Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1299 – 2023/1490
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2022/1299
KARAR NO : 2023/1490
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/10/2021
NUMARASI : 2016/983 Esas 2021/727 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 15/11/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 15/12/2023
Mahalli mahkemesince verilen karara karşı asıl ve birleşen davada davacı vekili, asıl davada davalı … vekili, asıl davada davalı … Sigorta A.Ş. vekili ve birleşen davada davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; 12/05/2013 tarihinde müvekkili …’ın … plaka sayılı araçta yolcu olarak bulunduğu sırada sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybederek otobüsün devrilmesi sonucunda bir kolunu ve vücut çalışma gücünün %80’ni kaybettiğini, kol protezi alabilmek için 50.000 EURO harcadığını, tedavi için 954,00 TL, 2.352,99 TL yol masrafında bulunduğunu, … plakalı otobüsün davalı … Sigorta A.Ş’ye zorunlu ferdi koltuk sigortası, davalı … Sigorta A.Ş’ye ZMSS ile sigortalı olduğunu, davalı Sosyal Sigortalar Kurumu’nun da uğradığı zarardan sorumlu olduklarından şimdilik 1.000,00 TL’nin 12.05.2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde; davalı … Sigorta A.Ş. ‘ye Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası kapsamında sigortalı … plaka sayılı yolcu otobüsünün 12/05/2013 tarihinde neden olduğu kazada davacının ağır derecede yaralandığını, bir kolunu kaybettiğini, kaza sırasında otobüs içerisinde yolcu konumunda bulunan davacının kazanın oluşumunda müterafik kusurunun bulunmadığını, iş bu davadan önce Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/983 esas sayılı dosyası ile halen derdest bulunan davanın kazaya neden olan yolcu otobüsünün trafik ve ferdi kaza koltuk sigortacısı ile … Başkanlığı aleyhine açıldığını, dava ile ilgili tüm delillerin ilgili dava dosyası içerisinde bulunduğunu, dava öncesi arabuluculuğa başvurduklarını, anlaşma sağlanamadığını belirterek davacının tedavi ve yol giderlerini karşılamak üzere şimdilik 1.000,00 TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, iş bu davanın Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/983 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesi ile, davadaki taleplerini toplam 228.194,34-TL’ye yükselterek, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalı … (…/…) Sigorta A.Ş. vekili 21/02/2017 tarihli cevap dilekçesinde; davacı vekilinin davalı şirket nezdinde aracın Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası ve Zorunlu Trafik Poliçesi varmış gibi talepte bulunduğunu, Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigorta Poliçesi Genel Şartlarında “Sakatlık Teminatı ile teminat altına alınan bir kaza, sigortalının kaza tarihinden itibaren iki yıl içinde sakatlığına yol açtığı takdirde, tıbbi tedavinin sona ermesi ve sakatlığın kesin olarak tespiti sonucunda, sakatlık tazminatının belirtilen oranlar dahilinde kendisine ödenir.” hükmünün yer aldığını, davalı şirketin davacı tarafa dava açılmasından önce karşılıklı yapılan sulh ve ibra protokolü uyarınca 22.08.2013 tarihinde toplam 105.000,00-TL ödeyerek poliçeden kaynaklanan sorumluluğunu tamamen yerine getirdiğini, belirterek davanın davalı şirket yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş.( … (…) Sigorta A.Ş.) vekili ıslah dilekçesinin tebliği üzerine; davanın bilirkişi raporu doğrultusunda 227.194,34-TL ıslah dilekçesi ile artırılarak dava değerinin 228.194,34-TL’ye çıkarıldığını, kendilerine tebliğ edildiğini, ıslah dilekçesini kabul etmediklerini, ıslaha konu hususlar yönünden zamanaşımı söz konusu olduğunu, talebin zamanaşımına uğramış olması sebebi ile reddini talep ettiklerini, davalı şirketçe akdedilen poliçenin Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigorta Poliçesi olduğunu, davalı şirketin ödeme dekontu ve ibraname sureti kapsamında davacıya 105.000,00-TL ödediğini, taraflar arasında mutabakatname ile ibraname/feragatname tanzim edilerek davalı şirketin başkaca bir sorumluluğunun kalmadığını, tüm yükümlülüğünü yerine getirdiğini, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun ferdi kaza sigorta poliçesi ile sınırlı olduğunu, tedavi ve yol giderlerinin davalı şirket yönünden reddi gerektiğini belirterek tazminata hükmedilmesi halinde öncelikle zamanaşımı itirazı yönünden davanın reddini, aksi halde ise faiz başlangıç tarihinin dava dilekçesinde belirtilen dava değeri yönünden dava tarihinden, bakiye kısım için ise ıslah tarihinden itibaren belirlenmesini istemiştir.
