Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1488 E. 2023/1546 K. 22.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi Esas-Karar No: 2022/1488 – 2023/1546
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1488
KARAR NO : 2023/1546

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/12/2021
NUMARASI : 2020/315 Esas 2021/850 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 22/11/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 18/12/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ve davalı sigorta vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 20/12/2011 tarihinde davalı…’in sevk ve idaresindeki, diğer davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı aracın yaya olarak yolun karşısına geçmek isteyen müvekkiline çarpması sonucu, yaralanmasına ve malul kalmasına neden olduğunu, zararının karşılanması için sigorta şirketine başvurulduğu halde zararının karşılanmadığını belirterek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik geçici işgücü kaybı, kalıcı işgücü kaybı ve tedavi gideri için toplam 55.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 20/12/2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili 28/01/2021 tarihli dilekçesi ile; talebinin 54.900,00 TL’sinin sürekli iş gücü kaybı tazminatı, 100,00 TL’sinin ise geçici iş gücü kaybı tazminatına yönelik olduğunu, tedavi gideri talebinin bulunmadığını belirterek talebini açıklamış ve kuruşlandırmıştır.
Davacı vekili 26/11/2021 bedel artırım dilekçesi ile; sürekli iş gücü kaybı tazminatı istemini 79.133,90 TL’ye, geçici iş gücü kaybı tazminatı istemini 2.321,22 TL’ye yükselterek toplam 81.455,12 TL’nin tahsilini istemiştir.
Davalı Sigorta vekili cevap dilekçesinde; öncelikle davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, aksi halde ise dava konusu talebin zamanaşımına uğradığını, yine geçici iş gücü kaybı tazminatının teminat kapsamında olmadığını bildirerek, davanın reddini istemiştir.
Davalı…, usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğine rağmen davaya cevap vermemiş ve duruşmalara katılmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın, işleten sürücüden haksız fiile dayalı , sigorta şirketinden ise ZMMS poliçesine dayalı olarak cismani zarar tazmini istemine ilişkin olduğu; davalı vekili zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de, davacının 20/12/2011 tarihli kaza sonrası Ankara 14 Asliye Ticaret Mahkemesine 25/06/2015 tarihinde başvurarak ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak bakıcı gideri ve manevi tazminat talebinde bulunduğu, bu dosyada alınan 04/06/2017 tarihli raporda; müvekkilinin bedensel özür oranının % 46.2 olduğu ve 4 ay süre ile iş ve güçten kaldığı ve de 18/11/2019 tarihli rapor ile de iki ay süre ile bir başkasının yardımına ihtiyaç duyduğunun tespiti üzerine zararı öğrendiği, bu tarihlere göre davasını süresi içerisinde açtığı ve zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı anlaşıldığı, bu davadan önce aynı kazaya ilişkin olarak davalılar aleyhinde Ankara 14 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1216 esas 2020/242 karar sayılı dosyasında, Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan 12/01/2018 tarihli raporda: söz konusu kazadan dolayı sürücü…’in % 40 oranında, yaya …’ın % 60 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, yine rapora itiraz üzerine İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan 12/12/2019 tarihli raporda da; aynı şekilde kusur tespitinin yapıldığı ve bu raporların olayın oluşuna uygun ve denetime elverişli olduğu bu nedenle mahkemece de hükme esas alındığı; yine davacının Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davada, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan 14/06/2017 tarihli raporda; davacının 20/12/2011 tarihli trafik kazasından dolayı bedensel özür oranının % 46.2 olduğu ve 9 aylık süre ile iş göremez halde kaldığı, yine 18/11/2019 tarihli raporunda iki ay süre ile bir başkasının yardımına ihtiyaç olduğunun belirlendiği, ayrıca mahkemece davacının artan maluliyetinin