Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1447 – 2023/1493
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2022/1447
KARAR NO : 2023/1493
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/12/2021
NUMARASI : 2014/1351 Esas – 2021/948 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 15/11/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 04/12/2023
Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 22/02/2011 tarihinde eşi …’ın sevk ve idaresinde bulunan araçta yolcu olarak bulunduğu sırada, davalı …’ın kullanmış olduğu, davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS ile sigortalı aracın ani fren yapması nedeniyle bu araca arkadan çarptığını, kaza sonucunda davacı müvekkil ile kızı …’nın basit tıbbi müdahale ile giderilecek şekilde yaralandığını, ancak kaza sonrasında davacı müvekkilinin eski sağlığına kavuşamadığını, müvekkilinin vücudunda %51 oranında fonksiyon kaybı meydana geldiğini, davalı sigortanın meydana gelen beden gücü kaybı tazminatından olay tarihindeki limit aşılmamak üzere sorumlu olduğunu, yapılan başvuru sonucu davalı sigorta şirketi tarafından 65.000,00 TL ödemede bulunulduğunu, ödemenin yetersiz olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL bakiye alacaklarının davalı tarafın kusurları ile orantılı olarak müştereken ve müteselsilen tahsiline, kaza sonucu oluşan 50.000,00 TL manevi zararın dava tarihinden işletilecek faizi ile birlikte davalı …’dan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı yargılama sırasında davasını kuruşlandırmış ve bilirkişi raporu doğrultusunda kalıcı iş göremezlik tazminatını 59.789,33 TL olarak, geçici iş göremezlik tazminatını 570,22 TL olarak artırmıştır.
Davalılar davaya cevap vermemiş, yargılama sırasında davanın reddini istemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın, davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesiyle sigortalanan ve diğer davalının sürücüsü olduğu araç ile davacının yolcu olarak bulunduğu aracın karıştığı trafik kazası nedeniyle davalılara karşı açılan maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olduğu, … Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan 12/12/2019 tarihli raporda, çalışma ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının %12,1 (on iki virgül bir) olduğu ve sekel halini aldığı, sürekli bakıcı ihtiyacı olmadığı, tıbbi iyileşme süresinin 1 (bir) aya kadar uzayabileceğinin rapor edildiği, ATK’nın kusur raporunda; sürücü …’ın %75 (yüzde yetmişbeş) oranında kusurlu olduğu, sürücü …’ın %25 (yüzde yirmibeş) oranında kusurlu olduğu”nun rapor edildiği, 03/05/2021 tarihli ek aktüer bilirkişi raporunda, davacı için 2021 yılı verileri esas alınarak; TRH 2010 Tablosu Ve Progresif Rant Yöntemi uygulanarak, önceki ödemenin güncellenmiş değeri düşüldükten sonra 59.789,33 TL bakiye sürekli iş göremezlik zararı ile 570,22 TL geçici iş göremezlik zararı hesaplandığı, alınan bilirkişi raporunun yargısal denetime elverişli olup, somut olaya uygun düştüğü ölçüde hükme esas alındığı, davacının hesaplanan maddi zararını talep etmekte haklı olduğu, manevi tazminat talebi yönünden, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kazanın oluşumu, kusur durumu ve kazanın meydana geldiği tarih ile olay tarihindeki paranın alım gücü göz önünde bulundurularak davacı için 37.500,00-TL manevi tazminatın hakkaniyete uygun olduğu gerekçesiyle;
“1-Davacının maddi tazminat talebinin kabulüne, 59.789,33TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 570,22TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 60.359,55TL maddi tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, 37.500TL manevi tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine,” karar verilmiş, hüküm davalı sigorta vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; kararın hatalı olduğunu, müvekkilinin davadan önce %30 maluliyete ve %75 kusur durumuna göre davacının zararını karşıladığını, müvekkilinin 03/10/2013 tarihinde 65.001,41 TL ödeme yaptığını ve sorumluluğunun sona erdiğini, yerel mahkeme tarafından ise maluliyetin %12,1 olduğunun tespit edildiğini, ödeme tarihi itibariyle eksik ödemede bulunmadığını, ödeme tarihinde PMF1931 Yaşam Tablosu uygulanmış olsaydı tüm zararın karşılanacağının görüleceğini, bu nedenle kararın hatalı olduğunu, bilirkişi tarafından ödeme tarihi itibariyle hesaplama yapmamasının hatalı olduğunu, hesaplamanın da PMF1931 yerine TRH2010 Yaşam Tablosuna göre yapılmasının da uygun olmadığını, ayrıca müvekkilinin ödeme tarihinde TRH2010 Yaşam Tablosuna göre hesaplama yapmasının beklenmesinin de o dönem için hukuka aykırı olacağını, ayrıca kaza anında davacının emniyet kemeri takmaması nedeniyle müterafik kusuru bulunduğunu, davacının göz bölgesinden yaralanmasının da emniyet kemerini takmadığını ortaya koyduğunu, belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemidir.