Davalı … (…) Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; kabul anlamına gelmemek kaydıyla faiz türünün hatalı olduğunu, olay tarihinden itibaren faiz talep edilemeyeceğini, davadan önce başvuru yapılmadığından yasal faiz talep edilebileceğini, davacı tarafın her sarf ettiği masrafı talep edemeyeceğini, proteze 50.000 Euro harcadığım iddia ettiğini, bu miktarın makul olup olmadığının araştırılması gerektiğini, tedavi giderlerinin … tarafından karşılanması gerektiğini, ulaşım giderlerinin poliçe kapsamında olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davayı kabul etmediklerini belirterek davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davalı … (…) Sigorta A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde; kazaya karışan … plakalı aracın davalı şirket nezdinde Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, sigorta şirketin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davanın konusu tedavi ve protez gideri talebinin poliçeden karşılanmasının mümkün olmadığını, davacı tarafça birleşen dava nezdinde tedavi, yol masrafı ve protez bedeli talep edildiğini, bu tedavi giderleri bakımından davalı şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda, sigorta şirketlerince yazılan primlerin Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarımının gerçekleştirilmesi ile sigorta şirketlerinin bu teminat kapsamındaki yükümlülüklerinin sona ereceğini, davacının uğradığı bedeni zarara ilişkin tüm sağlık hizmet bedellerinin kaza tarihi itibariyle … tarafından karşılanacağını, davacının protez gideri bedellerinin tespit edilmesi gerektiğini belirterek davanın davalı şirket yönünden reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın ve birleşen davanın, tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) isteminden ibaret olduğu, dava konusu sigorta poliçelerinin dosya arasına alındığı, davacı ile … (…) Sigorta A.Ş. arasındaki ibraname ve mutabakatnamenin davacının maluliyet zararına ilişkin olduğunun anlaşıldığı, davalının zorunlu ferdi koltuk sigortacısı olması nedeniyle dava konusu edilen zararlardan sorumluluğu bulunmadığı, bu nedenle hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerektiği, diğer davalılar yönünden ise; bilirkişi 29/01/2020 tarihli raporunda; dava dosyasındaki tüm talepler, iddialar, bilgi ve belgeler dikkate alınarak raporun tüm takdir ve değerlendirmesinin mahkemeye ait olduğunu, sürücü …’in olayda %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu, davacı yolcu …’ın olayda müterafik kusurunun görülmediği, kazalı …’ın yaralanması nedeniyle dava dilekçesinde belirtmiş olduğu taleplerine ilişkin hesaplanan tedavi giderinin 224.887,35-TL, belgeli sarf giderinin 954,00-TL, yol giderleri toplam tutarının 2.352,99-TL olduğunun belirtildiği, somut olayda asıl davanın, 12.05.2013 tarihinde, davacının yolcu olarak bulunduğu … plaka sayılı otobüsün meydana gelen tek taraflı trafik kazası neticesinde davacının yaralanması nedeniyle tedavi ve yol giderine ilişkin tazminat istemine ilişkin olduğu, asıl davada davalı … Sigortanın kaza geçiren aracın zorunlu mali mesuliyet sigortası ile poliçe tanzim etmiş olduğu birleşen davanın da aynı kaza ve istemle açıldığı kazaya karışan aracın karayolu taşımacılık zorunlu mali sorumluluk sigortacısından tazminat talep edildiği, birleşen davaya ilişkin olarak Zorunlu Karayolu Taşımacılığı Mali Sorumluluk sigortası ile sigortacı, poliçede belirtilen motorlu taşıtta seyahat eden yolcuların, duraklamalar da dahil olmak üzere, kalkış noktasından varış noktasına kadar geçecek süre içinde meydana gelebilecek bir kaza sonucu bedeni zarara uğraması halinde, 10.07.2003 tarih ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Yasasından