olup olmadığı ve de dava konusu talepler açısından gerekli olan maluliyet kalemlerinin tespiti için, Ankara 14 Asliye Ticaret Mahkemesince alınan önceki raporlar ile kaza sonrası tedavi gördüğü hastanelerden alınan tüm raporlar birlikte değerlendirilerek, kaza tarihinde yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekten Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği de esas alınarak rapor hazırlanması için Ankara Üniversitesinden alınan 09/09/2021 tarihli raporda da; davacının söz konusu kazada aldığı yaralanma neticesinde vücut genel çalışma gücünden % 46.2 oranında kaybettiği, 9 ay süre ile iş görmezlik halinde kaldığı ve 2 ay süre ile bir başkasının bakımına muhtaç olduğunun bildirildiği, hesap bilirkişisinden alınan 25/11/2021 tarihli raporda; davacının kalıcı işgücü kaybı zararının 79.133,90 TL, geçici iş gücü kaybı zararının ise 2.321,22 TL olarak hesap ve tespit edildiği, raporun karar vermeye elverişli olduğu, davacının zararını talep edebileceği gerekçesi ile; “Davanın KABULÜ ile; 2.321,22-TL geçici işgücü kaybı zararı ve 79.133,90-TL kalıcı işgücü kaybı zararı olmak üzere toplam 81.455,12-TL’nin davalı…’ten 20/12/2011 kaza tarihinden itibaren, davalı sigorta şirketinden dava tarihi olan 13/07/2020 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,” karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı sigorta vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı Sigorta vekili istinaf başvuru dilekçesinde; alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının daha önce açtığı davada sadece bakıcı gideri talep ettiğini, sürekli iş göremezlik zararı talep etmediğini, bu nedenle eldeki davada zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının artan maluliyete yönelik talebinin de bulunmadığını, önceki davanın da kısmi dava olması nedeniyle alacağın zamanaşımına uğradığını; faize ilişkin olarak; başlangıçta talep edilen kısma dava tarihinden, ıslah edilen kısma ise ıslah tarihinden faiz talep edilebileceğini, belirterek kararı istinaf etmiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davalı … Sigorta A.Ş yönünden faiz başlangıcının hatalı olduğunu, mahkemece faize 13/07/2020 dava tarihinden hükmedildiğini, faizin müvekkili tarafından sigorta şirketine müracaat tarihine eklenecek 15 günlük süre ile 11/04/2020 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılarak faizin düzeltilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenlerin sıfatına göre ve isatinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemidir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davacı vekili ve davalı sigorta vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı vekilinin zamanaşımına yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesinde; davalı yasal süresi içerisinde verdiği davaya cevap dilekçesinde ve cevap süresinin uzaltılmasına yönelik dilekçesince; davaya konu edilen alacağın zamanaşımına uğradığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiş, mahkemece, davacının bakıcı gideri ve manevi tazminat talebine yönelik olarak Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasında 04/06/2017 tarihli maluliyet raporu ve sonrasında 18/11/2019 tarihinde bakıcı ihtiyacına yönelik alınan rapor ile zararını öğrendiğini kabul ederek, 13/07/2020 tarihinde açılan davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığından, itirazların reddine karar verilerek, davanın esası hakkında karar verilmiştir.
Zamanaşımı; alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden, dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade etmektedir. Sonucu alacak hakkına son verme değil, onu eksik borç haline getirme olarak ortaya çıkmaktadır. Zamanaşımına ilişkin düzenlemelerin temelinde iddia edilen alacağın aradan uzun zaman geçmiş olmasına rağmen kullanılmaması karşısında borçlunun oldukça uzak geçmişte kalan bir borçtan doğabilecek ihtilaflara karşı korunması, kendi alacağına karşı uzun süre kayıtsız kalan kimsenin bu hakkının artık korunmaya layık olmadığını kabul etmiş sayılması yatmaktadır.
