Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi 2022/1322 E. 2023/1190 K. 04.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1322 – 2023/1190
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/1322
KARAR NO : 2023/1190

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/11/2021
NUMARASI : 2020/470 Esas 2021/670 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 04/10/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 04/10/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Şirketi vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının …’nin sevk ve idaresindeki davalı … Sigorta A.Ş.’nin sigortalısı … plakalı araçla, …’nın sevk ve idaresindeki davalı … Sigorta A.Ş.’ye sigortalı … plakalı aracın 09/04/2013 tarihinde çarpışması nedeniyle yaralanarak malul kaldığını, sürücüler hakkında Akçabat Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2013/760 sayılı dosyası ile soruşturma başlatıldığını, … plakalı araç içerisinde yolcu olarak bulunan davacının kazanın meydana gelmesinde herhangi bir kusurunun bulunmadığını, … plakalı araç sürücüsü …’nin davacının kayınpederi olduğunu, bu nedenle hatır taşımasının söz konusu olamayacağını, Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 27/01/2020 tarih ve 200103642 sayılı ve olay tarihinde yürürlükte olan mevzuata uygun olarak meslekte kazanma gücü esasına uygun olarak düzenlenen rapora göre davacının %4 oranında malul ve 20 gün süre ile iş göremez halde kaldığı, 10 gün süre ile bakıcının bakımına muhtaç olduğunun belirlendiğini, davalı şirkete yapılan başvuruya istinaden bir kısım ödeme yapıldığını, ancak yapılan ödemenin yetersiz olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 900,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 50,00TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 50,00 TL bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 1.000,00-TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilesini talep etmiştir.
Davacı vekili 01/07/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile; davacı … için 900,00TL olan sürekli iş göremezlik tazminatı talebini 11.692,24TL artırarak 12.592,24TL, davacı … için 50,00TL olan geçici iş göremezlik tazminatı talebini 2.055,99 TL artırarak 2.105,99 TL, davacı … için 50,00 TL olan bakıcı gideri tazminatı talebini 658,48 TL artırarak 708,48-TL olmak üzere toplam 15.406,71 TL’ye yükselttiklerini belirtmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; 09/04/2013 tarihli kazaya karıştığı belirtilen … plakalı aracın davalı şirket nezdinde 05/01/2013-2014 tarihleri arasında 260981003426-7 numaralı ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davalının sorumluluğunun poliçe limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile sınırlı olduğunu, davalıya yapılan başvuru neticesinde sunulan evraklar çerçevesinde davacının %4,1 maluliyet %75 kusur oranı üzerinden 20/02/2020 tarihinde davacıya 30.393,00 TL maluliyet, 20/02/2020 tarihinde 241,00 TL geçici bakıcı gideri ödemesi yapıldığını, ödeme tarihindeki veriler dikkate alınarak hesaplama yapılması gerektiğini, geçici bakıcı giderinin tedavi gideri kapsamında olduğunu, SGK’nın sorumluluğunda bulunduğunu, SGK tarafından yapılan ödemelerin mahsubu gerektiğini, avans faiz talebinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde; dava konusu kazaya karıştığı belirtilen … plakalı aracın 369426312 numaralı ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, 26/02/2020 tarihinde davacıya 9.865,79 TL ödeme yapıldığını, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, kaza ile maluliyet durumu arasındaki illiyet bağının tespit edilmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik zararı taleplerinin poliçe kapsamında olmadığını, zarar hesabında %1,8 teknik faizin esas alınması gerektiğini, gelirin asgari ücret olarak kabul edilmesini, hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, somut olayda; 09.04.2013 tarihinde meydana gelen kaza esnasında davacı …’nin kayınpederi …’nin sevk ve idaresindeki … plakalı araçta yolcu olarak bulunduğu, … plakalı araç ile … plakalı aracın karıştığı iş bu kaza neticesinde davacının yaralandığı, kazanın meydana gelmesinde davalılar tarafından sigortalı her iki araç sürücüsün de kusurlu olduğu, davacının kusurunun bulunmadığı, kaza nedeniyle davacının sürekli ve geçici iş göremezliğinin söz konusu olduğu ve ayrıca bakıcıya ihtiyaç duyduğu, olayın meydana geliş şekli ve dosyaya ceza dosyasından kazandırılan kusur raporuna göre davalılar tarafından sigortalı her iki araç sürücüsünün de kusurlu olduğu ve davacının kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmadığı da gözetilerek