Davacı, kaza sonrasında davalı sigorta şirketine maddi zararına yönelik olarak müracaat ettiğini ve sigorta şirketi tarafından bir miktar ödeme yapıldığını ödemenin yetersiz olduğunu belirterek bakiye maddi tazminat alacağı ile manevi tazminat talep etmiş, mahkemece davalı sürücünün kusuru oranında yapılan hesaplamaya göre bakiye maddi tazminatın kabulüne, manevi tazminatın ise kısmen kabulüne karar verilmiş hüküm davalı sigorta vekili tarafından istinaf edilmiştir.
2918 sayılı KTK’nın 111.maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Davadan önce yapılmış ödeme bulunması halinde, Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; ödeme tarihi itibariyle gerçekleştirilen ödemelerin yetersiz olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için, ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödenen miktarın karşılaştırılması ve ödemenin yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa, bu kez karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı ve zarar ile yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, yapılan ödemeye, hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak (güncelleme) hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir. Ancak ödemenin dava açıldıktan sonra yargılama devam ederken yapılması halinde bu kısım yönünden dava konusuz kalacağından, davacı için hesaplanan tazminattan ödemenin asıl alacağa ilişkin kısmının (güncelleme yapılmaksızın) mahsubu gerekmektedir. Yine bu durumda ZMMS poliçesi limitinden davacı tarafa ödenen tazminatın varsa feriler hariç asıl alacak kısmının mahsubu ile kalan poliçe teminat limitinin belirlenmesi gerekmektedir.
Ödemenin, ibranameye dayalı olmaksızın yapılması durumunda davacı ödemenin yetersiz olduğunu ileri sürerek bakiye zararı için hak düşümü süre söz konusu olmaksızın dava açabilir ise de, bu durumda dahi yapılan ödemenin, ödeme tarihi itibariyle zararı karşılayıp karşılamadığı değerlendirilmeli, bu kapsamda yapılacak değerlendirmede; ödeme tarihindeki veriler ve Yargıtay tarafından benimsenen yöntem ve ilkelere nazara alınmalıdır.
Bilindiği üzere, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından ZMMS Genel Şartlar’ında 01/06//2015 tarihinden önceki dönemde (yahut poliçeye dayalı bir dava var ise poliçenin tanzim tarihi esas alınarak, öncesindeki Genel Şartlar’a göre tanzim edilmiş poliçe mevcut ise mevcut poliçe çerçevesinde), “gerçek zarar” hesabında, PMF1931 Yaşam Tablosuna göre muhtemel yaşam süresi ve destek sürelerinin belirlenmesini, sürekli iş göremezlik ve bakıcı giderlerinin bilinmeyen dönem hesaplarında ise “Progresif Rant” formülü uygulanması gerektiğini, kabul etmiş iken Daire, AYM’nin KTK’nın 90. maddesindeki tazminat hesaplanmasında “Genel Şartlara” atıf yapan hükümlerin iptal edilmesinden sonra 2020 yılı Aralık ayında içtihat değişikliğine giderek, gerçek zarar hesaplanmasında “TRH2010 Yaşam Tablosunun” ve “Progresif Rant Yönteminin” uygulanmasını kabul etmiş, yapılan içtihat değikliği ile 2010 yılından sonraki kazalar açısından, “gerçek zarar” hesabında bu yöntemin uygulanacağını kabul etmiştir. Bu nedenle tazminat borcunun yetersiz olması yahut hiç ödenmemiş olması durumunda davada hesaplanacak bakiye tazminatın yapılan içtihat değişikliği çerçevesinde uygulanması gerektiği Dairemizin de kabulündedir.
Uyuşmazlık, “hukuk güvenliği” çerçevesinde, ödeme tarihinde mevcut yasa ve içtihatlarla belirlenen uygulamaya istinaden ödeme yaparak borcundan kurtulan zarar sorumlusunun, Yargıtay’ın içtihat değişikliği nedeniyle sırf uygulanacak yaşam tablosunun ve hesap yönteminin değişmiş olması nedeniyle sonradan ortaya çıkan durum çerçevesinde yeniden tazminat borçlusu haline getirilip getirilemeyeceğine, daha basit anlatım ile ödeme tarihinde TBK, KTK Hükümleri ve Yargıtay’ca benimsenen yöntem ile 100,00 TL zararı olduğu kabul edilen kişiye zarar görenin 100,00 TL ödeyerek sorumluluğu sona erdiği durumda, yıllar sonra Yargıtay’ın içtihat değişikliğine gitmesi nedeniyle ödeme tarihindeki ödemenin sonradan çıkan içtihat çerçevesinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, bu kapsamda; tazminat miktarının ödeme tarihi itibariyle artması halinde örneğin 120,00 TL olması durumunda eksik ödemeden bahsedilip edilemeyeceği, yahut ödeme tarihinde 100,00 TL olan tazminatı sonra çıkan içtihat değikliği ile 80,00 TL’ye düşmesi halinde yapılan ödemenin sebepsiz zenginleşme sayılıp sayılamayacağına ilişkindir.