doğan sorumluluğunu poliçede yazılı limitlere kadar sigorta örtüsüne aldığı, davacının sıralı sorumluluk çerçevesinde zararlarını öncelikle Zorunlu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası sigortacısından talep edebileceği, ancak, bu sigortanın hiç yapılmamış olması, yapılmış fakat geçersiz hale gelmiş olması, süresinin bitmiş olması veya meydana gelen zararın bu sigorta teminatlarının üzerinde bulunması halinde teminatların üzerinde kalan kısım için; sırasıyla zorunlu mali sorumluluk sigortasına ve varsa ihtiyari mali sorumluluk sigortasına başvurulabileceği, bahse konu düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, yasa koyucu, yolcuların uğradığı zararlar bakımından taşımayı yapan aracın zorunlu karayolu taşımacılık sigortacısı, trafik sigortacısı ve varsa ihtiyari mali sorumluluk sigortacısı bakımından müştereken ve müteselsilen bir sorumluluk öngörmediği, sıralı bir sorumluluk düzenlediği, başka bir anlatımla, yolcunun uğradığı bedeni zararlar, taşımayı yapan aracın zorunlu karayolu taşımacılık sigortası kapsamında ise, bu aracın trafik veya ihtiyari mali mesuliyet sigortacısının sorumluluğu doğmayacağı, ancak, bu sigortanın yapılmamış olması, kaza tarihinde süresinin dolması ya da sigorta yapılmış ancak limitin aşılmış olması durumunda ise sırasıyla zorunlu ve ihtiyari mali mesuliyet sigortacılarının sorumluluğu söz konusu olacağı; yine KTK’nın 98 maddesi uyarınca …’nın da sağlık hizmeti giderlerinden sorumlu olduğu, zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk ve zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçelerinde sağlık gideri teminatlarının bulunduğu, Taşımacılık Mali Sorumluluk teminat limitini aşan zararların ZMMS kapsamında … Sigorta’dan talep edilebileceği gerekçesi ile;
“Asıl ve birleşen davanın KISMEN KABULÜ ile,
-Davalı … Sigorta(… Sigorta) yönünden açılan davanın reddine,
-225.000,00-TL’nin birleşen davada davalı … Sigorta A.Ş.’den 04/09/2020 tarihinden itibaren başlayacak avans faizi ile birlikte, davalı … dava tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
-3.194,34-TL’nin davalılar … Sigorta ve …’ndan … Sigorta yönünden dava tarihinden itibaren başlayacak avans faizi, … yönünden dava tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine,” karar verilmiş hüküm asıl ve birleşen davada davacı vekili, asıl davada davalı … vekili, birleşen davada davalı … Sigorta vekili, asıl davada … Sigorta vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; … Sigorta A.Ş.’ye karşı açılan davanın tümden reddedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, diğer sigortalar, sorumluluk sigortası iken, ferdi koltuk sigortasının can sigortası olduğundan meblağ sigortası olduğunu, tedavi giderlerinin … Sigorta A.Ş. tarafından da güvence altına alındığını, ferdi kaza sigortasının, diğer sigortaların tamamlayayıcısı olmadığını, bizzat müvekkilinin uğradığı bedeni zararları ve tedavi giderlerini güvence altına aldığını, bu nedenle … Sigorta A.Ş. hakkındaki davanın da kabulüne karar verilmesi gerektiğini, belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Asıl davada davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde; müvekkilinin 3.194,34 TL ile sorumluluğuna karar verildiğini, kararın hatalı olduğunu, kazanın meydana gelmesinde müvekkili tarafından sigortalı araç sürücünün kusuru bulunmadığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kusura ilişkin raporun ATK’dan veya Uzman birlikişi heyetinden alınması gerektiğini, hesap raporunun da hüküm kurmaya elverişli olmadığını, bilirkişi raporundaki hesaplama yönteminin uygun olmadığını, geçici iş göremezlik, bakıcı giderlerinden ve tedavi giderlerinden sorumluluklarının olmadığını