kusur yönünden yeniden rapor aldırılmadığı, davacı için, öncelikle kaza tarihinde geçerli yönetmelik hükümlerine uygun bir şekilde maluliyet oranı belirlendiği, sürekli iş göremezlik yönünden TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömrün belirlenmesi ve % 1,8 teknik faiz uygulanmadan; bilinmeyen işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması suretiyle tazminat hesabı yaptırıldığı, 6098 Sayılı TBK’nun 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, geçici iş görmezlik zararlarının da bu kapsamda olduğunu, sürücü ve işletenin, zarar görenin geçici iş görmezlik zararlarından sorumlu olması nedeniyle, aracın sigortalı olması halinde 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesi gereğince, sigortanın sorumluluğu da TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve geçici iş göremezlik zararları da 2918 Sayılı Kanunun 92. maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmadığından, davacı geçici iş göremezlik tazminatını, davalı sigorta şirketlerinden talep edebileceği, davalılar tarafından, hatır taşıması yapıldığı ve bu nedenle tazminatta indirim yapılması gerektiği yönünde savunmada bulunulmuş ise de; davacının içinde bulunduğu aracın sürücüsü davacının kayınpederi olup olayda hatır taşınmasından söz edilemeyeceği, davalıların davacıya kısmi ödeme yaptıkları 20-26.02.2020 tarihinden dava tarihi olan 21.09.2020 tarihine kadar 2 yıl geçmediğinden 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111/2. maddesinde öngörülen süre dolmadığı, öte yandan; kazanın aynı zamanda suç teşkil ettiği gözetildiğinde dava açılması için gerekli zamanaşımı süresinin geçmesinin de söz konusu olmadığı, davalı … Sigorta tarafından sigortalı … plakalı araç ticari nitelikte olduğundan ödeme tarihinden itibaren avans faize, davalı … … Sigorta tarafından sigortalı … plakalı araç ise hususi nitelikte olduğundan ödeme tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle; “Davanın kabulüne, 12.592,24 TL bakiye daimi iş göremezlik tazminatı, 2.105,99 TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 708,48 TL bakiye bakıcı gideri olmak üzere toplam 15.406,71 TL tazminatın davalı … Sigorta A.Ş yönünden 20/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile, davalı … … Sigorta Şirketi yönünden ise 26/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … … Sigorta Şirketi vekili istinaf dilekçesinde; müvekkil şirket tarafından dava konusu kaza kapsamında ödeme yapıldığını, kaza kapsamında 26.02.2020 tarihinde 369426312 no.lu Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçesi teminatından davacı vekili …’na 9.865,79 TL ödeme yapıldığını, yapılan bu ödeme sonrasında davacı yanın maluliyet oranında herhangi bir artış gerçekleşmediğinden ödeme ile birlikte müvekkil sigorta şirketinin söz konusu kaza kapsamında herhangi bir sorumluluğu kalmadığını, yapılan bu ödemeye, TRH-2010 yaşam tablosu ve %1,8 teknik faiz oranı kullanılarak aktüeryal hesaplamaya göre tespit edilen tutarın esas alındığını, müvekkil şirket tarafından yapılan ödemenin ödeme tarihi itibariyle yeterli bir ödeme olduğunu, dosya kapsamında alınan hesap bilirkişi raporunda da ödeme tarihi itibariyle yeterli bir ödeme olup olmadığının tespiti sağlanmadan bakiye tazminat hesaplaması yoluna gidildiğini, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte yerel mahkemece davalı sigorta şirketleri yönünden müşterek ve müteselsilen hüküm kurulduğunu, oysa müvekkil sigorta şirketinin ancak teminat limitleriyle ve kusuru oranında sorumlu olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Teselsül sorumluluğuna ilişkin olarak;
Karayolları Trafik Kanununun 85. maddesinde; “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”, aynı yasanın 88. maddesinde ise; “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” denildiği, yine 91. maddesinde; “İşletenlerin, bu Kanunun 85.maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırması zorunludur” düzenlemesine yer verilmiş olup; motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü, varsa teşebbüs sahibi ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısının müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, ayrıca birden fazla kişinin zararı tazmin ile yükümlü olması durumunda zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
Müteselsil sorumluluk yasadan kaynaklanan bir sorumluluktur. Dava ve kaza tarihinde yürürlükte olan TBK’nın “Borçluların Sorumluluğu” başlığını taşıyan 163. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir.”, Aynı maddesinin 2. fıkrasında ise; “Borçluların sorumluluğunun, borcun tamamı ödeninceye kadar devam edeceği” hükme bağlanmıştır.
