Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1469 E. 2023/58 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1469 – 2023/58
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1469
KARAR NO : 2023/58

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/12/2021
NUMARASI : 2021/166 Esas – 2021/1009 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 18/01/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 31/01/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 10/05/2014 tarihinde, müvekkilinin içerisinde yolcu olarak bulunduğunu … plakalı araca, plakası tespit edilemeyen bir aracın bardakçı sokaktan aniden çıkarak, çarpması neticesinde yaralamalı trafik kazasının meydana geldiğini, kazada müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde plakası tespit edilemeyen aracın kusurlu olduğunu, bu nedenle müvekkilinin zararlarından davalının sorumlu olduğunu, davalı tarafından müvekkiline 26/08/2015 tarihinde 48.535,00 TL ödenmiş ise de ödemenin yetersiz olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 2.000,00 TL geçici ve sürekli iş göremezlik zararının 10/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalından tahsilini istemiştir.
21/02/2018 tarihli talep artırım dilekçesi ile dava değerini 173.377,38 TL olarak belirleyerek davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin, davacıya karşı sorumluluklarını yerine getirdiğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, esas yönden ise davacının kendisine plakası tespit edilemeyen bir aracın çarptığının kanıtlanması gerektiğini, ayrıca kusur durumunun da tespit edilmesi gerektiğini, davacının maluliyet durumunun da Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’ndan alınacak rapor ile belirlenmesi ve davacının zararını kanıtlaması gerektiğini, müvekkilinin geçici iş göremezlik zararlarından sorumlu olmadığını, davada hatır taşıması ve davacının müterafik kusurunun değerlendirilmesi gerektiğini, SGK tarafından yapılan ödeme var ise indirilmesi gerektiğini, savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece daha önce 2016/166 E. 2018/456 Karar Sayılı dosyasında verilen 10/09/2018 tarihli kararın davalının istinafı üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi’nin 11/02/2021 tarihli kararı ile kararın eksik inceleme nedeniyle kaldırılması sonrasında yapılan yargılama neticesinde Mahkemece; davanın, Güvence Hesabı’ndan, cismani zarar nedeniyle maddi tazminat talebine ilişkin olduğu, mahkemece daha önce davanın kabulüne karar verildiği, davalının istinafı üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. H.D. tarafından maluliyet raporları arasında çelişkinin giderilmesi için kararın kaldırılmasına karar verildiği, BAM ilamı uyarınca dosyada bulunan raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi maksadıyla aldırılan İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’nun 05/05/2021 tarihli raporunda; mevcut belgelere göre …’ın 10/05/2014 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı gelişen yaralanmasının, 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre %34,0 (otuzdörtvirgülsıfır) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 9 (dokuz) aya kadar uzayabileceği, aynı yönetmeliğin 15. maddesi çerçevesinde başka birisinin sürekli bakımına muhtaç durumda olmadığı, ancak iyileşme süresi içerisinde 2 (iki) ay boyunca başka birisinin yardımına ihtiyaç duyabileceği bildirildiği, maluliyet raporu doğrultusunda aktüer bilirkişiden alınan 02/12/2021 tarihli bilirkişi raporuna göre: Ankara BAM 26. H.D‘nin 2019/32 E. 2021/254 K. sayılı kararı uyarınca, hükmün davalı tarafından istinaf edilmiş olması nedeniyle usulü kazanılmış haklar da korunarak hükme esas alınan rapor tarihindeki verilere göre yapılan hesaplamada, davacının, geçici iş göremezlik nedeni ile oluşan maddi zararının, 8.021,61-TL, sürekli iş göremezlik nedeni ile oluşan maddi zararının ise, 240.639,34-TL. olmak üzere toplam 248.660,95-TL olduğu tespit edilmekle birlikte davalı Kurumca yapılan ödemenin davacı açısından hesaplanan maddi tazminatın toplam tutarından tenzil edilmesiyle birlikte davacının 190.145,03-TL karşılanmayan maddi zararının bulunduğu, ancak davacı tarafın 21/02/2018 tarihli ıslah talebi gözetilerek, HMK 26. madde uyarınca davacı tarafın talebi ile bağlı kalınarak, bu miktarın 173.377,38-TL’ sinin tahsilinin talep edilebileceği bildirildiği, bilirkişi raporunun maluliyet raporuna uygun, denetime elverişli olduğundan hükme esas alındığı, davacının ilk kararı istinaf etmemiş olması nedeniyle ilk karardaki davalının usulü kazanılmış hakları korunarak karar verilemesi gerektiği gerekçesi ile, “davanın kabulü ile; 173.377,38-TL maddi tazminatın 26/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiş hüküm davalı vekili ve katılma yolu ile davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, ATK’dan alınan raporun “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Raporlar Hakkındaki Yönetmelik” hükümlerine göre alınması gerektiğini, bu nedenle alınan raporun çelişkiyi giderecek mahiyette olmadığını, engelli raporuna göre alınan raporlarda özür oranının %10 ve %14 olarak belirtildiğini, mahkemece Hacettepe Üni. Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan raporda ise %37,2 olarak hesaplandığı, rapora itirazları sonrasında ve Bölge Adliye Mahkemesi’nin kaldırma kararından sonra kaldırıma kararına uygun olarak rapor alınmadığını, maluliyet işlemleri Tespit Yönetmeliğine uygun rapor alınmadığını ve fiziki muayenesinin yapılmadığını, bu nedenle alınan raporun karar vermeye elverişli olmadığını, ayrıca hesaplamanın TRH2010 Yaşam Tablosu ve 1,8 teknik faiz uygulanarak yapılması gerektiğini, yerel mahkemece bu hususun da dikkate alınmamasının hatalı olduğunu, rapor tanzim eden bilirkişinin Hazine Müsteşarlığı siciline kayıtlı aktüer bilirkişi olmadığını, yine ödeme tarihindeki verilere göre hesaplama yapılırken o tarihte alınan %14 oranındaki engelli raporunun nazara alınması gerektiğini, sonradan alınan rapora göre ödemenin yeterli olup olmadığının değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, hatır taşıması indirimi yapılmamasının da hatalı olduğunu, davacının yolcu olması ve emniyet kemerinin takılı olmaması nedeniyle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği halde yapılmamasının da hatalı olduğunu, rücuya tabi ödeme var ise tazminattan indirilmesi gerektiğini, müvekkilinden daha önce geçici iş göremezlik tazminatı talep etmediğinden, müvekkilinin geçici iş göremezlik tazminatı yönünden temerrüt faizinden sorumlu tutulmasının haksız olduğunu, ayrıca müvekkilinin davadan önce davacının talep ettiği sürekli iş göremezlik zararını davacının sunduğu engelli raporuna göre ödediğini, bu nedenle sonradan daha fazla belirlenen maluliyet nedeniyle ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olmasının da haksız olduğunu, belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekili katılma yolu ile istinaf başvuru dilekçesinde; davalının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığından reddine karar verilmesini, ancak mahkemece kısmi ödeme tarihinden itibaren faize hükmedildiğini, faizin kaza tarihinden itibaren hüküm altına alınması gerektiğinden kararın hatalı olduğunu, ayrıca esas yönden ise mahkemece hükme esas alınan maluliyet raporunu kabul etmediklerini, raporu kabul etmemekle birlikte maluliyet oranı veya kusur oranında değişiklik olması halinde hesaplamanın güncel verilere göre yapılması gerektiğinden buna ilişkin yasal haklarını saklı tuttuklarını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemidir. Davacı, olay tarihinde içerisinde yolcu olarak bulunduğu araca, plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen aracın çarpması nedeniyle, yaralandığından, zararlarından davalı Güvence Hesabı’nın sorumlu olduğundan, davalı tarafından müracaatı üzerine ödeme yapılmış ise de yapılan ödemenin yetersiz olduğundan bahisle eldeki davayı açmıştır.
Olay tarihinde, davacının içerisinde yolcu yolcu olarak bulunduğu araca plakası tespit edilmeyen aracın, kontrolsüz kavşakta çarpması neticesinde yaralandığı, kaza tespit tutanağı, tedavi evrakları, soruşturma dosyası ve tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Mahkemece alınan kusura ilişkin bilirkişi raporunda, plakası tespit edilemeyen aracın kontrolsüz kavşakta sağından gelen davacının içerisinde bulunduğu araca geçiş önceliği vermeyerek kavşak içerisinde çarpışmaları nedeniyle kazanın meydana gelmesinde %100 oranında kusurlu olduğunun tespit ediliği görülmüştür.
Davacının, dava tarihinden önce davalıya iş göremezlik zararlarının tazmini üzerine müracaatı sonrasında, davalı tarafından alınan medikal rapora göre davacının “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Raporlar Hakkındaki Yönetmelik” hükümlerine göre, belirlenen %14 özür oranına göre tazminat miktarı hesaplandığı, davacı vekilinin hasar dosyasına maluliyetinin belirlenen miktardan daha fazla olduğunu belirttiği, 17/08/2015 tarihinde imzaladığı “Makbuz ve İbraname” başlıklı belgeye istinaden 48.535,00 TL tazminatı, (fazlaya ilişkin ve başkaca sorumlulara karşı talep başvuru, dava ve tüm yasa haklarını saklı tutarak ve ihtirazı kayıt koyarak) ödemeyi kabul ettiği, görülmüştür.
Yapılan yargılamada; davacının maluliyet oranının Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan raporda %37,2 oranında olduğu ve tıbbi iyileşme süresinin 9 ayı bulacağının tespit edilmesi, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Raporlar Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre alınan raporda ise özür oranının %14 olması, raporlar arasında çelişki olması nedeniyle Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’ndan alınan 05/04/2021 tarihli 6258 sayılı raporda ise, davacının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre daha önce alınan raporlarda değerlendirilerek, maluliyet oranının %34 olduğu, iyileşme süresinin 9 ayı bulacağının tespit edildiği görülmüştür.