sorumluluğun …’da olduğunu, davacının sunduğu tedavi evraklarının, müvekkilinin sorumluluğu için yeterli olmadığını, sorumluluğun ATK 3. İhtisas Kurulundan alınacak rapor ile belirlenmesi gerektiğini, faizin avans faizi olarak belirlenmesinin de hatalı olduğunu, yasal faiz olması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Birleşen davada davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davada, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, asıl davaya ilişkin dava dilekçesi, kök rapor ve ek raporun müvekkiline tebliğ edilmeksizin müvekkili aleyhine hüküm kurulduğunu, bu durumun usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının protez gideri talebinin, tedavi gideri kapsamında olduğunu, müvekkili hakkında tedavi gideri yönünden karar verilmesinin hatalı olduğunu, sorumluluğun …’da olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Asıl davada davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; protez gideleri, parçaları ve bakım giderinin KDV dahil 224.887,35 TL, diğer belgeli saf giderlerinin 954,00 TL, yol giderinin 2.352,99 TL olduğunun belirlendiğini, müvekkilinin Kanun, Yönetmelik ve Genelge hükümlerince trafik kazasından kaynaklanan sağlık hizmeleri bedelleri (tedavi, tıbbi malzeme, ilaç, refakatçi ve yol gideri) Sağlık Uygulama Tebliğine göre sorumlu olduğunu, iş göremezlik, maddi, manevi tazminat ve bakıcı gideri gibi kurumca karşılanmayan talepler için ise sigorta şirketlerinin sorululuklarının devam ettiğini, müvekkili kayıtlarındaki bilgi ve belgelerin yerel mahkemeye sunulduğunu, söz konusu belgelere istinaden müvekkili kurum hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca müvekkili hakkındaki dava kısmen kabul edilmiş olmasına rağmen müvekkili lehine vekalet ücreti takdir edilmemiş olmasının hatalı olduğunu belirtmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararın kamu düzenine aykırılıklar gözetilerek ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, HMK’nın 355. maddesi gereğince yapılan istinaf incelemesi inceleme sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan protez ve bir kısım tedavi ve yol giderlerinin, asıl davada …, ZMMS Kapsamında … Sigorta A.Ş.’den, Ferdi Kaza Koltuk Sigortası kapsamında … Sigorta A.Ş.’den; birleşen davada ise Karayolları Zorunlu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası kapsamında … Sigorta Şirketinden tazmini istemidir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davacı-birleşen davacı, davalı …, davalı … Sigorta A.Ş, birleşen dava davalı … Sigorta A.Ş. vekilleri tarafından istinaf edilmiştir.
1-Birleşen davada … Sigorta A.Ş. vekilinin hukuki dinlenilme hakkının kısıtlandığına yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesinde;
T.C. Anayasası’nın 36/1 maddesinde; “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” düzenlemesi yer almaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 27.maddesinde ise; “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını içerir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılamanın aşamalarından haberdar edilmesi ile mümkündür.
Adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan savunma haklarının etkin biçimde kullanılmasını teminen konulan yasal düzenlemelerden biri de, davada esaslı işlem olan bilirkişi raporlarının taraflara tebliğine ilişkin düzenlemedir. 6100 sayılı HMK’nın 280/1. maddesi; “Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir.” hükmünü içermektedir. Anılan tüm bu yasal düzenlemelerde, davada taraf olanların haklarının korunması amaçlanmış olup, tarafların yargılama süreçlerine etkin katılımının sağlanması ise, mahkemece yapılan tüm tebligatların usulüne uygun olması ile sağlanabilecektir.