Diğer bir ifadeyle özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde yasanın kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir. (Yargıtay HGK’nın 2018/21-523 E. – 2019/70 K.)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2018/523 E. – 2019/70 K. sayılı 05/02/2019 tarihli kararında da; “Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu hâlde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber artık doğal bir borç (Obligatio naturalis) hâline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli olmayıp borçlunun kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def’ide bulunması gerekir (Reisoğlu, Sefa: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1998, s.334 vd.; Kuru/Arslan/Yılmaz: Medeni Usul Hukuku, Ankara 1995, s.304 vd.; Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hukuku, İstanbul 1997, s.346 vd.; Pekcanıtez/Atalay/Özekes: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2009, s.323; Tutumlu: s.2., HGK’nın 05.05.2010 tarihli ve 2010/8-231 E., 2010/2553 K.; 3.5.2006 tarihli ve 2006/4-232 E. – 269 K. sayılı kararları).” denilmiştir.
Yargıtayın istikrar kazanmış son uygulamalarına göre, zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle, maddi hukuktan kaynaklanan bir def’i olup usul hukuku anlamında ise bir savunma aracıdır (Kuru, Baki: age, Cilt:2, s.1761; Von Tuhr, A.:Borçlar Hukuku (C.Edege Çevirisi), Ankara 1983, Cilt:1-2, s.688 vd.; Canbolat, F.: Def’i ve İtiraz Arasındaki Farklar ve İleri Sürülmesinin Hukuki Sonuçları, EÜHF Dergisi, Cilt:III, Sayı:1, Kayseri 2008, s.255 vd.; HGK’nın 06.04.2011 tarihli ve E:2010/9-629, K:2011/70; 09.10.2013 tarihli ve E:2013/4-36, K:2013/1457; 12.03.2014 tarihli ve E:2013/4-544, K:2013/315 sayılı kararları).
Dolayısı ile görülmekte olan bir davada, yasal süresi içerisinde zamanaşımı def’inde bulunulması halinde mahkemece, zamanaşımına yönelik savunma değerlendirilir. Zamanaşımı def’inin değerlendirilmesi sırasında, zamanaşımını kesen veya durduran sebepleri titizlikle değerlendirilmeli, zamanaşımını kesen veya durduran nedenlerin varlığı halinde gözardı edilmemelidir. Bu çerçevede, 2918 Sayılı Yasa kapsamında belirlenen zamanaşımı süreleri açısından da, TBK’nın 153 ve 154. maddelerinde düzenlenen zamanaşımını durduran ve kesen sebeplerin uygulanmasında ayrık bir durum bulunmadığından, 2918 Sayılı Yasadan kaynaklanan tazminat taleplerinde de uygulanır. Yine özel yasalarda da, genel olarak zamanaşımının durmasına yahut kesilmesine yönelik getirilen düzenlemelerde, ayrık bir durum söz konusu olmadıkça 2918 Sayılı Yasadan kaynaklanan maddi tazminat davalarında da uygulanır.
Bu açıklamalardan sonra TBK’nın “D. zamanaşımının kesilmesi”, “1. Sebepleri” yan başlıklı 154. maddesinde “(1)Aşağıdaki durumlarda zamanaşımı kesilir:
1. Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse.
2. Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa” denilerek, zamanaşımını kesen nedenleri, TBK’nın ” III. Yeni sürenin başlaması”, “I. Borcun ikrar edilmesi veya karara bağlanması halinde” yan başlıklı 156. maddesinde borcun ikrar edilmesi yahut karara bağlaması ile zamanaşımının kesilmesiyle, yeni bir süre işlemeye başlayacağı, düzenlemiş, TBK’nın “E. Davanın reddinde ek süre” yan başlıklı 158. maddesinde ise ;”Dava veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.” denilerek davanın reddi halinde ek süre düzenlemiştir. Öte yandan Dünyada ve Ülkemizde görülen Covid19 salgın hastalığı nedeniyle 25/03/2020 tarihli Resmi Gazatede Yayımlanarak yürürlüğe giren 7226 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun “GEÇİCİ MADDE 1” maddesinde de; “(1) Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla; a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden, …..itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır.” denilerek, zamanaşımı sürelerinin durmasına ilişkin düzenleme getirilmiş, Kanun verdiği yetkiye istinaden 2480 Karar 29 Nisan 2020 Gün Sayılı, 30 Nisan 2020 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile durma süresi 15/06/2020 tarihine kadar uzatılmış olup, söz konusu durma süreleri de zamanaşımı süresinin belirlenmesinde nazara alınır.