Mahkemece, tespit edilen son maluliyet raporuna göre aktüer bilirkişiden alınan ek raporda ise; TRH 2010 Yaşam Tablosuna göre, davacının muhtemel yaşam süresi tespit edilerek, “progresif rant yöntemi” uygulanarak yapılan hesaplama sonucunda, tazminat miktarının hesaplandığı görülmüş, Mahkemece bilirkişi tarafından usulü kazanılmış haklar korunarak yapılan hesaplama çerçevesinde belirlenen tazminat miktarının, daha önce hükmedilen ve davalı tarafından istinaf edilen miktarı aşamayacağından, kaldırılan miktar ile sınırlı olarak davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür.
1-Davacı vekili ve davalı vekili tarafından Adli Tıp Kurumu’dan alınan raporun uygun olmadığını belirterek karar istinaf edilmiş ise de; TBK’nın 54. maddesi gereğince çalışma gücünün kaybı ve azalmasından kaynaklanan zararların kaza tarihi nazara alındığında, 28727 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin; kişinin çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kayıp edip etmediğinin değerlendirilmesi için düzenlendiği, yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalıkların ve arızaların bu kapsamda sayılabileceğinin listelendiği, buna göre; çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybının değerlendirilmesinde Maluliyet Tespit işlemleri Yönetmeliğinin kullanılmasının teknik olarak mümkün olmamasına, Yönetmelik ile Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybının Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin, “iş kazası” ve “meslek hastalığı” kapsamındaki hükümlerinin, özellikle yönetmeliğin 22. maddesinde iş kazası ve meslek hastalığındaki maluliyet oranlarının tespitine yönelik maddenin ve cetvellerin yürürlükten kaldırılmamış olmasına, (Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin uygulanmasına ilişkin olarak Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından çıkartılan 2013/34 Sayılı Genelgede de “5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na dayalı olarak yürürlükte olan “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” 03/08/2013 tarihli ve 28727 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanmış olup, 01/09/2013 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Yeni yönetmelik ile birlikte; 2011/49 sayılı Genelge çerçevesinde iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin hususlar devam etmekte olup, çalışma gücü kaybı tespitine ilişkin hususlar yeniden düzenlemiştir.” denilmiş, yine Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü de 17/09/2015 tarihli 2015/23 Sayılı Genelgesinde, iş kazası ve meslek hastalığının rapor düzenlemeye yetkili sağlık kuruluşları tarafından “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine” göre düzenleneceği belirtilmiştir.) bu nedenle kaza tarihi itibariyle Maluliyet İşlemlerinde istenilen hususta düzenleme bulunmamasına, “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Raporlar Hakkında Yönetmelik” düzenlemesinde ise sadece kişinin engel oranının tespit edilebilme imkanının bulunmasına, meslek kodu bilgilerinin olmamasına göre çalışma gücü kaybı veya azalmasının tespit imkanın olmasına, ayrıca kaza tarihinde yürürlükte bulunan KTK hükümleri gereğince, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren “genel şartların” da eldeki davada uygulanma imkanın bulunmamasına göre, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybının Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde rapor alınmasında isabetsizlik bulunmadığı gibi alınan maluliyet raporunun davacının daha önceki raporları ve tedavi evrakları değerlendirilmek suretiyle gerekçeli, çelişkiyi giderecek mahiyette olmasına göre karar vermeye elverişli olduğundan davacı vekilinin ve davalı vekilinin maluliyet raporuna yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
2-Davalı vekili tarafından, aktüer hesaplamada TRH2010 Yaşam Tablosu ve %1,8 teknik faiz uygulanması suretiyle hesaplama yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de, kaza tarihi itibariyle belirtilen hesaplama yönteminin uygun olmamasına, Mahkemece alınan bilirkişi raporundaki hesaplama yönteminin, TBK hükümlerine ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından içtihat değişikliği ile benimsenen hesaplama yöntemine uygun olmasına göre davalı vekilinin hesaplama yöntemine ilişkin istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Buna göre; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, davacının, Güvence Hesabı’nın sorumluluğu gerektiren araçta yolcu olmamasına göre hatır taşıması nedeniyle davalının sorumluluğu açısından takdiri indirim uygulanması imkanının bulunmamasına, davacının zararın meydana gelmesine ya da artmasına neden olduğuna yönelik kusurunun tespit edilememiş olmasına, SGK tarafından rücuya tabi ödeme yapılmadığının dosyaya bildirilmiş olmasına, davacının daha önce verilen ve Dairemizce verilen kaldırılan karara yönelik istinafının bulunmamasına, hüküm kurulurken davalının usulü kazanılmış hakları gözetilerek hüküm kurulmuş olmasına, tazminatın dava tarihinden önceki temerrüt tarihi gözetilerek hüküm altına alınmış olmasına göre; davacı vekilinin ve davalı vekilinin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli 179,90 TL maktu istinaf karar harcından, peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 99,20 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davalıdan alınması gerekli 11.843,41 TL nispi istinaf karar harcından, peşin alınan 2.960,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 8.882,51 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
6-HMK’nın 333. maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 18/01/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.