Anayasanın 36. maddeleri ile 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesi uyarınca, taraflar dinlenilmeden, iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için davet edilmeden hüküm verilemez. Aksi halde savunma hakkı kısıtlanmış olur. Yine, 6100 sayılı HMK’nın 280. maddesi son cümlesi gereğince bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edilmesi, 281/1. maddesi hükmüne göre de; tarafların bilirkişi raporunun tebliğinden itibaren 2 hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecek durumda olmalarının sağlanması gerekmektedir.
Somut olayda; davacı, birleşen Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/577 E. dosyasında, davalı … Sigorta şirketinden, asıl davaya da konu edilen tedavi giderlerini talep etmiştir. Davacının dava dilekçesi ile asıl davada sunulan raporları davalıya tebliğine yönelik bir açıklık olmadığı gibi, davalı da raporların kendisine tebliğ edilmediğini iddia etmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/577 E. dosyası eldeki dosya ile birleştirilmesinden sonra davanın esası hakkında karar verildiği, raporların ve asıl dosyadaki delillerin birleşen davalıya tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır. Asıl dava dosyasındaki deliller, birleşen dava açısından da delil mahiyetinde ise de, deliller davalıya tebliğ edilerek bildirilmeden, davanın esası hakkında karar verilmesi ile davalının adil yargılama hakkı kapsamındaki hukuki dinlenilme hakkı kısıtlandığından, bu haliyle karar açıkça hukuka ve kamu düzenine de aykırı olduğundan, doğru görülmemiştir.
2-Mahkemece verilen kararın HMK’nın 26. maddesi kapsamında değerlendirilmesinde; Hukuk yargılamasında, HMK’nın 26. maddesinde; “(1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.” denilerek, kural olarak taleple bağlılık ilkesi benimsenmiştir. Dava ile mahkemeden tespit, eda veya inşai talepler açısından da taleple bağlılık dava dilekçesindeki talep çerçevesinde değerlendirilir. Kanun ile davacıya talebin değiştirilmesine yönelik bir imkan tanınmadıkça davacının dava dilekçesinde talep ettiği hususlar dışında karar verilmez.
Nitekim HMK’nın 140/3. maddesinde; “Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.” denilerek, davanın ön inceleme tutanağında esas alınan uyuşmazlık konuları çerçevesinde yürütüleceği kabul edilerek, dava dilekçesinde talep edilmeyen hususlarda kural olarak yargılama yapılarak karar verilemeyeceği kabul edilmiştir.
HMK’nın 176/1. maddesi taraflardan her birisinin, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilme imkanı tanımış ise de, dava dilekçesinde talep edilmeyen hususlarda, mahkemece karar verilmesi ancak davanın tamamen ıslahı ile mümkündür. Davanın kısmen ıslahı ile dava dilekçesinde talep edilen dava değerinin artırılması mümkün ise de, dava dilekçesi ile talep edilemeyen tazminat kalemlerinin kısmi ıslah ile talep edilmesi mümkün değildir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/2082 E. 2020/7164 K. sayılı kararı: “Tamamen ıslahta dava sebebi veya istem konusu tümüyle değiştirilmektedir. Böylece dava dilekçesindeki talepler artık hükme konu olamaz. Kısmen ıslahta ise önceden yapılan usulü bir işlemin düzeltilmesi, örneğin talep sonucunun arttırılması söz konusu olur. Uygulamada, istem sonucuna ilişkin fazlaya dair haklarını saklı tutan davacının dava değerini ıslah yolu ile arttırabileceği tartışmasız kabul edilmektedir. Bununla birlikte başından beri dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu edilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır. (HGK’nın 29.06.2011 gün, 2011/1-364 E.-2011/453 K.,15.06.2016 gün, 2014/4-1193 E.-2016/800 sayılı İlâmları) (HGK’nın 15/02.2017 gün, 2015/7-917 E.-2017/265 K.sayılı İlâmı)”)