Davacı, 20/12/2011 tarihinde meydana gelen kazada yaralandığından bahisle, davalıdan maddi tazminat talep etmiştir. KTK’nın 109/1. maddesinde, tazminat talebinin zararı ve tazminat yükümlüsünün öğrenilmesinden itibaren 2 yıl, her halde kaza gününden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu belirtilmiş, KTK’nın 109/2. maddesinde ise, davanın cezayı gerektiren bir fiilden doğması durumunda ise eylem için ceza kanununda daha uzun bir süre öngörülmüş ise bu sürenin maddi tazminat talepleri için de geçerli olacağı kabul edilmiştir.
Öte yandan, haksız fiil cezayı gerektiren bir eylem olsa dahi, Zamanaşımını kesen ve durduran sebeplerin varlığı halinde duran ve/veya kesilen zamanaşımı süresi KTK’nın 109/1. maddesindeki zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenilmesinden itibaren başlayan 2 yıllık süredir.
Diğer bir husus, zararın öğrenilmesi kavramıdır. Zararın öğrenilmesi kavramıyla kastedilen, haksız fiil nedeniyle oluşan bedensel zararın kapsamının öğrenilmesi olup, bu bedensel zararın sebep olacağı maluliyet oranının belirlendiği tarihin, zararın öğrenilmesi kavramına bir etkisi yoktur. Bedensel zararın (yaralanmanın) gerçekleşmesi ve bu yaralanmayla ilgili tedavinin tamamlanması ile zararın kapsamının belli olduğu kabul edilmelidir.(Yargıtay 4. H.D’nin 10.02.2021 tarih 2021/8036 E, 2022/2119 K sayılı kararı)
Tüm bunların yanında; aynı kazaya bağlı olarak kısmi dava açılması durumunda, zamanaşımının sadece dava konusu edilen miktar yönünden kesileceği, dava konusu edilmeyen kısıma ilişkin olarak ise zamanaşımının kesilmeyeceği gerek yargısal içtihatlarla gerekse de doktrinde kabul gördüğünden; bir kısım talepler yönünden dava açılmış olsa dahi dava konusu edilmeyen talepler açısından zamanaşımı süreleri işlemeye devam eder.
Somut olayda; davacı 20/12/2011 tarihli trafik kazasında yaralandığından bahisle, sürekli iş görmezlik ve geçici iş göremezlik zararları nedeniyle, maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Davacı kaza sonrası tedavisinin devam ettiğini ileri sürmediği gibi artan maluliyet iddiasında bulunmamıştır. Bu durumda dava konusu taleplere ilişkin zamanaşımını kesen ve durduran sebepler ileri sürülmediğinden, bakıcı giderine ve manevi tazminata ilişkin açılan davada, eldeki davadaki talepler yönünden zamanaşımını kesmeyeceğinden KTK’nın 109/2. maddesi de nazara alındığında zamanaşımı süresinin 20/12/2019 tarihinde sonra erdiği anlaşılmaktadır. Davacının da kabulünde olduğu üzere zamanaşımı süresi dolduktan sonra 17/06/2020 tarihinde arabulucuya müracaat etmiş, arabuluculuk yolu ile anlaşamamaları sonrasında 03/07/2020 tarihli son tutanağın tanzim edilmesi sonrasında 13/07/2020 tarihinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, davalı sigorta şirketinin zamanaşımı def’inin kabulü ile, davalı sigorta şirketi yönünden alacağın zamanaşımına uğradığından reddine karar verilmesi gerekirken, davacının talepleri ile de ilgili bulunmayan, bakıma muhtaçlık süresine yönelik alınan 18/09/2019 tarihli rapor ile zararın öğrenildiği ve alacağın zamanaşımına uğramadığı kabul edilerek davanın esası hakkında karar verilmiş olması doğru görülmemiştir
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına; davacı … ilk derece mahkemesi kararından sonra vefat etmiş ise de, kaldırma sebepleri çerçevesinde yeniden yargılama yapılmadığından, kararın mirasçılarına tebliği ile yetinilerek; davalı … Sigorta A.Ş. hakkındaki davanın, davalının yasal süresi içerisinde ileri sürüdüğü zamanaşımı def’ine istinaden zamanaşımı nedeniyle reddine, karar vermek gerekmiş, kaldırıma sebebine göre davacının istinaf talebinin reddine karar verilerek, ilk derece mahkemesi kararında kesinleşen yönler korunarak aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