Dairemizce bu hususta yapılan değerlendirmede, hukuk devletinde “hukuk güvenliğinin(Hukuki Güvenlik)”, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında; “mülkiyet hakkının da” teminatı olduğu yönündedir. Dolayısı ile bir şekilde öncesinde sonra eren borcun, sonrasında yasalar yahut içtihat değişikliği ile ödemenin yetersiz yahut fazla olduğu kabul edilerek, fazla ödemenin iadesinin sağlanması yahut yetersiz ödeme olduğunun kabul edilmesi ve bakiye tazminat belirlenmesi mülkiyet hakkının ihlali sonucunu doğrucaktır. Bu açından, mevcut yasalar ve içtihatlar çerçevesinde yapılan ödemeden sonra, yasa değikliği yahut içtihat değişliği nedeniyle ödemenin fazla olduğu ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme kapsamında iadesi talep edilemeyeceği gibi, kuralların her iki tarafa eşit uygulanması açısından, sonradan yapılan değişiklik ile ödeme tarihindeki tazminat miktarının yetersiz olduğu ileri sürülerek, bakiye tazminat istenemez. Bu açıdan haksız fiil nedeniyle meydana gelen zarara ilişkin olarak daha önce bir ödeme var ise, ödeme tarihindeki kanun ve uygulamalar çerçevesinde ödemenin yeterli olup olmadığı değerlendirilmeli, ödeme tarihindeki kanun ve uygulamalar çerçevesinde dahi ödemenin yetersiz olduğunun tespit edilmesi durumunda, güncel hesaplamanın, hükme esas rapor tarihindeki içtihatlar nazara alınarak yapılmasının uygun olacağı düşünülmektedir. Bu tür yaklaşım kişilerin sorumluluklarını yerine getirmesinde daha istekli olmasını sağlayacaktır.
Somut olaya gelince; 22/01/2011 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle, davacı maddi zararlarının karşılanması için sigorta şirketine müracaat etmiş, sigorta şirketi 03/10/2013 tarihinde davacıya 65.001,41 TL ödemede bulunmuştur. Davalı, söz konusu ödemenin %30 maluliyet ve %75 kusur oranına göre ödediğini ve ödeme tarihi itibariyle sorumluluğunun sona erdiğini savunmuştur. Mahkemece hükme esas alınan kusur raporunda da, davalının kusuru %75 olarak kabul edilmiş, maluliyetinin ise %12,1 olmasına göre hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan aktüer raporunda ise ödeme tarihi itibariyle yukarıda açıklandığı üzere, yapılan ödemenin yeterli olup olmadığına yönelik bir değerlendirme yapılmaksızın, hesap tarihi itibariyle %12,1 maluliyet oranına ve %75 kusur durumuna göre tazminat miktarı tespit edilmiş, yapılan ödeme de güncellenmek suretiyle tazminat miktarından indirilerek, bakiye tazminat miktarı belirlenmiş, mahkemece rapor çerçevesinde davanın esası hakkında karar verilmiştir.
Yukarıda da, açıklandığı üzere, cismani zarar nedeniyle tazminat davalarında, davadan önce yapılan bir ödeme var ise ödeme tarihi itibariyle yetersiz ödemenin olması durumunda bakiye zarar talep edilebileceğinden, yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, öncelikle davalı tarafından daha önce yapılan ödemeye yönelik hasar dosyasının tamamı dosyaya kazandırılarak, davacı davasını, davalı sürücünün kusuruna dayalı olarak açtığından, öncelikle PMF1931 Yaşam Tablosu ve Progresif Rant Yöntemine göre ödeme tarihindeki verilere göre %75 kusur oranı ve %12,1 maluliyeti olduğu gözetilerek tazminat miktarının hesaplandığı, hesaplama çerçevesinde yapılan ödemenin yetersiz olması durumunda, hesap tarihine göre yapılacak hesaplamanın ise Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihat değişikliği gereğince TRH2010 Yaşam Tablosu Ve Progresif Rant Yöntemine göre yapıldığı, önceki ödenen tazminatın ise güncellenerek mahsup edildiği rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz ve denetime elverişli olmayan rapora göre karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bu sebeplerle; davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili deliller toplanılmadan ve değerlendirilmeden karar verilmiş olması nedeniyle ilk derece mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek, öncelikle davalının daha önceki ödemesine ilişkin hasar dosyası dosya içerisine kazandırılarak, bundan sonra yeni bir bilirkişiden yukarıda açıklanan şekilde, ancak ödemenin yetersiz olduğunun tespit edilmesi durumunda, kararın davalı tarafından istinaf edilmiş olması nedeniyle usuli kazanılmış haklar korunarak, tazminat miktarının kaldırılan ilk karara esas alınan rapor tarihindeki verilere göre değerlendirildiği rapor alınarak sonucuna göre olumlu olumsuz bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre davalının sair istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı Sigorta vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 17/12/2021 tarihli 2014/1351 Esas – 2021/948 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davalıya iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-İİK’nın 36.maddesi gereğince, Sivas İcra Müdürlüğünün 2022/2288 Esas sayılı dosyasına yatırılan 86.204,31 TL tutarındaki teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 15/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan
Üye
Üye
Katip
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.