Somut olayda, davacı dava dilekçesinde taleplerini somutlaştırarak, tazminat taleplerinin dayanaklarını belirtmiştir. Bu kapsamda davacının fazlaya ilişkin taleplerini saklı tutarak, faturasını da sunduğu 50.000,00 Euro ödediğini iddia ettiği ve hali hazırda kullandığı protez bedelini istediği anlaşılmaktadır.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin içtihatlarına göre protezi yapılmış olup olmaması ve/veya faturasının bulunup bulunmaması durumunda zarardan sorumlu olanın belirleneceği kabul edilmektedir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/22143 E. 2023/248 K. “Açıklanan nedenlerle; tedavi giderlerinden olup ileride yapılacak protez giderleri, 2918 sayılı Yasa’nın 98 inci maddesinde belirtilen tedavi giderlerinden olmadığından, … sorumluğunda olmayıp işleten, sürücü ve trafik sigorta şirketinin sorumluluğunda olmakla, davalı sigorta şirketinin bu kalem zarardan sorumlu olduğu gözetilmelidir. …’dan davacı hesabına protez gideri olarak yaptığı ödemelerin sorulması, ödeme yapılmamış olması halinde, yapılan protez giderleri ve ileride yapılacak protez giderlerinden davalının sorumlu olduğu dikkate alınıp karar verilmesi gerektiğinden,” )
Öte yandan, gerek kaza tarihinde, gerekse de davacının yaptırdığını iddia ettiği protezin fatura tarihinde yürürlükte bulunan KTK’nın 98. maddesinde; “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın … tarafından karşılanacağı” öngörülmüştür. …’nın SUT kapsamında ödemeden sorumlu olacağına ilişkin düzenleme ise 2918 Sayılı Yasanın 98. Maddesinde kaza tarihi itibariyle mevcut olmayıp, bu husus 27.08.2011 tarihli 28028 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Trafik Kazaları Nedeniyle İlgililere Sunulan Sağlık Hizmet Bedellerinin Tahsiline ilişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 4. maddesinin 1 numaralı bendinde düzenlenmiş ve … ilgili Yönetmelik çerçevesinde SUT kapsamında sorumluluğunu ileri sürmekte ise de ilgili düzenleme, Danıştay 15. Dairesinin 16/03/2016 tarih 2013/7712 E. 2016/1779 K sayılı kararı ile 2918 sayılı Kanunun 6111 sayılı Kanunla değişik 98. maddesinde, trafik kazaları sebebiyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin … tarafından karşılanacağının belirtilmesine rağmen, dava konusu Yönetmelik hükmüyle, tedavi giderlerinin, Kurumun Sosyal Güvenlik Politikaları uyarınca belirlemiş olduğu Sağlık Uygulama Tebliğinde yer alan hükümler doğrultusunda karşılanacağı yönünde kısıtlama getirilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır gerekçesiyle Yönetmeliğin ilgili düzenlenmesini iptal etmiş, 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesinin 1. fıkrasına 6645 Sayılı 04/04/2015 tarihli yasa ile …’nın sorumluluğu açısından “genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde” sorumlu olacağı eklenmiş ise de, ilgili düzenleme de eldeki dava tarihinden sonradır.
Öte yandan, 2918 Sayılı Yasa’nın 98. maddesi ile yapılan düzenleme ile ilgili madde kapsamında kalan tedavi giderlerinden … sorumlu olduğundan, ilgili madde kapsamında kalan tedavi giderlerinden gerek sürücü, gerek işleten, gerekse sigorta şirketlerinin sorumluluğu bulunmamaktadır. Sorumlulukları, talep edilen tedavi giderlerinin KTK’nın 98. maddesi kapsamında olmaması halinde mümkün olup, bu durumda da …’nın kapsamda olmayan tedavi giderlerinden sorumluluğu olmayacaktır.