I-Davacının istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine;
II-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf talebinin kabulü ile; Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 24/12/2021 tarihli, 2020/315 Esas 2021/850 Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca esas hakkında yeniden karar verilmesine, buna göre;
1-Davalı … Sigorta A.Ş. hakkında açılan davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE;
2-Davalı… hakkındaki davanın KABULÜ ile; 2.321,22-TL geçici işgücü kaybı zararı ve 79.133,90-TL kalıcı işgücü kaybı zararı olmak üzere toplam 81.455,12-TL’nin davalı…’ten 20/12/2011 kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
Alınması gerekli 5.564,20-TL harçtan peşin alınan 187,86 TL ile ıslah harcı 90,35-TL toplamı 278,21-TL’nin mahsubu ile kalan 5.285,99-TL harcın davalı …’ten alınarak Hazine’ye gelir yazılmasına,
Davacı tarafından yapılan 1.542,66 TL yargılama giderinden sırf … Sigorta için yapılan yargılama gideri 101,00 TL’nin mahsubu ile 1441,66 TL’nin davalı…’ten alınarak davacıya verilmesine, diğer davalı için yapılan giderin davacı üzerinde bırakılmasına;
Arabuluculuk Kanununun 18/A(13). maddesi uyarınca karar tarihinde yürürlükte bulunan Arabuluculuk Ücret Tarifesi uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk giderinin sigorta şirketi hakkındaki davanın reddedilmiş olması, arabuluculuğa da bu davalı yönünden gidilmesine yönelik zorunluluk bulunması nedeniyle, davacıdan alınarak hazineye irat kaydına;
Davacı davada kendisini vekille temsil ettirmiş olup (kararın… hakkındaki karara yönelik olarak istinaf edilmemiş olmasına göre ilk derece mahkemesi karar tarihindeki tarifeye göre) 11.389,17-TL vekalet ücretinin davalı…’ten alınarak davacıya verilmesine,
Davalı … Sigorta A.Ş. kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemizce verilen karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 17.900,00 vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalı … Sigorta A.Ş’ye ödenmesine;

İSTİNAF HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
III-Davalı … Sigorta A.Ş. tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
lV-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan 220,70 TL İstinaf Başvuru Harcının davacıdan alınarak, davalıya verilmesine; davacı tarafından yatırılan gider avansından karşılanan posta giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına;
V- İstinaf talebi reddedilen davacıdan alınması gerekli 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 189,15 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına;
VI-İstinaf eden davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin üzerlerinde bırakılmasına,
VII-HMK’nın 333.maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
VIII-Kararın tebliği ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
IX- İİK’nın 36. maddesi gereğince Ankara (kapatılan) 4. İcra Müdürlüğünün 2022/284 E. (Ankara 7. Genel İcra 2022/923 E) dosyasına depo edilen 130.000,00 TL bedelli teminat mektubunun, davalı sigorta şirketi hakkındaki davanın reddine karar verilmiş olması nedeniyle iadesine
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 22/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.