Yine müteselsil sorumluluk, dış ilişkide TBK’nın 61. maddesinde; “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” şeklinde, iç ilişkide 62.maddede ise; “Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur” şeklinde düzenlenmiş olup, hüküm açıkça, zarara sebebiyet verenler arasındaki kusur oranlarının kendi aralarındaki (iç ilişkide) rücu durumunda önemli olduğunu vurgulamaktadır.
Açıklanan ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda; davacı vekili dava dilekçesinde müteselsil sorumluluğa dayanarak talepte bulunmuş, kazaya karışan araçlardan birinde yolcu olarak bulunan davacının kazanın meydana gelmesinde kusuru olmadığı anlaşılmakla tazminat hesabı tam kusura göre yapılmıştır.
Davacının davasını teselsül hükümlerine göre açması, zararın tamamını sorumlulardan müteselsilen tahsilini talep etmesi, müteselsil sorumlulukta kural olarak borçlulardan her birinin borcun tamamından sorumlu olması, kusurun paylaştırıldığı durumlarda zarar görenin isterse tüm zarar sorumluları hakkında dava açabileceği gibi sadece bunlardan birisinden de zararın tamamını isteyebilmesine göre davalının tazminatın tamamından sorumlu olduğu kabul edilerek hüküm kurulmasında bir usulsüzlük görülmemiştir.
Davadan önce yapılmış ödeme bulunması halinde, Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; ödeme tarihi itibariyle davacıya yapılan ödemelerin yetersiz olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için, ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödenen miktarın karşılaştırılması ve ödemenin yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Ödemenin yeterli bulunması halinde ibra nedeni ile davanın reddine karar verilmeli, şayet ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa, bu kez karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı ve zarar ile yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davacı yana yapılan ödemeye, hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak (güncelleme), hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir.
2918 sayılı KTK’nın 111.maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Bu durumda, davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme tarihi itibariyle davacının zararının ve hak kazanacağı tazminat hesabının ödeme tarihindeki verilere göre yapılması, hesaplanan bu bedel ile sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin KTK 111.maddede belirtildiği şekilde yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi, yeterli olduğunun tespiti halinde davacının maddi tazminat istemi yönünden davanın reddine karar verilmesi, yetersiz olduğunun tespiti halinde bu kez hesap tarihindeki verilere göre tazminat hesabı yapılması, zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davacıya dava tarihinden önce yapılan ödeme tutarının, ödeme tarihinden tazminatların hesaplandığı tarihe kadar geçen süredeki işlemiş yasal faiziyle birlikte güncellenmiş değerlerinin, davacı için hesaplanan tazminatlardan düşülmesi suretiyle davacının gerçek zararının belirlenmesi gerekir.
Somut olayda, yapılan ödemenin ödeme tarihindeki verilere göre yeterli olup olmadığı hakkında bir belirleme yapılmadığı anlaşılmakla birlikte, ödemenin % 75 kusur oranı ve % 4,1 maluliyet oranı kabul edilerek yapıldığı, dosyada ise talebin kusur oranında değil teselsüle dayalı olduğu ve yolcunun kusuru bulunmadığı, bu nedenle kusur oranına göre yapılan ödemenin yeterli bulunmayacağı anlaşılmakla bu husus sonuca etkili görülmemiştir.
Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında, ilk derece mahkemesi kararına karşı davalı … Şirketi vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … Şirketi vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Bu davalıdan alınması gereken 1.052,43 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 270,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 782,43 TL harcın davalı … Şirketi’nden tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Başvuran tarafça yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 04/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.