Bu değerlendirmeler ışığında, davacının, dava dilekçesinde talep ettiği tazminat kalemleri sorumlunun belirlenmesi ve yapılacak incelemenin değerlendirilmesi açısından önemli olduğundan, davacının dava dilekçesindeki talepleri doğru şekilde tespit edilerek, dava dilekçesindeki tedavi giderleri çerçevesinde sorumlu belirlenerek, yasal düzenleme ile …’nın sorumluluğunda bulunan tedavi giderleri açısından, diğerlerinin sorumluluğu sona ereceği, ancak …’nın KTK’nın 98. maddesi kapsamında olmayan tedavi giderlerinden sorumluluğun poliçeler, Genel Şartlar çerçevesinde değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde dava dilekçesindeki talepler tam olarak değerlendirilmeden ve sigorta şirketi ve …’nın zarardan müteselsil sorumlu olduğu kabul edilerek davanın esası hakkında karar verilmiş olması da doğru görülmemiştir.
3- Davacı, davalı … Sigorta A.Ş.’den Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası kapsamında tedavi giderleri talep etmiş olup, bu kapsamda talep edilen zararların poliçe ve “Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi kaza Sigortası Genel Şartlarına” göre değerlendirilmesi gereklidir.
Genel Şartlar A.3.3.Tedavi Giderleri Teminatı başlıklı maddesinde; “Sigortacı, sigorta poliçesinin kapsamına giren bir kaza nedeniyle, kaza tarihinden itibaren iki yıl içinde ödenmiş doktor ücreti ile hastane ve diğer sağlık kurumlarında ayakta ve yatakta yapılan tedavilere ilişkin giderleri, nakil ücretlerini poliçede tedavi giderleri teminatı için belirlenen meblağa kadar öder.
Doğal veya yapay sabit dişlerde kaza neticesinde ortaya çıkan hasarların protez giderleri, tedavi giderleri teminatı için belirlenen meblağın azami % 30’una kadar tazmin olunur. Tedavi giderlerinin başka sigorta sözleşmeleri ile teminat altına alınmış olması durumunda, söz konusu giderler öncelikle bu sigortadan karşılanır.” denildiğinden, Poliçe ve Genel Şartlar değerlendirilmeksizin, sigortanın tedavi giderleri kapsamında sorumlu olmadığı gerekçesi ile eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmiş olması da isabetli değildir.
Yukarıda, açıklanan sebeplerle, taraf vekillerinin istinaf talebinin kabulüne, uyuşmazlığın çözümünde etkili deliller toplanımdan ve değerlendirilmeden davanın esası hakkında karar verilmiş olması nedeniyle, kararın HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek yukarıda açıklanan hususlardaki eksiklikler giderilerek, davacının dava dilekçesindeki talepleri ile sınırlı olarak, deliller toplanarak davanın esası hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre istinaf edenlerin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Asıl ve birleşen davada davacı vekili, asıl davada davalı … vekili, asıl davada davalı … Sigorta A.Ş. vekili, birleşen davada davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 01/10/2021 tarihli 2016/983 Esas – 2021/727 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, istinaf edenlerin sair istinaf sebeplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf edenler tarafından yatırılan İstinaf karar harcının istek halinde istinaf edenlere iadesine,
4- Ankara 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2022/77 D. İş 2022/77 K. Sayılı dosyasında verilen tehiri icra kararı gereğince; Ankara (kapatılan) 3. İcra Müdürlüğü 2021/16398 E. Sayılı (Ankara 8. Genel İcra Dairesi 2023/128639 E.) dosyasına depo edilen 20.000,00 TL bedelli teminat mektubunun İİK’nın 36. maddesi gereğince yatıran iadesine,
Davalı … Sigorta A.Ş. tarafından, Ankara (Kapatılan) 3. İcra Müdürlüğü 2021/16398 E. dosyasına 450.000,00 TL bedelli teminat mektubu verilerek, mehil vesikası alınmış ise de, icra dosyasında İcra Hukuk Mahkemesi tarafından bu hususta verilen tehiri icra kararı bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 15/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan
Üye
Üye
Katip
Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.