yerel mahkemece yukarıdaki açıklamalar ve yasal gerekçeler doğrultusunda değerlendirme yapılıp, davalı … A.Ş.’nin hukuki durumu gözetilmek, davalı sürücü … yönünden ise gerek davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme tarihi itibariyle davacının zararının hesaplanması gerekse davacının hükme karşı istinafı olmadığından usuli kazanılmış hak ilkesi nazara alınarak hükme esas alınan rapor tarihindeki verilere göre hesaplama yapılıp, davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme tutarının ödeme tarihinden tazminatların hesaplandığı tarihe kadar geçen süredeki işlemiş yasal faiziyle birlikte güncellenmiş değerinin (yargılama sırasında ödeme yapılmış ise ödeme güncellenmeden), davacı için hesaplanan tazminatlardan düşülmesi suretiyle davacının zararının hesaplanması şeklinde terditli ek rapor alınarak, yapılan ödemenin yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi, yeterli olduğunun tespiti halinde bu neticeye göre davacının maddi tazminat istemi yönünden davalı sürücü hakkındaki dava ile ilgili karar verilmesi, yetersiz olduğunun tespiti halinde ise dosya kapsamında mevcut bulunan bilirkişi raporunda oluşacak sonuca göre ve ilk hükümde hükmedilen tutardan fazlasına hükmedilemeyeceği de gözetilerek davacının maddi tazminat istemi yönünden davalı sürücü hakkındaki dava ile ilgili karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediğinden HMK’nın 355. maddesi gereğince davalı … vekili ve davalı … A.Ş. vekilinin istinaf sebepleri sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılıklar resen gözetilerek yapılan inceleme neticesinde davalı … vekili ve davalı … A.Ş. vekilinin istinaf taleplerinin yukarıda açıklanan gerekçelerle kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılması ve dosyanın belirtilen gerekçeyle yerel mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre davalı … vekili ve davalı … A.Ş. vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Davalı … vekili ve davalı … A.Ş. vekilinin istinaf taleplerinin yukarıda belirtilen gerekçelerle HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/12/2020 tarih 2018/10 Esas – 2020/703 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
Yukarıda açıklandığı üzere tüm deliller toplanıp birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kaldırma ve gönderme sebebine göre davalı … vekili ve davalı … A.Ş. vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-İstinafa gelen davalı … ve davalı … A.Ş tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının yatıran tarafa iadesine,
3-İstinafa gelen taraflarca yatırılan gider avansından varsa artan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
4-İstinaf eden taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek kararda gözetilmesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 29/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.