Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1425 E. 2023/1380 K. 01.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1425 – 2023/1380
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1425
KARAR NO : 2023/1380

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/12/2021
NUMARASI : 2020/526 Esas 2021/876 Karar

DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 01/11/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 21/11/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta Şirketi vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 03.12.2018 tarihinde davalı “…. Şti.”nin işleteni olduğu, davalı … Sigorta A.Ş. tarafından ZMMS poliçesiyle sigortalı, dava dışı sürücü …’ın sevk ve idaresinde olan araçla, davalı … Sigorta A.Ş. tarafından ZMM sigorta poliçesi ile sigortalanan, dava dışı sürücü …’ın sevk ve idaresinde olan aracın çarpışması sonucu meydana gelen kazada davacıya ait aracın hasara ve değer kaybına uğradığını belirterek davacıya ait araçta meydana gelen değer kaybı için şimdilik 100,00-TL tazminatın kusur oranlarına tekabül eder şekilde davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile dava değerini davalı … Sigorta A.Ş. yönünden 10.000,00 TL olarak artırmıştır.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; sorumluluklarının sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında poliçe limitiyle sınırlı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; sorumluluklarının sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında poliçe limitiyle sınırlı olduğunu, 26.03.2019 tarihinde davacı taraf sigortacısı … Sigorta A.Ş.ye 11.660,55 TL rücu tazminatı ödemesinin yapıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Ltd. Şti. davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulüne,10.000,00 TL değer kaybı tazminatının dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Sigorta’dan tahsili ile davacıya verilmesine, davalı … Sigorta A.Ş. ve davalı …. Şti. hakkında açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı … Sigorta vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta Şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olarak açılmaması karşısında ıslah edilen kısma ilişkin zamanaşımı itirazlarının mahkemece nazara alınmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, değer kaybı hesaplaması yönünden ZMMS Genel Şartlarında belirlenen ilkelerin uygulanmadığını, davalı sigorta şirketi tarafından, poliçe genel ve özel şartları uyarınca, sigorta teminat ve limitleri dahilinde yapılan ödeme dikkate alındığında, davacı tarafın gerçek zararının karşılanmış olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin zamanaşımına yönelik istinaf talebinin incelenmesinde, belirsiz alacak davalarında, davanın açılmış olması ile tazminat alacağının tamamı yönünden zamanaşımı kesildiğinden, davacının, belirsiz alacak davası olarak açtığı davada, sonradan dava değerini belirlemesi durumunda zamanaşımı süresi yeniden işlemeyeceğinden belirlenen alacak kısmı için zamanaşımı söz konusu olmayacaktır. Davanın kısmi dava olarak açılmış olması halinde ise, davacının fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak davasını açmış olması halinde, davacının fazlaya ilişkin hakları yönünden davasını ıslah edebilmesi mümkün ise de, fazlaya ilişkin haklar yönünden açılan bir dava bulunmadığından zamanaşımı süreci işlemeye devam edeceğinden davalının zamanaşımı def’inde bulunmasına karşılık davasını zamanaşımı süresi içerisinde ıslah etmesi gerekir. Nitekim Yargıtay HGK 2017/2796 E. 2021/1038 K. sayılı emsal kararında; “818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun (BK) 133/2. maddesi [6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 154/2] gereğince; alacaklı dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa zamanaşımı kesilir. Öğreti ve uygulamada kısmi davada dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir (Kuru, s. 1541 vd.; Pekcanıtez, Hakan: Medeni Usul Hukuku, C. II, 15. baskı, İstanbul 2017, s. 1008). Başka bir deyişle kısmi dava açılması hâlinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilecek, ancak talep konusu yapılmayan geri kalan kısım bakımından ise zamanaşımı işlemeye devam edecektir. Kısmi dava ile talep edilmeyen alacağın geri kalan kısmı için zamanaşımı BK’nın 133. (TBK m. 154) maddesindeki diğer kesilme nedenleri dışında ancak aynı yargılamada karşı tarafın rızası veya ıslah talebinde bulunma tarihinde yahut geri kalan kısım için ikinci dava açılacaksa ikinci davanın açıldığı tarihte kesilmiş olur. Davacının geri kalan kısım için ıslaha başvurması veya ikinci dava açması durumunda da davalının zamanaşımı def’inde bulunabileceğinden tereddüt etmemek gerekir (Pekcanıtez, s. 1008). Aynı hususla alakalı olarak verilen Hukuk Genel Kurulunun 06.03.2013 tarihli ve 2012/4-824 E., 2013/305 K. ile 22.10.2014 tarihli ve 2014/4-840 E., 2014/837 K. sayılı kararlarında da; kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması nedeniyle dava konusu yapılmayan alacak miktarının ek davaya veya kısmi ıslaha konu olması hâlinde, bu usul işlemine karşı davalının zamanaşımı def’ini ileri sürebileceği kabul edilmiştir.” denilerek, kısmi dava olarak açılan davada ıslah ile artırılan kısım yönünden zamanaşımı def’inin ileri sürülebileceği, alacağın bir kısmının dava edilmiş olmasının, dava edilmeyen kısım yönünden zamanaşımının işlemesini durdurmayacağını kabul etmiştir.Kısmi dava olarak açılan davada da; davacının ıslah ile dava değerini artırması durumunda veya bakiye zararına yönelik yeni dava açması halinde davalı zamanaşımı def’inde bulunabileceğinden, bu kapsamda yapılacak zamanaşımı def’inin de, yargılama usulüne göre; uygun şekilde süresi içerisinde yapılması gerekir.
Somut olayda; davacı vekili, 03/12/2018 tarihli kaza nedeniyle 15/10/2020 tarihinde, belirsiz alacak davası mahiyetiyle fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak açtığı davada, 03/12/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile davayı ıslah etmiş, ıslah dilekçesine karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından yasal süresi içinde zamanaşımı definde bulunulmuştur. Dava dilekçesinin incelenmesinde davanın belirsiz alacak davası mahiyetinde açıldığı ve bu suretle davalı vekilinin zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı anlaşılmakla davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
2-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin hükme esas alınan bilirkişi raporuna yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesinde;
Haksız fiil niteliğindeki trafik kazası neticesinde hasarlanan araç onarılsa dahi değerinde bir azalma meydana gelmiş ise zarar gören bu zararını da, kusurlu sürücüden, araç işleteninden ve sigorta teminat limiti ile sınırlı olarak ZMMS kapsamında sigorta şirketinden talep edebilir. Değer kaybı olarak talep edilebilecek zarar da “gerçek zarar” olup, doğru şekilde tespit edilmiş olması önemlidir.
Zararın belirlenmesi açısından (özellikle sigortanın sorumluluğuna ilişkin olarak), olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’un 90. maddesinde “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan Genel Şartlar’da öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve Genel Şartlar’da düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarihinde 2019/40 Esas – 2020/40 Karar sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan Genel Şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve Genel Şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
Danıştay ve Yargıtay tarafından kabul edilen uygulamaya göre; “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin bu maddelerdeki “Genel Şartlar” ibarelerini iptal etmesi sonucu değer kaybı tazminatı öncelikle Karayolları Trafik Kanunu’nun hükümlerinin, bu kanunda düzenlenmeyen hususlarda ise Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiile ilişkin hükümlerinin usul ve esasları çerçevesinde belirlenecektir. Bu Kanunlarda açıkça düzenlenmiş hususlarda Genel Şartlar ile Kanun’un kapsamını daraltan hükümleri uygulanmayacaktır. Genel Şartlar, TTK’nın 1425 ve Sigortacılık Kanunu 11 ve KTK’nın 95. maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak idarece çıkarıldığı için, KTK ve TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerinde genel olarak temel unsurları belirlenmiş hususlarda bu temel unsurlara aykırı olmamak şartı ile Genel Şartlar’ın hükümleri uygulanacaktır. Anayasa mahkemesinin iptal kararı derdest olan eldeki davada da uygulanması gerekmektedir. Bu durumda; değer kaybının ZMMS Genel Şartlar’ına göre hesaplanmasının yasal dayanağı kalmamış olup, gerçek zarar ilkesi gereğince değer kaybının belirlenmesi gerekir.
Değer kaybı, aracın trafik kazası sonucu hasarlanıp, onarılmasından sonraki değeri ile hiç hasarlanmamış haldeki değeri arasındaki farka ilişkin olup; araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli, kazadan önceki hasar kayıtları ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki 2. el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin piyasa koşullarına göre tespiti ve arasındaki fark göz önüne alınmaktadır.
Somut olayda, davalı … Sigorta vekili istinaf talebinde Genel Şartlara göre hesaplama yapılması gerektiğini, davacıya yapılan ödeme nedeniyle sorumluluklarının sona erdiğini ve tespit edilen değer kaybının yüksek belirlendiğini ileri sürerek kararı istinaf etmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, değer kaybına yönelik “gerçek zarar” hesaplanmasında, TBK hükümleri ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından benimsenen yöntem nazara alınarak hesaplama yapılması gerektiği, mahkemece de bu kıstaslara göre değer kaybı hesabı yapılan bilirkişi raporunun hükme esas alındığı, mahkemece davalı … Sigorta vekiline davacının kasko sigortası olduğu anlaşılan … Sigorta hesabına 11.660,55 TL değer kaybı tazminatı ödemesi yapıldığının bu davalı tarafından ileri sürülmesi nedeniyle, söz konusu ödemenin değer kaybı tazminatı ödemesi olduğunu açıkça gösteren belgeleri ibraz etmek üzere 2 hafta kesin süre verildiği, aksi halde bu tutarın maddi hasar tazminatı ödemesi olarak kabul edileceğinin ihtar edildiği, bu hususta muhtıra çıkarıldığı, ancak verilen kesin sürede davalı … Sigorta vekilinin savunmalarında bahsi geçen tazminat ödemesinin değer kaybı tazminatı ödemesi olduğuna ilişkin dayanak belgelerin ibraz edilmediği, herhangi bir beyanda da bulunulmadığı, bu suretle mahkemece söz konusu ödemenin kaza nedeniyle yapılan hasar tazminatı ödemesi olduğunun kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli bulunduğunun anlaşılmasına göre yerel mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalı … Sigorta A.Ş. tarafından yatırılması gereken 683,10 TL harçtan peşin alınan 171,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 512,10 TL harcın bu davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden davalı … Sigorta tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf eden davalı … Sigorta tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 01/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.